21 Aralık 2011 Çarşamba

Ayhan Çarkın'ın Yer Gösterme Talebini Mahkeme Kabul Etti

Ayhan Çarkın'ın Yer Gösterme Talebini Mahkeme Kabul Etti
Ayhan Çarkın'ın Ümit Tarık'ın gömüldüğü yeri gösterme talebi mahkemece kabul edildi.

Kadına Yönelik Şiddet Değil Farkındalık Artmış

Kadına yönelik şiddet değil, ‘farkındalık’ artmış!
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Habertürk gazetesinde yayınlanan röportajında, kadına yönelik şiddetin artmadığını, şiddetin görünürlüğünün arttığını iddia etti.

Habertürk gazetesinde Songül Hatısaru’nun Aile ve Sosyal Politikalar Fatma Şahin ile yaptığı bir röportaj yayınlandı. Bakan, “Kadına şiddet sizce neden bu kadar arttı?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Aslında olan ortaya çıktı. Yani daha önce kapalı bir toplum vardı. Herkes üç maymunu oynuyordu. Gece komşudan gelen sesi kavgayı duymuyordun, görmüyordun. Sabahleyin hiçbir şey olmamış gibi devam ediyordun. Evin içerisinde de kadın hakkını hukukunu aramak konusunda yeterince bilinçli değildi. Kurumlar da bu konuyu yeterince görev edinmemişti. Şimdi hem kamuoyu duyarlılığı hem medya görünürlüğü yükselince, kadının hakkını hukukunu arama bilinci artıkça bunların hepsi çok daha görünür olmaya başladı.

Kadına yönelik şiddetin son yıllarda, özellikle AKP iktidarı döneminde hızla arttığını gösteren birçok rapor mevcut. Fatma Şahin, AKP’nin ve toplumdaki gericileşmenin bu konudaki payını göz ardı etmek için, kadına yönelik şiddetin artmadığını, ama daha görünür olduğunu iddia ediyor.

Sokak ortasında öldürülen kadınların önceden haber olmayıp şimdi haber olduğunu söylemek cinayetlerin artışının üstünü örtemiyor. Çünkü medyada kadın cinayetlerinin her zaman bir haber değeri vardı ve şimdi bu cinayetler geçmişten çok daha sık bir şekilde yaşanıyor.

Kadınların ev içinde uğradıkları şiddeti dillendirmekte eskiye göre daha cesur davrandıkları kabul edilse bile, devletin kadınların bu yardım çağrısına cevap vermekte ne kadar eksik kaldığı açık. Şiddeti kabul etmeyen ve devletten koruma talep eden kadınlar yeterince korunmuyor; koruma kararları yargı süreçlerine takılıyor, ya da polisin keyfi uygulamalarıyla etkisiz hale geliyor ve kadınlar, göz göze öldürülüyor.

Bütün bunlar olurken, AKP’nin bakanının kadına şiddete dair sorumluluğu üzerinden atmak için, kadına yönelik artan şiddeti, “farkındalık artıyor, kadınlar daha cesur davranıyor” gibi pozitif ifadelerle açıklamaya çalışmasının arkasında, AKP’nin ve gericiliğin kadına şiddetteki sorumluluğunu unutturma çabası yatıyor.

Kamusal alanı tasfiye eden AKP, kreş açacakmış
Fatma Şahin’e röportajda yöneltilen bir soru da, kreş hakkının fiili olarak kullanılmamasına yönelik önlem alınıp alınmadığı idi. Bakan, bu soruya verdiği cevapta, yeni düzenlemeler yapılacağından ve kadının “hem çocuk hem kariyer” yapabilmesinin önünün açılacağından bahsetti:

"Özellikle toplu çalışan kadınların organizasyonu başta olmak üzere kreş ve bakım evlerinde hizmet alacakları modeller oluşturmak ve alternatifler sunmak istiyoruz."

Türkiye’deki kreş problemi, röportajı yapan gazetecinin de belirttiği gibi, yasal olarak kreş açmak zorunda olan işyerlerinin, kreş maliyetiyle karşılaştırılamayacak kadar düşük miktardaki cezaları ödemeyi tercih etmelerinden kaynaklanıyor. Bakanın oldukça kapalı bir şekilde bahsettiği yeni modellerin, özel sermayeye yeni bir kapı açacak olduğunu kestirmek zor değil. Zira, kreş hakkının olması gerektiği gibi uygulandığı kamu kuruluşları AKP iktidarı döneminde hızla tavsiye edildi. AKP iktidarının bunların yerine yeni kamu kurumları açmayı değil, boşluğu özel sektörle doldurmayı tercih edeceği aşikar. (soL-Haber Merkezi)

Münir Özkul Öldü Münir Özkul Hayatını Kaybetti Ünlü Oyuncu Münir Özkul Öldü


Münir Özkul Öldü Haberi Yalan

Hababam Sınıfı’nın ’Mahmut Hoca’sı Münir Özkul’un hayata gözlerini yumduğu iddia edildi. Münir Özkul’un vefat ettiği ileri sürüldü. Türkiye’nin Mahmut hocası Münir Özkul’un 87 yaşında yaşamını yitirdiği belirtildi.

Usta oyuncunun kızı Güner Özkul, "ŞİMDİ HASTANEDEN GELDİM, BABAMIN DURUMU STABİL, KRİTİK BİDURUM YOK, LÜTFEN HER DUYDUĞUNUZA İNANMAYIN. TEŞEKKÜRLER" tweet’ini 3 saat önce attı ve bu durumun hala devam ettiğini dakikalar önce belirtti.

Okan Bayülgen de TV8 kanalında canlı yayınlanan programında Münir Özkul’un durumunun stabil olduğunu doğruladı.

Geçtiğimiz pazar akşamı solunum yetmezliği şikayetiyle Medical Park Bahçelievler Hastanesi’ne kaldırılan 87 yaşındaki Özkul’un yoğun bakıma alınarak solunum cihazına bağlandığı belirtildi. Hastaneden yapılan açıklamada, "Uzun yıllardır kronik bronşit rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören Münir Özkul’un durumu ciddiyetini koruyor" denildi.

Münir Özkul’un eşi Umman Özkul " Münir Özkul öldü" haberlerini çıkartanlara ateş püskürdü.

ALLAH ONUN SEVDİĞİNİ ALSIN

Münir Özkul’un eşi Umman Özkul, gece boyunca yüze yakın telefon aldığını belirterek ''Korkudan ödüm patladı, apar topar hastaneye geldim. Bu haberi kim çıkarttıysa Allah onun en sevdiğini alsın! Münir’in ölmesini isteyenler var galiba bu kaçıncı kez oluyor, kim neden bizim üzerimizden prim yapmaya çalışıyor?''Yataktan fırladığım gibi geldim. Münir’den bu kadar mı sıkıldınız? Onu sevmiyor musunuz? Böyle şeylere ne olur bizi alet etmeyin" dedi.(ayakligazete.com)

20 Aralık 2011 Salı

KİM JONG UN Kimdir Kim Jong Un Biyografisi Kim Jong Un Özgeçmişi


Kim Jong Un Kimdir

  • Kim Jong Un, 1984 yılında doğdu.
  • Kim Jong Un, Kuzey Kore Ulusal Lideri Kim Jong-il'in en küçük oğludur.
  • Kim Jong Un, Kuzey Kore lideri Kim Jong-İl'in 17 Aralık 2011 tarihinde ölümünün ardından, Kuzey Kore Ulusal Liderliği görevine geldi.

Kesk 21 Aralık'ta Greve Çıkıyor Toplanma Yer Ve Saatleri


BAZI ŞEHİRLERİN TOPLANMA YERİ VE SAATİ

ANKARA:        Ziya Gökalp Caddesi, SSK İşhanı Önü. SAAT: 12.00

İSTANBUL:      Beyazıt Meydanı. SAAT : 13.00

İZMİR:            Konak Meydanı. SAAT: 12.00

DİYARBAKIR:   Dağkapı Meydanı. SAAT: 12.30

Kamu emekçilerinin mücadeleci örgütü KESK:

· Grev hakkının yasal teminat altına alındığı bir toplu sözleşme düzeni için,

· Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için,

· Ülkenin “KHK”lerle yönetilmesine son verilmesi için,

· 4/C, 4/B, 50/D, 4924 veya taşeron adı altında sürdürülen güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara iş güvencesi sağlanması için,

· Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için,

· Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi için,

· Temel ücretlerin artırılarak, gerçek bir eşit işe eşit ücret sistemi için,

· Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,

· Net asgari ücretin 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması için,

· Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için, yani kısaca,

“İNSANCA BİR YAŞAM” için 21 ARALIK 2011 tarihinde GREVE ÇIKIYOR!

Yarın (21 Aralık Çarşamba Günü) Tüm Türkiye'de Grev'deyiz!
Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımız Eğitim Sen, SES, Tüm Bel Sen, BES, ESM, Tarım Orkam Sen, Haber Sen, Yapıyol Sen, BTS, Kültür Sanat Sen, DİVES 21 Aralık Grevi için bütün illlerde çeşitli çalışmalar gerçekleştirerek yarın yapılacak olan eylem hazırlıklarını tamamladı. 21 Aralık Grevi’nin temel nedenleri özetle şu şekilde sıralandı.

Uygar dünya ülkelerinde 50 yıl önce tanınan grevli toplu sözleşme hakkı bu ülkenin “ileri demokrasi”yi ağzından düşürmeyen iktidarı tarafından bizlere çok görülmektedir. Kamu emekçilerinin yıllardır verdiği meşru mücadele, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın 90. maddesi yok sayılarak Grevli Toplu Sözleşme hakkımız engellenmeye çalışılmaktadır. 4688 Sayılı yasada değişiklik öngören kanun tasarısı taslağı var olanın da gerisinde düzenlemeler içermektedir. Bu nedenle;

*Grevli Toplu Sözleşme İÇİN,

Kamuda esnek, güvencesiz ve performansa dayalı çalıştırma temel istihdam biçimi olmuştur. Taşeronlaştırma ve özelleştirme uygulamalarıyla kamu sermayeye peşkeş çekilmiştir. Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi için çıkarılan yasalar yetmezmiş gibi Kanun Hükmünde Kararnameler ile bu sürece son nokta konmak istenmektedir.

*Güvenceli istihdam İÇİN,

TÜİK verilerine göre nüfusun %16.9'u yoksulluk sınırlarının altında yaşamaktadır. Açlık sınırı 1.000 TL, yoksulluk sınırı 3.000 TL dolayındadır. Dolaysıyla asgari ücretin net olarak 1000 TL olması, tüm çalışanların maaşlarının 1000 TL'sinin vergi dışı tutulması gerekmektedir. Oysa kamu emekçileri ortalama 1.500 TL maaş alarak açlığa yakın, yoksulluğa uzak bir yaşam mücadelesi vermektedir. Milyonlarca insanımıza layık görülen 659 TL’lik asgari ücretten bile vergi kesintisi yapılmaktadır. Hükümet, gerçek enflasyon rakamlarını çarpıtarak maaşlarımıza %3 – %4 gibi sefalet artışı yapmaya devam etmektedir. Bu nedenle;

*İnsanca Yaşayacak Temel Ücret İÇİN,

Yıllardır maaşlarımıza yapılan yüzdelik zamlar “Ek Ödeme” statüsüne sokularak emekliliğimize yansıtılmadığı için çalışırken yaşadığımız sefalet koşulları emekliliğimizde daha da derinleşmektedir. Ek ödemelerin emekli maaşına yansıtılmamasından dolayı kamu emekçileri en az %30 dolayında kayba uğramaktadırlar. Devlet ek ödemeleri emekli keseneği dışında tutarak hem emekli keseneği için kendi vermesi gereken katkıdan kurtulmakta hem de emeklilerin sefalet koşullarında yaşamasına neden olmaktadır. Bu nedenle;

*Ek Ödemelerin Emekli Aylıklarına Dahil Edilmesi İÇİN,

AKP iktidarı tarafından “çoğulculuk” adı altında tekseslilik, "ileri demokrasi" adı altında yeni bir diktatörlük biçimlendirilmektedir. Özel Yetkili Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Kanunu’nu kendisine kalkan yapan AKP iktidarı önünde diz çökmeyi kabul etmeyenleri hukuksuz biçimde gözaltına almakta, tutuklamaktadır. Bu ülkenin cezaevleri aylarca, hatta yıllarca mahkemeye çıkarılmayı bekleyen insanlara doludur. Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürütenler de AKP’nin baskılarından payına düşeni almaktadır. Bugün KESK’in toplam 33 yönetici ve üyesinin hala tutuklu olması da sendikal hak ve özgürlükleri için mücadele edenlere tahammülsüzlüğün vardığı boyutları göstermektedir. Bu nedenle;

*Baskı, Ceza Ve Sürgünlerin Durdurulması İÇİN,

21 Aralık Çarşamba günü, Edirne'den Kars'a, Ardahan'dan Hakkari'ye, Van'dan İstanbul'a, Antalya'dan Trabzon'a, İzmir'den Diyarbakır'a kadar tüm illerde GREV!DEYİZ!

21 Aralık Çarşamba günü, tüm illerde emekçiler greve çıkarak, işyerleri önünde toplanıp şehrin en işlek merkezlerine yürüyerek basın açıklamaları yapacak, grev halayı çekeceklerdir. Dört büyük şehrin toplanma yeri ve saatleri aşağıda belirtilmiştir.

Taleplerimiz, sadece kamu hizmeti verenlerin değil kamu hizmeti alan 75 milyon insanımızın ortak talebidir. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına karşı grevdeyiz. Emeklilerimizin sefalet koşullarına karşı grevdeyiz. Çocuklarımızın geleceği için grevdeyiz.

Bu nedenle yurttaşlarımızın; 21 Aralık'ta acil sağlık hizmetleri dışında hastanelere gitmeyerek, çocuklarını okullara göndermeyerek, devlet kurumlarındaki işlerini bir gün sonraya erteleyerek grevimizi/grevlerini destekleyeceklerine inanıyoruz.kesk.org.tr 

Münir Özkul Yoğun Bakımda


Münir Özkul Yoğun Bakımda 
Münir Özkul solunum yetmezliği nedeniyle Medical Park Bahçelievler Hastanesi'ne kaldırıldı.  Yoğun Bakıma alınan 87 yaşındaki ünlü oyuncu solunum cihazına bağlandı.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi yetkilileri; "Uzun yıllardır kronik bronşit rahatsızlığı tedavisi gören Münir Özkul'un durumu ciddiyetini koruyor"  açıklamasını yaptı.

18 Aralık 2011 Pazar

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Anayasa Cumhurbaşkanı 5 Yılda Bir Seçilir Diyor


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Anayasa Cumhurbaşkanı 5 Yılda Bir Seçilir Diyor

Genel Başkan Kılıçdaroğlu “Ne diyor anayasa? ‘Cumhurbaşkanı 5 yılda bir seçilir’ diyor. Bitti, o kadar” dedi ve Anayasa hükmünün yasa ile değiştirilemeyeceğini belirtti. 

“Cumhurbaşkanlığının seçimi ile ilgili yasada düzenleme yapılacakmış. O yasa cumhurbaşkanlığı süresini belirleyen yasa değil. O yasada cumhurbaşkanı adayları nasıl çıkacak ortaya, seçim propagandasını yaparken gelir kaynaklarını nereden bulacaklar, halka ne söyleyecekler, ne zaman başvuracaklar… Bununla ilgili kuralları belirliyor”

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Tunceli Dayanışma ve Kültür Vakfınca Vedat Dalokay Kokteyl Salonu’nda düzenlenen Geleneksel Aşure Günü etkinliğine katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasına “Sizlerle birlikte olmaktan şeref duyuyorum, onur duyuyorum” diyerek başlayan Kılıçdaroğlu, dün de Konya’da gerçekleştirilen Mevlana’nın 738. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’ne katıldığını hatırlattı.

Hz. Mevlana’nın da Hünkar Hacı Bektaş Veli gibi “72 millet birdir bize” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, ’İşin özü budur, biz bu özden geliyoruz” dedi ve bu özlerini bütün eleştirilere rağmen yitirmeyeceklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, aşurenin birbirinden farklı ürünün biraraya gelmesinden oluştuğunu, güzelliğinin de bundan geldiğini, toplumlarında farklılıklarıyla güzel olduğunu, ayrışmak değil, kaynaşmak için çaba gösterilmesi gerektiğini belirterek cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili tartışmalara da değindi.

Kılıçdaroğlu, milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin yapılan yasal düzenlemeyi ve referandum sürecini hatırlatarak şunları söyledi;

“(Hayır efendim, 5 yıl değil, 7 yıl olsun) diyorlar. Niye milletten korkuyorsunuz, niye millete gitmekten korkuyorsunuz? Dünyada hiçbir demokrasi yoktur ki bir kişiye makam yaratmak için 7 yıllık süre olsun. Ne demek oluyor bu? (Ben başbakanım, daha benim başbakanlık sürem dolmadı. Onun bir keyfini çatayım, sürem dolsun AKP’nin tüzüğünde öngördüğü süre de dolsun, sonra ben başka bir yerde başka bir keyif çatayım). Nerede? (Cumhurbaşkanlığında). Nereden çıkıyor böyle bir şey? Doğru değil ki. Kişiye göre anayasa olmaz, hukuk olmaz. Hukuk herkes için geçerli bir kavram. Kişiye göre düzenleme yaparsanız hukuka ihanet etmiş olursunuz, demokrasi geleneğine ihanet etmiş olursunuz. Doğru değildir bu.

Şimdi cumhurbaşkanlığı seçiminin süresini belirlemek için önümüzdeki günlerde bir yasa getireceklermiş. Hangi yasa? Cumhurbaşkanlığının seçimi ile ilgili yasada düzenleme yapılacakmış. O yasa cumhurbaşkanlığı süresini belirleyen yasa değil. O yasada cumhurbaşkanı adayları nasıl çıkacak ortaya, seçim propagandasını yaparken gelir kaynaklarını nereden bulacaklar, halka ne söyleyecekler, ne zaman başvuracaklar… Bununla ilgili kuralları belirliyor. Cumhurbaşkanlığı süresiyle ilgili kurallar anayasada yer alır. Ne diyor anayasa? ’5 yılda bir seçilir’. Bitti, o kadar. İstisna olabilir mi? Olabilir tabii. Nerede koyacaksınız istisnayı? Anayasada koyacaksınız. Diyeceksiniz ki ’5 yılda bir sayılır, ama mevcut cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır’. Geçici madde koyarsınız. Böyle bir madde kondu mu? Hayır, yok böyle bir madde.”

Bir hukuk normunun aynı düzeydeki bir başka hukuk normuyla değiştirilebileceğini, belirten Kılıçdaroğlu, “Kanunla anayasada değişiklik yapamazsınız” diye konuştu.

Anayasada değişikliği ile cumhurbaşkanını halkın seçeceğini de hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Millete ne diyecek cumhurbaşkanı adayı? ‘Ben daha iyi rektör atarım’ mı diyecek? ‘Ben Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını ondan daha iyi atarım’ mı diyecek? ‘Yol yapacağım, köprü yapacağım, Türkiye’nin gelir düzeyini yükselteceğim’ diye bir vaatte bulunamayacak. Cumhurbaşkanı yüzde 50-60 oy aldı seçildi diyelim. Arzu ederse bu cumhurbaşkanı gidecek Bakanlar Kuruluna, Başbakana soracak ‘Sen kaç oyla seçildin kardeşim?’ ‘Yüzde 49 oyla seçildim. ‘Çekil bakayım kenara ben bu milletten yüzde 60 oy aldım. Sen çekil kenara bundan sonra Bakanlar Kuruluna ben başkanlık yapacağım’ diyecek. Anayasada var mı bu düzenleme? Var. Bu doğru mu? Doğru değil. Bizim demokratik geleneklerimize de parlamenter sisteme de uymuyor.”

Anayasada bir düzenleme yapılırken bunun artı ve eksilerinin çok iyi tartışılmasını, uzman kişilere danışılmasını isteyen Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu konuda da şöyle dedi.

“Bu yapılmayıp da ‘Benim hırsım var, çıkarlarım var, ülkenin önemi yok, benim için. Ben istediğim düzenlemeyi yaparım’ diye yola çıkarsanız işte ülkeyi bugün bu tür gereksiz tartışmaların içine sokmuş olursunuz. Geldiğimiz nokta da bu. Bu geldiğimiz doğru bir nokta değil, iyi bir nokta da değil. Bir hata yaparsanız hatalar zinciri arka arkaya geliyor. Bu mudur hukuk? Bu mudur adalet? Eskiye dönülmesi lazım. Yine cumhurbaşkanının parlamentodan seçilmesi lazım. Çünkü cumhurbaşkanlığı icra organı değildir. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eder, sembolik bir makamdır. Bizim hukuk sistemimizde de geleneklerimiz de böyledir.” chp.org.tr

17 Aralık 2011 Cumartesi

CHP Grup Başkanvekili Tarhan Militan Ruhumu Hiç Ama Hiç Kaybetmedim

CHP Grup Başkanvekili Tarhan: ”Yaşamımın her döneminde militan ruhumu hiç ama hiç kaybetmedim”

”Birileri karşılarında bir krema görmek isteyebilir ama ben bu çatıya pasta yapmaya değil, iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim”

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan,yaşamının her döneminde militan ruhunu hiç ama hiç kaybetmediğini belirterek, ”Bu çatıya pasta yapmaya değil, iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim” dedi.

Tarhan, düzenlediği basın toplantısında, uzun bir süredir Türkiye’de yaygın bir şekilde dinlemeler ve izlemeler yapıldığını ve arşivlendiğini bildiklerini öne sürdü.

Bunların da hep aynı medya aracılığıyla kamuoyuna servis edildiğini iddia eden Tarhan, bu işlerin sıradan bir çete organizasyonu olmadığını söyledi. Tarhan, çetenin araç ve donanımlarının yakalanmadığını savunarak, ”Bu izleme ve dinlemelerin peşinde koşan onca elemanı kimler görevlendirdi merak ediyorum. Maaşlarını kimler ödüyor, kimlere bağlı çalışıyorlar? Pahalı izleme ve donanım araçlarını hangi paralarla almışlardır? Nerede saklamaktadırlar? Çünkü bunu araştırması gerekenler, belli ki bu suça ortak, o yüzden araştırmıyorlar” dedi.

CHP’li Tarhan, ”yandaş gazetelerde ‘Tarhan’ın önlenemez yükselişi’ diyerek işaret fişeğinin atlatıldığını iddia ederek, şöyle konuştu: ”Ev, kamuya açık alan demeden peşimize saldıkları karanlık adamlarıyla sinsice özel alanlarımızı, sohbetlerimizi yasadışı dinlemişlerdi zaten. O zaman bıyık altından gülenler, bugün yayınlayanlar aslında. Bu kampanyayı açanlar kim mi? Referandum sürecine gidin; o gün saldıran, terörist ilan edenlere, iktidar korunmasında 24 saat yayın yapanlara bakın. Bunca hırsız, tek derdi küpünü doldurmak olanlar varken, neden bizi dinlediler? TV röportajlarında aldığım nefes bile önüne tape edilerek önüne konulan o bakana sorun? Müsteşarı neden görevden ayrılmış, onu da bi zahmet sorun. Devlet sırrı yasasıyla hangi sırları sırlar odasına saklayacaklar?

Araştırmacı gazeteci yok mu bu ülkede? Doğru Uğur Mumcu gibi olanları katlettiler, kalmadı. Şimdiki yöntemleri ise dinleme bankaları oluşturmak. Çünkü dimdik duruyorduk biz, dimdik durmayanları da nasıl harcayacaklarını itiraf ettiler. Farkımız budur.

”’Siyaset yargıdan elini çekmelidir, yargı yargıya bırakılmalıdır” sözleri nedeniyle dinlenildiğini ileri süren Tarhan, ”Üzgünüm soyum da boyum da ilginize mazhar olamayacak kadar sıradan” dedi.

-”Kimsenin yargıcı olmamak üzereydi”-

CHP Grup Başkanvekili Tarhan, AK Parti’ye biat etmek için yargıç olmadıklarını ifade ederek, ”Mücadelemiz ne CHP ne AKP ne MHP… Kimsenin yargıcı olmamak üzereydi. Kimsenin bize ‘benim’ yargıcım demesine izin vermemek üzereydi mücadelemiz ama açık kanallar ve her yerde söyleyebileceğimiz sözlerin ve görüntülerin önüne bir kapı ve anahtar deliği koyarak oradan görünen ve duyulanlara özel ve farklı anlamlar yükleyenler daha çok beklerler” dedi.

Birilerinin iktidar gücü karşısında pısabileceğini, susabileceğini, jöle kıvamına gelebileceğini belirten Tarhan, şöyle devam etti:

”Ben yaşamımın her döneminde militan ruhumu hiç ama hiç kaybetmedim. Çocuklarıma da sözlerim gibi sahip çıkarken de işimi şevk ve coşkuyla yaparken de inandığım değerleri savunurken de. İşte bu yüzden bağımsızlığın ve demokrasinin militanıyım. Hukukun verdiği güçle sonuna kadar da savaşırım, tek başıma da kalsam. Birileri beğenmeyebilir, rahatsız olabilir, birileri de sessiz kalabilir, selamı sabahı kesebilir.

Ancak yargıçlığı nasıl yaptıysam siyaseti de öyle yapacağım, adaletle ve ilkelerle. Birileri siyasetin yazılı olmayan kurallarını hatırlatabilir, her yere gülücük dağıtanlardan hoşlananlar olabilir, birileri karşılarında bir krema görmek isteyebilir ama ben bu çatıya pasta yapmaya değil, iktidarın tehlikeli sularda gezinmesini denetlemeye geldim. Halkın bana verdiği yetkiyle geldim. Ben krema, pasta değil, demir leblebi olmayı tercih ediyorum. Bu korku toplumunu yaratma cürmünün lekesini yüzünde taşıyanların ve başka hiç kimsenin bana edep ve adap dersi vermek haddi değildir. Çünkü sabahın beşinden gecenin yarısına kadar elleri kanayıncaya kadar çalışıp çocuklarını okutmaya çalışan bir emekçinin kızıyım ben. Mustafa Kemal’in kurduğu hukuk mektebinden mezunum. Kimsenin haddine değil.”chp.org.tr

Argan Yağı Nedir Argan Yağının Faydaları


Argan Yağı Nedir Argan Yağının Faydaları
Argan yağı (argonia spinosa) meyvesinden elde edilir. Argan yağı yaşlanmayı geciktirici özelliği ile cildi nemlendirir besler. Cilt kuruluğuna karşı savaşır, saçları hızlı biçimde nemlendirir ve etkileri cilt üzerinde oldukça çabuk hissedilir. Argan Yağı yıllar boyunca kadınların güzellik sırrı olmuştur.

İçerisindeki doğal % 47,1 oleik asit (omega 9) %33,8 linoleik tekoferol (E vitamini) squalene, stroller, polifenoller gibi bileşimler içermektedir.

T.C. Sağlık bakanlığı' nın 5324 sayılı kozmetik kanununa uygun olarak ve bildirimi yapılarak ithal etmekte olduğumuz Argan yağı, piyasada bulunan düşük kaliteli ya da saflığını kaybetmiş ürünlerin aksine soğuk baskı (Cold Press) yöntemi ile sıkıştırılmış ve kokusuzdur.

Fas'ta kadınların çalıştığı kooperatif tarafından el yardımıyla çıkartılan argan yağının dolumu Arganis firması tarafından Fas ülkesinde titizlikle ve oldukça hijyenik ortamda sağlanmakta, Türkiye distribütörü Natilius Ltd. Şti. tarafından ithal edilmektedir.

16 Aralık 2011 Cuma

Atatürk'ün Yeni Görüntüleri Atatürk'ün Hiç Yayınlanmamış Görüntüleri

Atatürk'ün Yeni Görüntüleri Atatürk'ün Hiç Yayınlanmamış Görüntüleri
Atatürk'ün yeni görüntüleri yayınlandı. Atatürk'ün hiç yayınlanmamış görüntüleri Ankara belgeselinde yayınlandı.

Zincirbozan Askeri Üssü Neden Kapatıldı

Zincirbozan Askeri Üssü Neden Kapatıldı

21.12.2012 Dünyanın Sonu Mu 21 Aralık 2012 Dünyanın Sonu Mu Olacak


21.12.2012 Dünyanın Sonu Mu

21 Aralık 2012 Dünyanın Sonu Değil
Bugünkü gazetelerde 2012'de dünyanın yok olacağını yazan Maya tabletinden bahsediliyor. Aslında bu konuyla ilgili yıl sonunda yayınlamak üzere bir yazı dizisi hazırlıyorum. Ama bu gelişme üzerine dayanamadım erken bir yazı koyuverdim bloga.

Görünen o ki, 2012 sürecinde dünyanın sona ereceğiyle ilgili çok fazla korku ve endişe hakim olacak. Bu yüzden astrolojik olarak gökyüzündeki etkileri çok iyi analiz edip, insanlara doğru bir bakış açısıyla anlatmak gerekiyor. Açıkçası, bunu kendime misyon edinmiş durumdayım. Konuyla ilgili iki kitabım yayınlandı ve internette yayınlanan videolarla, düzenlediğim seminerlerle 2008 yılından bu yana bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyorum.

Seminerlerimde ve yazılarımda sürekli olarak bahsettiğim gibi 21/12/2012 tarihinde gökyüzünde oluşacak geometrik açılar, her ne kadar zorlu etkileri içerse de, fiziksel anlamda bir travma oluşturmaktan ziyade, zihinsel ve duygusal açıdan travmatik durumlar oluşturacak gibi gözüküyor. Gerek Yermerkezli bakış ve gerekse Güneşmerkezli bakışla 21/12/2012'de bu denli travma yaratacak ve dünyanın tepetaklak olacağını işaret eden astrolojik konumlar bulunmuyor.

Mayalar Dünyanın Sonu Demiyorlar!

Aslında Mayalar, 21 Aralık 2012 tarihi için "Zamanın Sonu" ifadesini kullanırlar ve zamanın sonu derken, “Dünya’nın Sonu”nu ve her şeyin sona ereceğini kastetmezler. Aksine onlar için takvimlerinin sona erdiği bu tarih, bir çağdan diğerine geçiş zamanıdır. Maya Takvimi’ni büyük bir dünya çağı döngüsü olarak görmek daha doğrudur. Mayalara göre beş dünya çağı vardır. Bu çağlardan dördü tufanlar ve depremlerle sona ermiştir. Şimdi bizim yaşamakta olduğumuz beşinci çağdayız.

Maya Takvimi’nin, insan ırkının yeni bir gelişim evresine ulaşması için yaşaması gereken bir dizi döngüyü içerdiği söylenir. Bazı araştırmacılara göre Mayalar bize 2012 yılının insanlığın yükselişinin başlangıcı olacağının, bu dönemde içinde yaşadığımız çağın sona ererek, yeni bir çağın başlayacağının mesajını vermişlerdi.

Mayalar 21 Aralık 2012’de “Xibalba be” dedikleri kış gündönümünün gün doğuşunun Samanyolu’nun bir bölümüyle kesişmesinin, dünyanın sonu değil, gerçek yaratılış anı olduğuna inanıyorlardı. Mayalar’ın 2012 kehaneti "Güneş Lekeleri Döngüsü" ve "Venüs Döngüsü" ile bağlantılı gözükmektedir. Bu teoriden 2009 yılında yayınlanmış olan "Dönüşüm Zamanı, 2012 Öncesi ve Sonrası" kitabımda genişçe bahsetmiştim. 6 Haziran 2012’de, Venüs’ün bu yüzyıldaki ikinci geçişini yaşayacağız. Bu döngüleri, daha önceki döngülerden ayıran en önemli özellik, 26.000 yıllık Presesyon döngüsünün sonuna gelmiş olmamız ve 21 Aralık 2012’de gerçekleşeceği söylenen Galaktik Hizalanma.

Modern Maya şamanları, 2012 tarihini bir felaket zamanı olarak değil, daha ziyade yeni bir sistemin doğuşu olarak görmektedirler. Guatemela’lı şaman, araştırmacı, tarihçi ve antropolog Carlos Barrios, Mayaların 21 Aralık 2012 tarihini bir yeniden doğum tarihi olarak gördüklerini, Solar meridyenin galaktik ekvatoru keseceği ve dünyanın galaksinin merkezi ile aynı hizaya geleceği bu tarihin Beşinci Güneş Çağı’nın başlangıcı olduğunu bildiriyor. Guatemela’lı Maya Büyükleri’ne göre “Beşinci Güneş Çağı bilgelik, uyum, barış, sevgi, bilinçlilik ve doğal düzenin geri dönüşü Çağı olacaktır. Bu, korkulduğu gibi Dünya’nın sonu olmayacaktır.” (Kaynak: The Mystery of 2012, sayfa 282, Janosh)

Korku Pompalanmasına Dikkat!

İçinde bulunduğumuz bu süreçte yaşadığımız Güneş ve Ay tutulmaları, gezegen geçişleri ve dizilimleri, bazı güç odaklarının bilgi kirliliği yaratarak, muhtemelen artacak doğal afetleri kullanarak ve insanların korkularından faydalanarak, onlar üzerinde hakimiyet kurma eğiliminin iyice hortlayacağını gösteriyor. Bir söz vardır: “Kurt Puslu Havayı Sever”. Kaos zamanlarında ortaya çıkan bazı kişiler ve gruplar korku pompalayarak toplumu yanlış yönlendirebilirler. Buna çok dikkat etmek ve uyanık olmak gerekir. Böyle zamanlarda kolektif bilincin neye odaklandığı çok önem taşımaktadır. Beklenen durumlara bir korku ve yıkım nedeni olarak yaklaşmak, böyle bir sonucu kendimize çekmemize de sebep olacaktır. Hayatımızı, inançlarımız yönlendirmektedir. Korku dolu bir dünyada yaşamaya inandığımızda, bu seçimimizden zihnimiz ve bedenimiz de etkilenecek, sağlıksız bir yaşam süreceğiz demektir.

“Dünyanın Sonu” Teorisyenleri Her Zaman Varoldu

Dünya’nın sonunun yakın olduğunu söyleyenler, şimdilerde olduğu gibi, tarihte de her zaman var olmuştur. Bunun örneklerini bazı kadim bilgilerde, din adamlarının ve teologların söylemlerinde, kahinlerin uyarılarında, astrologların araştırmalarında, bilim adamlarının teorilerinde, yazarların kitaplarında görüyoruz. Bu öngörüler, milattan öncelerine kadar uzanıyor. Örneğin MÖ yaklaşık 2800 yıllarında bir Asur tabletine şu sözler yazılmıştı “Dünyamız son günlerde dejenere olmaktadır. Dünyanın sonunun hızla geldiğinin belirtileri vardır.”

Bazı örnekler sıralayacağım…

MS 90 yıllarında dördüncü papa St. Clement I, dünyanın sonunun yakın olduğu öngörüsünde bulunmuştu.

MS 365 yılında Poitiers'li Hilary adında bir piskopos, halka dünyanın o yıl içerisinde sona ereceği açıklamasını yapmıştı.

Roma'lı bir teolog olan Sextus Julius Africanus, dünyanın sonunun MS 800 yılında geleceğinden emindi.

Poehdle'li papaz Gerald'a göre ise, İsa'nın bin yıllık müddeti aslında Konstantin'in güce kavuşması ile başlayacaktı. Bu nedenle Şeytan 1147 yılında bağlarından kurtularak Kilise'nin karşısına dikilecekti.

1260 yılında, bir Dominik keşişi olan Brother Arnold dünyanın tehditkar sonunu öngörmüştü. İsa'ya iltica ederek, tüm dünyadaki kilise başkanlarının toplanacağını ve İsa'nın Papa'nın uzun süredir beklenen Deccal olduğunu açıklayacağını bildiriyordu.

Papa Innocent III, 1284 yılının dünyanın sonu olduğunu söylemekteydi. Bu tarihi, Kitab-ı Mukaddes'e göre, İslam'ın doğuşuna 666 yıl ekleyerek bulmuştu.

Çekoslovakya başdiyakozu Kromeriz'li Militz, Deccal'in kendini 1367 yılında açıklayacağı ve dünyanın sonunu göstereceği konusunda ısrar etmekteydi.

Dominik keşiş, şair ve filizof Tomasso Campanella'ya göre 1603'te Dünya ve Güneş çarpışacaktı.

17. yüzyılda Vaftiz Benjamin Keach dünyanın sonunu 1689 olarak görüyordu ve Fransız kahin Pierre Jurieu'da aynı inancı paylaşıyordu.

Tanrı'nın Çocukları dini gurubunun kurucusu Moses David, 1973 yılında bir kuyruklu yıldızın dünyaya çarparak ABD'deki tüm hayatı sonlandıracağını söylüyordu. Bunu sonradan değiştirerek Vahiy'de bildirilen savaşın 1986'da olacağını ve İsa'nın 1993'te geleceğini ifade etmişti.

Sismolog ve meteorolog Albert Porta'ya göre 17 Aralık 1919'da altı gezegenin yaptığı özel bir açı kalıbı öyle bir manyetik etki oluşturacaktı ki, Güneş patlayacak ve Dünya'yı yutacaktı.

İspanyol bir astrolog olan Toledo'lu John, MS 1186 yılında gezegenlerin alacakları pozisyonlar yüzünden, dünyanın kıtlık, depremler, feci fırtınalar ve yanardağ patlamaları ile mahvolacağına inanmaktaydı. Astrolog Richard Harvey, İsa'nın İkinci Gelişinin 28 Nisan 1583 günü öğleyin olacağını öngörmüştü. Astrolog Jeane Dixon, dünyanın, gezegenlerin tek bir çizgide bulunacağının etkisi ile, 4 Şubat 1962 yılında harap olacağını öngörmüştü.

16. yüzyıl İngiliz kahinlerinden Ursula Southeil, Anne Shipton olarak biliniyordu ve dünyanın sonunun 1881 yılında geleceğini söylüyordu. Aslında çoğu Anne Shipton kehanetlerinin o öldükten sonra ona atfedildiği ve 1881 kehanetinin de yayımcısı Charles Hindley'in fikri olduğu düşünülmektedir.

Christopher Colombus Gelecekten Haberler Kitabı 'nı, 15. yüzyılın sonları ve 16. yüzyılın başlarında yazmıştı ve kitaba göre dünyanın sonu 1658'de gelecekti. Fundamentalist yazar Reginald Dunlop, Giza Büyük Piramit'inde kodlanan son tarihin 23 Eylül 1994 olduğunu ve dünyanın bu tarihten sonra devam etmeyeceğinin açık olduğunu ifade ediyordu.

NASA bilim adamlarından Edgar C. Whisenant'ın kitabı Geçişin Neden 1988'de Olabileceğinin 88 Nedeni dört milyondan fazla satılmıştı.

Örnekler uzayıp gidiyor...

Geleceğe yönelik hesaplamalar da var. Sir Isaac Newton’un hesaplamalarına göre Dünya 2060 yılında sonlanacak. Michelle de Nostradamus’un hesaplamalarına göre ise son tarih 3797 olacak.

Bu konuda araştırma yapmak üzere internette ilk kez tarama yaptığımda Maya Takvimi’nin sonlanıyor olmasını, Dünya’nın sonu olarak nitelendirenlerin çok olduğunu üzülerek görmüştüm. Hatta itiraf edeyim ki ilk başından ben de çok endişelenmiştim. Kanımca, Dünya’nın sonu anlamındaki, İslami kaynaklarımızda ve Kuran’da verilen “Kıyamet” gününün, ne zaman gerçekleşeceğini tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bunun yalnızca Allah'ın bilgisinde kalacağı kanaatindeyim.

İlerlemekte olduğumuz süreci ve varacağımız noktayı “Uyanış” anlamında “Kıyamet” sözcüğü ile ilişkilendirenler de var. Bu yaklaşımı doğru bulabilirim. Ama bunun, Kur’an’da işaret edilen “Kıyamet Günü” ile aynı şey olduğunu düşünmüyorum. Bence, pek çok şeyin bugün olduğundan çok daha farklı algılanacağı ve idrak edileceği, önemli bir “Uyanış, değişim ve dönüşüm” sürecine doğru ilerliyoruz. Belli ki bu geçiş dönemi, çok sancılı olacak. Umarım sonunda varacağımız nokta, gerçekten de Mayaların bahsettiği gibi yeni bir çağın başlangıcı olur.
Öner DÖŞER 
ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan

2012 Büyük İkramiye Çıkan Numara 2012 Büyük İkramiye Çıkan Numaralar


2012 Büyük İkramiye Çıkan Numara 2012 Büyük İkramiye Çıkan Numaralar
40 milyon 4336149 numaralı biletlere isabet etti (Isparta - İzmir - Adana - İstanbul)
TAM LİSTE İÇİN TIKLAYINIZ 

Milli Piyango Sonuçları 2012


Milli Piyango Sonuçları 2012
TAM LİSTE İÇİN TIKLAYINIZ

2012 Milli Piyango Sonuçları Milli Piyango Sonuçları 2012 Milli Piyango Çekilişi 2012 Tam Liste


Milli Piyango Çekilişi 2012 Tam Liste

Türkiye 2011 Yılında Goole'da En Çok Ne Aradı


Google'da bütün yıl ne aradınız?
Google, 2011 Zeitgeist sonuçlarını açıkladı. Türkiye'de Google arama motoruna en çok yazılan üç kelime facebook, face ve YouTube. İlk 10'a giren tek haber markası ise milliyet...

İŞTE TÜRKİYE'DE EN ÇOK ARANAN 10 İSİM
1-facebook
2-face
3-youtube
4-mynet
5-sahibinden
6-oyun
7-e-okul
8-milliyet
9-haber
10- hotmail

Google, 2011 yılında ülke ülke en fazla ranan kelimeleri açıkladı. 'En çok aranan kelimeler' listesinin ilk 10'unda Milliyet 8(inci sıradan girdi. İlk 10'da yer alan tek haber markası Milliyet.com.tr oldu.

Türkiye'de aramalarında en fazla artış görülen ilk 3 kişi, Defne Joy Foster, Aref ve Kıvırcık Ali.

Buna göre Türkiye'de 2011'de en hızlı yükselen aramalarda yerli diziler yer aldı. Dünyada en hızlı yükselen araması ise kötü şarkısıyla dikkatleri üzerine çeken Rebecca Black oldu.

2011 yılına damgasını vuran olaylar nelerdi? Google Zeitgeist’da, yılın en hızlı yükselen 10 sorgusuyla birlikte 2011'in ruhunu yakalayabilmek amacıyla milyarlarca Google araması incelendi.

Google tarafından her yıl, yıl içinde aramalarda yükselen trendlerin açıklandığı Zeitgeist , bu yıl da 2011 yılının en önemli olayları ve en son trendlerini gözler önüne serdi. Google’ın farklı kategorilerde belirlediği yükselen arama trendleri listesinde bu yıl yerli ‘dizi’ler ön plana çıkıyor.

En hızlı yükselen aramalar listesinde geçen yıldan bu yana en çok konuşulan yapımlar arasında yer alan ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi ilk sıraya oturdu. Listenin ikinci sırasında e-devlet uygulaması yer alırken, üçüncü sıraya ise yine bir başka Türk dizisi olan ‘Adını Feriha Koydum’ yerleşti.

En Hızlı Yükselen Aramalar

1.Muhteşem Yüzyıl
2.e-Devlet
3.Adını Feriha Koydum
4.Trendyol
5.Aşk Tesadüfleri Sever
6.Acunn
7. Wolfteam
8.İncir Reçeli
9.Defne Joy Foster
10.Aref

Emlak

1-Sahibinden

2-milliyet

3-emlak

4-satılık

5-hürriyet

6-mynet

7-sahibinden.com

8-Hürriyet emlak

9-Satılık daire

10-Sahibinden satılık

Sanat dünyasındaki ani kayıplar, Yükselen Kişi Aramaları’nda ilk sırayı aldı

Google Zeitgeist’in aramalarda en hızlı yükselen kişi kategorisinde ani ölümüyle büyük üzüntü yaratan Defne Joy Foster ilk sırada yer aldı. Katıldığı yetenek yarışmasında ünlenen illüzyonist Aref ikinciliğe yerleşirken, trafik kazasında hayatını kaybederek hayranlarını üzen Türk Halk Müziği Sanatçısı Kıvırcık Ali listenin üçüncü sırasında yer aldı.

En Hızlı Yükselen Kişiler

1. Defne Joy Foster
2. Aref
3. Kıvırcık Ali
4. Ebru Gündeş
5. Selena Gomez
6. Mustafa Ceceli
7. İbrahim Tatlıses
8. Ayşe Özyılmazel
9. Sıla
10. Cem Yılmaz

Yükselen Aramalarda haberler kategorisinde spor kulüpleri liste başı

Google Zeitgeist 2011 yılı sonu aramalarda yükselen haber kategorisinde, liste başını Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor, Bursaspor tuttu. Türkiye yıl boyunca Google’da Milli Piyango ve deprem haberlerini aradı.

En hızlı Yükselen Haberler

1.Fenerbahçe
2. Beşiktaş
3. Galatasaray
4.Trabzonspor
5.Bursaspor
6. Milli Piyango Sonuçları
7. Deprem
8. ÖSYM
9. Ehliyet sınav sonuçları
10.Dünya Kupası

Diziler internette de takip edildi

Türkiye’nin dizi merakı internette de sürdü. Google Zeitgeist sonuçlarına göre 2011 yılında en hızlı yükselen dizi sıralamasında ilk sıraya ‘Muhteşem Yüzyıl’ yerleşti. ‘Umutsuz Ev Kadınları ve ‘Kızım Nerede’ dizileri ise listenin ikinci ve üçüncü sırasında yer aldı.

En Hızlı Yükselen Diziler

1. Muhteşem Yüzyıl
2.Umutsuz Ev Kadınları
3. Kızım Nerede
4. Lale Devri
5. Akasya Durağı
6. Behzat Ç.
7. Fatmagül’ün Suçu Ne?
8. Kurtlar Vadisi
9. Sihirli Annem
10. Doktorlar

Türk filmi dev yapımları geride bıraktı

2011 yılının en hızlı yükselen filmi ise birçok yabancı sinema filmini geride bırakarak liste başına yerleşen ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ oldu. İkinci sırada Arabalar 2, üçüncü sırada ise Son Durak 5 filmleri yer aldı.

En Hızlı Yükselen Filmler

1.Aşk Tesadüfleri Sever
2. Arabalar 2
3. Son Durak 5
4. Karayip Korsanları 5
5. Şirinler
6. Buz Devri 4
7. Alacakaranlık 4
8. Çığlık 4
9. Eyvah Eyvah 2
10. Siyah Kuğu

En çok pop şarkılarını aradık

Google Zeitgeist’in ‘En hızlı yükselen 10 şarkısı’ listesinde Türkçe pop şarkıları ağırlığını hissettirdi. Bengü ‘Aşkım’ şarkısıyla liste başı olurken, ‘Hoşçakal’ şarkısı ile Şebnem Ferah ikinci sırada yer aldı. Listenin üçüncü sırasına ise Sanane şarkısı ile İsmail YK yerleşti.

En Hızlı Yükselen Şarkı

1.Bengü - Aşkım
2. Şebnem Ferah - Hoşça kal
3. İsmail YK - Sanane
4. Sibel Can - Hançer
5. Serdar Ortaç - Elimle
6. Duman - Helal Olsun
7. Gülşen - Sözde Ayrılık
8. Hakan Peker - Karamela
9. Grup 84 - Söyle
10. Hande Yener - Atma

Tatil için adaları araştırdık

Google Zeitgeist’in 2011 sonuçlarına göre; en hızlı yükselen tatil noktaları arasında ada ülkeleri başı çekti. Balayı adası diye bilinen Phuket, 2011 yılının en hızlı yükselen tatil noktası olurken, Barbados, Hawai, Singapur ve Küba gibi ada ülkeleri de listeye girdi.

En Hızlı Yükselen Tatil Noktaları

1. Phuket Adası
2. Barbados
3. Disneyland Paris
4. New York
5. Las Vegas
6. Hawai
7. Panama
8. Singapur
9. Küba
10. Cancun

Dünyada Aramalar

Dünyadaki aramalarda; nefret edilmesi en çok sevilen şarkıcı Rebecca Black’i, Adele ve ardından trafik kazasında hayatını kaybeden Jackass filmlerinden tanınan Ryun Dunn takip ediyor. Sosyal ağ siteleri ve piyasaya çıkmaları sabırsızlıkla beklenen Battlefield 3 oyunu ve iPhone 5 onları takip etti.

Tüm Dünyada En Hızlı Yükselen Aramalar

1. Rebecca Black
2. Google plus
3. Ryan Dunn
4. Casey Anthony
5. Battlefield 3
6. iPhone 5
7. Adele
8. TEPCO
9. Steve Jobs
10. İPad 2

UEFA Avrupa Liğinde Trabzonspor'un Rakibi Psv Eindhoven Oldu

UEFA Avrupa Liğinde Trabzonspor'un Rakibi Psv Eindhoven Oldu


Eşleşmeler Şöyle Oldu TIKLAYINIZ

UEFA Avrpa Liginde Beşiktaş'ın Rakibi Braga Oldu

UEFA Avrpa Liginde  Beşiktaş'ın Rakibi Braga Oldu


Eşleşmeler İçin TIKLAYINIZ

UEFA'da Beşiktaş'ın Rakibi Braga Trabzonspor'un Rakibi Psv Eİndhoven Oldu

UEFA'da Beşiktaş'ın Rakibi Braga Trabzonspor'un Rakibi Psv Eİndhoven Oldu

Beşiktaş'in rakibi Portekiz ekibi Braga, Trabzonspor'un rakibi ise Hollanda'lı PSV Eindhoven oldu.

UEFA'da Eşleşmeler Şöyle Oldu
Porto - Manchester City
Ajax - Manchester United
Lokomotiv Moskova - Athletic Bailbao
Salzburg - Metalist Kharkiv
Stoke City - Valencia
Rubin Kazan - Olympiakos
AZ Alkmaar - Anderlecht
Lazio - Atletico Madrid
Steaua Bükreş - Twente
Beşiktaş - Braga
Trabzonspor - PSV Eindhoven
Hannover - Club Brugge
Legia - Sporting

Beşiktaş ilk maçını deplasmanda, Trabzonspor ise evinde oynayacak.

Kura çekiminde tur atlayan takımların bir sonraki turda hangi eşleşmenin galibiyle karşılaşacağı da netlik kazanacak. 

UEFA Avrupa Ligi'nde ilk maçlar 16 Şubat, rövanşları ise 23 Şubat'ta tarihinde oynanacak.


TÜM PARA FUTBOLCULARA
Beşiktaş Yönetimi, gruptan lider olarak çıkan futbolcularına yine jest yapıyor. UEFA'dan gelen 140 bin euroluk galibiyet priminin yarısını oyuncularına dağıtan siyah-beyazlılar, Stoke City galibiyetinden dolayı bu paranın tamamını futbolculara verme kararı aldı. Öte yandan Beşiktaş, gruptan çıkma primi olarak ayrıca 200 bin euro alacak.

15 Aralık 2011 Perşembe

Mollaların Diyanette İstihdam Edileceği Milli Gazeteyi Heyecanlandırdı


Milli Gazete şeriat istedi! 
Milli Gazete dün şeriat talebiyle yayınlandı. 1000 kadar mollanın Diyanet'te istihdam edileceği haberlerinden heyecana kapıldığı anlaşılan gazete, manşetine "Tek Yol İslam" sloganını taşıdı.

‘MEDRESELER AÇILSIN’
Kapağında, Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞDER) ve Diyanet-Sen'in açıklamalarına da yer veren Milli Görüş çizgisindeki İslamcı gazete, imam hatip liselerinin kapatılan orta kısımlarının yeniden açılmasını, cumhuriyetin ilanıyla kapatılan medreselerin yeniden hayata geçirilmesini ve okullara Kuran ve İslam derslerinin konulmasını talep etti.

‘TERÖR’E KARŞI ŞERİAT!
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın 1000 mollanın, sözleşmeli personel olarak Diyanet'e alınacağını açıklamasının ardından, İslamcı kesimlerin heyecana kapıldığı anlaşılıyor. Necmettin Erbakan'ın Milli Görüş Hareketi'ne yakınlığıyla bilinen Milli Gazete de heyecana kapılan kesimler arasında. Gazete bugün, manşetinden şeriat talep etti! "Tek yol İslam" manşetiyle yayınlanan gazeteye göre "terör ve manevi yıkım"la baş etmenin tek yolu şeriat!

‘BÜTÜN OKULLARA İSLAM DERSİ’
Milli Gazete'de, Şuurlu Öğretmenler Derneği Genel Başkanı Hakkı Akkiraz'ın da açıklamaları var. Akkiraz'ın gazetenin kapağında yer alan açıklamaları şu şekilde: "Ülkemizde bir terör belası var. Bunun ana sebebi İslam'dan uzaklaşmaktır. Eğer bölgenin huzura kavuşturulması isteniyorsa, imam hatip okullarının orta kısımları tekrar açılmalıdır. Bütün okullara seçmeli Kur'ân-ı Kerim ve İslam dersi konmalıdır. Ayrıca kapatılmış yerel medreselerin ihyası bakımından, onlara bir statü kazandırılması, tekrar faaliyete geçirilmesi yönündeki engellerin kaldırılması gerekir, en köklü çözüm bu olur."

BDP’LİLER NE YAPACAK?
Gazetede Diyanet-Sen Genel Başkanı Bayraktutar'ın da açıklamaları bulunuyor. İmam hatip liselerinin kapatılan orta kısımlarının tekrar açılmasını savunan Bayraktutar'ın açıklamalarıysa şöyle: "Zorunlu eğitim olsun, 11 yıl olsun ama kesintili olsun. İlkokuldan sonra herkes tercihte bulunabilsin. İsteyen İmam Hatip’e, isteyen meslek lisesine gidebilsin. Medreselerle ilgili kanuni yasaklar ve engellemeler söz konusu. Yasal değişiklikler yapılırsa Devlet'in ve Diyanet'in kontrolünde başta dini ilimler olmak üzere her sahada en üst seviyede neden eğitim verilmesinin önü açılmasın? Bunda niye bir sakınca olsun" Milli Gazete'nin önümüzdeki günlerde üniversitelerin kapatılmasını ve karma eğitime son verilmesini talep edip etmeyeceği ise merak ediliyor. Diğer bir merak konusu da, Mele’lerin (Kürtçe ‘molla’) Diyanet bünyesine alınmasına karşı hayırhah tutum alan BDP’lilerin, Ortaçağ güçlerini Kürt hareketine karşı yardıma çağıran Şeriatçı azgınlık karşısında nasıl tutum alacakları…
(BirGün, soL)

Tanrı Sırrını Bize Niye Versin

Tanrı sırrını bize niye versin?

Tanrı parçacığı!

Cern’de insanlık evrenin gizini çözmeye çabalarken, biz ‘Erol Köse, Seda Sayan’ kapışmasıyla meşgulüz.

Tanrı Parçacığı üstüne düşünürler, bilim insanları kafa patlatırken, biz ‘ayak topu oyunundan terör örgütü çıkar mı, çıkmaz mı’ tartışıyoruz.

Bilimciler ‘dünya nasıl oluştu?’ sorusunun peşinden koşarken, biz bu soruyu ahmakça bulup, işi mollalara havale ediyoruz.

İnsanlık tüm kötülüklere, engellere karşın ilerlemesini sürdürürken, biz inatla ve de ısrarla cehalet vesayetine teslim olmayı yeğliyoruz.

Toprak, su, güneş sınırlı ve en önemli kaynaklar olarak, giderek daha değerli hale gelirken, biz bunun için kavga verenleri içeri tıkıp, üstünde tepiniyoruz.

Düşünürler insanlığın geleceği için kafa patlatıp, çeşitli kuramlar öne sürerken, biz Nihat Doğan felsefesi tartışmaları dinliyoruz.

Evrenin gizi üstüne inanılmaz takip sürerken, biz Cübbeli’nin görüntülerini dikizliyoruz.

Kadınlarımızı dövüyoruz,

Çocuklarımızın ırzına geçiyoruz,

Yaşlılarımızı hayatın dışına itiyoruz,

Hastalarımızı süründürüyoruz,

İnsanımıza ilaç bulamıyoruz,

İşçilerimizi güvencesiz çalıştırıyoruz,

Dilinden dolayı insanımızı mahkum ediyoruz,

Dininden dolayı insanımızı öldürüyoruz,

Gençlerimizi düşman sayıyoruz,

Küçük bir depremde evlerimizi başımıza yıkıyoruz,

Malzemeden çalıyoruz,

Mağdurları sokakta bırakıyoruz,

Kışın soğuktan donduruyoruz,

Okullarımızı ısıtamıyoruz,

İnsanımızı şiddetten koruyamıyoruz,

Suçlu, suçsuz bir sürü insanı hapse atıyoruz,

Kitapları suç delili sayıyoruz.

Okumuyoruz,

Düşünmüyoruz,

Birbirimizi sevmiyoruz.

Özgürlük istemiyoruz!

Kendimize bolca yalan söylüyoruz.

Üstelik;

UTANMIYORUZ…

Tanrı sırrını bize niye versin?

ENVER AYSEVER/birgun.net

Kanser Aşısı Bulundu Kanser Aşısı 3 Yıl İçinde Hazır


Kanser aşısı geliyor
Kanserle ilgili son yılların belki de en umut verici haberi Georgia Üniversitesi'nden geldi.

Georgia Üniversitesi'nden yapılan açıklamada kanser aşısının yaklaşık 3 yıl içinde hazır olabileceği belirtildi. Laboratuarda yapılan testlerde denenen kanser aşısı vücuttaki antikorları harekete geçirerek tümörleri yok etmesini sağladı.

Aşı, vücuttaki bağışıklık sistemine tümörlerle nasıl başetmesi gerektiğini öğretiyor. Fareler üzerinde yapılan testlerde ise aşı uygulanan fareler meme kanserinin yarattığı tümörü yüzde 90 ölçüde yok etmeyi başardı.

İNSANLAR ÜZERİNDE ÇALIŞMA BAŞLADI

Georgia Üniversitesi'nden bir ekip şimdi geliştirilen aşıyı insan hücreleri üzerinde de denemeye hazırlanıyor. Ancak insanlar üzerindeki çalışmalar 2013 yılında başlayacak.

Araştırma ekibinin başında bulunan Profesör Geert-Jan Boons aşının bağışıklık sisteminin çok güçlü bir yanıt vermesini sağladığını ve bağışıklık sisteminin tümörü önleyen üç bileşenini aktif hale getirdiğini belirtti. Aşının ayrıca bağışıklık sistemine kanserle savaşmayı öğreten ilk aşı olduğu da belirtildi.
hurriyet.com.tr / Sağlık Servisi 

İntibak Yasasıyla Emekliye 250 TL Zam Geliyor


Emekliye 250 TL zam
2.7 milyon emekliyi ilgilendiren intibak düzenlemesine son şekli verildi. 2000'den önce emekli olanların maaşlarına 250 lira zam yapılacak.

Bir süredir üzerinde çalışılan ve 2.7 milyon emeklinin merakla beklediği intibak düzenlemesinde son noktaya gelindi. Sabah2ın haberien göre prim gün sayıları aynı olanlar hangi yılda emekli olurlarsa olsunlar eşit maaş alacaklar. 2000 yılından önce emekli olanların yüzde 80'ine büyümeden pay verilerek maaşlarda yaklaşık 200-250 lira kadar artış yapılacak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih Acar, teknik çalışmaların Haziran 2012'ye kadar tamamlanacağını belirtirken, ödemelerin 2013'te başlayacağını ifade etti.

BAŞBAKAN'IN GÜNDEMİNDE

Dinlenme sürecinin ardından dün gece Ankara'ya dönen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın masasındaki öncelikli dosyalardan biri de intibak düzenlemesi. Düzenleme, Başbakan'ın imzasının ardından Bakanlar Kurulu'na sunulacak. SGK Başkanı Fatih Acar, emekli aylıkları arasındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması için 8 model sunulduğunu belirterek, "Hazine, Maliye ve emekli dernekleriyle görüşülerek en adaletli olan sistem bulunmaya çalışıldı. 2.7 milyon emeklimizin dosyalarını tek tek inceleyeceğiz" dedi. SGK Başkanı Acar, intibak düzenlemesine ilişkin şu bilgileri verdi: "Bu seyyanen yapılan bir zam değil. 2000 öncesi emeklilerimizle ilgili büyük tutarsızlıklar var. İmkânlar ölçüsünde bunların ortadan kaldırılması gerekiyor. 3 bin 600 gün prim ödeyen de 9 bin gün prim ödeyen de aynı aylığı alıyor. Asgari aylık 813 lira. Bunu dikkate almadan kişilerin prim gün sayısı, matrahı dikkate alınarak yeniden hesaplanacak."

MAAŞLARA ZAM

İntibak düzenlemesi 2012'de yaşama geçecek. 2000 yılından sonra büyümeden pay alamayanlar pay almaya başlayacaklar. Bu oran yüzde 50-60 düzeyinde planlanıyor. SGK, bu payı vererek intibak sorununu çözmeyi hedefliyor.

DUL VE YETİM MAAŞLARI DA ARTIYOR

Düzenleme ile ölüm aylıklarına da intibak zammı yapılacak. Vefat eden SSK emeklisi üzerinden aylık alan eş, çocuk, anne-baba maaşları da zamlanmış olacak. İntibak zammı, dul ve yetimlere hisseleri oranında yansıtılacak. Yine 2000 yılından önce özürlü olarak emekli olanların da maaşları yükselecek.

DERECE VE KADEM DİKKATE ALINIYOR

Üst gösterge tablosundan aylık veya gelir alanların intibakları, bulundukları derece ve kademelere göre yükseltiliyor. SSK emeklileri için aynı süre çalışıp, aynı prim gün sayısıyla emekli olanların maaşlarının eşitlenmesi öngörülüyor. Yasal düzenlemeyle emekli maaşlarında, ödedikleri prim gün sayısına göre iyileşme olacak. İntibak farklarını kapatmak için yeniden yapılandırmada elde edilen gelirin bir bölümünün kullanılması da planlanıyor.milliyet

Facebook Takvimime Nedir Facebook Takvimime Uygulaması Nedir


Facebook Takvimime Uygulaması Nedir
Facebook’ta son günlerde hemen hemen herkese sıkça gelmeye başlayan Takvimime uygulamasına dikkat. Uygulamayı kullanmayın. Profil bilgilerinize erişmesine izin vermeyin. Bu uygulama kötü niyetli kişilerin kişisel bilgilerinize ulaşmak için kullandığı tehlikeli bir uygulama. Yani yararlı bir şey değil, tamamen kişiseş bilgilerinizin çalınmasına yönelik geliştirilmiş bir uygulamadır.

Facebook Apps tarafından güvenilmez olarak işaretlenen uygulama, arkadaşlarınızın listesini, paylaşımlarınızı ve kişisel bilgilerinizi ele geçiriyor. Üstelik bunu yaparken sizden izin istiyor. Uygulama temelde arkadaşlarınız için bir doğum günü listesi oluşturmanız için hazırlanmış gibi gözüküyor. Kendinize ait bir takvim oluşturmak için, yakın arkadaşlarınızı ve akrabalarınızı uygulama üzerinde işaretliyorsunuz. Uygulamanın aldığı içerikler çoğu kurumun güvenliğiniz için talep ettiği bilgilerle aynı. Takvimime uygulamasını sadece denedim hiçbir bilgi girmedim diye seviyorsanız size üzücü bir haberimiz var.

Facebook uygulama kurallarına göre, siz kabul ettikten sonra geliştiriciler profil bilgilerinize ulaşabiliyor. Takvimime uygulamasını çalıştırmak için zaten bu zararlı içeriğe gerekli bilgilere verebiliyorsunuz. Bazı anti virüs programlarının engellemeye başladığı uygulamanın arkasındaki sayılara baktığımız zaman acı tablo ortaya çıkıyor. Haziran’dan beri bulunan ve bir anda patlayan Takvimime uygulamasına 1.9 milyona yakın kişi abone olmuş bile. Takvimime üye olduğunuz anda otomatik olarak uygulama listenizdeki herkese davet yolluyor. Bu tarz tuzaklara düşmemek için güvenliğinizden emin olmadığınız Facebook uygulamalarına üye olmayın.

Facebook'ta Takvimime Uygulaması Sahte Facebook Takvimime Uygulamasını Desteklemiyor



Bu uygulamadan uzak durun
Facebook'ta son günlerde hızla yayılan sahte bir uygulama, kullanıcıların kişisel bilgilerini çalıyor. Kullanıcılar, uygulamaya erişim izni vererek bu tuzağa düşüyor.

Facebook'ta güvenilir olmayan uygulamaların sayısı hızla artıyor. Son günlerde kullanıcıların birbirine gönderdiği "Takvimime" uygulaması, kullanıcıların kişisel bilgilerini çalıyor ve daha şimdiden Türkiye'den 2.8 milyon kullanıcı bu uygulamayı hesabına indirdi.

Facebook'un desteklemediği Takvimime isimli bu uygulama, prensipte kullanıcıların arkadaş listesindeki kişilerin doğum günlerini girmenizi istiyor ve bu şekilde size bir takvim oluşturmanıza yardımcı oluyor. Ancak tüm bunları yapabilmek için önce uygulamaya "izin" vermeniz gerekiyor. Gerekli izni sizden alan uygulama ise tüm kişisel bilgilerinize erişim hakkını eline alıyor.

Bu uygulamaya üye olduğunuzda arkadaş listenizdekiler de otomatik olarak sizden bu uygulamayla bağlantılı davet alıyor ve bu konuda dikkatli davranmayan kullanıcılar uygulamaya yetki vererek bu sahte uygulamanın yaygınlaşmasına sebebiyet veriyor.hürriyet

14 Aralık 2011 Çarşamba

Hürrem Sultan Nasıl Ölüyor Hürrem Sultan Öldürülüyor Mu Hürrem Sultan'ın Ölümü



Hürrem Neden Öldü? Hürrem Sultan Nasıl Öldü 
Hürrem Sultan yaşadığı zaman boyunca entrikalarla ve yaptığı hırs ve olaylarla ilgili çok olay yaratan bir kadındı. Kendi çocukları tahta geçsin diye çok mücadeler versede ne yazıkki oğullarından hiçbirinin tahta çıktığını göremeden öldü...

Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 yılında eşi Kanuni Sultan Süleyman'dan 8 yıl önce 52 yaşında iken eceliyle  öldü. Oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi.

Hürrem Sultan'ın ölümünden sonra Süleymaniye Camisi Külliyesi içinde kendisi için yaptırılan türbeye gömüldü.

Türbenin iç duvarları bir cennet bahçesini tasvir eden İznik çinileriyle kaplıdır.

Daye Ne Demek Daye Nedir Daye Ne Anlama Gelir Dayenin Manası Daye Ne İş Yapar


Daye Ne Demek 
Çocuk bakıcısı, sütnine, dadı.

Has Odabaşı Ne Demek Has Odabaşı Nedir Has Odabaşı Ne Anlama Gelir


Has Odabaşı Ne Demek  
  • Has-oda görevlilerinin en eskisi olup törenlerde padişahın giysilerini giydirip çıkarmakla, padişah nereye giderse yanında bulunmakla görevli kişi.
  • Hasodabaşı; Sarayda padişaha ait olan bölümlerin hizmetini gören kişilerin yöneticisi 
Topkapı Sarayı genel olarak üç bölümden oluşuyor:

Birinci kısım hemen herkese açık olan ve hizmet birimlerinin bulunduğu alan.

İkinci kısım günümüzde biletle girilen ve mutfakların, kubbealtının, has ahırların olduğu kısım. Buraya Birun deniliyor.

Üçüncü bölüm ise tamamen padişaha ait özel bir alan olduğundan harem-i hümayun olarak adlandırılıyor. Bu kısım da iki bölüme ayrılıyor. Birincisi padişahın hanımlarına, annesine ve cariyeler kısmına ayrılmış olan haremlik denilen bölüm, diğeri ise selamlık kısmı diyebileceğimiz padişahın dış hizmetlerini gören erkekler bölümü. İşte bu bölüme Enderun adı verilir ki çok fonksiyonlu, o zamana kadar hiçbir sarayda görülmemiş, fevkalade ileri düşüncenin ürünü olarak teşkilatlandırılmış ve belki de devlete hareket ve hız kazandıran en önemli organı olmuştu.

Öncelikle ifade edelim ki selamlık da dediğimiz bu bölüm bir mektepti. Osmanlı Devleti’nde 15. yüzyıl ortalarından itibaren medrese dışında en köklü eğitim müessesesiydi ve Enderun Mektebi denilirdi.

Enderun’un kuruluş gayesi ve işleyişi
Mektebin kuruluş gayesi, askerî temele dayanan Osmanlı Devleti’ne yetenekli kumandan yetiştirmek ve devamlı büyüyen ülkenin farklı din, dil ve kültürlere mensup kitlelerini idare edecek sağlam yönetici kadroları teşkil etmekti. Osmanlı Devleti çeşitli milletleri bünyesinde barındırdığından böyle bir eğitim kurumu için ırk veya kan bağı yerine İslâmiyet’e bağlılık, güzel ahlak, kültür ve disiplin temel prensipler olarak benimsenmiş, kadrolar bu anlayış içerisinde yetiştirilmişti.

Enderun mektebine alınacak çocuklar devşirme sistemi içerisinde toplanan ve belli elemelerden geçirilen namzetler içerisinden seçiliyordu. Hıristiyan ailelerden sağlanan bu çocuklar öncelikle belli bir alt eğitimden geçirilirdi. Özellikle de Müslüman-Türk ailelerin yanına verilerek Türkçeyi, İslamî esasları ve âdâbı öğrenmeleri sağlanırdı. Daha sonra Edirne, Galata ve İbrahim Paşa saraylarında yetiştirilmek üzere dağılırlardı. Bu saraylarda iç oğlanlarının aldıkları ilmî tahsil yanında bedenî kabiliyetlerinin eğitimine de önem verilirdi. Neticede içoğlanları denilen bu gençlerden üstün yetenekli olanlarından bir kısmı daha yüksek seviyede bir eğitime tabi tutulmak üzere Enderun’a alınırken, diğerleri çeşitli askerî birlikler içerisine dağıtılırdı.

Enderun’daki eğitim ve terbiye Küçük Oda, Büyük Oda, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda olmak üzere yedi kademe üzerine kurulmuştu. Buradaki eğitimi sonuna kadar götüremeyen iç oğlanlar, ara sınıflardan aynı şekilde çıkma adıyla ayrılarak çeşitli askerî birliklere katılırlardı.

Enderun mektebinin ilk kademesi olan Büyük ve Küçük Odalarda gençler çeşitli hocalardan İslâm dini ve kültürü, Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri görürler, güreş, atlama, koşu, ok çekme gibi bedeni faaliyetler yaparlardı. Bu odaya alınanların yaşları nispeten küçük olurdu ki en büyükleri 16. asır itibarıyla on beş yaşındaydı.

Enderun’un ikinci kademesi olan Seferli Koğuşu’na geçen gençler daha yüksek bir eğitim almanın yanı sıra, padişahın ve Enderun halkının çamaşırlarının yıkanması ve katlanması ile de meşgul olurlardı. 17. asırdan sonra bu koğuş gençleri daha ziyade meslekî alana ve sanata kaydırılarak hânende, kemankeş, pehlivan, berber, hamamcı yetiştirilmişti.

Enderun gençlerinin üçüncü kademe eğitimleri Kilerli Koğuşu’nda devam ederdi. Burada bulunan iç oğlanları ilim ve fen öğrenmelerinin yanında, padişaha yemek hazırlamak, çeşitli şurup ve reçeller yapmak ve sofra kurarak servis hizmetini görmekle vazifeliydiler. Ayrıca haremin ekmek, et, yemiş, tatlı, şerbet gibi her türlü yiyecek ve içecek ihtiyacını hazırlar ve muhafaza ederlerdi. İç oğlanlarının yaptıkları bütün bu işlere odada bulunan lalalar ve oda eskileri titizlikle nezaret ederler ve gerekli bilgileri öğretirlerdi. Saray odaları ve mescitlerinin mumları da bu koğuş tarafından temin edilirdi.

Hazine Koğuşu mensupları ise eğitimleri yanında Enderun Hazinesi ve saraya ait mücevherat ve kıymetli eşyanın korunmasından sorumluydu.

Enderun’daki eğitim kademesinin son halkası Has Oda’ydı. Has Oda’nın kuruluşunda hizmetli mevcudu otuz iki kişi idi. Yavuz Sultan Selim Han devrinde Hırka-i Şerif Dairesi’nin inşaatından sonra, mevcudu kırk kişiye çıkarıldı. Has Oda, 16. ve 17. asır sonuna kadar meşhur dört zabiti has odabaşı, silahdâr, çuhadâr, rikabdâr olup bunlardan sadece Has odabaşının padişah huzuruna çıkma yetkisi olduğu Fatih Kanunnâmesi’nde belirtilmiştir.

Has odalıların asıl vazifeleri, Hırka-i Şerîf Dairesi’nin temizliğini yapmak, oradaki Kur’ân-ı Kerim ve diğer kitapların tozlarını almak, muayyen ve mübarek gecelerde öd ağacı yakmak, gül suyu serpmek, buradaki madeni eşyaları parlatmak gibi işlerdi. Has Oda’da bulunan mukaddes emanetlerin bulunduğu bölümün muhafazası için nöbet tutulması işini de birinci koğuş ağaları yerine getirirdi. Nöbet yirmi dört saatte değişirdi. Bu ağaların odaları Hırka-i Şerif Dairesi’nin çevresinde bulunurdu.

“Tarih-i Gılmanî”de Enderun
17. asır Türk tarihçilerinden olan Bosnalı Mehmed Halife, Enderun’da Seferli Odası iç oğlanlarından olup Tarih-i Gılmanî adıyla devrin olaylarını anlatan kıymetli bir tarih kitabı yazmıştı. Eserin sonunda iç oğlanlarının yetişmesi hakkında da tarihe ışık tutan çok değerli bilgiler verilir. Eserden alıntı yaptığımız şu kısa bilgi dahi Enderunlu gençlerin nasıl bir edebî, ahlakî duruşa ve nasıl bir devlet adamı kimliğine sahip olduklarını gösterir.

“Seher vaktinde, fecr doğmadan evvel herkes yerinden kalkıp âdet üzere giyinir ve abdest alırlar. Sonra sabah namazı vaktine kadar mekânlarında Kur’ân-ı Kerim okurlar. Sabah namazını kıldıktan sonra güneş doğunca herkes halifesi (hocası) önüne varıp Kur’an dersi alırlar. Bu vakitlerde ders okuyan bazı kardeşlerin kendileri güzel ve sevimli oldukları gibi sesleri dahi güzel ve şirindir. Bunlar o derece latif ve medhe layık tarzda yüksek ve yanık davudî sesleriyle çeşit çeşit makamlarla Kur’an okurlar ki işiten canlara hoşluk, ölmüş gönüllere yeni hayat verir. Bahsi geçen vakitlerin dışında, sultanla ilgili bir hizmet olmadıkça yazı ile uğraşırlar, çeşitli ilimlere dikkatle çalışırlar. Yılbaşına kadar bu şekilde hareket ederler. Lâkin iki bayramın ilk iki gecesinde padişahın izni ile çeşitli eğlenceler tertip ederler. Şenlikler dört gün dört gece devam eder. Sonra her biri muratlarına ulaşıncaya kadar eskisi gibi yine okuyup yazmaya ve usulünce hareket etmeye devam ederler.”

Bir bütün olarak Enderun Mektebi’nin programı ve işleyişi göz önünde tutulursa buranın bir mektep olduğu kadar aynı zamanda çeşitli hünerlerin, sanatların, idarî ve siyasi bilgilerin tatbikî olarak öğretildiği, kabiliyetlerinin geliştirildiği sistemli bir kurs ve staj yeri olduğu görülür. Enderun’u teşkil eden oda ve koğuşlarda titizlikle riayet edilen kurallardan biri “çıkma” idi. Başlangıçtan itibaren uygulanan bu usule göre, hazırlık sınıflarından Enderun eğitiminin sonuna kadar geçen süre içinde başarı ve ilerleme sağlayamayanlar buradan alınıp ordunun çeşitli kademelerine gönderilirlerdi. Böylece ancak fevkalade başarı gösterenler eğitim süresini tamamlayabilirlerdi.

Enderun’un katı disiplini
Mektebin temel prensiplerinden biri de disiplindi. Her kademedeki gençlerin hareketlerinin ölçülü ve terbiyeli olması gerekiyordu. Enderun’daki ağalar kurallara uyma konusunda son derece sertti. En küçük kusur dahi mutlaka cezalandırılırdı. Bu disiplin gençleri her türlü meşakkate dayanıklı, sabırlı, büyüklerine karşı saygılı, güçlü ve zinde kılardı. Gençlerin kabiliyetlerine göre ileride en yüksek makamlara kadar ulaşabileceklerini bilmeleri çalışma azimlerini artırırdı.

Mektebe, dönemin en önde gelen ilim adamları eğitimci olarak tayin edilirlerdi. Bunlar Galata, Edirne ve İbrahim Paşa saraylarında Türkçeyi, İslâmi esasları öğrenerek gelen gençlere, daha yüksek seviyede din, fen, sanat ve askerlik dersleri verirlerdi.

Öte yandan, gençlerin içinde bulundukları çevre onların bilgi ve tecrübelerini artırıcı başlı başına bir mektep konumundaydı. Zira Topkapı Sarayı asırlarca dünyaya yön veren bir devletin idari, siyasî ve diplomatik faaliyetlerinin merkeziydi. Ülke dâhilinden beylerbeyiler, sancak beyleri, kadılar; dış devletlerden gelen diplomatik heyetler, sefirler, Divan-ı Hümâyun üyeleri olan sadrazamlar, vezirler, kazaskerler hep bu sarayda yoğun faaliyet içerisinde idiler. Enderunlu gençlere engin bir görüş ve tecrübe sağlayan bu merkezilik Enderun’un Osmanlı sistemi içinde durduğu yeri de gösteriyor.

Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil

Muhteşem Yüzyıl Hürrem Sultan Ölecek Mi


Muhteşem Yüzyıl Hürrem Sultan Ölecek Mi
Hürrem Sultan 1506 yılında doğdu. Osmanlı sarayına 12-13 yaşlarında hediye edildi. Hürrem Sultan, sarayda özel olarak eğitilmiştir.

Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 tarihinde, Kanuni Sultan Süleyman'dan 8 sene önce 52 yaşındayken öldü. Hürrem Sultanın  Edirne'de kaptığı hastalık nedeniyle eceliyle öldü. Ölüm nedeni sıtma yada yüksek ateş veya kuluç hastalığı olduğu rivayet olunur.  Hürrem Sultan Edirne gezisi dönüşü hastalık kapar, İstanbul'a döndükten sonra daha da ağırlaşarak vefat eder.

Hürrem Sultan Kanuni Sultan ile 37 yıl beraber Oldu. Oğlu II. Selim'in tahta çıkışını göremedi. Süleymaniye Camisi Külliyesi içinde kendisi için yaptırılan türbeye gömüldü. Türbenin iç duvarları bir cennet bahçesini tasvir eden İznik çinileriyle kaplıdır.

Muhteşem Yüzyıl Dizisinde Neler Oluyor
İbrahim Paşa'ya duyduğu hırs yüzünden yeni kaoslar yaratmaya çalışan Hürrem Sultan'ın planlarına Valide Sultan kulak misafiri oluyor. Süleyman ile arası açılan Hürrem yeni planlar peşinde. 

İbrahim Paşa'nın konağında ise hareketli günler geçiyor. Hatice Sultan merakına yenik düşüp büyücü Yakup Efendi'yi çağırıyor. Duyduğu sözler üzerine endişeye düşen Hatice Sultan yeni bölümde neler yapacak.  

Muhteşem Yüzyıl Prenses İsabella Ölecek Mi


Muhteşem Yüzyıl Prenses İsabella Ölecek Mi
Muhteşem Yüzyıl 14 Aralık 38. Bölümde. Prenses İsabella ölecek mi? Yeni bölümde Sultan Süleyman’ın Isabella’nın durumundan haberi olacak mı? Herkes Isabella’nın gemiyle kaçtığını sanarken, Kanuni’nin planı ne olacak ?

Muhteşem Yüzyıl’ın 14 Aralık Çarşamba akşamı yayınlanacak olan 38. bölümünün ilk fragmanı yayınlandı.

Yeni bölümde izleyenleri yine büyük sürprizler bekliyor. Geçen bölümde Hürrem’in zehirlemek istediği Prenses Isabella, ölmeyince Gül Ağa ve Nigar Kalfa tarafından kaçırılarak bir odaya saklanmıştı.

Yeni bölümde Sultan Süleyman’ın Isabella’nın durumundan haberi olacak mı? Herkes Isabella’nın gemiyle kaçtığını sanarken, Kanuni’nin planı ne olacak ?

Hürrem kızına herkesten nasıl kurtulacağını anlatırken, Valide Sultan konuştuklarını duyacaktır. Herkesi öldürmek peşinde koşan Hürrem bu defa kendisi öldürülme korkusu yaşayacak.

İbrahim Paşa’nın son dönemlerdeki halini beğenmeyen Sultan Süleyman ise Has Odabaşılığını ise Malkoçoğlu Bali Bey’e verecek.

Kastilla Prensesi Sinyore İsabella Kimdir?
Muhteşem Yüzyıl dizisine yeni bir karakter girdi. Güzelliğiyle herkesi büyüleyen Kastilla Prensesi Sinyore İsabella. Muhteşem Yüzyıl dizisinde İsabella’yı kim canlandırıyor ve tarihte böyle bir karakter var mı? Hürrem’in en dişli rakibi olacak olan İsabella rolünü Melike İpek Yalova canlandırıyor.

Peki Melike İpek Yalova kimdir?

Türk Sinemasının sultanı Türkan Şoray’a benzerliğiyle dikkat çeken Melike İpek Yalova, eski bakanlardan Yüksel Yalova’nın kızı. Peki tarihte gerçekten Sinyore İsabella diye bir karakter var mı?

Kastilla Prensesi İsabella Kimdir?

Kastilya Kraliçesi İsabella ;1451-1504, İspanya ‘nın Kastilya ve Leon Kraliçesi ,Aragon,Majorca ve Valensiya Kralının Eşi,Barselona Kontesi Kastilya Kraliçesi İsabella, Kastilya ve Leon ‘un kraliçesidir.Avrupa’nın modern satranç döneminde satranç taşı vezire , kraliçe (queen) denmesine ilham olan , kraliçe olarak bilinmektedir

Isabella, 1451 yılında kral Johann II’nin kızı olarak Kastilya’da doğmuştu. Dört yaşına geldiğinde babası ölmüş ve annesi Portekizli İsabella delirmişti. Üvey ağabeyi Henri IV onu daha sonra saraya aldı. Isabella burada yaşadıklarıyla yaşama hazırlandı. Henri’nin ikna kabiliyeti yoktu. Kararsız fakat armoni bağımlısıydı Ğ soylu hizipçilerin topu gibi.

Henri, ilk evliliğinde on iki yıl boyunca çocuk sahibi olamayınca el impotente olarak alaya alınmıştı. Ve ikinci karısı nihayet bir kız çocuğu dünyaya getirince de çocuğun evlilik dışı olduğu iddia edilmiş ve onun yerine Isabella’yı tahtın varisi olarak kabul edilmişti. Çünkü on yedi yaşındaki bir kızın kontrol edilmesinin daha kolay olacağı düşünülmüştü.

Ama işler beklendiği gibi gelişmedi. İsabella tüm evlilik planlarını altüst ederek komşu AragÓn’un taht varisini eş olarak seçti: Ferdinand. Ferdinand, aristokrasiyi atlatabilmek için Valladolid’e eşek yetiştiricisi kılığında girmek zorunda kaldı.

Düğün burada küçük bir davetli topluluğu arasında 19 Ekim 1469 tarihinde gerçekleşti. Saray bu kadar başı buyruk davranışı hazmedemedi. Hatta Isabella, akraba olan Ferdinand’la evlenebilmek için gerekli papa izni üzerinde bile oynamıştı.

Prenses hiçbir engel tanımıyor, kocasını bile şoke ediyordu. Henri IV, 1474 yılında öldüğünde ve Isabella hemen ertesi gün kendisini Kastilya Krallığının ‘kraliçesi ve sahibi’ olarak ilan ettiğinde henüz babasının sarayında donup kalmış ve kral olmak istediği için büyük bir öfkeyle apar topar Kastilya’ya gitmişti. Ne var ki Isabella’nın karşısında hiçbir şansı kalmamıştı. Krallık unvanını onunla paylaşmış olsa da Isabella, Kastilya’nın tek hakimiydi.

İsabella’nın otuz yıllık yönetimi boyunca tek amacı Henri IV’ün dönemini sonsuza dek unutturmak idi. Kastilya o tarihlerde neredeyse köpeklere kalacaktı. Gençliğinde seyirci kalmak zorunda olduğu rezil gösteriler onu katı ve acımasız yapmıştı. Böyle bir şey asla yaşanmamalıydı.

Ve böylece hiçbir konuda özür tanımadı. Portekiz, miras kavgasında Isabella’nın planlarına karışmamanın daha iyi olduğunu öğrendi. Kendisine itaat etmeyen soyluları güçsüz kıldı.

Muhteşem Yüzyıl 2012'de Star TV'ye Geçiyor


MUHTEŞEM YÜZYIL STAR’A GEÇİYOR!
Aylardır gündeme oturan, ShowTV’nin reyting rekortmeni dizisi Muhteşem Yüzyıl’ın transfer anlaşması tamamlandı.

2012 yılına hızlı bir giriş yapmayı planlayan Doğuş Grubu yeni satın aldığı Türkiye’nin ilk özel televizyon kuruluşu olan Star TV’ye reyting rekorları kırmayı planlıyor.

Geçen yıl televizyon tarihinde adından en çok bahsettiren dizi olarak kayıtlara geçen Muhteşem Yüzyıl dizisinin senaryosu, kostümleri ve mücevherleri ile çok konuşulmuştu. Hatta geçen yıl yayın sırasında değiştirdiği mücevher sponsoru Boybeyi markası ile mahkeme aşamasına gelmişlerdi ve hala her an milyonlarca dolarların konuşulacağı maddi ve manevi tazminat davası sonuçları beklenir oldu.

Her hafta yeni heyecanlar ve atraksiyonlar katılan dizide oyuncularında başarılı performansları diziyi bu yıl da birinci sıraya yükseltti. Hata karşısına çıkartılan Kıvanç Tatlıtuğ ’un baş rolünde yer aldığı Kuzey Güney bile çok gerilerde kalırken Muhteşem Yüzyıl birinciliğini korudu.

Bu yıl yeni yayın dönemi başlarken bazen TNT kanalı ile transfer haberleri anılan dizi yine daha sonra Doğuş grubunun kuracağı dizi ve belgesel kanalı olan TvEn ile adı geçmişti. Hatta 50 milyon dolar civarında transfer parası aldığı konuşulmuştu.

Yeni bir kanal olması ve hem kanalın tanınma riski süreci hem de dizinin kan kaybetmemesi için beklemeye geçilen süreçte Doğuş grubu geçtiğimiz günlerde Star TV’yi satın alarak planı harekete geçirmeye başladı. Yeni yıla yeni bir vizyon ve güçle girmeyi planlayan grup, Türkiye’de reyting rekorları kıran Muhteşem Yüzyıl dizisini yeni kanalları Star TV’ye transfer ederek büyük bir adım attı. Alınan bilgiye göre, Star TV’ye hem prestij hem de reyting ile birlikte reklam geliri de getirmesi planlanan bu karar 2012 yılının Ocak ayında uygulamaya geçirilecek.

Muhteşem Yüzyıl izleyicileri, dizinin yeni bölümlerini bundan sonra 40. bölümden itibaren Star TV’den takip edebilecekler.