SAĞLIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SAĞLIK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ağustos 2013 Salı

Günde Kaç Litre Su İçmeliyiz İçeceğimiz Su Miktarını Kiloya Göre Nasıl Hesaplarız

Günde Kaç Litre Su İçmeliyiz İçeceğimiz Su Miktarını Kiloya Göre Nasıl Hesaplarız, Bir Günde Kaç Litre Su Tüketmeliyiz, günde kaç litre su içmeli, günde ne kadar su içilmeli, su içmenin hayatımızdaki önemi, insan günde kaç litre su içmeli, hamileler günde kaç litre su içmeli, günde kaç litre su içmek lazım, günde kaç litre su içilmeli hesapla, günde kaç litre su içilirse zayıflatır, günde kaç litre su içmek gerekir.

Günde Kaç Litre Su İçmeliyiz 
Su hayati önem taşır. Her gün yeterli miktarda su içmeliyiz. Kişinin aktivitesine göre günde içeceği su miktarı değişse de ortalama bir insanin en az 2 litre su içmesi gerekir.

Bir günde içeceğimiz su miktarı kilomuzun 1/36'ı kadar olmalıdır. Örneğin 72 kilo ağırlığındaki bir kişinin günlük su ihtiyacı en az 2 litre olmalıdır.  (72/36=2)

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Zayıflatan Baharatlar Nelerdir Zayıflatan Otlar Bitkiler Yiyecekler Sebzeler Meyveler Nelerdir

Nane
Sindirim sisteminin işleyişini uyarır ve doğal açlık bastırıcı olarak görev yapar. İştahınızı azaltır ve tokluk hissi yaratır.

Rezene
İştahınızı bastırır, açlık hissini azaltır ve idrar söktürücüdür. Vücuttaki toksinlerin sıvı yolla atılmasını sağlar. Bu lezzetli bitki aynı zamanda çok iyi bir sindirime yardımcı ve etkili bir metabolizma uyarıcıdır. Bu sayede doğal olarak kilo kaybı teşvik eden, son derece etkili bir bitkidir.

Maydanoz
Doğal bir idrar söktürücüdür. Aynı zamanda karaciğer ve böbrekleri temizler. Sindirime yardımcıdır. Kilo kaybında destek verir.

Kimyon
Sindirime yardımcı olur. Metabolik fonksiyonları iyileştirir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kan akışını arttırır.

Kakule
Sağlıklı sindirimi sağlar ve metabolizmayı hızlandırır. Antispazmodik özelliğiyle iyi bir temojeniktir.

Zencefil
Sindirime yardımcı olan çok iyi bir idrar söktürücüdür. Şişkinliği azaltır ve kolesterol emilimini engeller. Termojenik özelliği sayesinde kilo kaybetmeyi kolaylaştırır. Vücut ısısını yükseltir.

Zerdeçal
Sindirime yardımcı olur, metabolik fonksiyonları iyileştirir ve vücutta yağ yakımını hızlandırır. Ayrıca antioksidan özelliklere sahiptir.

Tarçın
Kan dolaşımını arttırır ve fazla kilo ve obezite sağlığı üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Karın yağlarıyla mücadele etmenizi kolaylaştırır. Kötü kolesterol seviyesini düşürür. İnsülin direncini düzenler.
Hardal Tohumu
Yak yakımını hızlandırır ve metabolizmayı tetikler. Kilo kaybetmede büyük yardımcınızdır.

Karabiber
Sihirli biber de denebilir. Karabiberin vücuda 20 dakikalık yürüyüş etkisi yarattığı araştırmalarla belli olmuştur. Yağ yakımını hızlandırır.

Kırmızıbiber
Konu kilo kaybıysa, kırmızıbiber baharatların kraliçesidir. Metabolizmayı %25 hızlandırdığı araştırmalarla ispatlanmıştır.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Tükenmişlik Sendromu Nedir

Tükenmişlik Sendromu Nedir
İnsan yaşamında iş /çalışma, önemli bir yere sahiptir. Gün içinde birey iç (kişisel) ve dış (çevresel), birçok uyarıcı ile karşılaşmaktadır. Bu iç ve dış uyarıcılar doğal olarak kişileri olumlu ya da olumsuz olarak etkilemektedir. Özellikle, yaşanan olumsuzluklar, kişilerde strese neden olmaktadır. Tükenmişlik, yaşanılan stresin uzun sürme ve kronikleşme halidir ve ne yapılırsa yapılsın, ne kadar sıkı çalışılırsa çalışılsın, durumda bir değişiklik ya da farklılık yaratılamadığında, daha doğrusu kişi kendisini çaresiz ve yetersiz hissettiğinde filizlenmeye başlar.
Tükenmişlik sendromu ise, fiziksel, duygusal ve zihinsel bulgu ve belirtilerle ortaya çıkar:
Fiziksel tükenmişlik; kişide kronik yorgunluk, güçsüzlük, enerji kaybı, yıpranma, hastalıklara daha hassas olma, sık baş ağrıları, bulantı, kas krampları, bel ağrısı, uyku bozuklukları gibi değişik sorun ve yakınmalar vb. belirtilerle tanımlanabilir.
Duygusal tükenmişlik ;kişinin kendisini desteksiz ve güvensiz hissetmesi, depresif duygularının artışı, sık sık ümitsizliğe kapılması, tüm bunların yanı sıra, evde gerilim ve tartışmaların çoğalması, kızgınlık, sabırsızlık, huzursuzluk gibi negatif duygulanımlarda artış; nezaket, saygı ve arkadaşlık gibi pozitif duygulanımlarda azalma ile kendini belli eder.
Zihinsel tükenmişlik bulguları; bireyde doyumsuzluk, kendine, işine ve genel olarak yaşama karşı negatif tutum ve bunun yanı sıra, ileri aşamalarda işini önemsememe, sorumluluklardan kaçma, hatta işini bırakma gibi davranışlarla göze çarpar.
Araştırmalar gösteriyor ki:
İç dünyamızla, yani kendimizle yaptığımız olumsuz diyalog mutsuzluk ve kaygıya neden olur ve yaşamımızı negatif şekilde etkileyebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda hayatın akışıyla uyumumuz bozulur. Tükenmişlik duygusunu yaşayabiliriz. (Tredgold,1991 )
Tükenmişlik toplumsal yaşantının bir ürünü, yaşama anlam kazandırma çabasının bir sonucudur. Tükenmişlik içindeki bir insan, yaşamın anlamını yitirdiğini ve tüm isteklerinin kaybolduğunu düşünür.

Tükenmişliğe neden olan birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi strestir. Yüz yüze çalışmayı gerektiren işlerde yaşanan güçlükler, çeşitli potansiyel problem durumları iş stresörlerini oluşturmaktadır. Stres, bireyin çevre etkileşiminde kişinin uyumunu bozan etkenlerdendir. Stres, tükenmişlik için bir alt basamaktır.

Tükenmişlik; iş hayatındaki kişiler için, mesleğin özgün anlamı ve amacından kopması; çalışma arkadaşlarıyla artık ilgilenemiyor oluşu; ya da aşırı stres ve doyumsuzluğa tepki olarak kişinin kendisini psikolojik olarak işinden geri çekmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu sendrom, doğrudan insana hizmet eden kişilerin yaptıkları meslek dallarında görülmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar, tükenmenin iş kaybından aile içi sorunlara, psikosomatik hastalıklardan alkol-sigara ve madde kullanımına ve hatta uykusuzluk ve depresyon gibi çok çeşitli ruhsal hastalıklara neden olduğunu göstermektedir.(itfdergisi.org.tr).
Ülkemizde hemşireler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, kişilerin yaşları ilerledikçe ve çalışma yükleri arttıkça kişilerde tükenmişlik hissinin arttığı saptanmıştır. Özelikle, yoğun bakım ve acil ünitelerinde çalışan hemşire, hasta bakıcı ve doktorlarda duygusal tükenmişlik gözlemlenmiştir. ( Barutçu ve diğerleri, 2008).
Bu alanda yapılan diğer araştırmalar da tükenmişlik sendromunu, genellikle insanlara hayati öneme sahip hizmet veren sağlık çalışanlarında görüldüğünü belirtmişlerdir. Burada yapılan işin büyüklüğü, hataya yer verilmeyen bir iş yapılıyor olması, insanların kendilerini büyük bir baskı altında hissetmelerine neden olabileceği vurgulanmıştır.
Bu nedenle daha çok sağlık çalışanlarında, öğretmenlerde, avukatlar, çocuk bakıcıları, sosyal hizmet uzmanları, PDR uzmanları, güvenlik güçlerinde çalışanlarda yani polislik, gardiyanlık, kütüphanecilik, yöneticilik gibi insanlarla sık ve yakın ilişkiler kurulan tüm meslek gruplarında görülen bir durum olarak tanımlanmıştır. (maltepe.edu.tr)
Diğer araştırmalar da tükenmişlik sendromunu, kişilik faktörlerini önemli sebeplerden biri olarak saymış, ancak daha sonra organizasyondaki nedenlerin de etken olduğunu kanıtlamışlardır. Kişilik faktörlerinden özellikle rol çatışmalarında, kendini suçlama, anksiyete düzeyinde yükseklikler dikkat çekici bulunmuştur.(Kaçmaz,2005).
Tükenmişliğin nedenlerine bakıldığında çevresel ve kişisel olmak üzere 2 ana başlık altında toplandığını görmekteyiz.
Çevresel nedenler denildiğinde; işin niteliği, çalışma saatleri, çalışma arkadaşlarının destek vermemesi, idari baskı, ücret yetersizliği, iş ilişkileri, uygulanan liderlik tarzı, iş ortamındaki iletişim, açık ve net olmayan hiyerarşi, ailesel, ekonomik ve toplumsal etkenler olarak sıralanabilir. (Karadağ ve diğerleri, 2002).
Kişisel nedenler ise; yaş, evlilik, çocuk sayısı, eğitim, iş-kolik olma, kişisel beklentiler, motivasyon, bireyin ego gücü ve kişilik yapısı, yaşadığı olaylar olarak adlandırılabilinir. (Bayık ve diğerleri, 2002).

Peki, bizler tükenmişlik sendromundan korunmak veya başa çıkabilmek için neler yapabiliriz?
Genellikle bireysel, kurumsal ve hatta sistemden kaynaklanan etmenlerin bir arada rol oynaması ile ortaya çıkan tükenmişlik, bir sendrom ve sistem sorunu olarak ele alınmalıdır.
Boş zamanları olumlu şekilde değerlendirmek, eğlenceli iş ortamı oluşturmak, tükenmişlik duygusunu engelleyebilir.
Umut, insana rahatlık, güven ve direnme gücü veren, aynı zamanda yönlendiren bir duygudur. Bir şeyin gerçekleşeceğine inanmak insana cesaret verir. Bir ışık görmek, insanın cesaretini ve dayanma gücünü artırır. Hayallerinin gerçekleşeceği konusunda inancı olan biri, hayatın her türlü zorluklarıyla baş edileceğine dair bir güven duygusuna sahip olur. (Özcan, 2003).

Tükenmişlik ile baş edebilmek için etkili mücadele, hem bireysel hem de kurumsal bazda olmalıdır. En önemlisi baştan, bu soruna yol açan nedenlerin saptanarak giderilmesi için çalışmak, ya da yardım almak gerekmektedir. Kişi işe başlamadan önce yapmak istediği işin kendi vizyon ve misyonu ile uyumlu olup olmadığını , çalışma ortamının tarzını, görev tanımının detaylarını, işin zorluklarını ve risklerini öğrenmelidir.
İnsan olarak, kendi sınırlarımızı ve sorumluluklarımızı bilmek, gereksiz ve kaldıramayacağımız yüklerin altına girmemizi önleyebilir. Aynı zamanda, iş hayatımız dışında da bir yaşantımız olmasına özen göstermek bizi tükenmişlik sendromuna yakalanma riskinden uzaklaştırabilir. Tatil ve dinlenme olanaklarını kesinlikle planlamak ve kullanmak çok önem taşımaktadır.
Günümüzde hemen her iş kolunda kıyasıya bir rekabet yaşanmaktadır. Zorlu yaşam koşullarına, bir de işteki rekabet eklenince, bedenen ve ruhsal boyutta çeşitli sınavlarla karşı karşıya kalmaktayız. Bu yüzden gerekli noktalarda ve zamanlarda, duygularımızı, yaşadığımız zorlukları paylaşmak adına, uzman kişilerden yardım almak ve gerçeklerle yüzleşmek, bizi çözüm yollarına daha da yaklaştırmış, yaşamımızı biraz olsun kolaylaştırmış olacaktır.
Kaynak:ispsikologum.blogspot.com
Uzm. Psikolog E.Selin Uçal
Empatia Psikoterapi ve Kişisel Gelişim Merkezi

17 Nisan 2013 Çarşamba

Damla Hastalığı Gut Hastalığı Nedir Damla Hastalığının Özallıkleri Gut Hastalığının Belirtileri

Damla Hastalığı, Gut Hastalığı Nedir, Damla Hastalığının Belirtileri Nelerdir, damla hastalığı bitkisel tedavi, damla hastalığı diyeti, damla diyeti, gut hastalığı belirtileri, damla hastalığı nedir belirtileri nelerdir, gut hastalığı nedir vikipedi, gut hastalığı nedir tedavisi

Damla Hastalığı (Gut Hastalığı Nedir)
Damla hastalığı temel besinlerin metabolizmasında başgösteren bir bozukluktur. Bu hastalıkta, eklemlerde ve deri altında bir ürik asit olan sodyum ürat birikir. Damla hastalığı çok eski zamanlardan beri bilinen bir hastalıktır. M.ö. IX.yüzyılda yazılmış tıp kitaplarında bu durumun belirtilerinden söz edilmektedir.

Buna karşın, belirtilerle vücuttaki kimyasal olaylar arasındaki ilişkiler, ancak son yıllarda yapılan araştırmaların yardımıyla ortaya çıkarılmıştır. Damla hastalığının ivegen ve süreğen olmak üzere iki türü vardır. İvegen damlada eklem ağrıları başgösterir. Ağrılar genellikle ayak başparmağının eklemlerinde ortaya çıkar. Bu durumda eklem dokusu kızarır, şişer ve ayrıca sıcaklığı ve duyarlılığı artar.

Ağrıların etki süresi tedavi yapılmasa bile 7-8 günü geçmez. Bir başka ağrı dönemine kadar hastanın fazla sıkıntısı yoktur. Ancak ağrıların sürdüğü durumlarda hastalık süreğenleşir ve eklemler zedelenir. Süreğen damlanın başlıca belirtisi eklemlerdeki sodyum birikmesidir.

Akyuvarlar bu birikimleri yoketmek amacıyla bir madde salgıladıkları zaman eklem zarında yangılanmalar ve sinovya sıvısındaki (eklemlerin birleşme yerlerinde kayganlığı sağlayan sıvı) asit miktarında artış görülür. Asit miktarındaki bu artış sodyum üratın erimesini güçleştirerek biriken tuz miktarının artmasına yolaçar. Ayrıca kandaki ürik asit miktarı da iki katına çıkacak kadar artar. Damlanın başlıca belirtilerinden biri de tofus diye adlandırılan deri altı yumrularıdır. Bu yumrular kimi zaman ağrısız olurlar ve bu nedenle zararlı sayılmazlar.

Ancak irileşirlerse, sarılı oldukları deri katı gerilir. Bunun sonucu, deri bir noktada patlayarak içerdiği sodyum kristallerinin dışarı atılmasına yolaçar. Sodyum kristalleri böbreklerde biriktiklerinde böbreğe zarar verebilirler; hatta böbrek taşı yaptıkları da olur. Damla hastalığının çeşitli nedenleri vardır. En önemli neden kalıtım olmakla birlikte, bazı kan ve böbrek hastalıkları da damla hastalığına yolaçabilmektedirler.

Bu hastalıkların damla hastalığı sonucunu doğurmaları, plazmada ürik asit artışına sebep olmalarına bağlanabilir. İvegen damla üzüntü, beslenme zorlukları, eklem zedelenmeleri ve ameliyatlar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Ürik asit yararsız bir madde olduğu için dışarı atılmaktadır. Gereğinden fazla üretilmesi durumunda vücuttaki sıvılarda birikir. Ancak, eriyen bir madde olmadığından kristaller halindedir. Ürik asitin artması durumunda eklemlerde birikimler meydana gelerek, damla hastalığı ortaya çıkar.

Damla hastalığının tedavisi dinlenmeyle ve ilâçlarla yapılır. İlâçlar eklemlerdeki yangılanmayı gidermek ve ağrı dindirmek amacıyla kullanılırlar. Ayrıca hastalığın gerçek nedenlerinin ortadan kaldırılması için vücut sıvılarındaki sodyum ürat miktarının azaltılmasına çalışılır. Bu tedavi sonucu ağrılar kesilir ve tofuslar kaybolur. 

11 Nisan 2013 Perşembe

GDO'lu Pirinç Markaları


GDO'lu Pirinç Markaları
Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı 2 Mart 2013 tarihinde başlattığı soruşturma kapsamında, Göze Tarım, Tat Bakliyat ve Tiryaki Agro'ya ait 23 bin ton pirince GDO’lu olduğu gerekçesiyle el koydu.

Diğer ilhal pirinç matkalarına ilişkin inceleme yapılıp yapılmadığına ilişkin henüz bir açıklma yapılmadı. 

2 Mart 2013 Cumartesi

Maydanoz Suyuyla Zayıflayıp İncelin Maydanoz Suyu Nasıl Hazırlanır


Maydanoz Suyu İçerek İncelip Zayıflayın 
Maydanoz suyu içildiğinde zayıflatan bir bitkidir. Kilo vermek isteyenlerin maydanozu bolca tüketmeleri ya da suyunu içmeleri çok faydalıdır. Maydanoz salata ve sandviçlerde de kullanılarak tüketebilir. 

Maydanozun faydaları saymakla bitmez. Sindirimi kolaylaştırır, yorgunluğu azaltır, adet düzensizliğini giderir, kanserle mücadelede yardımcı olur, akciğerler için çok faydalı bir bitkidir.  

Zayıflamak isteyenler için maydanoz kalori yakımını hızlandırır. Ayrıca idrar söktürür, vücutta biriken toksinlerin atılmasını sağlar.  

Zayıflamak için maydanoz suyunun sabah kahvaltısında içilmesi metabolizmanın hızlanmasına ve güne daha sağlıklı başlamanızı yardımcı olur. Kilo sorunu yaşayan insanlarda kalp ve damar hastalıkları sıkça görülür. Maydanoz suyu içerek kalp ve damar sağlığına yatırım yapmış oluruz. 

Bu kadar faydalı olan maydanoz suyunu nasıl hazırlayabiliriz İşte size her sabah içebileceğiniz güzel bir maydanoz suyu tarifi.

Maydanoz Suyu Tarifi
Yarım demet maydanoz
Bir tane havuç
Bir tane salatalık
Bir tane limon

Malzemelerin tamamını meyve presinden geçirdikten sonra her sabah içebilirsiniz.

6 Ocak 2013 Pazar

Körlüğe Çare Bulundu

Körlüğe Çare Bulundu 
Bilim insanları körlüğe çare olacak başarılı bir deney gerçekleştirdi. İngiltere'deki Oxford Üniversitesi bilim insanları, tamamen kör farelerin görmesini sağladı. 

İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nden bir grup bilim insanı, retinasında ışığa duyarlı fotoreseptör hücreleri bulunmayan, tamamen kör fareler üzerinde yaptıkları araştırmada mutlu sona ulaştı. Kör farelerin gözlerine ışığa duyarlı hücreler  nakledilerek görmeleri sağlandı. 

Yapılan araştırmada Gece ve gündüz ayrımı yapamayan farelerin gözlerine öncü hücreler nakledildi. Hücrelerin iki hafta sonra retinayı oluşturduğu görüldü.

Araştırmayı yapan bilim insanlarından Profesör Robert MacLaren, tamamen kör farelere öncü hücreler  naklederek ışığa duyarlı tabakanın yeniden oluşturulduğunun ilk kanıtı olduğunu söyledi. 

Bu yöntemin İnsanlar üzerinde uygulanması için zaman gerektiği belirtildi.  

14 Kasım 2012 Çarşamba

Civanperçemi Nedir Cihan Perçemi Otu Faydaları Civanperçemi Yararları Civanperçemi Çiçeğinin Yararları


Civan Perçemi Hakkında Genel Bilgiler
Civanperçeminin halk arasında bölgelere göre değişen birçok ismi vardır. Bu isimlerden bazıları, kandil çiçeği, Akbaşlı, Bin bir yaprak otu, Barsama otu gibi. Yetiştiği bölgeler tüm Avrupa ile ülkemizdir.

Civan Perçeminin Faydaları

• Soğuk algınlığı tedavisinde kullanılmaktadır.

• Yaraların iyileşmesinde etkilidir.

• Bağırsaklardaki gazı gidermeye yardımcıdır.

•  Tansiyon düşürücü özelliği bulunmaktadır.

• Sindirimin kolaylaşmasını sağlar.

•  Yara iyileştirici özelliğe sahip bir bitkidir.

• Hemoroit problemi olanlarında kullanması gereken bir bitkidir.

• Civanperçemi regl sancılarına da iyi gelir.

• Civanperçemi iyi bir idrar söktürücüdür.

Civan Perçemi’ nin Zararları
Genel olarak tavsiye edilen ölçüleri kullandığınız zaman herhangi bir yan etki yapmaz. Bazı insanlarda alerjiye sebep olabilir. Vücutta deri döküntüsüne sebep olabilir. Alerjiler kokusu, suyu, çayına karşı olabildiği gibi aynı zamanda bitkiyle direkt temasla da olabilir.

Civan Perçemi ‘nin Kullanımı
Yazın gövde, çiçek ve yaprakları gölge ve havalı ortamda kurutulur. Kaynamış 1 su bardağı suyun içerisine 1 ya da 2 tatlı kaşığı kadar kurutulmuş olan bu karışım ilave edilir.10-15 dakika kadar demlendikten sonra sıcak olarak içilir. Günde iki, üç sefer içilebilir.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Sıkı ve Dar Sütyenler Göğüs Kanseri Yapar Mı


Sıkı ve Dar Sütyenler Kanseri Artırıyor 
Estetik cerrah Op. Dr. Ziya Şaylan’ın, kadınların kullandığı sütyenin meme kanserine neden olduğunu açıklaması tartışma yarattı.Doktor Ziya Şaylan’ın “Sutyen kullanımı meme kanseri yapar” açıklaması doğru mu?

Sütyen takmayanlarda kanser daha az görülüyor
Estetik cerrah Op. Dr. Ziya Şaylan’ın, kadınların kullandığı sütyenin meme kanserine neden olduğunu açıklaması tartışma yarattı. Sütyenin çok sıkı ve dar olması halinde toksinlerin boşalmasını engellediğini ve lenf bezlerine gidemediğini ifade eden Dr. Şaylan’a göre bu durumdaki bir kadın meme kanseri olabiliyor. Fiji Adaları’ndaki kadınların sütyen giymediğine de dikkat çeken Şaylan,meme kanserinin bu ülkede Amerika’dan 14 defa daha az görüldüğünü dile getirdi. İşte bu açıklama tıp çevrelerinde tepkiyle karşılandı. Kimi uzmanlar meme kanseri ile sütyen arasında böyle bir ilişki olduğunu ortaya koyan bilimsel çalışma olmadığına dikkat çekerken, daha da ileri giderek bunun bir ‘hurafe’ olduğunu söyleyenler de oldu.

Sıkı ve dar sütyenler kanseri artırıyor
Op. Dr. Ziya Şaylan: Amerika’da best seller olan kitaplar ve bilimsel yayınlar sütyenin meme kanseri riskini artırdığını ortaya koyuyor. Bir antropolog olan Sidney Ross Singer adlı yazarın kitabındaki araştırmaya göre sıkı ve dar sütyenler kanser riskini artırıyor. Moda olan ve memeleri yukarı iten sütyenler, koltuk altlarını sıkıyor. Bu nedenle toksik tablo ortaya çıkıyor. Her dokunun atıkları vardır. Koltuk altlarını sıkılaştırdığınızda kimyasal atıklar atılamıyor ve kanserojen etkisi gösteriyor. Kendi kendilerini zehirliyorlar. Kanser bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Bağışıklığınızı bozmazsanız kanser olmazsınız. Sütyen takmayan toplumlarda kanser daha az görülüyor. Sütyen kullanıldığında göğüs adaleleri de zayıflıyor. Zaten kadınların yüzde 46’sı yanlış sütyen kullanıyor. Zamanla göğüsler büyür ya da küçülür. Örneğin âdet dönemlerinde memeler daha büyük, diğer günler ise daha küçük olur.

Şişli Florence Nightingale Hast. Meme Sağlığı Mer. Dir. Prof. Dr. Vahit Özmen:

“Fijili kadınlar stressiz daha az kanser oluyor”
Hekimler sütyeni memenin sarkmasını önlemek için tavsiye eder. Meme ameliyatlarından sonra da meme içindeki kanamaları önlemek için sütyen kullanmalarını tavsiye ederiz. Fiji Adaları ile Amerika’yı karşılaştırmak mümkün değil. Çünkü Amerika’da risk faktörleri yüksek. Amerikan kadınının yaşam tarzı, geç doğum yapması, erken âdet görmesi, beslenme alışkanlıkları, östrojenin doğum kontrol hapı olarak kullanılması meme kanserinin daha sık görülmesine neden olur. Fiji Adaları’nda ise stresin az olması, daha erken doğum yapılması, halkın doğal beslenmesi gibi etkenler meme kanseri riskini azaltmaktadır. Ayrıca sütyen kullanımı toksin atımını etkilemez. Meme kanserinin östrojenle ilgisi vardır.

Prof. Dr. Cihan Yıldırır:

“Memeden toksin atılımı yoktur”

Dar sütyenin meme kanserine neden olduğuna ilişkin dünyada yapılmış öyle bir çalışma yok. Biz hastalarımıza hatta fibrokistik hastalarımıza “Memelerinizi dik tutucu sütyenler kullanın” deriz ağrı olmasın diye. Memeden toksin mi atılıyorki sütyenin toksinleri engellediğini söylemiş. Vücuttan toksin atım yeri, karaciğerdir. Toksin niye lenf sistemine gitsin? Toksinler ter, yağ bezleri ile atılır. Yediğimiz gıdaların atıkları karaciğere gider, bir kısmı elimine edilir bir kısmı da atılır. Lenf sisteminde her türlü kanser yayılır.

Prof. Dr. Teksen Çamlıbel:

“Sutyen, meme ağrılarına iyi geliyor”

Bu bilgiyi literatürde hiç görmedim. Göğsünde kist olan, ağrı çeken insanların sıkı sütyen giymelerini tavsiye ediyoruz. Sıkı sütyen dolaşımı olumlu etkiliyor. Kabul gören literatür bu dur. Sütyen, memenin kist formasyonu nedeniyle şişliğe bağlı olan meme ağrılarına iyi geliyor.

Türk Jinekoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil:

“Bu bir hurafe bilimsel yanı yok”
Kanıta dayalı olarak sütyenin kansere neden olduğuna ilişkin bir şey söylemek mümkün değil. “Sıkı sütyen kanser yapar” diye bilimsel bir veri ya da hedef-sonuç ilişkisi içinde ortaya konmuş bilimsel bir veri ortada yok. Birtakım şüpheleri ya da teorik düşünceleri bilimsel veri olarak “Mutlaka böyledir” diye ortaya koymak halkta endişeyi artırmaktan başka bir sonuca ulaşmaz. Bu bir hurafe ve kanıta dayalı bilimsel yanı yok. Gece-gündüz 24 saat sütyen takılabilir. Kanser yapıyor gibi bir etkiden bahsetmek mümkün değil. Her halk arasında konuşulan bir şey de bilimsel gerçek değildir. Eskiden kundak vardı, çocuklarda kalça çıkığı arttı. Bu da halk arasında yapılan her şeyin doğru olduğunu göstermiyor.

Prof. Dr. Cihan Uras:

“Sıkı sütyen lenf dolaşımını etkilemez”
Bilimsel platformlarda sıkı sütyenlerin kanseri artırıcı etki yaptığı şeklinde bilimsel bir dayanak yok. Kanserle sütyen arasında direkt bir bağ olduğunu düşünmüyorum. Fiji Adaları’nda kanserin düşük oranda görülmesinin sebebi orada bir sürü çevresel faktörler söz konusu olmasındandır. Çocuk yapma yaşları, çocuk doğurma sayıları ve beslenme alışkanlıkları etkilidir. Meme kanseri memenin dokusunda meydana geliyor. Kanser, bir sürü etken nedeniyle oluşur. “Sutyen tipi meme kanserini tetikliyor” demek doğru bir yaklaşım değil. Subyen çok sıksa zaten dolaşımı bozulur. Sütyenin sıkıysa kan ve lenf dolaşımına etkili olmaz. Dolaşımda sorunu olanlarda etkili olur ama lenf dolaşımında etkili olur direkt kansere yol açmaz. Antropolojiyle kanserin nedenleri saptanamaz. Kaynak:www.hthayat.com/Tülay Şubatlı

5 Ağustos 2012 Pazar

AAQ Adlı Kimyasalla Körlüğe Çare Bulundu

AAQ Adlı Kimyasalla Körlüğe Çare Bulundu
Bir iğneyle AAQ adlı kimyasal göze enjekte edilerek görme sağlanıyor. İlk olarak fareler üzerinde yapılan uygulamayla kör hücreler ışığa hassas hale getiriliyor.

Araştırma ABD’deki California Üniversitesi’nde yapıldı. Profesör Richard Kramer, fareler üzerinde yapılan deneylerde, “AAQ” adlı bir kimyasalın göze enjekte edilmesiyle kör hücrelerin ışığa hassas hale getirebildiğini açıkladı.

Yapılan deneyde göze enjekte edilen AAQ molekülü genetik olarak körleştirilen farelerin görmesini sağladı. Bu gelişme körler çin büyük bir ümit ışığı oldu. AAQ molekülü, gözün retinasını etkileyen kalıtsal göz hastalığı olan “Retinitis Pigmentosa” ve yaşlılıktaki görme kaybı tedavisi için önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

31 Temmuz 2012 Salı

Şükriye Tuğ'u Normal Doğum Israrı Mı Öldürdü


Normal doğum ısrarı mı öldürdü?
Zeytinburnu Semiha Şakir Doğumevi’nde doğum sırasında rahatsızlanan 40 yaşındaki Şükrüye Tuğ, hayatını kaybetti. 
2 çocuk annesi Şükrüye Tuğ Semiha Şakir Doğumevi'ndeki doğum sırasında durumu kötüye gitti ve hayatını kaybetti. Tuğ'un ölümüne doktorun normal doğumda ısrar etmesinin yol açtığını ileri süren ailesinin anlattığına göre olay şöyle gelişti.

40 yaşındaki Şükrüye Tuğ'un sancıları tutunca Başakşehir Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada bebeğin anne karnında zehirlendiği söylendi, Halkalı Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Bu hastaneden de yer olmadığı gerekçesiyle Zeytinburnu Semiha Şakir Doğumevi'ne sevk gerçekleşti.. Burada anne ve çocuğun sağlık durumunun iyi olduğu söylenerek dün saat 22.00 sıralarında doğuma alındı.

Her şeyin normal olduğunu düşündüklerini söyleyen Tuğ'un görümcesi Zeynep Tuğ yaşadıklarını şöyle anlattı:

'Hastamız buraya sevk edildiğinde bebeğin anne karnında zehirlendiği söylenmişti. Burada annenin ve bebeğin sağlık durumunun çok iyi olduğunu ve normal doğumun gerçekleştirileceğini söylediler. Dün saat 22.00 sıralarında normal doğuma alındı. Söylendiğine göre anne orada iki defa bayılıyor. Yüksek tansiyonu varmış. Buna rağmen normal doğumda ısrar ediyorlar. Üçüncü kez bayıldığında anneyi mecburen sezeryana alıyorlar. Ameliyat bittiğinde yoğun bakıma alıyorlar ve bugün sabah saatlerinde bize öldüğünü söylediler. Bebek bayılma esnasında anne karnında oksijensiz kaldığı için yoğun bakıma alınıyor. Şuan halen yoğun bakımda" dedi.

Ameliyat boyunca annenin sürekli kanaması olduğunu ve kendilerinden kan istendiğini belirten Zeynep Tuğ, 'Saatlerce kan aradık. En son kan bulundu. Kan bulunduktan sonra ameliyattan çıkartıldı, kanamanın durdurulduğu söylendi. Yoğun bakıma alındı yoğun bakımda 1 saat durduktan sonra anne hayatını kaybetti. Olayın içeriğini tam net olarak bilmiyoruz. Hukuki süreç başladı. Savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. İncelemeler yapılacak gereken yapılacak. Sezeryan başta yapılabilirdi. Biz öyle düşünüyoruz. Baştan itibaren sezeryana alınabilseydi böyle olmayabilirdi" şeklinde konuştu.

"BİZE AÇIKLAMA YAPILMADI, ŞİKAYETÇİ OLDUM"

Savcılığa suç duyurusunda bulunan Şükrüye Tuğ'un eşi Ziya Tuğ, "Normal doğum olacağı ve hiçbir problem olmadığı söylendi. Başbakanımız sezeryana karşı olduğunu söylemişti. Ama işte sezeryan olmadığı için eşimi kaybettim. Bebeğim yoğun bakımda. Onun da hayati tehlikesi var. Ben gereken mercilere dilekçemi verdim. Şikayette bulundum. Ben kimseyi suçlamıyorum. Ama kusuru olanlar bulunsun, bunu istiyorum" dedi.

Savcılığın başlattığı soruşturma nedeniyle Tuğ'un cesedi otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Bu sırada Tuğ'un hastane önünde bekleyen yakınları gözyaşlarına boğuldu. Polis, hastane önünde taşkınlık yaşanmaması için güvenlik önlemi aldı.

1 Temmuz 2012 Pazar

Meme Kanserinde Doğru Ve Yanışlar


Meme kanseri hakkında doğru bilinen 10 yanlış
Genç kadınlar meme kanserine yakalanmazlar… Meme kanserinde tüm meme alınır… Toplumda bu kanser türü hakkında yerleşmiş olan hurafeler bir yandan kadının gereksiz yere kaygıya kapılması, diğer yandan da erken tanı için doktora başvurmakta gecikmesi gibi yaşamsal önem taşıyan sorunlara neden olabiliyor! Acıbadem Maslak Meme Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, meme kanseri hakkındaki hurafeleri anlattı…

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Alzheimer Hastalığı Nedir Belirtileri Tedavisi Ve Evreleri Nelerdir

Alzheimer Hastalığı Nedir Belirtileri Tedavisi Ve Evreleri Nelerdir, Alzheimer Hastalığı Belirtileri, alzheimer hastalığı nedir, alzheimer hastalığı tedavisi, alzheimer hastalığının belirtileri, alzheimer hastalığının belirtileri nelerdir, alzheimer hastalığının tedavisi, alzheimer hastalığının evreleri.

Alzheimer Hastalığı Nedir Belirtileri Tedavisi Ve Evreleri Nelerdir

Alzheimer Hastalığı 
Alzheimer Hastalığı nedir? Alzheimer Hastalığı, adını, 1906'da bir Alman Doktor olan Alois Alzheimer'den almıştır. Aradan geçen yüzyıl hastalığın tanısı ve tedavisi hakkında büyük ilerlemeler getirmiş olsa da, yapılabilecek şeyler hala sınırlıdır ve çözümleyici değildir. Demans (bunama), hastanın günlük faaliyetlerini yapmasını ciddi bir şekilde etkileyen bir beyin hastalığıdır. Yaşlı insanlar arasında en yaygın demans türü, Alzheimer Hastalığıdır. Alzheimer Hastalığı, başlangıçta beynin hafıza, düşünce ve lisan yeteneği ile ilgili bölümlerini etkiler. 65 yaş üzeri insanların %5'i, 80 yaş üzerindekilerin %20'si ve 90 yaş üzerinde olanların ise % 30'unda Alzheimer Hastalığı bulunmaktadır. Bu kadar sık görülen bir hastalığın başlangıç bulguları önem kazanmaktadır... devami için linki tıklayınız 

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Rahim Kanseri Belirtileri Tanı Ve Tedavisi



Rahim Kanseri (Endometrium Kanseri) Tanı Ve Tedavisi...
Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nden Prof. Dr. Derin Kösebay, "Rahim Kanseri" hakkında bilgi verdi.

Rahim kanseri, genellikle menopoz döneminde ortaya çıkan bir kanser türüdür. Ortalama görülme yaşı 55 -58 olmasına rağmen çok genç yaşta kadınlarda da ortaya çıkabilir. Rahim kanserli hastaların üç önemli ortak özelliği; kilolu, şeker hastası ya da şeker hastalığına eğilimli ve hipertansiyonlu olmalarıdır. ABD'de jinekolojik kanserler sıralamasında meme kanserinden sonra en çok görülen kanser türü rahim kanseridir. Toplumlarda yaşam süresi uzadıkça yaşlılarda görülen bu hastalığın sayısı da artmaktadır... Devamı için linki tıklayınız

25 Mayıs 2012 Cuma

Bel Fıtığıyla İlgili Bilinen Doğrular Ve Yanlışlar

Bu 'doğru'lar sakat bırakabilir
Toplumda en sık rastlanan hastalıklardan biri olan bel fıtığı, dayanılmaz ağrıları ve hareket kabiliyetini kısıtlaması ile kişiyi gündelik yaşamın içine hapseden bir hastalık olarak tanımlanıyor. Bel fıtığından kurtulmak ve ağrıları dindirmek amacı ile kulaktan dolma bilgilerle yapılan yanlış tedavi uygulamaları vücutta kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Umut Yaka, bel fıtığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi... Devamı için linki tıklayınız

Alaca Taşı Nedir Alaca Taşı Ne İşe Yarar Alaca Taşı

Alaca Taşı Nedir Alaca Taşı Ne İşe Yarar Alaca Taşı 

Şifalı Taşlar
Alaca taşı 
Derdi kederi aldığına inanılır. Taşın en önemli özelliği derdi kederi aldıkça kararmasıdır. Çok sıkıntı ve üzüntüde olanların bu taşı kullanmasında fayda vardır.Alaca taşı Agat gurubundan bir taştır. Alaca Taşı Aynı zamanda ağrıyan bölgelerdede kullanılır.


Genel olarak Alaca Taşı  güçlü bir iyileştiricidir. Bir çeşit Terapi aracıdır diyebiliriz. Taşın bünyesinde bulunan çeşitli mineraller, farklı hususlarda şifa kaynağıdır. 

Alaca Taşı taşının şu yararları vardır:
Taşıyanı tehlikeden korur, uyumsuzluklarına son verir.
Uykusuzluğa, korkaklığa, karabasana, nazara ve hatta metobolizmanın düzgün çalışmasına faydası vardır.
Gerçeklerin farkına varılmasında yardımcıdır..
Bedenin gerginlik olan kısımlarına sıcaklık hissi verir ve gerginliği azaltır.
Vücuttaki fazla veya olumsuz enerjiyi boşaltır ve böylece sitresi yok eder.
Kişiyi sosyalleştir, çevre ve insanlarla uyum sağlamasına yardımcı olur.
Korkuların yenilmesinde, cesaretin arttırılmasında yardımcı olur.
Akıl ve mantık gücünü geliştirir.
Bedeni güçlendirir, lenflerin sirkülasyonunu rahatlatır.
Tansiyonu dengeler. Özellikle düşük tansiyonu normal seviyeye getirir.
Nazara karşı koruma sağlar. Zira ilk bakış için dikkat çekici özellik taşır.
Canlılık veren enerjisiyle, kendinizi sıkıntılı ve kötü hissettiğiniz anlarda olayların iyi yönünü de görmenizi sağlar. İnsanların olumsuzluklarından kolayca etkileniyorsanız Alaca Taşı size iyi gelecektir.
Kendisini taşıyan kişilere güç, keyif ve iyimserlik hissi verir. Ceplerinde bu taşı taşıyan çocukları olumsuz duygulardan ve münakaşalardan korur.
Dünyevi başarıyı simgeleyen Alaca Taşı , negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır. İş adamlarının bu taşı, özellikle belin altında (cepte veya yüzük olarak olabilir) taşımaları faydalı olacaktır. Özellikle yüzük olarak kullanıldığında kişinin kendisine güvenini arttırır.


Malahit taşı
Malahit taşı yeşil üzerinde daha koyu yeşil çizgiler hakim olan şifalı taşlardan biridir. İsminin anlamı arındırıcıdır. Malahit taşının yatıştırıcı özelliği sayesinde gece uykularını daha rahat uymuş olursunuz. Taşıyan kişilere neşe enerjisi verir. Taşın duygusal anlamda çok güçlü bir enerjisi vardır ve aşırı hassas olduğunuz dönemler de kullanmanız pek tavsiye edilmez. Ağrıların bulunduğu bölgeye koyulduğu zaman hafifletici özelliği vardır.

Fakat taşın büyüklüğü ağrıyan bölgenin büyüklüğüyle eş değer olmalıdır. Karın ağrısı, adale ve kas ağrılarına iyi gelir. Diğer taraftan cesaret verir ve korkuları uzaklaştırır. Malahit taşı derin düşüncelerden ve kederlerden uzaklaştırmaya yarar. İnsan ilişkilerinde empati yeteneğini geliştirerek daha olumlu bakılmasını sağlar. Malahit taşının en önemli özelliklerinden biri de doğumu kolaylaştıran bir taş olduğuna inanılmasıdır.

Ayrıca doğum sırasında doğumu kolaylaştırdığı görülmüştür. Epilepsiye karşı iyi geldiği bilinir. Baş ağrıları için oldukça fayda sağlayan bir şifalı taştır. Verdiği pozitif enerjiyi taşıyana yansıtan bu harika taş, görünüm itibari ile de çok çekicidir. Yengeç, terazi, yay, oğlak ve başak burcunun taşı olarak bilinir. Malahit taşı çok sık bulunan bir bakır cevheridir. Malahit fazla sert bir taş olmadığı için, tıraşlanıp parlatılır mücevhercilik ve sedefçilik de kullanılır.

Yeşim taşı
Yeşim taşı genelde yeşil renkte bulunur. Sarı, beyaz, kahverengi, siyah, kırmızı ya da beyaz lekeli renklerde bulunabilir. Yeşim taşının pisliklerden vücudu arındırmasını sağlar. Diş problemlerinde ağrıları azaltması için kullanıldığı bilinir. Ağzın içine yerleştirilen yuvarlak yeşim taşı, dişin yanında durur ve konuşulduğunda diş için rahatlatıcı etkisi olduğu söylenir ve bilinir.

Yeşim taşının aşırıya kaça duyguları azalttığı ve hafiflettiği bilinir. Kişilerin görüş açılarına netlik kazandırır. Korku ve endişeleri kişilerin içinde atarak rahatlama duygusu verir. Yeşim taşı elinizde tuttuğunuzda rahatlama hissi ve sıcaklık verir. Kendisini taşıyan kişilerde cesaret ve adalet duyguları verir. Günlük olarak kullanılabilir ve dengeli ve iyileştirici etki verdiği bilinir. Gözleri rahatlatır ve akıl sağlığı konusunda dinginlik ve rahatlama hissi verir.

Yeşim taşı özellikle öğretmenler ve konuşmacılar tarafından tercih edilen bir taştır. Yeşim taşı renginden dolayı son derece rahatlatır ve huzur verir. Yeşim taşı ikizler, balık, boğa ve terazi burcunu simgeler. Özellikle bu burçları taşıyan kişiler tarafından çok faydalı olacaktır. Yeşim taşı akıl hastalıklarında ve göz hastalıklarında da çok kullanılan bir taştır. Özellikle Çinliler tarafından çok değerli görülen ve kullanılan taşlardan biridir. Bir çok Çinli iş adamının rahatlatıcı etkisinden dolayı ellerinden düşürmedikleri bir taştır.

Pirit taşı
Pirit taşı üzerinde altın benekler oluşmuş çok değişik görünen güzel bir taştır. Hazımlık çekenler için önerilen şifalı taşlardan biridir. Ayrıca kan dolaşımına iyi geldiği bilinir. İnsanlara ve taşıyanlara yaşam enerjisi verir ve ruhsal anlamda temizlik sağlar. Parlak yapısından dolayı dürüstlüğün simgesi olarak bilinir. Diğer ismi enayi altını olarak bilinir. Bereketin ve dürüstlüğün sembolüdür. Pirit taşının kristalleri genellikle küp biçimindedir ve düzgün kesilmiş gibi görünürler.

Pirit taşının en yaygın kullanım yeri evlerin giriş kapısının sol yanında bir kasede su içinde bulunur. Çünkü bereket taşıdır ve uğuruna inanılır. Bu şekilde evin bereketinin artacağına inanılır. Pirit taşının beyin fonksiyonlarını artırıcı güce sahip olduğu bilinir. Çevrenizdeki kişilerle uyumlu çalışmanıza sebep olduğu söylenir. Yaşam enerjinizi artırır ve canlılık kazanmanıza yardımcı olur. Enerjisi pozitiftir ve şifalı etkiler sayesinde çok sevilen bir taştır.

Pirit taşı diğer şifalı taşlardan oldukça farklıdır ve bunu elinize aldığınız zaman fark edebilirsiniz. Gerçek pirit taşı olağanüstü anlamda göz alıcıdır. Ona bakmaktan kendinizi alamazsınız ve tam anlamıyla pozitif bir taştır. Pirit taşı kişilerde irade gücünü her zaman yüksek tutar. Yönetme anlamında güç verir. Taşların şifalı etkilerine inananlar için harika bir taştır. Güçlü enerjisi sayesinde daha olumlu bakabilme yeteneği verir. Kendinize güveninizi artırıcı etkisi olduğu için işte başarı sağlamanıza olumlu anlamda faydaları vardır.

Magnezit taşı
Yeryüzünde en değerli minerallerden biridir magnezit. Hassas işlenebilme özelliğinden dolayı değerli taşlar olarak pek tercih edilmemektedir. Ticari ve tıbbi anlamda kullanılır ve beyaz, gri, sarı, kahverengidir. Ruhu geliştiren ve analiz etme yeteneğini açığa çıkaran taşlardan biri olarak kabul edilir. Analiz etmek, kendini tanımlamak ve araştırmacı ruhu ortaya çıkarmada yardımcı olduğu bilinen taşlar arasındadır.

Bu taşı kullanan kişilerin iç huzurunu hissettikleri ve bunu yansıttıkları bilinir. Koç burcunun uğurlu taşı olarak bilinir. Koç burcunu taşıyan kişilerin magnezit taşını taşımasını önerilir. Sarı ve bunun yanında bir kaç renge sahip olması tercihi size bırakacaktır. Motive olmak, hayal gücünü canlı tutmak ve farkındalığa varmak için magnezit taşı önerilir. Renkleri ile harika bir enerji verir ve enerjisi çok yüksek bir taştır.

Magnezit doğada sert parçalar şeklinde ve kristal olarak bulunur. Endüstriyel açıdan yaygın bir ticari materyallerden biridir. Kişileri motive etme özelliği ile bilinir. Kolay bulunur ve taşların kullanılması halinde dinginlik verir.

Opal taşı
Opal taşı gökkuşağı taşı, panzehir taşı ve yetenek taşı isimleri olarak da anılır. Opal taşı şifalı olan taşlardan biridir. Kırmızı, renksiz, beyaz, pembe, mavi ve karışık gökkuşağı renginde bulunur. Saydam ve yarı saydam şeklindedir. Sevgi, umut ve şefkat duygularını açığa çıkarır. Yeraltındaki hareket halinde olan suların, kayalar arasındaki boşluklarda çökelmesi suretiyle oluşur. Opal taşı asında renksizdir fakat renksizine az rastlanır.

Opal taşının göz sağlığına iyi geldiği bilinir. Parasal konularda da şans getirdiğine inanılır. Duygular ve akıl konusunda bütünlük sağladığı söylenir. Kişide özgüveni artırır ve kötü huylardan koruduğu bilinir. Utangaçlığın azalmasına yardımcı olur. Opal taşının vücut sıcaklığına göre renk değiştirdiği söylenir. Stresi ortadan kaldırır ve duygusal anlamda rahatlık hissi verir. Opal taşı mücevher olarak kullanılır.

Opal taşı terazi, akrep, yay ve balık burcunu temsil eder. Negatif duyguların yok olmasına yardımcı olur. Avuç içinde renk değiştirme gibi özelliği olan değerli ve yegane taşlardan biridir. Opal taşının sezgileri güçleri özelliği vardır. Opal taşı duygusal anlamda rahatlama verir ve taşıyan kişilerde stresi azaltır. Kendinize olan güven duygularınızı taze tutmak için opal taşını takı olarak kullanabilirsiniz.

Kaplan gözü taşı
Kaplan gözü taşı en değerli şifalı taşlardan biridir. Kuvars grubuna ait bir taştır. Parlatıldığı zaman ipeksi bir görünüm kazanır. Kaplan gözü taşı yanardönerli özellik taşır. Kaplan gözü taşı sevgililerin taşıdır ve duygulara hitap eder. Yüzük ya da kolye olarak kullanılabilir. Kaplan gözü taşının astım hastalıklarına iyi geldiği bilinir. Aynı zamanda sinir sistemi bozukluğu durumunda devreye girerek rahatlatıcı etkisini gösterir. Duygusal anlamda müthiş dengeleyicidir.

Kaplan gözü taşının bağımsızlık taşı olarak nitelendirildiği bilinir. Çünkü taşıyan kişilerin kendine olan güveni sayesinde başkalarına bağlanmadan yaşamalarını sağladığı bilinir. Kaplan gözü taşı oğlak ve yengeç burçlarının taşı olarak bilinir. Rengi sarı, kahverengi bandımsı bulunan siyah çizgilerdir. Camsı, yanardöner ve ipeğimsi bir görünümü vardır. Kaplan gözü taşı sahiplenme duygusunu artırır. Bunun yanında uykusuzluğa iyi gelir ve zihinsel sakinlik verir. Taşıyan kişilerde odaklanma kolaylığı ve cesaret verir.

Kaplan gözü taşı Avustralya, Güney Afrika ve Burma’ da çıkarılır. Şifalı taşlar arasında bulunan kaplan gözü tespih, kolye, küpe ve yüzüklerde çok hoş görünen takılar arasındadır. Takan kişilerde hayatın olumlu yanını görme sezgilerini güçlendirir ve açığa vurur. Taşların dilini bilen ve taşıyan kişiler için kaplan gözü taşı çok faydalı olacaktır. Ayrıca kişilerdeki inadı kırma gibi bir özelliği vardır. Duygusal anlam da dengeleyici olduğu için sinir sistemini dengede tutacaktır.

Topaz taşı
Topaz taşı kuvvetli ve güçlü şifalı taşlardan biridir. Topaz taşı bir çok hastalığa iyi gelir. Topaz taşının diğer ismi sarı yakuttur. Diğer adı ise aşk taşıdır. Topaz taşının ismi gibi farklı renkleri bulunmaktadır. Nadir bulunan taşlardan olmasının yanı sıra, mücevher olarak çok tercih edilen bir taştır. Bunun için çok değerli taşların arasındadır. Aslan, ikizler, başak, oğlak, yay ve yengeç burcunun taşı olarak anılır. Bu burcu taşıyan kişilere pozitif enerji verdiği söylenir ve bilinir.

Topaz taşının şifa niyetine de kullanıldığı bilinir ve uygulanır. Uykusuzluk sorununa çare olduğu bilinir. Kan dolaşımı bozukluğu sebebiyle ortaya çıkan gerginlik ve uykusuzluğa iyi gelen şifalı bir taştır. Bedeni gevşetir ve dolayısıyla rahat bir uyku alınmasına yardımcı olur. Turuncu renkli topaz taşı neşe ve cesaret duygularını ortaya çıkarır. Topazın güçlü enerjisi ruhumuza yansır ve renk yelpazesi ile tercih etmek bize kalır.

Şeffaf veya yarı şeffaf renkli olan topaz taşı ise ruhsal bakımdan iyi hissedilmesine yol açar. Topaz taşı Rusya, Amerika, Almanya, Çin, Brezilya ve Pakistan’ dan çıkarılır. Mavi topaz en çok tercih edilen taşlardan biridir. Bolluk ve bereket getirdiğine inanılır. Bunun için mavi topazın anlamı bereket taşı olarak bilinir. Topaz altın ya da tercihen gümüşte mücevher olarak çok tercih edilen taşlardan biridir. Bu değerli ve şifalı taş göz alıcı renkte ve güzelliktedir.

Safir taşı
Dünyanın en değerli taşlarından biri olan safir taşı sert, ısıya dayanıklı ve genellikle mavi renktedir. Fakat en kıymetlisi berrak ve derin mavi olanıdır. Lacivert safirler çok yaygın olsa da pembe, kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil rengi de bulunur. Safir bayanların ve erkeklerin çok değer verdikleri bir taştır. Safir kişilere güven veren etkisini yayar ve özgürlük hissi verir. Safir taşının iyileştirici özelliği bulunur. Safir taşının sakinleştirici etkisi vardır. Sadakatin, arkadaşlığın, güvenin sembolüdür.

Bayanların çok fazla tercih ettikleri safir kolye, küpe, yüzük gibi takılarda mücevher olarak kullanılır. Safirin aşkta sadakati sağladığı bilinir. Safir taşının kalbi ve böbrekleri de güçlendirdiği söylenir. Renginin verdiği harika enerjiyle pozitif bir zindelik verir. Dünya’ nın en pahalı taşlarından biri olduğu için çok fazla ilgi görür. Evlilik tekliflerinin sembolize edildiği safir taşa, hiç bir kadın hayır diyemez.

Rengi ve parıltısı göz alıcıdır. Boğa, yengeç ve yay burcunun taşı olma özelliği taşır. Çok koyu mavi safirler neredeyse siyahmış izlenimi verir. Bu renkte olan safirlere gece mavisi denilir. Safirlerin aşkta bağımlılığı yansıttığı söylenir. Bunu takiben yanlış davranışları da engellediğine inanılır. Safir taşının en çekici renginin metalik mavi olduğu kabul edilir. Dünyadaki en değerli ve ünlü olan safirler Hindistan’ dan çıkmışlardır. Dünyadaki en büyük safir 563 karat büyüklüğünde olan Hindistan yıldızıdır.

Yılan taşı
Yılan taşının isminin bu şekilde anılmasının nedeni dış görünümünün yılan derisine benzemesinden kaynaklanıyor. Bu sebepten dolayı böcek sokmaları gibi durumlarda yılan taşının şifalı etkilerinden faydalanılıyor. Ayrıca bazı romatizma rahatsızlıkların tedavisinde de kullanılır. Bu taşı ağrılı yerlere sarmak gerekiyor. Diğer adı sempatin olan bu taş, rengi ve billur yapısı farklı ve çok türü olan minerallerin başkalaşmasıyla oluşan bir kaya türüdür.

Yılan taşının 20 ye yakın farklı çeşitleri bulunmaktadır. Yılan taşı doğada fazla miktarda bulunur. Akrep ve yılan sokmalarında tedavi edici bir taş olarak kullanılır. Yılan taşı Mısır uygarlığından beri kullanılmaktadır. Günümüzde doğal ortamlarda sıkça rastlayabilir ve yılan derisine benzerliği ile de dikkatimizi çekebilir.

Her taşın kendine özgü bir dili vardır. Yılan taşı böcek, akrep ve yılan sokmalarının iyileştirici etkisini gösterir. Eski uygarlıklarda taşların şifalıklarından faydalanılır ve günümüze kadar devam etmektedir. Yılan taşı görünüm ve yılan derisine benzerliği sebebiyle bu ismi almıştır. Diğer yandan cerahatlerdeki biriken irini akıtmak için kullanılan bir taştır.

22 Mayıs 2012 Salı

Uykusuzluk Alzheimerı Tetikliyor

Alzheimer'ı tetikliyor
Süleyman Demirel Üniversitesi’nde (SDÜ) fareler üzerinde yapılan araştırmada, kesintisiz uykunun ’hafızayı güçlendirdiği’, uyku sorunu yaşayanların ise ’alzheimer’e yakalanma ihtimalinin arttığı belirlendi.

SDÜ Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilimdalı öğretim görevlileri Prof. Dr. M. Fehmi Özgüner, Doç. Dr. Önder Öztürk, Yrd. Doç. Dr. Duygu Kumbul Doguç, Arş.Gör. Mustafa Saygın ve Arş.Gör. İlter İlhan’ın 1 yıldır fareler üzerinde yaptığı araştırma ’uyku’ ve ’beyin’ arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardı. Araştırma, kesintisiz ve düzenli uyuyan farelerin daha güçlü bir hafızaya sahip olduğunu, az uyuyan ya da uykusu bölünen farelerin ise daha önceden tanıdığı cisimleri hatırlamadığını ortaya koydu...devamı için tıklayınız 

13 Mayıs 2012 Pazar

Üzüm Kanser Düşmanı Fosfat Kalsiyum Demir A B2 B6 C Vitamini Deposu


Vitamin deposu, kanser düşmanı
TBMM Araştırma Merkezi, üzüm ve faydaları üzerine geniş bir araştırma hazırladı.

Son yıllarda üzüm le ilgili hazırlanan çalışmalar bu meyvenin popüleritesini artırdı. Yurt dışında pek çok üniversite bu konuda araştırmalar yapıp üzümün kanser düşmanı olduğunu belirledi.

TBMM Araştırma Merkezi de üzüm sektörü ile ilgili geniş bir inceleme yapıp bunu rapor haline getirdi.

Raporda, üzümün içerdiği maddeler itibarıyla sağlık açısından önemli bir besin ve enerji kaynağı olduğu belirtilerek anti kansorejen etkisi olduğu belirtildi.

VİTAMİN KAYNAĞI

Raporda üzüm kanser ilişkisi şöyle belirtildi. "Son yıllarda üzüm ve üzümden elde edilen ürünler üzerinde kapsamlı araştırmalar yapılmıştır. Üzümdeki B1, B2 vitaminleri ve çeşitli mineraller iyi bir besin kaynağı olduğunu kanıtladı. Çekirdeğinin ise antioksidan fenolik bileşenler bakımından zengin olduğu görürüldü. Anti kansorejen özelliğe sahip olması ise onu diğer besinlerden ayıran bir özelliktir."

KARACİĞERİ ONARIYOR

Meclis'in üzüm raporunda meyvenin içeriğindeki minerallerin özellikle bedensel gelişme sorununa iyi geldiği, deri ve saç iltihaplarını kuruttuğu da belirtildi. Araştırmada üzümün ateşli hastalıklar ve madensel tuz eksiklikleri, böbrek ve karaciğer hastalıklarında yararlılığının tıpça tespit edildiği vurgusu yapıldı.

İDEAL DİYET BESİNİ

TBMM'nin araştırmasında üzümün yüksek kalori içeriğine rağmen çok düşük miktarlarda yağ ve protein içerdiği için aynı zamanda ideal bir diyet besini olduğu da belirtildi.

TANSİYON DÜŞÜRÜYOR

Araştırmada, "Bir bardak üzüm suyu 125 kalori içerir. Bu miktar hipertansiyonlu bireylerde kan basıncını düşürücü etkide bulunduğu görülmüştür" denildi.

ŞIRA DEMİR ZENGİNİ

Üzümden elde edilen, Anadolu'nun geleneksel gıdalarından şıranın, demir, sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller bakımından zengin ve besleyici düzeyi yüksek bir gıda olduğuna da işaret edildi.

KURU ÜZÜM PROTEİN KAYNAĞI

Araştırmada, kuru üzümün de "Protein ve karbonhidrat kaynağı" olduğu vurgulandı. Yapılan incelemelerde kuru üzümde demir, fosfat, kalsiyum bulunuyor. İçerdiği A, B1, B2, B6, C vitaminlerinden dolayı, dünyada gittikçe artan oranlarda talep görmeye başladı.kadiningazetesi.com

5 Nisan 2012 Perşembe

Tüm Kanser Tümörleri İçin Tek Bir İlaç Üretildi Farelerde Başarılı Oldu Sıra İnsanda


Tüm tümörler için tek bir ilaç
Tümörlerin, kendilerini tanıyıp yokedebilen bağışıklık hücrelerini bir tür ‘beni yeme’ sinyaliyle atlattıkları bulunmuştu. Bu sinyali susturan bir ilacın farklı kanserlere karşı etkili olduğu fareler üzerinde gösterildi, sıra insanda.

Kanser, vücut hücrelerinin kontrolden çıkıp hızla çoğalmaya başlamasıyla başlar. Ancak bu tip dengesiz hücrelerin çoğu bağışıklık sistemi tarafından yakalanırlar. Kontrolden çıkmış olan bu tümör hücreleri anormal özellikler gösterdikleri için, bağışıklık hücreleri bunları ‘yabancı’ olarak tespit edip yok eder. Ancak bazı tümör hücreleri, kendileri için faydalı DNA mutasyonları sayesinde bağışıklık sistemini atlatabilirler. Ölümcül kanser vakalarına işte bu tip mutasyonlar yol açar.

Bu mutasyonlardan birini on yıl kadar önce Stanford Üniversitesi’nden biyolog Irving Weissman lösemili hücrelerde keşfetmişti. Weissman, lösemili hücrelerin CD47 adlı bir proteini sağlıklı hücrelere kıyasla daha fazla ürettiğini bulmuştu. CD47 proteini sağlıklı kan hücrelerinde de bulunuyor ve bu hücreleri bağışıklık hücrelerinden koruyorlardı. Araştırmacılar, CD47 üreten kanser hücrelerinin de bu avantajı kullanarak bağışıklık sistemi hücrelerinden korunduklarını göstermişti.

Geçtiğimiz yıllarda Weissman’ın öncülüğündeki araştırma ekibi CD47 proteinini bloke eden bir antikorun (vücuda giren yabancı maddelere bağlanan bir savunma proteininin) etkilerini incelediler. CD47’nin bloke edilmesi bazı lenfoma ve lösemi gibi kan kanseri türlerinde iyileşme sağlamıştı. Ancak CD47’yi engellemenin başka kanserlere karşı da yardımcı olup olamayacağı belirsizdi. Nitekim farklı kanser türlerinin çok farklı mutasyonlara dayandıkları ve yüksek çeşitlilik gösterdikleri biliniyor.

Geçtiğimiz hafta Weissman’ın grubunun ABD Bilimler Akademisi dergisi PNAS’ta yayınladıkları yeni bir araştırma CD47’nin bloke edilmesinin çok çeşitli kanserlere karşı yardımcı olabileceğini buldu.

Weissman yaptığı açıklamada “Yeni araştırmamızda CD47’nin yalnızca lenfoma ve lösemilerde önemli olmadığını, diğer tüm kanser türlerinde de önemli olduğunu gösteriyoruz” dedi.

Bu çalışmada araştırmacılar, tümör hücrelerini, CD47’nin bloke edildiği ve edilmediği iki farklı koşulda bir çeşit bağışıklık hücresi olan makrofajlarla aynı ortama koydu. Deney sonuçları, CD47’yi bloke eden ilacın olmadığı koşullarda makrofajların kanser hücrelerine müdahale etmediğini, ancak ilacın ortama eklendiği koşullarda makrofajların her türden tümör hücresini tanıyarak parçaladığını gösterdi.

Daha sonra ekip, benzer bir çalışmayı kolay gözlemlenebilmesi açısından farelerin ayakları üzerine nakledilen insan tümörleri üzerinde yaparak, CD47’yi bloke eden ilacın farelere verilmediği durumlarda on fareden onunda da kanserin lenf bezlerine yayıldığını, ancak CD47’yi bloke eden ilacın verildiği on fareden yalnızca bir tanesinde lenf bezlerine yayılma gözlemlendiğini bildirdi.

Ayrıca ilaç tedavisinin tümör boyutunda küçülmeye neden olduğu da gösterildi. Örneğin kolon kanseri görülen farelerde ilaç tedavisiyle tümör boyutunda anlamlı bir azalma gözlemlendi. Bir başka deneyde, göğüs kanseri görülen beş farede ilaç tedavisi sonrası hiçbir tümöre rastlanmadığı ve bu farelerde tedaviden sonraki dört ay boyunca da herhangi bir tümör gelişimi gözlenmediği bildirildi.

Weissman bu bulguları, “Tümör gelişmiş bile olsa ilaç tedavisi iyileşmeye neden olabilir veya tümörün büyümesini yavaşlatabilir ve metastaza engel olur” diyerek özetledi.

Science dergisinin konuyla ilgili haberine göre Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden kanser araştırmacısı Tyler Jackson ise, çalışmanın ümit vaad ettiğini ancak aynı sonuçların insanlarda görülüp görülmeyeceğine dair daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtti. Jackson’a göre bir diğer önemli soruyu da CD47 antikor tedavisinin, kullanılan diğer tedavi yöntemleriyle nasıl birarada sürdürülebileceği oluşturuyor. Örneğin kemoterapi gören bir hastada normal hücreler stresten dolayı normalden daha fazla CD47 üretmeye başladığında hastaya verilen CD47 antikorlarının beklenenin tersi bir etki yapıp yapmayacağı henüz bilinmiyor.

Weissman’ın öncülüğündeki ekip bundan sonraki çalışmalarında Kaliforniya Rejeneratif Tıp Enstitüsü tarafından sağlanan 20 milyon dolarlık fon ile farelerde yapılan çalışmaları insan güvenliği testlerine tabi tutarak bu tedavinin insanlarda kullanılıp kullanılamayacağını anlamaya yoğunlaşacak. (soL - Bilim)

İlgili makale:
Willingham vd. (2012) The CD47-signal regulatory protein alpha (SIRPa) interaction is a therapeutic target for human solid tumors. PNAS, doi:10.1073/pnas.1121623109 (açık erişim)