Tanrı sırrını bize niye versin?
Tanrı parçacığı!
Cern’de insanlık evrenin gizini çözmeye çabalarken, biz ‘Erol Köse, Seda Sayan’ kapışmasıyla meşgulüz.
Tanrı Parçacığı üstüne düşünürler, bilim insanları kafa patlatırken, biz ‘ayak topu oyunundan terör örgütü çıkar mı, çıkmaz mı’ tartışıyoruz.
Bilimciler ‘dünya nasıl oluştu?’ sorusunun peşinden koşarken, biz bu soruyu ahmakça bulup, işi mollalara havale ediyoruz.
İnsanlık tüm kötülüklere, engellere karşın ilerlemesini sürdürürken, biz inatla ve de ısrarla cehalet vesayetine teslim olmayı yeğliyoruz.
Toprak, su, güneş sınırlı ve en önemli kaynaklar olarak, giderek daha değerli hale gelirken, biz bunun için kavga verenleri içeri tıkıp, üstünde tepiniyoruz.
Düşünürler insanlığın geleceği için kafa patlatıp, çeşitli kuramlar öne sürerken, biz Nihat Doğan felsefesi tartışmaları dinliyoruz.
Evrenin gizi üstüne inanılmaz takip sürerken, biz Cübbeli’nin görüntülerini dikizliyoruz.
Kadınlarımızı dövüyoruz,
Çocuklarımızın ırzına geçiyoruz,
Yaşlılarımızı hayatın dışına itiyoruz,
Hastalarımızı süründürüyoruz,
İnsanımıza ilaç bulamıyoruz,
İşçilerimizi güvencesiz çalıştırıyoruz,
Dilinden dolayı insanımızı mahkum ediyoruz,
Dininden dolayı insanımızı öldürüyoruz,
Gençlerimizi düşman sayıyoruz,
Küçük bir depremde evlerimizi başımıza yıkıyoruz,
Malzemeden çalıyoruz,
Mağdurları sokakta bırakıyoruz,
Kışın soğuktan donduruyoruz,
Okullarımızı ısıtamıyoruz,
İnsanımızı şiddetten koruyamıyoruz,
Suçlu, suçsuz bir sürü insanı hapse atıyoruz,
Kitapları suç delili sayıyoruz.
Okumuyoruz,
Düşünmüyoruz,
Birbirimizi sevmiyoruz.
Özgürlük istemiyoruz!
Kendimize bolca yalan söylüyoruz.
Üstelik;
UTANMIYORUZ…
Tanrı sırrını bize niye versin?
ENVER AYSEVER/birgun.net