22 Mayıs 2014 Perşembe

Başbakan Erdoğan'dan Gastroenteroloji Doktoruna Sürpriz Ziyaret

Başbakan Erdoğan'dan Gastroenteroloji Doktoruna Sürpriz Ziyaret  
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, doktoru Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Sadettin Hülagü’nün muayenehanesine gitti.  

Başbakan Erdoğan İzmit Karabaş Mahallesi’nde evi ve muayenehanesi bulunan, kedisinin de doktorluğunu yapan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Sadettin Hülagü’nün muayenehanesine giderek yaklaşık bir saat kaldı.

Ziyaretin ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Sadettin Hülagü, "Başbakan sadece ziyaret etti. Başka birşey yok. Eve nezakat ziyaretinde bulundu. Kendisini uzun süredir tanıyorum. Evde muayene olmaz. Eşimle görüşmek istedi" dedi.

11 Mayıs 2014 Pazar

Amazon Ormanları Görmek İçin Hangi Kıtaya Gitmemiz Gerekir

Amazon Ormanları Görmek İçin Hangi Kıtaya Gitmemiz Gerekir
Amazon yağmur ormanları, Amazon Havzası'nın çoğunu kaplayan bir yağmur ormanıdır. Güney Amerika'da yaklaşık beş buçuk milyon kilometrekarelik bir alanı kaplar.

Mango bahçelerinin kokusu beni sevinçten delirtiyor dizesinin yer aldığı sözleri Nobelli yazar Tagore'ye ait ulusal marş hangi ülkeye aittir

Mango bahçelerinin kokusu beni sevinçten delirtiyor dizesinin yer aldığı sözleri Nobelli yazar Tagore'ye ait ulusal marş hangi ülkeye aittir

Cevap: Bagladeş

Kabahatli bulunan Taylandlı polisler üniformalarında hangi ünlü çizgi karakterin çıkartmasını taşımakla cezalandırılırlar

Kabahatli bulunan Taylandlı polisler üniformalarında hangi ünlü çizgi karakterin çıkartmasını taşımakla cezalandırılırlar

Cevap: Hello Kitty


Tayland polis teşkilatı, kural tanımaz memurlarını yola getirmenin 'en sevimli' yolunu buldu. Sevimliliğin küresel simgesi gösterilen Hello Kitty, genç kızlar ve çocuklardan sonra 'yaramaz' Taylandlı polis memurlarına da arkadaşlık edecek. Bundan böyle, kurallara uymayan, aracını yanlış yere park eden, vatandaşlara kötü muamelede bulunan yahut da işe geç gelen memurlar ceza olarak üzerine Japon Sanrio şirketinin 1974'te yarattığı çizgi film karakteri 'Hello Kitty' motifi işlenmiş, pembe ve parlak pazubandları takmak zorunda kalacak. Bandların üzerinde iki de kalp motifi olacak.

90 yaşındayken bunamış olduğu gerekçesiyle oğlunun miras için açtığı davada yazdığı oyunun tamamını ezbere okuyup mahkemeyi kazanan yazar kimdir

90 yaşındayken bunamış olduğu gerekçesiyle oğlunun miras için açtığı davada yazdığı oyunun tamamını ezbere okuyup mahkemeyi kazanan yazar kimdir

Cevap:Sofokles

Oedipus Kolonos’ta adlı oyunundan uzun bir tiradı ezberden, soluksuz okumuştur. Bir başka rivayet de bu hikayeyi doğrulayarak Sophokles’i son oyunu olan Oedipus Kolonos’ta tragedyasını yazmaya itenin oğlu Iophion’un tavrı olduğunu belirtir.

Latinceden gelen ve kökeninin anlamı birlikte büyümek olan siyasi terim hangisidir

Latinceden gelen ve kökeninin anlamı birlikte büyümek olan siyasi terim hangisidir

Cevap: Koalisyon

Koalisyon: Çeşitli güçlerin biraraya gelmesiyle oluşturulan birlik, ortak yönetim.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Mesai yapmak sözündeki mesai kelimesinin kökeninin anlamı nedir

Mesai yapmak sözündeki mesai kelimesinin kökeninin anlamı nedir

Cevap: Gayret

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Danıştay'ın Kuruluş Yıldönümü Konuşması Tam Metni

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun Danıştay'ın Kuruluş Yıldönümü Konuşması Tam Metni
Türkiye Barolar Birliği  Başkanı Metin Feyzioğlu Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde konuştu. Feyzioğlu konuşurken törende bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Edepsizlik yapıyorsun" diyerek salonu terk etti.

TBB, Feyzioğlu'nun konuşmasının tam metnini kendi  internet sitesinden yayınladı.

İşte konuşma:

Sayın Cumhurbaşkanım,

Huzurlarınızda, Danıştay’ın Sayın Başkanı’nın ve tüm idari yargı mensuplarının şahıslarında, Danıştay’ın 146. Kuruluş Yıldönümü’nü kutluyorum. Görevi, yurttaşı idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerine karşı korumak olan bu önemli kurumun, hukukun üstünlüğü ve demokratik hukuk devletinin vazgeçilmezi olduğunu vurgulamak istiyorum.

Bugünümüzü ve parlak olacağından emin olduğum yarınlarımızı borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve Cumhuriyetimizi kuran tüm devlet adamlarını ve ayrıca Danıştay şehidimiz Mustafa Yücel Özbilgin'i rahmetle anıyorum.

Bugün Engelliler Haftası’nın ilk günü. Türkiye’de 8.5 milyon engelli yurttaşımız var. Anayasamızda engellilere yönelik pozitif ayrımcılık hükmünün, toplumsal yaşamın her alanında eksiksiz olarak uygulanmasını dileyerek sözlerime başlıyorum. Esasen engelli yurttaşlarımızın taleplerinin asla ayrıcalık veya kendileri için ayrımcılık olmadığını, talep edilenin, eşit yurttaşlık temelinde toplumsal hayata katılmaktan ibaret olduğunu dikkatlerinize sunuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Daha birkaç gün önce, 3 Mayıs “dünya basın özgürlüğü günü”ydü; gazeteciler, hür basın için ağızları bantla kapalı olarak yürümek suretiyle basına yönelik sansürü protesto ettiler ve tutuklu meslektaşlarına özgürlük istediler. Dileriz bundan sonraki yürüyüşler protesto değil, kutlama yürüyüşleri olur.

Hukuk devletinin tanımlayıcı unsuru olan hukuki güvenlik ilkesi, etkin bir idari yargı denetimi olmaksızın hayata geçirilemez. Hukukun üstünlüğüne inanan, insan onurunun korunmasını gözeten, şeklen değil, özde adalet dağıtmayı esas alan bağımsız ve tarafsız bir yargı, demokrasinin ve hukuk devletinin asli unsurudur. Böyle bir yargı, herkeste saygı uyandırır, hukuka uygun davranan herkese güven aşılar.

Unutmayalım ki adaletin tecelli ettiği mahkemeler, hepimizin son sığınağıdır, umut kapılarımızdır. Bu kapıların kapanması, ihtiyaç halinde kolay kolay açılmaması ya da çok geç açılması, hukuk güvenliğini derinden sarsar. Başka bir deyişle, yargının adil davranmadığının yaygın kanaat haline gelmesi, yurttaşların mahkemelerde haklarını alamayacaklarını düşünmeye, suçsuz olsalar bile mahkûm edileceklerinden korkmaya başlamaları durumunda, mülk yani ülke temelsiz kalır. Siyasetin girdiği mahkemeden adalet kaçar. Adaletsiz demokrasi olmaz. Demokrasilerde siyasi partiler, iktidara, yargı tarafından denetlenmeyi peşinen kabul ederek talip olurlar. Elbette bu denetim siyasi değil, hukuki bir denetim olmalıdır. Şu halde yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, etkinliği, güvenilirliği, her insan için ekmek kadar, su kadar, hava kadar yaşamsal önemdedir. Türkiye’de görevini sorumluluk duygusuyla, fedakârca yerine getirerek adalet dağıtmaya çabalayan binlerce avukat, hâkim ve savcı vardır. Kuşkusuz insanın söz konusu olduğu her yerde insandan kaynaklanan sorunlar da olur. Bu sorunların hiçbiri çözümsüz değildir. Yapılması gereken, yargıya, yargı dışı her türlü müdahaleyi önleyen, güvenilir bir sistemin kurulmasıdır. Bu görev hepimizindir. Çözümler kavga ederek değil, konuşarak bulunur.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Bugün avukatlık mesleğinin sorunlarını çözecek, böylece yetmiş altı milyon insanımızın teorik anlamda sahip oldukları hakları kullanabilmelerini sağlamak suretiyle “birey olma mücadelesi”ni başarıya ulaştıracak bir Avukatlık Kanunu’na acilen ihtiyacımız vardır. Böyle bir kanun, ancak Türkiye Barolar Birliği ve baroların öncülüğünde hazırlanabilir. Biz, bu amaçla, Türkiye’nin tüm bölgelerinden katılım sağlayarak, bir çalışma komisyonu kurduk ve taslağımızı hazırladık. Bütün barolarımızdan gelecek görüşler doğrultusunda son şeklini vereceğiz. Aynı dönemde, Adalet Bakanlığı çatısı altında ayrı bir komisyon daha kuruldu; biz sorunları birlikte çözme irademizin gereğini yaparak o komisyona da katıldık. Bahsettiğim komisyonca hazırlanan ve Adalet Bakanlığınca üzerinde bir kısım değişiklikler yapılarak ilgili kurumların görüşüne sunulan taslağın, baroların delege yapılarını temsilde adaleti hiçe sayarak düzenleyen, avukatlığı sermaye şirketleri eliyle yürütülen ticari bir faaliyet haline getiren, şubeleşmeye izin vermek suretiyle büyük şehirlerde kurulan şirketlerin diğer şehirlerimizdeki avukatlarımızın yaşama alanlarını ellerinden alan düzenlemeleri başta olmak üzere, çeşitli hükümlerine dair çekincelerimizi de ortaya koyduk. Bunları burada tek tek açıklayarak vaktinizi almayacağım. Ancak hem mesleğimiz, hem hukuk devleti açısından hayati sorunumuzun, çağdaş bir hukuk eğitiminin yanında, bir an önce avukatlık stajına başlama sınavının ve avukatlığa giriş sınavının getirilmesi olduğunun altını çiziyorum. Görüşe gönderilen taslakta, sınavın Adalet Bakanlığı tarafından yapılması öngörülmektedir. Hâkimlik ve savcılık sınavı Türkiye Barolar Birliği tarafından yapılmadığına göre, avukatlık sınavının Adalet Bakanlığı tarafından yapılmasının öngörülmesini anlamak mümkün değildir. Bu, yeni bir vesayet düzenlemesidir. Öte yandan hali hazırda hukuk fakültelerinde okuyan kırk bir bin öğrenci sınavdan muaf tutulmaktadır. Bu, bugün görev yapmakta olan avukat sayısının en fazla beş yıl içerisinde neredeyse yarı yarıya artması, buna bağlı olarak mesleğin sürdürülebilmesinin imkânsız hale gelmesi demektir. Hukuk fakültelerinde okumakta olan öğrencilerin sınavdan muaf tutulması, onların menfaatine değil, tam aksine zararınadır. Çünkü mesleği sürdürülemez hale getirecek bu orantısız artış, hem mesleğin, yani savunmanın, dolayısıyla demokrasinin kalitesini düşürecek, hem de başa çıkılamaz rekabet genç avukatların geleceklerini karartacaktır.

Kanunla sınav getirilinceye kadar geçerli olmak üzere, staja girişi ve staj bitirmeyi değerlendirme koşullarına bağlayan yönetmelik değişikliği, Avukatlık Kanunu’nun Türkiye Barolar Birliği’ne verdiği yetkiye dayanılarak kabul edilmiş ve Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderilmiştir. Ancak Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü, usulüne uygun kabul edilmiş bulunan yönetmeliği yayımlamaktan kanuna aykırı bir şekilde imtina etmiştir. Resmi Gazete’nin basılmasından sorumlu olan bir idari makamın kendinde hukuka uygunluk denetimi yapma yetkisini görmesi, hem kanun koyucu hem yargı organı yerine geçmesi, hukuk devletinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği bir devlette rastlanması mümkün olmayan bir durumdur. Bu Genel Müdürlük aynı yaklaşımla, bundan böyle, kanunların anayasaya aykırı olup olmadığını da denetleyecek midir? Fonksiyon gaspı teşkil eden hukuka aykırı bu işleme karşı iptal davası açılmıştır.

Danıştay’da meslektaşlarımızın dosya sorgulamalarına getirilen idari kısıtlamaların ve ön büro uygulamasındaki bir kısım hususların mesleğimizi gereği gibi yapmamızı engellediğini, dolayısıyla yurttaşları mağdur ettiğini ve kanuna aykırı olduğunu dile getirmek istiyorum. Bu sorunların dialog yoluyla çözüleceğini ümit ediyoruz.

Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, meslek odaları değildir; devletin üç erkinden biri olan yargı erkinin içinde kurucu unsur olan avukatların örgütlü gücüdür. Bu sebeple, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin, Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 110. maddelerinden kaynaklanan, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak görevi vardır. Bu görevin layıkıyla yerine getirilmesi, tüm toplumun menfaatinedir. Maalesef Danıştay’ın son dönem kararlarında, baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin kanunun anılan maddelerinden kaynaklanan dava açma yetkisi sınırlanmaya başlanmıştır. Bu, avukatlık mesleğinin ve baroların tarihsel gelişimini, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin sağlanmasındaki vazgeçilmez rolünü görmezden gelmek, yurttaşı ve özellikle yurttaşların çevre hakkını savunmasız bırakmaktır.

Kamu görevlilerinin atama ve nakillerine ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda idarenin savunması alınmadan yürütmeyi durdurma kararı verilemeyeceğine dair İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinde yapılan değişiklik ile atama ve nakil işleminin iptali halinde kamu görevlisinin eski kadrosuna başka birinin atanması durumunda o kadroya atanamayacağına dair aynı Kanun’un 28. maddesinde yapılan değişiklik birlikte değerlendirildiğinde, atama ve nakil işlemlerinde etkin idari yargı denetiminin kalmadığı görülmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından son şekli verilen idari yargıda belirleyici olan İdari Dava Daireleri Kurulu ve Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun yeniden yapılandırıldığı Danıştay Kanunu Tasarısı’nda, ihale, kamulaştırma, özelleştirme, kıyıların korunması, ÇED raporları ve kentsel dönüşüm gibi sorunlu alanlara dair idari işlemler ile kararlardan doğan uyuşmazlıklarda, dava ve temyiz sürelerinin kısalmasına, idarenin bu işlem ve kararlarına ilişkin verilen yürütmenin durdurulmasına itiraz yolunun kapatılmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Bu yanlışlıkların kanunlaşmaması için bireyin en önemli güvencelerinden olan Danıştay’ın ve ilgili herkesin gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

Öte yandan idari yargı kararlarına uyulmasında gecikme gösterilmesi veya bazen hiç uyulmaması, yurttaşları idari yargının güvencesinden fiilen yoksun bırakmaktadır. Hukuk devletinde, idare, mahkeme kararlarına, bu kararların içeriğinden memnuniyet duymasa da uymak zorundadır.

Bu konuda son olarak, Danıştay'ın emsal teşkil eden kararlarının idarece benzer olaylara çekinmeden uygulanması hem yurttaşları önemli sıkıntılardan kurtaracak hem de dava sayısı ciddi şekilde azalacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Son dönemde yaşadığımız ve geçmişin yasakçı zihniyetini çağrıştıran sosyal medyaya yönelik idari veya yargısal engellemeler, Anayasamıza, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’a aykırıdır. Üstelik erişimi top yekûn engellemek teknik olarak da mümkün değildir. Yani atılan taş, zedelenen itibara değmemiştir.

Bu engellemelere karşı idari yargının yürütmeyi durdurma kararlarıyla, Anayasa Mahkemesi’nin ihlali tespit edici kararları isabetli olmuştur. Söz konusu kararları hepimiz soğukkanlılıkla değerlendirmeli, eleştirilerimiz varsa bunları da yapıcı bir şekilde ortaya koymalıyız. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Burada zarar, ortak zarardır. Birbirlerine saygı duyarak iletişim kuranlar ise, ortak akla ulaşır.
2011 senesinde Taksim’in 1 Mayıs kutlamalarına açılmasını mutlulukla karşılamış idik. Hatırlanacak olursa, 2011 ve 2012 senelerinde Taksim’de coşkulu kutlamalar gerçekleşmiş, hiçbir olay olmamıştı. Bu sene, Anayasa’nın 34. maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına aykırı olarak getirilen yasak ise, halkı polisle çatıştırmak isteyen provokatörlere uygun iklimi hazırlamış, artık görmek istemediğimiz pek çok üzücü olay yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Maalesef polis, şiddete başvuran ile barışçıl gösteri hakkını kullanmak isteyenleri birbirinden yine ayırmamış, orantısız güç kullanımı yoluna gitmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Zat-ı Alinize ve buradaki muhterem heyete iletmek üzere, üzerimde bir selam borcu var. Van’da konteyner kentte yaşamaya devam eden kiracıların selamı. Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devlet, yurttaşın barınma ihtiyacını gidermek zorundadır. Deprem, kiracı-mal sahibi ayrımı yapmadan binaları yıkıp insanlarımızı öldürmüş, deprem konutları ise öncelikli olarak mal sahiplerine ve yalnızca bir kısım kiracıya ise kurayla tahsis edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bu insanlarımızın mağduriyetini giderebilecek kudrete kuşkusuz sahiptir. Basit bir yönetmelik değişikliğiyle bile çözüm bulunabileceğini düşündüğümüz bu sorunun kısa sürede giderilmesini dileyerek bu selamı sizlere iletiyorum.

30 Mart yerel seçimlerini geçirdik. Açıkça ifade etmek gerekirse, siyasetin dilinin keskinleştiği, buna bağlı olarak toplumda kutuplaşmaların arttığı bir süreç yaşadık. Artık yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz. Bu noktada üç önemli hususa değinmek istiyorum.

Bunlardan ilki, seçim hukukunda ispatın belgeye dayanmak zorunda olduğu ve mevzuatın, siyasi partilere oy verme ve sayım işlemlerine nezaret etme yetkisini tanımış olmasıdır. Şu halde, mevzuatın kendilerine tanıdığı nezaret etme ve tutanak toplama yetkilerini gereği gibi kullanmayan siyasi partiler, görevlerini aksatmış olur. Böyle bir durumda, seçim sonuçlarına yapılan itirazlar da yeterli dayanaktan yoksun kalır. Delillendirilmemiş itirazlara dayanarak sandığı şaibeli ilan etmek, sandığı itibarsızlaştırmaktır. Demokrasi, kuşkusuz seçim sandığından ibaret değildir, fakat seçmenin seçimler yoluyla iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi, demokrasiye büyük zarar verir. Bu arada en büyük zararı da muhalefet partileri görür. Çünkü sandık yoluyla iktidarı değiştiremeyeceğini düşünen seçmenler, yılgınlığa düşerler ve en önemli yurttaşlık haklarından olan seçme haklarını kullanmaktan vazgeçebilirler. Öyleyse yapılması gereken, siyasi partilerin, seçim mevzuatının kendilerine yüklediği gözetim ve denetim sorumluluğunu disiplinli bir organizasyon içinde eksiksiz yerine getirmeleridir. Ancak bunlar yapıldıktan sonra varsa şaibe iddiaları ileri sürülmeli ve gereğinin yapılması beklenmelidir.

Seçimlere ilişkin değinmek istediğim ikinci husus, kim tarafından, hangi yöntemle kaydedildiği, nerede arşivlendiği, ne zaman kime karşı kullanılacağı belli olmayan ses kayıtlarının, bir seçim malzemesi olarak tedavüle çıkarılmış olmasıdır. Bu seçimlerden kazancımız, özel hayata ilişkin gizli kayıtların sonuç doğuran şantaj malzemesi yapılmasının muteber bir yöntem olmaktan çıkmasıdır. Başka bir ifadeyle, itibarsızlaştırma malzemeleri, onları çekenleri veya üretenleri itibarsızlaştırmıştır. Nitekim kayıtları çekenler, bugüne kadar kimliklerini açıklamaktan imtina etmişlerdir. Yaptıkları iş itibarlı bir iş olsaydı, Snowden örneğinde olduğu gibi kimliklerini açıklarlardı. Bunları söylerken, elbette herkesin, bundan önce benzer şantajlar başkalarına yapıldığında nasıl tavır sergilediklerini hatırlayarak ders çıkarmaları gerektiğini de ifade etmek istiyorum. Öte yandan, yine Snowden örneğinde, belgeleri yayınlayanlar hakkında Amerika Birleşik Devletleri’nde soruşturmalar açılmadığını, sosyal medya sitelerinin kapatılması yoluna gidilmediğini, yalnızca Snowden’le ilgili takibat yapıldığını belirtmeyi gerekli görüyorum. Demokrasi, zor ama bireylerin özgürlüğünü, hukuki güvenliğini ve toplumun refahını sağlayabilen yegâne yönetim biçimidir. Bizim, zoru başarmak için birbirimizi anlamamız, öfkeyle değil, soğukkanlılıkla hareket etmemiz gereklidir. Katedilen bunca yoldan sonra, akarsuları tersine akıtmaya çalışmak, yönümüzü Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi değerler sisteminden otoriter rejimlere çevirmek, hepimizin zararına olur.

İçeriği suç teşkil eden kayıtlara gelince, bunların montaj veya üretilmiş olup olmadıkları, açılacak soruşturmalarda her türlü şüpheyi giderecek şekilde, tarafsızlığı bilinen uluslararası kuruluşlarca değerlendirilmelidir.

Bu noktada, Dışişleri Bakanlığı’nda yapıldığı anlaşılan ve çok gizli olması gereken bir toplantıda yasa dışı kayıt yapılmasını ve bu kaydın tedavüle çıkarılmasını birkaç cümleyle değerlendirmek gereklidir. Yasa dışı dinlemeye konu olan toplantının, karar verici mevkide olanlara görüş sunmak üzere yapılan bir hazırlık toplantısı olduğu anlaşılmaktadır. Toplantıda konuşulan hususlar, yurtta barış dünyada barış ilkesine dayanması gereken dış politikamızın maceracı bir dış politikaya dönüştürülmek istendiği izlenimini vermiş ve büyük endişe yaratmıştır. Öte yandan bu yasa dışı dinlemenin bir casusluk suçu olduğu ortadadır. Üstelik bu kaydı yapanların daha başka hangi kayıtları yaptıkları bilinmemektedir. Seçimleri etkileyeceği düşüncesiyle tedavüle çıkarıldığı anlaşılan bu konuşmaları kaydedenler, o güne kadar daha başka hangi konuşmaları kaydetmişler ve nerelere servis etmişlerdir? Söz konusu casusluk faaliyeti sebebiyle acaba asker ve polislerimizin canları tehlikeye atılmış mıdır, şehitler verilmiş midir? Suriye’de uçağımızın düşürülmesiyle, savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan kurtaran büyük projeleri gerçekleştiren ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TAİ mühendislerinin şüpheli ölümleriyle bu casusluk faaliyetlerinin bir bağlantısı bulunmakta mıdır? Bu ve benzeri soruları her yurttaşın sorma hakkı vardır.

Üçüncü husus, seçimler öncesi gündeme gelen yolsuzluk iddiaları ve soruşturmalardır. Bu soruşturmaların hangi saikle başlatıldığı konusu bir yana, soruşturmaların siyasi iktidar tarafından engellendiği algısının toplumda hakim olması, adalet duygusunu zedelemiştir. Gerçeğin ışığı, yolumuzu aydınlatmadığı takdirde, bundan herkes zarar görecektir.

Bütün bunlardan, devlet içindeki olası gayrimeşru yapılanmalarla mücadele edilmesi ve yolsuzluk iddialarının derinliğine araştırılması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bunun için tarafsız, bağımsız ve adil yargılama yapabilen, güvenilir bir yargıya ihtiyaç vardır.

Gayrimeşru yapılanmalarla mücadele refleksi, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı düzenlemelerin yapılmasına sebebiyet vermemelidir.

Bu çerçevede; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonucunda Milli İstihbarat Teşkilatı’na verilen kişisel verilere, meslek ve şirket sırlarına, veri tabanlarına yargı kararı olmaksızın erişim yetkisi, yine yargı kararı olmaksızın iletişimi tespit, belli soruşturma ve dava dosyalarına ulaşabilme yetkisi, MİT’in ülke içinde operasyon yetkisiyle donatılması, MİT mensuplarının soruşturmalarının izne tabi kılınması, yeni ve denetimsiz bir kolluk gücü yaratmıştır. MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerin izinsiz yayınlanmasının üç yıldan dokuz yıla kadar cezalandırılan bir suç haline getirilmesi ve yayın sahiplerinin de sorumlu tutulması, kapsamı tamamen belirsiz olan bu suç nedeniyle mecburi otosansür uygulamasına sebebiyet verecektir.

Bu süreçte, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda değişiklik yapılarak, özellikle Teftiş Kurulu’nun dolaylı olarak Adalet Bakanı’na bağlanması, yargı bağımsızlığıyla asla bağdaşmamıştır. Söz konusu değişiklik, 2010 Anayasa değişikliği referandumunda evet kampanyası yürütülürken öne sürülen temel gerekçelere de açıkça aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda verdiği iptal kararı yerindedir.

2010 referandumu öncesi Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapılanması yanlıştır. Kapalı devre çalışan, ilk derece hâkim ve savcılarını dışlayan, demokratik meşruiyet sağlamayan bir yapıdır. 2010 sonrası oluşan yapı da maalesef bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlayamamıştır. Şimdi, bağımsız, tarafsız, adil yargılama yapmayı içine sindirmiş, güvenilir ve hesap verebilir bir yargıyı el birliğiyle oluşturma zamanıdır. Bu amaçla, anılan kurulu, hâkimler ve savcılar açısından iki ayrı kurula dönüştüren, yüksek yargının ve ilk derece yargısı mensuplarının seçtiği üye sayılarını dengeleyen, seçimlerin demokratik şekilde yapılmasını sağlayan, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de nitelikli çoğunlukla kurullara üye seçmesini öngören, savunmanın yargının kurucu unsuru olduğu hususunu pekiştirmek üzere Türkiye Barolar Birliği’nin de birer üye seçmesini düzenleyen önerimiz, Adalet Bakanlığı’na ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu olan bütün siyasi partilere sunulmuştur. Bahsettiğim somut öneri, Venedik Komisyonu’nun raporlarına, Avrupa Konseyi direktiflerine ve Kopenhag ölçütlerine uygun hazırlanmış, yapıcı bir öneridir. Ne yazık ki bu önerimizle ilgili herhangi bir değerlendirme hiçbir siyasi partiden şu ana kadar gelmiş değildir.

Son olarak huzurlarınızda, devlet içinde ve özellikle yargı ile emniyet teşkilatında bulunduğu iddia edilen gayrimeşru yapılanmalara ilişkin inceleme yapmak, durum tespitlerinde bulunmak ve çözümler geliştirmek üzere yasama organının meclis araştırması başlatmasını öneriyoruz. Böyle bir meclis araştırmasında herkes tabiri caizse eteğindeki taşları dökebilecek ve pek çok konu açıklığa kavuşabilecektir. Türkiye Barolar Birliği olarak, kesin hükümle neticelenmiş balyoz davasını özellikle sahte deliller açısından inceleyen raporumuzu hazırladığımızı ve yakında hem kamuoyuyla paylaşacağımızı hem de önerdiğimiz gibi meclis araştırması komisyonu kurulacak olur ise, bu komisyona da takdim edeceğimizi bilgilerinize sunuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Malumlarınız olduğu üzere Türkiye Barolar Birliği’nin somut önerisi de dikkate alınarak Özel Görevli Mahkemeler ve Terörle Mücadele Mahkemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kaldırılmıştır. Böylece son 44 yıldır ilk kez, ülkemiz çift başlı ceza yargısı sisteminden kurtulmuştur. Başta Zat-ı Aliniz ve siyasi iktidar olmak üzere, ana muhalefet partisine ve mecliste grubu olan bütün siyasi partilere ve sayın milletvekillerine bu önemli adım için teşekkür ediyoruz. Böylece Anayasa Mahkemesi’nin tutukluluğa ilişkin bireysel başvurularda vermiş olduğu ihlal kararlarını takiben genel mahkemelerce tutukluluk incelemesi yapılarak çok sayıda tahliye kararları verilmiş, KCK davası olarak bilinen davanın görülmesi genel görevli mahkemeye aktarılmış ve peşi sıra tahliyeler gelmiştir.

Ancak özel görevli mahkemelerce sebep olunan mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli olan diğer düzenlemeler henüz yapılmamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2 Temmuz 2012 tarihinde özel görevli mahkemelerin kaldırılmasına dair kanunu kabul ederken bu mahkemelerin ellerindeki işlere bakmaya devam etmelerini öngören geçici 2. madde düzenlemesini getirmemiş olsaydı kamuoyunda Balyoz, Ergenekon, Fenerbahçe davası olarak bilinen pek çok dava genel görevli mahkemelerce görülecek idi. Dolayısıyla anti-demokratik olduğu doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilmiş olan mahkemelerin bu kabulden sonra hala yargılamaya devam etmeleri gibi hukukla izahı mümkün olmayan bir durumla ve vicdanen kabul edilmesi mümkün olmayan hükümlerle karşılaşılmayacaktı. Öyleyse bu hukuksuzluğun yol açtığı mağduriyeti giderme yükümlülüğü yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görevidir. Türkiye Barolar Birliği söz konusu haksızlığın giderilmesi için 2 Temmuz 2012’yi milat olarak kabul eden, bu tarihten sonra karar verilip henüz kesinleşmemiş olan hükümlerin Yargıtay’ca başka bir inceleme yapılmaksızın bozulmasını, kesinleşmiş olanların ise, sırf bu sebeple yeniden yargılamaya tabi olmasını öngören somut bir çözüm önerisi ortaya koymuştur. Ancak şu ana kadar bu yönde bir gelişme maalesef sağlanamamış, mağduriyetler giderilememiştir. Türkiye’nin güvenilir bir ceza yargılamasına sahip olması için önerdiğimiz diğer bazı çözümler ise şunlardır:

Demokratik ülkelerde emsali bulunmayan gizli tanıklık kurumunun kaldırılması;
Güvenilirliği olmayan, üzerlerinde montaj ve oynama yapılması mümkün olan ses bantları ve dijital verilerin tek başına delil olmasının yasaklanması;
İçi boş gerekçelerle verilen mahkûmiyet ve tutuklama kararları sebebiyle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce veya Anayasa Mahkemesi’nce tazminata mahkûm edilmesi durumunda, bu tazminat nedeniyle sorumlu hâkime rücu edilmesinin sağlanması.
Bu düzenlemeler yapıldığında, Türkiye, hukuk devleti olma yolunda çok önemli bir mesafe katedecek, bunu başaran ve katkı sağlayan siyasetçiler de bu başarının onurunu yaşayacaklardır.

Sayın Cumhurbaşkanım,

Dünyanın bu güzel ülkesinde yaşayıp, 1960 askeri darbesi sonunda ülkemizin başbakanının, bakanlarının asılmalarının üzüntüsünü; üç fidanımız Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un idamlarının acısını yüreğinde hissetmeyenimiz var mıdır? Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Komiser Mustafa Sarı, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Hasan Ferit Gedik evlatlarımızın yasını tutmayanımız olabilir mi? Uludere’de savaş uçaklarınca param parça edilen 34 yurttaşımızın; Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Reyhanlı’da katledilen canlarımızın dağlamadığı yürek var mıdır? Uludere katliamının takipsizlikle, Sivas davasının bir kısım sanıklar için zamanaşımıyla sonuçlanmasını içimize sindirebildik mi? Mardin Derik’te, Hakkâri Yüksekova’da, Şırnak Silopi’de, Muş Altınova’da, Bitlis Yaygın köyünde terörle mücadele adına işlenen cinayetleri ve daha nice faili meçhul cinayeti meşru görüp faillerini arayıp bulmaktan, cezalandırmaktan vazgeçebilir miyiz? Sırf komünist olduğu gerekçesiyle sürgün yiyen, cezalandırılan şairlerimizin, yazarlarımızın, Nazım Hikmetimizin çektiği acıları görmezden gelebilir miyiz? Peki, bu ülkenin bir büyükşehir belediye başkanının şiir okuduğu için niyet okuma yöntemiyle hapse atılmasını bugün hala içine sindiren var mıdır? Hrant Dink’in yazısının içinden cımbızla iki cümle çekip, yazının tamamını okumaya gerek bile görmeyenlerce mahkûm edilmesini ve sonra katlini, boğazı düğümlenmeden, yüreği sıkışmadan konuşabilenimiz olabilir mi? Bu topraklar sayılamayacak kadar çok zulme tanıklık etti. Tuvalete bile gidemeyecek kadar ağır hasta olmasına rağmen her an kaçabilir diye yatağa zincirlenerek ölümüne seyirci kalınmış Kuddusi Okkır, Prof. Dr. Uçkun Geray, İlhan Selçuk, Türkan Saylan, Engin Aydın, Kaşif Kozinoğlu, Albay Halil Yıldız, Albay Ali Tarık Akça, Yarbay Ali Tatar ve en son Albay Murat Özenalp… Vicdanlarımız kanamıyor mu?

Bombalanmış, boşaltılmış köyler, yakılan ormanlar, faili meçhul cinayetler, altı bini çocuk tam on altı bin kayıp, çocuklarını bekleyen “cumartesi anneleri”, eşlerini babalarını bekleyen “vardiya bizde”ciler ve “sessiz çığlık”çılar, tırmanan çocuk işçiliği, şafak vakti operasyonları, sonu gelmeyen davalar, karartılan hayatlar, şiddet mağduru kadınlar, dinlemeler, fişlemeler, basılmadan yasaklanan kitaplar, Gezi olayları esnasında sırf yaralılara yardım ettiği için yargılanan doktorlar ve benzeri yürek yaraları çözümsüz bırakılabilir mi?

Öte yandan, sanatsız bir toplumun hayat damarlarından biri kesilmiş sayılacağına göre, Türkiye Sanat Kurumu Kanunu Taslağı sebebiyle kendi geleceklerinden ve Türkiye’de sanatın geleceğinden haklı bir endişeye kapılmış sanatçılarımızın, sanata özgürlük isteyen çığlıklarını duymayacak mıyız?

Varsın yürekleri taşlaşmış olanlar yine kızsın söylediklerimize. Ben, ülkemin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, iktidar ve ana muhalefet partilerine, diğer tüm siyasi partilere ve milletvekillerimize sesleniyorum. Bu sessiz çığlığı duyalım, ilk sırada özel görevli mahkemelerin sebep olduğu mağduriyetler olmak üzere bu sorunları yarından tezi yok el birliğiyle gidermeye başlayalım.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde kullanılacak üslubun, sayın Cumhurbaşkanı’nın 76 milyon yurttaşımızın tümünün cumhurbaşkanı olacakları dikkate alınarak birleştirici, kucaklayıcı olmasına özen gösterilmesinin önemi açıktır. Bu düşüncelerle tüm saygıdeğer cumhurbaşkanı adaylarımıza şimdiden başarı dileklerimi en derin saygılarımla sunuyorum.

Saygılarımla.

Avukat Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU
Türkiye Barolar Birliği Başkanı

9 Mayıs 2014 Cuma

100 Gram Sıvı Yağ Kaç Kalori 100 Gram Sıvıyağ 500 Kalori

100 Gram Sıvı Yağ Kaç Kalori 
100 gram sıvıyağ yaklaşık olarak 500 kaloridir.

100 Gram Margarin Kaç Kalori 100 Gram Margarin 800 Kalori

100 Gram Margarin Kaç Kaloridir
100 gram margarin yaklaşık olarak 800 kaloridir

100 Gram Tereyağı Kaç Kalori 100 Gram Tereyağı 800 Kalori



100 Gram Tereyağı Kaç Kaloridir
100 gram tereyağı yaklaşık olarak 800 kaloridir

Yağların 100 Gramı Kaç Kalori 100 Gram Tereyağı 800 Kalori 100 Gram Margarin 800 Kalori 100 Gram Sıvı Yağ 500 Kalori

100 Gram Yağ Kaç Kalori, Yağların 100 Gramı Kaç Kalori,  100 Gram Tereyağı 800 Kalori, 100 Gram Margarin 800 Kalori, 100 Gram Sıvı Yağ 500 Kalori 

100 Gram Yağ Kaç Kalori
  • 100 gram tereyağı 800 kalori
  • 100 gram margarin yağı 800 kalori
  • 100 gram sıvı yağ 500 kalori

100 Gram Alabalık Kaç Kalori

100 Gram Alabalık Kaç Kalori

  • 100 gram alabalık 168 kalori  
  • 100 gram ızgara alabalık 182 kalori 

8 Mayıs 2014 Perşembe

Gürsel Tekin CHP Genel Sekreteri Oldu

Gürsel Tekin CHP Genel Sekreteri Oldu
CHP'de Genel Sekreterlik makamına Gürsel Tekin getirildi. CHP'de Merkez Yönetim Kurulu (MYK) yenilendi, Gürsel Tekin yeni Genel Sekreter oldu.

CHP Merkez Yönetim Kurulun'da yapılan değişiklikler şöyle:

Gürsel Tekin: Genel Sekreter

Tekin Bingöl: Parti örgütü ve örgüt yönetimleri

Haluk Koç: İdari ve Mali işler

Bülent Tezcan: Hukuk ve seçim işleri

Seyhan Erdoğdu: Parti içi eğitim

Sezgin Tanrıkulu: İnsan hakları

Emel Yıldırım: İletişim, tanıtım, basın ve halkla ilişkiler

Veli Ağbaba: Yerel yönetimler

Yakup Akkaya: İşçi ve memur sendikaları, emekliler ve emek büroları

Erdoğan Toprak: İşveren sendikaları ve kuruluşları

Aytun Çıray: Sivil toplum örgütleri ve diğer meslek kuruluşları

Faruk Loğoğlu: Dış ilişkiler ve yurtdışı örgütlenmeler

Faik Öztrak: Ekonomi politikaları

Burhan Şenatalar: Sosyal politikalar

Şafak Pavey: Doğa hakları

Sencer Ayata: AR-GE; Bilim, yönetim ve kültür platformu

Emrehan Halıcı: Bilgi ve iletişim teknolojileri

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Saç rengini açmak için hangi bitki kullanılır

Saç rengini açmak için hangi bitki kullanılır

Cevap: Papatya

Kerteriz noktası hangi alanda kullanılan bir terimdir

Kerteriz noktası hangi alanda kullanılan bir terimdir
  • Tıp
  • Hukuk
  • Tarım 
  • Denizcilik

Cevap: Denizcilik

Geminin bulunduğu yeri anlamak için kerteriz almaya yarayan fener kulesi, duba, şamandıra vb.nin harita üzerindeki yeri.

Basket topları yapılmadan önce basketbol hangi sporun topuyla oynanırdı

Basket topları yapılmadan önce basketbol hangi sporun topuyla oynanırdı
  • Voleybol
  • Beyzbol
  • Hentbol
  • Futbol
Cevap: Futbol

6 Mayıs 2014 Salı

14 Yaşındaki Berkin Elvan'ı Katleden Polisler Açığa Çıktı

14 Yaşındaki Berkin Elvan'ı Katleden Polisler Açığa Çıktı 
Gezi Parkı eylemlerinde evinden ekmek almak için çıkan 14 yaşındaki Berkin Elvan'ı gaz fişeğiyle başından vurarak öldüren polisler tespit edildi. Berkin Elvan'ın avukatları konuya ilişkin Halkın Hukuk Bürosu'da bir basın açıklaması yaptı. 

Polisin attığı gaz fişeğiyle başından vurulan ve 269 gün sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın avukatları, katillerin tespit edildiğini açıkladı. Avukatlar, Berkin’in vurulduğu anda o bölgede  Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ne bağlı 5′inci Birliğin görev yaptığını açıkladı.

Av. Evrim Deniz Karatana, Berkin Elvan’ın vurulduğu anda gaz fişeği atan polislerin fotoğraflarını basınla paylaştı. Ayrıca Ulusal Kriminal Büro tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan videoda gaz atışı yapan bazı polisler görülüyor. Berkin Elvan'ın gaz kapsulüyle vurulmasına neden olan atışı bu polislerden birinin yaptığı iddia ediliyor. 

3 Mayıs 2014 Cumartesi

AKP'de 3 Dönem Kuralına Takılan Milletvekilleri Listesi

AKP'de 3 Dönem Kuralına Takılan Milletvekilleri Listesi
AKP MKYK toplantısından 3 dönem kuralının muhafaza edilmesi kararı çıktı. Kararda son anda bir değişiklik yapılmazsa 3 dönem milletvekilliği yapmış olan 68 milletvekili 2015 yılında parlamentoya veda edecek. 

Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Bülent Arınç, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da AKP tüzüğünün 132. maddesindeki 3 dönem kuralına göre 2015 yılında milletvekili adayı olamayacak. 

AKP MKYK'da 3 dönem kuralının muhafaza edilmesi,  kulislerde Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olacağı şeklinde yorumlandı. 

AKP'nin 3 dönem kuralına takılan milletvekilleri:
-Recep Tayyip Erdoğan
-Bülent Arınç
-Ali Babacan
-Beşir Atalay
-Cemil Çiçek
-Bekir Bozdağ
-Faruk Çelik
-Mehdi Eker
-Hayati Yazıcı
-Taner Yıldız
-Nihat Ergün
-Egemen Bağış
-Binali Yıldırım
-Recep Akdağ
-Nimet Baş
-Vecdi Gönül
-Faruk Nafız Özak
-Abdulkadir Aksu
-Hüseyin Çelik
-Sadullah Ergin
-Suat Kılıç
-Ömer Çelik
-Salih Kapusuz
-Bülent Gedikli
-Reha Denemeç
-Hüseyin Tanrıverdi
-Haluk İpek
-Nurettin Canikli
-Mustafa Elitaş
-Burhan Kuzu
-Necati Çetinkaya
-Sadık Yakut
-Mehmet Ali Şahin
-Ayhan Sefer Üstün
-Cevdet Erdöl
-Mustafa Ataş
-Halide İncekara
-Sait Açba
-Ruhi Açıkgöz
-Ali Rıza Alaboyun
-Mevlüt Çavuşoğlu
-Fahrettin Poyraz
-Vahit Kiler
-Bayram Özçelik
-Ali Küçükaydın
-Mehmet Daniş
-Ünal Kacır
-Nevzat Pakdil
-Hakkı Köylü
-Muzaffer Baştopçu
-Hasan Fehmi Kinay
-Durdu Mehmet Kastal
-Nusret Bayraktar
-Şaban Dişli
-Cemal Yılmaz Demir
-Mustafa Demir
-Ahmet Yeni
-Afif Demirkıran
-Yahya Akman
-Şükrü Ayalan
-Zeyid Aslan
-Köksal Toptan
-Tevfik Ziyaeddin Akbulut
-Mehmet Sarı
-Kerim Özkul
-Harun Tüfekçi
-Hasan Ali Çelik
-Murat Yıldırım
-Erdem Güler

1 Mayıs 2014 Perşembe

Türkiye Basın Özgürlüğü Raporunda Özgür Olmayan Ülkeler Kategorisine Düştü

Türkiye Basın Özgürlüğü Raporunda Özgür Olmayan Ülkeler Kategorisine Düştü
Türkiye Freedom House'un 2013 basın özgürlüğü raporuna göre özgür olmayan ülkeler kategorisine düştü.  Son 15 yılda ilk kez özgür olmayan ülkeler kategorisine düşen Türkiye bir ilki daha başardı, Avrupa'da bulunan 42 ülke arasında basını özgür olmayan tek ülke oldu. Raporda, Türkiye'de basını üzerindeki iktidar baskısına dikkat çekildi. 

1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihlerini kapsayan rapora göre, Türkiye'de basın özgürlüğüyle ilgili  sorunlar şöyle:
Türkiye, Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) verilerine göre 1 Aralık itibarıyla demir parmaklıklar arkasındaki 40 gazeteciyle, 2013’te de gazeteci hapsetmede dünya lideri olarak kaldı. Basın özgürlüğü ortamı, İstanbul’da Mayıs ayında patlayan Gezi Parkı protestolarını haber haline getirmeye çalışırken gazetecilerin taciz edilip saldırıya uğradığı sene boyunca kesin bir şekilde kötüleşti, onlarca gazeteci işten atıldı ya da protestocuların taleplerine sempati göstermelerine bir cevap olarak istifaya zorlandı. 
Diğer önde gelen gazeteciler, Hükümet ile PKK arasındaki müzakereler ya da Aralık’ta ortaya çıkan Başbakan Erdoğan ve yakınlarının dahil olduğu yolsuzluk skandalları gibi hassas konuları yazdıkları için kovuldu. İşten atılmalar, hükümet ve birçok medya patronu arasındaki yakın ilişkiyi ve bunun gazeteci üzerinde oluşturduğu resmi ya da gayriresmi baskıyı öne çıkardı. 
Basın özgürlüğü, 2013 boyunca, Türkiye, Ukrayna ve Venezuela dahil birçok ülkenin önemli kurumlarında yeni sahipler tarafından tehdit gördü. Bazı durumlarda, sahiplik işlemlerinin kendisi de şeffaflıktan uzaktı. Diğerlerinde ise özellikle hükümet ve iktidar partisine yakın yeni sahipler, editoryal satırları değiştirdiler ya da sözünü esirgemeyen çalışanları işten çıkardılar. Türkiye’de üst düzey işten çıkarmalar, Başbakan Erdoğan'a sempati duyan Demirören Grubu tarafından yakın dönemde satın alınan Milliyet gazetesinde ve 2011’de Erdoğan’ın damadının yönettiği şirkete satılan Sabah’ta gerçekleşti.

30 Nisan 2014 Çarşamba

Çocuklara Öğretilmesi Gereken Önemli Güvenlik Kuralları Nelerdir

Çocuklara Öğretilmesi Gereken Önemli Güvenlik Kuralları Nelerdir
Çocukların taciz tecavüz, kaçırılma gibi riskli durumlara karşı eğitilmeleri gerekir. Anne ve babaların çocukların güvenliği için gerekli bazı kuralları çocuklarına öğretmeleri gerekir. 

İşte çocuklara öğretmemiz gereken güvenlik kurallarından bazıları:

  • Yalnız yerler güvenli değil. Ben hep arkadaşlarımla oynarım!
  • Tanımadığım kişilerden şeker, hediye almam!
  • Ailemden izinsiz arabalara binmem!
  • Yardım istersem, üniformalı birinden isterim!
  • Kendi adımı, annemin, babamın adını bilirim. Telefon numaramızla adresimizi de bilirim!
  • Su birikintisine, kuyu nehir veya denize yanımda yetişkin olmadan yaklaşmam ve girmem!
  • İstemediğim şeylere hemen hayır derim!
  • Tedirginsem, hemen oradan uzaklaşırım, kaçarım!
  • Biri bana dokunduğunda kötü hissedersem, “Hayır, bana dokunma” derim! Bu benim en doğal hakkım.
  • Sesim alarmımdır benim. Tedirginsem, korkarsam hemen bağırırım! Çekinmem.
  • Başkalarıyla konuştuklarımı, aileme de söylerim!
  • Bir yere gitmeden önce, aileme sorarım!
  • Korkarsam, kendimi kötü hissedersem, hemen birine söylerim!
  • Büyük biri benden yardım isterse, yardım etmeden ailemden önce izin alırım

Bilal Erdoğan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Hakkında Suç Duyurusunda Bulunmuş


Bilal Erdoğan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Hakkında Suç Duyurusunda Bulunmuş
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu şüpheli sıfatı ile ifadeye çağırdı. Kılıçdaroğlu'nun ifadeye çağrılmasının nedeni ise sonradan ortaya çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra yaptığı açıklamalarla kendisine hakaret ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

Kılıçdaroğlu'nun şüpheli sıfatı ile ifadeye çağrıldığına yönelik haberlerin basında yer almasından sonra yazılı bir açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kılıçdaroğlu'nun 'sehven' ifadeye çağrıldığını duyurdu. Ancak şikayetçinin kim olduğu konusunda bilgi vermedi. Daha sonra Başsavcılık soruşturma dosyasını, Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağıran savcı Mehmet Demir'den alarak Başsavcıvekili Ali Cengiz Hacıosmanoğlu'na verdi.

Konuya ilişkin bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, hukuka aykırı bu davetle ilgili olarak HSYK'ya başvuruda bulunacaklarını söyledi. Tezcan yapılan çağrının "Cumhuriyet savcılarının değil, emir ve talimat altında hareket eden iktidar savcılarının uygulamalarına tipik bir örnek. Hukuka, yargısal teamüllere, genel uygulamaya ve nezaket kurallarına aykırı davetnameyi kabul etmiyor ve iade ediyoruz" dedi.


29 Nisan 2014 Salı

Ispanaklı Börek Tarifi Ispanaklı Börek Nasıl Yapılır Okatay Usta Tarifleri

Ispanaklı Börek Tarifi, Ispanaklı Börek Nasıl Yapılır Tarifi, Ispanaklı Börek Oktay Usta Tarifleri.

Ispanaklı Börek Nasıl Yapılır Tarifi 
Malzemeleri:
  • Yarım kilogram ıspanak
  • Bir tane orta boy kuru soğan
  • Beş tane hazır yufka
  • Yarım su bardağı sıvı yağ
  • Bir tane yumurta
  • 1,5 su bardağı yoğurt
  • Kırmızı toz biber (tercihe bağlı)
  • Karabiber (tercihe bağlı)
  • Tuz
Yapılışı
Ispanakları yıkayıp irice doğrayın.
Bir yemek kaşığı yağda yemeklik doğranmış soğanı kavurun.
Daha sonra ıspanakları ve tuzu  ilave edip karıştırın.
Ispanak suyunu salıp çekene kadar ağır ateşte pişirin.
Fırın tepsisini yağlayın üstüne ilk yufkayı tepsiden taşacak biçimde serin.
Derince bir kapta yoğurt, yumurta ve yarım su bardağı sıvı yağı iyice çırpın.
(Tercihinize göre kırmızı toz biber ve karabiber de ilave edebilirsiniz)
Fırça yardımıyla tepsiye açtığınız yufkanın üstüne yoğurtlu karışımdan sürün.
İkinci yufkayı büzüştürüp tepsideki yufkanın üstüne yayın karışımdan tekrar sürün.
Üçüncü yufkayı üstüne büzüştürüp yayın.
Üzerine ıspanaklı iç harcını eşit şekilde yayın.
Dördüncü yufkayı da büzüştürülüp üzerine  yayın ve yoğurtlu yumurtalı karışımdan sürün.
Son olarak beşinci yufkayı üzerine serin.
Tepsinin yanlarından sarkan yufkayı böreğin üstüne doğru kapatın.
Geriye kalan karışımın tamamını da üzerine sürün.
Önceden 175 derecede ısıtılan fırında üzeri kızarana kadar pişirin.

28 Nisan 2014 Pazartesi

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Mi Olacak

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Mi Olacak
CHP'de Cumhurbaşkanlığı aday tartışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Son günlerde ibre  Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, Anadolu Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'den yana döndü.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun "Cumhurbaşkanı adayımız kim olsun?" diye sorduğu il başkanlarının işaret ettiği Eskişehir Belediye Başkanı Büyükerşen, konuya ilişkin yaptığı açıklamada,  "Böyle onurlu bir görev söz konusu olduğunda aklına benim ismim gelen herkese teşekkür ederim. Ama galiba yine yanlış yerden başladık. Kimin aday olacağını tartışmaya başlamadan önce nasıl bir cumhurbaşkanı lazım? Türkiye’nin cumhurbaşkanı nasıl olmalı? Bunları tartışmak daha akıllıca olurdu. Bu tartışmalar Türkiye’ye daha iyi gelirdi. Dövüşmeye değil ortak bir zemin bulmaya ihtiyacımız var. İsimler üzerinde tartışınca zaten memleketi çok yormuş olan kutuplaşma yangınına odun taşıyoruz” dedi.


27 Nisan 2014 Pazar

Rezenenin Faydaları Nelerdir Rezene Çayının Faydası Nedir

Rezenenin Faydaları Nelerdir Rezene Çayının Faydası Nedir, rezenenin zararları nelerdir. 

Rezenenin  Faydaları

  • Bebeklerde gaz sancılarını giderir. 
  • Yetişkinlerde mide ve gaz sancılarına iyi gelir. 
  • Soğuk algınlığı tedavisinde etkilidir. 
  • Kesilmeyen öksürüklere çok  iyi gelir. 
  • Günde bir fincan rezene çayı içildiğinde yoğun stres duygusunu azaltır.
  • Uyku verir, rahat uymanızı sağlar.
  • Emziren annelerin sütünü artırır ve gazını vücuttan atar. 
  • Rezene çayı hazmı kolaylaştırır ve mide için şifadır. 
  • Yorgun gözler için de faydalıdır. 
  • Rezene çayı iştah açar, iştahsız kişilerin içmesi tavsiye edilir. 
  • Migren gibi geçmeyen baş ağrılarına da çok iyi gelir. 
  • İdrarı söktürür, idrar zoru rahatsızlığına çok iyi gelir. 
  • Kalp rahatsızlığı olan kişilerin içmesi de  tavsiye edilir. 
  • Adet düzensizliği çeken bayanlar içinde düzenleyici özelliği vardır.
  • Rezene çayı iştah açtığı için kilolu ve diyet yapan  kişilerin dikkatli tüketmesi gerekir. 
  • Kansızlık sorunu olanlar için de faydalıdır.


26 Nisan 2014 Cumartesi

Nevşehir Gülşehir Maden Ocağında Göçük Meydana Geldi Ölü Ve Yaralılar Var

Nevşehir Gülşehir Maden Ocağında Göçük Meydana Geldi Ölü Ve Yaralılar Var
Nevşehir Gülşehir ilçesinde bulunan maden ocağında göçük meydana geldi.  Göçükte mahsur kalanların olduğu, 1 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda yaralının olduğu ilk gelen bilgiler arasında.

Nevşehir Valisi Mehmet Ceylan, ocağa sağlık ve kurtarma ekiplerinin sevk edildiğini bildirdi.

Almanya'da Peçeyle Derse Girmeye Yasak Geldi

Almanya'da Peçeyle Derse Girmeye Yasak Geldi
Almanya'da Peçeyle derse girilmesi mahkeme kararıyla yasaklandı. Almanya'nın Bavyera eyaletinde peçeyle derse girmek isteyen Müslüman kız öğrenciye mahkemeden izin çıkmadı. Mahkemenin kararı emsal oluşturduğun için  Bavyera eyaletinde peçeyle derslere girmeye izin verilmeyecek.

Almanya'nın Bavyera eyaletinde, 2013/2014 öğretim döneminde bir yüksekokulda Müslüman kız öğrenci peçeyle derslere girme isteğini bildirdi. Okul yönetimi peçeyle derse girilmesine izin vermedi.  

Ntvmsnbc'nin haberine göre, derslere peçeyle girmek isteyen kız öğrenci, okul idaresinin kararını mahkemeye taşıdı. Ancak, Bavyera İdare Mahkemesi kararında, peçeyle derse girmesi engellenen öğrencinin din özgürlüğünün zedelenmediğine karar vererek, kız öğrencinin peçeyle derse germesine onay vermedi. 

Grup Yorum Üyeleri Gözaltına Alındı

Grup Yorum Üyeleri Gözaltına Alındı
Grup Yorum üyesi Seçkin Aydoğan ve İdil Kültür Merkezi çalışanı Cihan Gün gözaltına alındığı bildirildi. Gözaltıların gerekçesine ilişkin şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmadı.

Kaynak: Odatv.com

25 Nisan 2014 Cuma

Fan Kulüp Nedir Fan Kulüp Ne Demek

Fan Kulüp Nedir Fan Kulüp Ne Demek 

Fan Kulüp Nedir
Fan kulüp ya da hayran hulübü, bir sanatçının, kişinin, fikrin veya cansız bir varlığın hayranları tarafından kurulan ve ona adanan kulüptür. Hayranlar tarafından yürütülen kulüpte genellikle hayranı olunan varlık ile ilgili tartışmalar, destek çalışmaları, haberler ve diğer ilgili araçlar bulunur.

Günümüzde çoğu hayran kulübünün, hayran oldukları varlığı anlatmak ve yaygınlaştırmak amacıyla web siteleri bulunmakta. Bu sitelerde genellikle hayran olunanın fotoğrafları, görüntüleri ve bilgileri bulunur.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Konuşmasının Tam Metni

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın Konuşmasının Tam Metni
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi'nin 52. kuruluş yıldönümünde konuştu. Anayasa Mahkemesi, twitter hesabından Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın konuşmasının  tam metnini paylaştı.

İşte Haşim Kılıç'ın konuşmasının tam metni: 

Sayın Cumhurbaşkanım,
Çok Değerli Misafirler,
Anayasa Mahkemesinin 52. kuruluş yıldönümü ve Mahkememize yeni seçilen üyemizin yemin törenine katılarak ortak olduğunuz sevincimizi sizlerle yaşamak bizlere onur vermiştir. Başta zat-ı alileri olmak üzere tüm konuklarımıza şahsım ve mahkememiz adına hoş geldiniz diyor, şükranlarımı sunuyorum.

Bugün andiçerek Mahkememizde göreve başlayan değerli meslektaşımız Hasan Tahsin Gökcan’a başarı, sağlık ve esenlik dileklerimi bildiriyorum. Hukukçu kimliği ile yıllarca adli yargıda görev yapan yeni üyemizin birikimi, deneyimi ve adalet duygularının şekillendirdiği özgür vicdanı ile Mahkememize güç katacağına olan inancımı belirtmek isterim. Muhtelif kaynaklardan seçilerek gelen üyelerimizin karar ve faaliyetlerimize yansıyan mesleki tecrübeleri Mahkememizin ortak vicdanını oluşturmaktadır. Kuşkusuz bu sonuca ulaşırken, başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olmak üzere, hukukun evrensel ilkeleri ve ilgili yasa hükümlerine göre hareket ettiğimiz açıktır. Bu vicdani alan, dostluk ve düşmanlık duygularına kapalı olduğu gibi ırk, renk, siyasi düşünce ve bireysel inançların da dışındadır. İnsanlık onurunun varlığı, temel hak ve özgürlükleri de evrenselleştirmiştir. Bu değerleri yüceltmek, derinleştirmek, tehditler karşısında savunmak Anayasa Mahkemelerinin en temel görevidir. Esasen Anayasa yargısının varlık nedeni; ırk, renk ve inancı ne olursa olsun, insan olma ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu korumaktır. Bu kutsal görevin başarı ile yürütülebilmesi, ancak bağımsız ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığı ile mümkündür.

Mahkememize güç katacağına yürekten inandığım değerli meslektaşımıza başarı dileklerimi yinelerken, çalışma ve yorumlarıyla “sorun üreten değil, sorun çözen yargı” anlayışına destek vereceğine, insan haklarına dayalı, demokratik hukuk devletinin tam bir tarafsızlık içinde koruyucusu ve güvencesi olacağına inancımı tekrar belirtmek isterim.

Sayın Cumhurbaşkanım,
Hukukun üstünlüğü anlayışı ve demokratik değerlerle beslenen bir devletin yolu her zaman aydınlıktır. İkinci Dünya Savaşı felaketini yaşamış Avrupa’nın geçmişte yaşadıkları ile bugün geldikleri seviye çok önemli mesajlar vermektedir. Dünya’da dini, etnik ve sınıf savaşlarının en yoğun yaşandığı bölge olan Avrupa, komünizm ve faşizm gibi totaliter rejimlerden demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini vererek kurtulmuştur.

Demokratik değerleri, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti anlayışının gereklerini tekrar tekrar konuşmak zorundayız.

İnsanlar, onurlu bir hayat yaşayabilmek için, hukuk güvenliğinin egemen olduğu bir devletin varlığına her zaman ihtiyaç duymuşlardır. Evrensel değerlerin ağırlıklı olarak uygulandığı, tüm eylem ve işlemlerin yargı denetimine tabi tutulduğu, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlet, hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. Hukuk devletinin en belirgin diğer bir özelliği ise, tasarruflarının öngörülebilir, ulaşılabilir açık ve şeffaf olmasıdır. Hukuk devletinin odağında esas itibariyle iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır. Bu nedenle kamu gücünü kullananlar da vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmıştır.

Bir ülkeyi hukuk güvenliği testinden geçirebilmek için öncelikle yazılı hukuk kurallarının, daha sonra da bunu uygulayan hakim, savcı, adli personel ve adli kolluğun ne durumda olduğunun tespiti gerekir. Sisteme dahil unsurlar ahenk içinde birbirini engellemeden adalete ulaşmaya hizmet ediyorsa sorun yok demektir. Haklı bir neden olmaksızın, kamu yararı gözetilmeden, siyasal amaçları gerçekleştirmek düşüncesiyle yazılı hukuk kurallarında çok sık aralıklarla yapılan değişikliklerin, toplumda hukuk güvenliğini sağlayabileceğinden bahsedilemez.

Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel hayatı alt-üst edecek yasal düzenlemelerin öngörülebilir olmaması, bireylerin hukuka olan güvenin tükendiği yerdir. Esasen, hukuk güvenliğini sağlayacak olan unsurlar, bağımsızlık ve tarafsızlık sorununu çözmüş olan yargı organları ile yasama ve yürütme organlarının insan haklarını özne kabul eden uygulamalarıdır.

Hukuk devletinin temel direği olan yargı, aynı zamanda devletin vicdanı olarak da tanımlanır. Bu vicdanın, siyasi ve ideolojik vesayet odaklarının işgaline uğraması nedeniyle toplum hayatına verilen zararların acı örnekleri, hafızalardan henüz silinmemiştir. İşgal devam ettiği sürece de bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını işgal edenlerin kimliği, düşüncesi ya da kutsalları ne olursa olsun bu sonuç değişmeyecektir. Dün hak ihlaline uğramış mağdurlarla, bugün aynı ihlalleri yaşayan mağdurların kimliklerinin farklı olması bu bakışımızı asla etkilemeyecektir. Sadece yargı değil, onur sahibi olan herkesin haksızlığa ve ihlale karşı çıkması insanlık borcudur. Zira, barışın teminatı olan farklılıkların birlikte yaşamasını ancak, başkalarının hak ve özgürlüklerini savunan onurlu insanlar hayata geçirebilirler.

Değerli Konuklar,
Kamu gücünü etkili bir şekilde kullanan yargı, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman “ele geçirilmesi gereken bir kale” olarak görülmüş, ele geçirenler de kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düşmüştür. Kaleyi ele geçiremeyenler ise, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu söyleyip durmuşlardır. Kaleyi işgal edenler de yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır. Altını çizerek ifade ediyorum. Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir. Yargı üzerinde oluşan ya da oluşacak siyasi, ideolojik, dini, ırki ve mezhebi tüm vesayetçi anlayışlar, başta yargı mensupları olmak üzere herkes tarafından şiddetle reddedilmelidir.

Esasen vesayet altındaki bir yargıdan hukuk güvenliğini sağlaması da beklenemez. Böyle bir sistem yönetenlerin güvenliğini sağlarken, ötekilere de ancak, korku, endişe ve umutsuzluk verebilir. Korkunun ve endişenin hakim olduğu iklimlerde de özgür vicdanlar üretilemez. Herkese bildik gelen bir sözle yeniden tekrarlamak gerekirse, hukuk güvenliği insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak da tanımlanabilir.

Sayın Cumhurbaşkanım,
2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile yargı organları üzerinde oluşan vesayetçi anlayışların ortadan kaldırılması için cesaretli adımlar atıldı. Bu adımlar toplumda büyük karşılık da gördü. Söz konusu vesayetçi yönetimlerin görevlerinin sona ermesi ile büyük bir boşluk doğdu. Bu boşluğun, toplumun her kesimini kucaklayan, hoşgörülü, özgürlükçü, çoğulcu, adil ve evrensel değerleri yansıtan tercihlerle doldurulması gerekirken, ne yazık ki bunu gerçekleştiremedik. Bu kez, farklı renkte yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk. Kimse bu yeni oluşumun günahından kendini soyutlamaya çalışmasın. Tarih olanları kaydediyor. Bunları konuşmak, gerçekleri itiraf etmek ve cesaretle çözüm yolları bulmak zorundayız.

Daha önceki yıllarda yaptığım konuşmaların bir bölümünde aynen şunları dile getirmiştim. Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir ve olmamalıdır. Son dönemde yargı, bu konuyla ilgili olarak “paralel devlet” yada “çete” diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Bugün itibariyle bırakınız ceza davalarını, en basit alacak davasına ilişkin kararlar bile tartışmaya açılmış ve yargıya olan güven ağır yara almıştır. Başta yargı ve yürütme organları olmak üzere herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri zaman geçirmeden ortaya koymak zorundadır. Gerek yargıda, gerekse yürütme organı içinde var olduğu iddia edilen bu kişilerin başka illere tayin edilerek ya da yerlerini değiştirerek sorunu çözmenin anlamsızlığı açıktır.

Söz konusu iddiaların yargı kurumlarında psikolojik travma yarattığı, delil, bilgi ve belgeye dayanmayan ihbar mektuplarının hüküm icra ettiği, hâkim ve savcılar arasında önemli ayrışma ve bölünmelere sebep olduğu hepimizin saklayamayacağı gerçeklerdir. Bu ayrışma ve bölünmenin hukuk devletinin, hukuk güvenliğinin ve adaletin sonunu getireceğini yargıda yaşadığımız olaylar açıkça göstermektedir.

Tekrar etmek gerekirse, yargının bu iç ağrısı ile yaşaması asla mümkün değildir. İddia edilen kayıt dışı yapılanma yargı mensupları arasında korku, endişe ve gelecekle ilgili belirsizliklerin doğmasına, aralarında olması gereken mesleki ilişkinin çok olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.

Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı “vicdan yolsuzluğu”dur. Bunun için yapılması gereken açıktır. Hukuk devletine yakışan yöntemler uygulanmak suretiyle gerçekliğinin ispat edilmesi halinde, faillerine bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının vazgeçilmez unsuru olan “özgür vicdanlı” hâkim ve savcılarımızın ayakta kalması için buna mecburuz. Demokratik hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız.

Sayın Cumhurbaşkanım,
Anayasa Mahkemesince verilen kararların, toplumda yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları üzerinde, bazı değerlendirmeler yapılması zorunluluğu vardır. Kurumların özeleştirilerini yapabilme cesaretini göstermeleri gerektiğine inanıyoruz. Bunu yapamadığımız takdirde kurumların kendilerini geliştirmesi ve yenilemesi mümkün olmayacaktır. Mahkemelerin geçmişte verdiği kararlar sonucunda toplumda yaşanan sarsıntıların, demokratik hayata ve hukuk devleti anlayışına olan olumsuz etkilerinin bilançosunu çıkarmak zorundayız. Hemen her toplumda Sorunların temel kaynağı yasama, yürütme ve yargı organlarının sebep oldukları hak ihlalleridir. Bu ihlallerin sonuçları ve toplumsal karşılığı önemsenmelidir. Bireylerin, her türlü endişe ve korkudan arındırılmış güvenli bir alanda hayat sürmeleri, en temel anayasal haklarıdır.

Anayasa Mahkemesinin “hak ve özgürlükler mahkemesi” olarak tanımlanmasının ancak, etkin ve süratli çalışmasıyla hak ihlallerini ortadan kaldırma gücüne bağlı olduğunun bilincindeyiz. Bunu gerçekleştirmek için mensuplarımızın ortaya koyduğu kararlı iradesinden, kimsenin kaygı ve endişe duymaması samimi dileğimizdir.

Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibi ve Anayasa ile teminat altına alınmış hakların kullanıcısıdır.

Demokrasi, insan onuru, temel hak ve özgürlükler, Mahkememizin korumak zorunda olduğu evrensel değerlerdir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere, çağdaş dünya milletlerinin kabul ettiği insan hakları belgelerinde, temel hak ve özgürlükler; din, ırk, mezhep, siyasi düşünce ve ideolojilerden arındırılarak sadece “insan olma” ortak paydasında birleştirilmiş ve evrensel bir değer olarak tanımlanmıştır. Bu evrensel değerler bütün insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahiptir. Farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye ve kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece, bu hedefi yakalamak hayal olmayacaktır.

Türkiye ise bu evrensel değerlere bağlılığını çeşitli antlaşma ve sözleşmelerle dünyaya ilan etmiştir. Bu bağlamda, 1990 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisinin kabul edilmesi ve 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan temel haklarla ilgili “evrensel ölçütlere” atıf yapan değişiklikler, devrim niteliğinde sayılabilecek evrensel düzenlemelerdir. 2010 yılında Anayasa’nın 148. maddesine yapılan eklemelerle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmış, yargı organları ve idarelerin sebep olduğu hak ihlallerinin anayasal yargı denetimi sağlanmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu değişiklikleri yeniden hatırlatma gereğinin altını şu nedenle çizmek istiyorum. Milletimizin iradesini temsil eden Yasama Organı bu değişikliklerle başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yargı organlarına “evrensel standartları uygulayın!” talimatı vermiştir. Bu nedenledir ki, yerel gerçeklerle evrensel standartları örtüştürmek zorundayız. Anayasa Mahkemesinin son günlerde verdiği bireysel başvuru kararlarına yapılan ölçülü eleştirileri saygı ile karşılarken, belirtilen zorunluluk nedeniyle verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum.

Değerli Konuklar,
2011 yılında yapılan genel seçimlere katılarak milletvekili seçilen ancak, haklarındaki kovuşturma nedeniyle cezaevlerinde tutukluluk hali devam eden kimi milletvekillerinin, Mahkememize yaptıkları bireysel başvurular üzerine, milleti temsil haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği sonucuna varılmış ve bu nedenle tahliyeleri gerçekleştirilmiştir. Siyaset kurumlarını çok yakından ilgilendiren ve onların çözmesi gereken böyle bir sorunun, öncelikle yasal düzenlemelerle çözülmesini yürekten arzu ederdik.

Mahkemelerde devam eden davaların bir bölümünde uzun yargılama, bir bölümünde de uzun tutukluluk nedeniyle Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurulara ilişkin olarak ihlal kararları verilmiş, sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere tahliyeleri sağlanmıştır. Belirtilen davalarda, şikayetçilerin kanun yollarını tüketme koşulu aranmaksızın Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları verdiğinin altını çizmek istiyorum.

Anayasa Mahkemesi, yakın zamanda bir internet sitesine erişimin yasaklanması kararına karşı yapılan şikâyet başvurusu hakkında verdiği kararında, “tüketilmesi gereken başvuru yolları” gözetilmediği için yoğun eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gerekse Anayasa Mahkemesi defalarca verdiği kararlarında “kanun yollarının tüketilmesi” koşulunun mutlak olmadığını ifade etmişlerdir. Uzun yargılama, uzun tutukluluk ya da şikâyete konu hakkın yeterli ve etkili hukuk yolları ile korunup korunmadığı yönünde yapılan değerlendirmeler ise bunun istisnalarını teşkil etmektedir. Anayasa Mahkemesinin uzun yargılama ve uzun tutukluluk şikayetlerine ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda kanun yolları tüketilmeden verdiği ihlal kararlarına karşı hiçbir eleştiri yapılmamasına rağmen, bir internet sitesine erişimin yasaklanması kararına yönelik verdiği ihlal kararının siyasal kaygılarla ölçüsüz bir şekilde eleştirilmesi dikkat çekicidir.

Değerli Konuklar,
Hukuk devletinde mahkemeler, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık duyguları ile de yönlendirilemez. Mahkemeler verdikleri kararların sonuçlarının doğurduğu üzüntü ve sevinçlerle de ilgilenmez. Bu duyguları gayet doğal kabul eder. Ancak, verilen kararlardan hukuk dışı sonuçlar çıkararak, Mahkeme mensuplarını itibarsızlaştırma gayretleri iyi niyetle izah edilemez. İnternet sitesine idari kararla getirilen yasağın daha ilk dakikasında siteye başka yollardan ulaşılmak suretiyle etkisiz ve sonuçsuz bırakılabilmesi gösterilen orantısız tepkiyle örtüşmüyor.

Yeni teknolojik gelişmelerin, insan hak ve özgürlüklerini korumak için alınan yasal önlemleri, etkisiz hale getirdiği bir çağda yaşıyoruz. Tarihe hak ve özgürlük savunucusu olarak geçen Gorbaçov, Sovyetler Birliği çözülmeden önce, küreselleşmeye karşı direnenlere “antenlere vize koyamazsınız” diyerek iletişim araçları karşısındaki zorluklara işaret etmiştir. Kuşkusuz, böyle bir zorluk bireylerin hak ve özgürlüğünü, devletin ise varlığını koruyacak yasal düzenlemeleri yapmasına engel değildir. Esasen Anayasa Mahkemesi’nin eleştirilen kararı, idari bir işlemin kanuni dayanağının olmadığının tespitinden ibarettir. 5651 sayılı Kanunun dokuzuncu maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, alınacak bir mahkeme kararı ile bu kanunsuzluk hali giderildiğinde, aynı Kanunun hak ve özgürlükleri koruyan imkânlarından faydalanmayı engelleyen bir durumun varlığından bahsedilemeyecektir.

Amacımız sorun üretmek değil, sorun çözmek olmalıdır. Bir eylemin, işlemin veya yasama tasarrufunun, siyasi bir belge olan anayasaya göre, denetlenmesi nedeniyle ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi kararının siyasi sonuçlar doğurması doğal bir zorunluluktur. Bu sonuçlara bakarak Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir. Mahkeme mensuplarımız, verdiği kararlarından siyasi ya da sosyal bir rant elde etme iddialarını onurlarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ederler. Anayasa Mahkemesi, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği öncesinde, yargı ile yürütme organı arasında yaşanan gerilimlerin, ülkemize verdiği ekonomik, siyasi ve sosyal zararların bilincindedir. Bu sebeple yeni gerilimler yaşatacak meydan okuma çağrılarını cevapsız bırakmaya kararlıyız.

2010 yılındaki anayasa değişikliğine kadar, Anayasa Mahkemesi’nin özgürlük, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularındaki sınırlayıcı ve daraltıcı anlayışından mağdur olanların bugün, bireylerin hak ve özgürlük alanını genişleten, önündeki engelleri kaldıran, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan Mahkeme kararlarından rahatsızlık duymalarını yaşadıkları garip bir çelişki olarak görüyoruz. Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir.

Anayasa Mahkemesi, insan onurunun zorunlu kıldığı hak ve özgürlükleri, hiçbir ayrım yapmadan ve bir hesabın içinde bulunmadan, ilgilisine ulaştırmaktan başka amacı olmayan bir yargı kurumudur.

Son yıllarda yargı alanında yaşananların toplumda yarattığı güvensizlik ve olumsuzluklar, Anayasa Mahkemesinin adeta bir temyiz makamı gibi algılanmasına yol açmış, umut haline gelen bireysel başvuru yolunu kullananların sayısı çok büyük rakamlara ulaşmıştır.

Esasen tutuksuz yargılanmanın kural, tutuklamanın istisna olduğu bir sistem yerine, uzun tutukluluğun asıl, tutuksuz yargılanmanın ise istisna olduğu bir yargı sürecini yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların % 70’inin adil yargılanma konusundaki şikâyetler olduğu gözetildiğinde, yargı organlarımızın topluma sunduğu adaletin hangi düzeyde olduğunu sorgulamak zorundayız. Bu oran, önceki bölümde önemi vurgulanan hukuk güvenliğine, yargı organlarımızın verdiği olumsuz katkıyı göstermektedir.

Yargıya olan güvensizliğin yetkililerce güçlü şekilde dillendirilmesi yaşanan sorunları çözmemektedir. Bu kolaycılıktan vazgeçilerek yargıç ve savcı profilinin sorunları, yargılama sistemindeki yapısal sorunlar, Mahkememizce tespit edilen ihlallerin giderilmesi yönünde devlete düşen pozitif ve negatif yükümlülükler ile alınması gereken tedbirler masaya yatırılarak çözümler üretilmelidir.

Amacımız, idarenin ve yargı organlarının sebep olduğu hak ihlallerini incelerken, temel hak ve özgürlüklerle ilgili evrensel standartların ülkemizde benimsenmesini sağlamak suretiyle Anayasa Mahkemesinin “etkin bir denetim” yaptığı inancını topluma yerleştirmektir. Mahkememizin etkin denetim yapmadığı düşüncesinin yerleşmesi halinde ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin kararları yok sayılarak, başvuruları doğrudan kabul etmesi gibi bir uygulama ile karşı karşıya kalacağımız herkes tarafından bilinmelidir. Böyle bir sonucun ise ülkemiz yargı erkinin demokratik dünya milletleri nezdinde çok ciddi bir itibar kaybına sebep olacağı açıktır.

Bu nedenle, anlayışla karşıladığımız tüm eleştirilere rağmen, hak ve özgürlük yollarının açılması süreci mahkememizce kararlı bir şekilde sürdürülecektir.

Sayın Cumhurbaşkanım,
Son yıllarda birey ve toplum olarak, yaşanan sorunlarla ilgili en masum çözüm önerilerini, düşünce ve görüşleri derhal siyasi bir süzgeçten geçirdikten sonra kabul veya reddeder hale geldik.

Bu yaklaşım toplumun aşırı siyasallaşmasına, kutuplaşmasına ve kaygı verici bir gerilimin yaşanmasına yol açıyor. Yaşanan gerilim insanlarımızı taraf olmaya zorlamakta, söylenenler yanlış da olsa, taraf olmanın güçlendirdiği inatçılıkla düşünceler savunulmaya çalışılmaktadır. Sorunlara veya önerilen çözümlere tepkisel tavırlarla meydan okumak, taraftar bağlılığını güçlendirmekte ise de insanların biraraya gelme, diyalog ve uzlaşma iradelerini zayıflatmaktadır. Diyalog ve uzlaşma zeminini kaybettiğimizden dolayı, farklı olanların doğruları ile zenginleşemiyoruz. Başkalarının haklarına sahip çıkmak bir insanlık erdemidir. Katılmasak da, hakkı ihlal edilenlerin yükünü paylaşmak, onurlu insan olma refleksinin doğal bir sonucudur. Demokratik ülkelerin gücünün yasaklara değil, özgürlüklere dayalı olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir.

Değerli Konuklar,
Yaşanan gerilimlere kim sebep olursa olsun, bu ortamda gelişen kin ve nefret söyleminin farklı düşünce ve inanç sahipleri arasında “duygusal bir kopuş”a yol açtığı açıktır. Kalp ve gönül dünyasını ilgilendiren bu duygulardaki ayrışmaların, birlikte yaşama irademiz üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu olumsuz sonuçlar siyaset, kültür, inanç, sanat, spor ve buna benzer etkinliklerde, farklı kesimlerin birarada yaşamaları için gerekli olan “buluşma alanlarını” yok etmektedir.

Kin ve nefret söyleminin, korkuyla buluştuğu böyle bir noktada, insanlarımızı iç dünyalarına hapsedilmiş inançlar ve beyinlerinden dışarı çıkaramadıkları düşüncelerle baş başa bırakıyoruz. Oysa, çoğulcu ve katılımcı demokratik sistem, “farklılıkların sesli yaşaması” gerektiği çağrısını yapıyor. Yüzyıllardır biriktirdiğimiz köklü kültür yapımız ve oluşan inanç dünyamız, demokrasinin tam da bu çağrısıyla örtüştüğünü söylüyor. Sahip olduğumuz bu sevgi ve hoşgörü kültürünün lojistik desteğine ihtiyacımız vardır.

Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegane değer budur. Mahkememizin 52. kuruluş yıldönümünde size verebileceğimiz söz, bu değerin korunması konusunda mensuplarımızın kararlı iradelerinin devam edeceğidir.

Sayın Cumhurbaşkanım,
Bu yıl yaş haddi nedeniyle emekli olan üyemiz sayın Mehmet Erten’e yeni hayatında sağlık ve esenlik dileklerimi sunuyor, yakın zamanda aramızdan ayrılan emekli üyemiz Servet Tüzün’e de Allahtan rahmet diliyorum.

Başta zatıalileri olmak üzere, katılan tüm konuklarımıza Mahkememiz adına teşekkür ediyor saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 25 Nisan 2014

Haşim KILIÇ
Anayasa Mahkemesi Başkanı

Düzenli Spor Yaparak Uykusuzluk Sorununu Çözün

Düzenli Spor Yaparak Uykusuzluk Sorununu Çözün
Uykusuzluk sorunu çekenler için düzenli egzersiz uyku ilacıyla eşdeğer ve daha sağlıklıdır. Uyumadan 5-6 saat önce yapılan egzersiz vücudun çekirdek sıcaklığını yükseltmektedir. Vücut sıcaklığı 1-2 saat sonra normale dönmektedir. Yapılan araştırmalar bu saatten sonra vücudun kendini uykuya hazırladığını göstermiştir.


24 Nisan 2014 Perşembe

Kuru Saçlardan Kurtulmanın Yolları

Kuru Saçlardan Kurtulmanın Yolları
  • Saç kurutma makinesini daha az kullanın, zamanınız varsa saçlarınızı kendi kendine kurumaya bırakın.
  • Kuru iklimde yaşayanların saçları daha kuru olur, hafta da bir defa nemlendirici bakım yapmayı unutmayın.
  • Saç şekillendiriciler de saçları kurutur. saç şekillendiricileri kullanmadan önce saçlarınıza bakım ürünü uygulamayı ihmal etmeyin.
  • Pamuklu yastıklar saçların kurumasına ve kırılmasına neden olur, saten kılıflı yastıklar kullanın
  • Sık sık saç boyama, saç rengini açma saçın kurumasına neden olur. Saçınıza bu tür kimyasal işlemleri daha az uygulamaya çalışın.
  • Saçlarınızı çok sıcak suyla yıkamayın, ılık suyla yıkayıp soğuk suyla durulayın, bu uygulama saçlarınızın nem kaybetmesini engeller.
  • Ayda bir  saç bakım maskesi yapmayı unutmayın... 

23 Nisan 2014 Çarşamba

Türk-İş'in 1 Mayıs'ı İçin Kadıköy Talebi Kabul Edildi

Türk-İş'in 1 Mayıs'ı İçin Kadıköy Talebi Kabul Edildi
1 Mayıs'ı İstanbul Kadıköy'de kutlamak için talepte bulunan Türk-İş'e İstanbul Valiliği'nden olumlu yanıt geldi. Valilik kararını Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak'a elden sundu.


22 Nisan 2014 Salı

Dar Bölge Seçim Sistemi Nedir Dar Bölge Seçim Ne Demek Dar Bölge Seçim Nasıl Yapılır

Dar Bölge Seçim Sistemi Nedir Dar Bölge Seçim Ne Demek Dar Bölge Seçim Nasıl Yapılır

Dar Bölge Seçim Sistemi Nedir
Dar bölge seçim sistemi, her milletvekili için bir bölge oluşturulmasına dayanıyor. Seçim bölgeleri 1'er milletvekili seçilecek şekilde parçalanıyor. Türkiye'de 550 milletvekilinin seçilmesi için, 550 seçim bölgesinin oluşturulması gerekiyor.

Yeni sistemle Türkiye, milletvekili sayısı kadar seçim bölgesine ayrılacak, her bölgeden en fazla oyu alan bir milletvekili seçilecek. Diğer partilerin adayları kaç oy alırsa alsın seçilemeyecek. Tıpkı yerel seçimlerinde en fazla oyu alanın belediye başkanı seçilmesi gibi, seçim bölgesinde en çok oyu alan milletvekili seçilecek. 

21 Nisan 2014 Pazartesi

Mansur Yavaş Anayasa Mahkemesi'ne Başvurdu

Mansur Yavaş Anayasa Mahkemesi'ne Başvurdu
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kullandığını açıkladı. Yavaş, twitter'dan AYM'ye bireysel başvuruda bulunduğunu paylaştı. 

Yavaş, twitter'dan, "Bugün bireysel başvuru hakkımı kullanarak AYM'ne başvurumu yaptım. Ankaralıların iradesinin sonuca doğru yansıması artık AYM'nin elinde. Hepimizin hukukun üstünlüğüne ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde AYM'nin başvurumuzu adil bir şekilde ele alacağına inancım tamdır" ifadelerini paylaştı.

Vajinal Akıntıyı Gidermek İçin Soğan Suyu Kürünü Deneyin

Vajinal Akıntıyı Gidermek İçin Soğan Suyu Kürünü Deneyin 
  • 1 tane orta boy kahverengi kabuklu yemeklik soğanı (kırmızı, mor veya kabuğu beyaz olan soğan kullanılamaz) kabuklarını soyup dörde bölün. 
  • İki su bardağı kaynatılmış suya koyarak 5 dakika kaynatın.
  • Daha sonra öğle ve akşam yemeklerinden önce bir su bardağı için. 
  • Bu soğan kürünü 15 gün uyguladıktan sonra sonlandırın.  
Dikkat: Bu soğan suyu kürünü 15 günden fazla uygulamayın. 

19 Nisan 2014 Cumartesi

Ayva Reçeli Tarifi Ayva Reçeli Yapılışı Ayva Reçeli Nasıl Yapılır

Ayva Reçeli Tarifi Ayva Reçeli Yapılışı Ayva Reçeli Nasıl Yapılır

Ayva Reçeli Tarifi
Malzemeleri: 

  • Bir kilo ayva
  • Bir kilo toz şeker
  • İki tane karanfil
  • Yarım limonun suyu
  • Altı  su bardağı kaynar su

Yapılışı
Ayvaları soyup küp şeklinde doğrayın.
Tencereye 6 su bardağı kaynar su doğranmış ayvaları ve çekirdeklerini ilave edin
Ayvalar yumuşayana kadar kaynatın.
Daha sonra karanfili de ilave edin.
Kaynayan ayvaların üzerine şekerini dökün ve kaynatmaya bırakın.
Reçel koyulaşıp, kıvam alana ve rengi kırmızıya dönene kadar kısılmış ateşte kaynatın.
Daha sonra limon suyu ilave edip ateşten alın.
Ayva çekirdeklerini ayıklayıp soğumaya bırakın.
Soğuduktan sonra kavanoza koyup buzdolabına kaldırın.

18 Nisan 2014 Cuma

Bol Bol Su İçerek Selülitlerden Kurtulun

Bol Bol Su İçerek Selülitlerden Kurtulun
Selülitlerden kurtulmak için su içmeyi ihmal etmeyin. Az su içenler zaten baştan selülitle savaşı kaybediyor. Çünkü su hayat kaynağımızdır, dolaşımı hızlandırır, toksinlerden arındırır. Günde en az 10-12 su bardağı su içmemiz gerekir. 

Su derken diğer sıvıları hariç tutuyoruz. Günlük çay kahve, cola, ayran ya da diğer içeceklerimizin yanında 10-12 bardak su içmeyi asla ihmal etmemeliyiz. 


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Siyaset Planım Yok Dedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Siyaset Planım Yok Dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kütahya Valiliğini ziyaretinde basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gül, "Ben devletin bütün kademelerinde devletimize hizmet ettim ve büyük bir şerefle bu görevleri yerine getirdim, bundan büyük bir gurur da söz konusu olamaz. Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim" dedi. 

İşte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün o açıklaması:
"Önce şunu söylemek isterim. Ben bu cumhurbaşkanlığı seçiminin gayet nezih neticeleneceğini ve seçim sürecinin olacağına inanıyorum. Çünkü eskiden yaşadığımız krizler, tartışmalar, bunlar olmayacaktır. Herhangi bir belirsizlik de söz konusu değildir. Onun için ülkenin üzerine siyasi riskler yüklenmesin. Herkes bu anlamda ben, 'Herkes işinde gücünde sakin olsun' diyorum. Diğer yandan tabii ki adaylar çıkacaktır. Bunlar da önümüzdeki günlerde belli olur. Sayın Başbakan ve benimle ilgili konular söz konusu olduğunda, bir araya gelip bunları konuşacağımızı, görüşeceğimizi zaten söyledik. Gördüğünüz gibi çeşitli istişareler, çeşitli temayül çalışmaları yapılıyor. Bunlar bütün seçimlerden önce kararlar verilmeden önce yapılan şeylerdir. Biz de bir araya geldiğimizde konuşup bunları neticelendireceğiz. Tabii ki cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili adaylar netleştikten sonra başka bir süreç başlayacaktır. Bu vesile ile şunu da söylemek isterim: Görüyorum birçok tartışmalar oluyor, birçok spekülasyonlar oluyor. Ben devletin bütün kademelerinde devletimize hizmet ettim, büyük bir şerefle bu görevleri yerine getirdim ve bundan büyük bir gurur da söz konusu olamaz. Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim. Çünkü bakıyorum, birçok spekülasyonlar birçok şeyler söyleniyor. Günü geldikçe bunlar daha çok konuşulacaktır, tartışılacaktır. Ama bunun da bilinmesini arzu ederim."

16 Nisan 2014 Çarşamba

Ispanaklı Rulo Börek Tarifi Ispanaklı Rulo Börek Yapılışı Ispanaklı Rulo Börek Nasıl Yapılır

Ispanaklı Rulo Börek Tarifi Ispanaklı Rulo Börek Yapılışı Ispanaklı Rulo Börek Nasıl Yapılır 

Ispanaklı Rulo Börek Tarifi 
Malzemeleri: 

  • Bir kilo yufka
  • Bir kilo ıspanak
  • Bir su bardağı sıvı yağ 
  • Bir bardak yoğurt
  • Yarım su bardağı süt
  • Bir tatlı kaşığı kırmızı toz biber
  • Bir çay kaşığı karabiber
  • Üzeri için iki yumurta sarısı
  • Bir yemek kaşığı susam

Yapılışı
Süt, yoğurt, sıvı yağ sıvı yağı güzelce karıştırın. 
Ispanağı kavurun suyunu sıkıp, kırmızı toz biber ve karabiber ilave edin. 
Yufkaları dörde bölüp yoğurtlu karışımdan sürün.
Hazırladığınız ıspanak harcından yufkanın kenarlarına koyup, rulo yapın.
Yağlanmış tepsiye dizip üzerine harçtan birer kaşık gezdirin. 
En son yumurtanın sarısını sürüp, susam serpin. 
180 derecede ısıtılan fırında 30 dakika pişin.  

14 Nisan 2014 Pazartesi

Cilt Lekeleri İçin Yeşil Elma Maskesi

Cilt Lekeleri İçin Yeşil Elma Maskesi
Yeşil elma maskesi için, 2 tane yeşil elma, yarım limonun suyu ve  2 yemek kaşığı toz şeker yeterli. 

Elmaların çekirdek ve sap kısmını ayıklayıp atın, kabuklarıyla birlikte mikserden geçirin, mikser yoksa çok iyi bir şekilde ezerek krem kıvamına getirin. Daha sonra şekeri ve limon suyunu ilave ederek karıştırın.

Hazırladığınız yüz bakım kreminden cildinize sürüp 20 dakika bekletin, ılık suyla yıkayarak temizleyin. Zamanla cildinizdeki lekelerin solduğunu fark edeceksiniz. 

Bu maskeyi ayda 4 defa uygulayabilirsiniz.  

12 Nisan 2014 Cumartesi

Kilo Almanızın Sebebi Tiroid Tembelleşmesi Olabilir

Kilo Almanızın Sebebi Tiroid Tembelleşmesi Olabilir 
Sürekli şişmanlıyor ve kendinizi yorgun hissediyorsanız tiroid tembelleşmesi olabilir. Tiroidi tembelleşen kişilerin metabolizması da yavaşlar, kilo almaya ve sürekli üşümeye başlarlar.

Böyle durumlarda öncelikle bir uzman doktora başvurulması gerekir. Beslenmenize dikkat etmeli, balık, fındık gibi yiyecekleri daha fazla tüketmelisiniz. 

10 Nisan 2014 Perşembe

İstanbul Tabip Odası Gezi'nin Doktorlarına Destek Çağrısı Yaptı

İstanbul Tabip Odası Gezi'nin Doktorlarına Destek Çağrısı Yaptı
İstanbul Tabip Odası yaptığı basın açıklamayla Gezi direnişinde yaralılara yardım ettikleri için  6.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan doktorlara destek çağrısı yaptı. 

Gezi direnişçilerine yardım eden doktorlara  iki asistan doktor 6.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Duruşma Mayıs'ın ilk haftası. Yargılanan hekimlere "suçluyu tedavi etmek", "adli makamlara ihbar etmemek" gibi suçlamalarla 6,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İstanbul Tabip Odası'nın açıklaması şöyle:Ne yazık ki Türkiye yaralıyı tedavi eden hekimlerin mesleklerini icra ettikleri için yargılanabildikleri bir ülke haline geldi. Bilindiği gibi, sebepleri ve sonuçları bir yana, 2013 Haziran’ında başta Gezi Parkı İstanbul olmak üzere ülkemizin dört bir yanında binlerce kişinin biber gazına maruz kaldığı, onlarcasının ağır yaralandığı, 8 yurttaşımızın hayatını kaybettiği günleri yaşadık. Bu süreçte en iyi bildiği ve mesleki etik gereği yapmak zorunda olduğu hekimliği ifa eden, yanındaki yaralıları tedavi eden binlerce onurlu hekim ve sağlık çalışanı suçlu gösterilmeye çalışıldı. 
Bu tablonun en somut ifadesi Dolmabahçe Valide Sultan Camii’ne sığınan yurttaşların ve onları tedavi etmeye çabalayan hekimlerin yargılandığı, 250 kişilik Gezi Davası’dır. Mayıs ayının ilk haftasında duruşması yapılacak olan bu davada, İstanbul’da asistan hekim olarak çalışan 2 meslektaşımız “suçluyu tedavi etmek”, “adli makamlara ihbar etmemek” vb. suçlamalarla 6,5 yıla varan hapis cezası istemiyle yargılanmaktadır. 
Yargılanan meslektaşlarımıza sahip çıkmak ve hekimlik onurunu korumak üzere, aynı yerde, yani Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii yanındaki parkta, 12 Nisan 2014, Cumartesi günü, saat 12.30’da yapacağımız basın açıklamasına katılımınızı bekleriz. 
Saygılarımızla,
İSTANBUL TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU
Tarih: 12 Nisan 2014, Cumartesi
Saat: 12.30
Yer: Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii yanı

9 Nisan 2014 Çarşamba

Mansur Yavaş YSK'un Ankara Seçimlerine İtirazı Reddetmesine İlişkin Açıkla Yaptı

Mansur Yavaş YSK'un Ankara Seçimlerine İtirazı  Reddetmesine İlişkin Açıkla Yaptı
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş, YSK'nın, CHP'nin Ankara seçimleri ile ilgili yaptığı itirazı reddetmesine ilişkin bir açılama yaptı.

Yavaş, "Bir hukukçu olarak YSK'nın aldığı kararı hayretle karşıladım. Hak ve adalet arayışımız sonuna kadar devam edecek. Yarın konuya ilişkin ayrıntılı bir basın toplantısı düzenleyeceğim. Tüm destekçilerimizi ve gönüllülerimizi itidal ve sükunete çağırıyorum" dedi.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) CHP'nin Ankara İtirazını Reddetti

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) CHP'nin Ankara İtirazını Reddetti
Yüksek Seçim Kurulu, CHP'nin Ankara Yerel Seçimleri ile ilgili yaptığı seçimlerin yenilenmesi talebini oybirliğiyle reddetti.  

CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş, YSK'dan olumsuz yanıt alınırsa hukuksal mücadeleye devam edileceğini söyleyerek, "Her bir oyun peşindeyiz, YSK'nın talebimizi reddetmesi halinde Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gideceğiz" demişti.

Yavaş'ın "Gerekirse Anayasa Mahkemesi'ne gideriz" açıklamasına AKP'de itiraz geldi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "YSK kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi'ne gidilemez. AYM'nin bu konuda takdir hakkı yoktur. Yasa açık kapı bırakmıyor" dedi.

CHP'li hukukçular ise YSK kararları konusunda Anayasa Mahkemesi'ne "bireysel başvuru hakkının mümkün olabileceğini" savunuyor.

8 Nisan 2014 Salı

Orhan Övet Kimdir Orhan Övet Km Orhan Övet Özgeçmişi Orhan Övet Biyografisi

Orhan Övet Kimdir Orhan Övet Km Orhan Övet Özgeçmişi Orhan Övet Biyografisi

Kemal Kılıçdaroğlu'na Saldıran Orhan Övet Kimdir  
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na TBMM'de yumruklu saldırıda bulunan Orhan Över 1986 Erzurum doğumlu. Çok sayıda sabıkası olduğu bildirilen saldırganın işsiz olduğu bildirildi.  

Saldırganın ilk ifadesinde Erzurum doğumlu olduğunu ve  Ankara Altındağ’da yaşadığını söyledi.

Orhan Övet ifadesinde, “CHP grubuna geldiğimi söyleyerek Meclis’e girdim. Yumruklamayı kafaya koydum, o yüzden geldim. Bekledim girişini, uygun fırsatta da yumruğu attım.” dedi

Orhan Övet AKP Üyesi
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Twitter’dan yaptığı açıklamada, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan saldırganın AKP üyesi olduğunu ve olaydan hemen sonra partiden ihraç edildiğini açıkladı.

İşte Hüseyin Çelik'in, Twitter’dan yaptığı açıklama:
Sn. Kılıçdaroğlu'na saldıran Orhan Övet'in 2012'de Emirdağ'da partimize kaydolduğu tespit edilmiş ve olay sonrası derhal ihraç edilmiştir. 
9 milyon küsûr üyemiz vardır. Onlarca sabıkası olan birinin Partimize üye kabul edilmesini, ciddi bir özensizlik olarak değerlendiriyoruz. 
Bu vesileyle Sn. Kılıçdaroğlu'na bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi bildiriyoruz. 
Orhan Övet, Emirdağ değil Elmadağ ilçemize kaydolmuştur. Yazım hatasından dolayı özür diler, düzeltiriz.

4 Nisan 2014 Cuma

Cilt Kanserini Önlemenin Yolları Nelerdir

Cilt Kanserini Önlemenin Yolları Nelerdir

  • Cildinizi güneş ışınlarından koruyun.  
  • Solaryuma girmeyin. 
  • Güneşten koruyucu giysiler giyin. 
  • Her gün mutlaka güneş kremi sürün.
  • Bazı ilaçlar cildin güneşe hassasiyetini artırır. Bu tür ilaçları kullanmak zorunda kaldığınızda güneşten özellikle korunun. 

3 Nisan 2014 Perşembe

Bir Tane Armut Kaç Kaloridir 1 Armut Kaç Kalori

Bir Tane Armut Kaç Kaloridir 1 Armut Kaç Kalori

Bir Tane Armut Kaç Kaloridir
Bir tane armut yaklaşık olarak 65 kaloridir. Ancak armudun büyüklüğüne göre kalori miktarı azalıp artabilir. Kalori hesabı yaparak beslenen kişilerin buna dikkat etmeleri gerekir.

Kalori hesabı yaparak beslenen kişiler, küçük bir armudun 50 kalori, irice bir armudun ise 80 kalori olabileceğine dikkat etmeleri gerekir.

2 Nisan 2014 Çarşamba

ODTÜ ne Zaman Kurulmuştur ODTÜ Kuruluş Tarihi

ODTÜ ne Zaman Kurulmuştur ODTÜ Kuruluş Tarihi

ODTÜ Kuruluş Tarihi
15 Kasım 1956 yılında kurulmuştur

İstanbul Teknik Üniversitesi Ne Zaman Kurulmuştur İTÜ Kuruluş Tarihi

İstanbul Teknik Üniversitesi Ne Zaman Kurulmuştur İTÜ Kuruluş Tarihi

İstanbul Teknik Üniversitesi Ne Zaman Kurulmuştur  
İstanbul Teknik Üniversitesi 1773 yılında kurulmuştur