29 Mayıs 2011 Pazar

Gece Uyumayanların Gerçek Yüzü


Hiç uyumayan şehrin öteki yüzü
Fuhuş dosyasını hazırlarken en önemli adım, baştan sona bir operasyona tanık olmaktı.Mekanı, polisin ne yaptığını ve nasıl davrandığını, yasanın nasıl işlediğini, kadınları ve müşterilerini görmem şarttı.

Hayatını fahişelikle kazanan kadınlarla da konuşmam şarttı. 
Bir gece yarısından sonra foto muhabiri arkadaşım Sebati Karakurt’la birlikte Aksaray’ın karanlık ara sokaklarını turluyoruz. Buz gibi havada, sabahın 03’ünde bina girişlerinde öbeklenip öylece bekleyen adamlara bir anlam veremiyoruz. 
Müşterisi bol bir marketin önünde beklerken üst katındaki kuaför salonunun işlekliği, üçlü gruplar halinde çıkan kadınlar ilgimi çekiyor. Derken sıradan giyimli ve makyajsız bir kadın, iki erkekle dışarı çıkıp bir erkeğe sesleniyor. 
Herhalde kuaför çalışanı, diye düşünüyorum... 
Erkekle birlikte kuaföre çıkıyorlar. Bir süre sonra kuaför salonunun perdesiz pencerelerine gözlerim takılıyor. Gördüklerime inanamıyorum, dilim tutuluyor. 
Kadın soyunuyor ve üç erkekle birlikte seks yapıyor!

Sabaha karşı, Aksaray’ın arka sokakları... Neonlar yanıp sönüyor. Bu saatte kaldırımlar o kadar kalabalık ve işlek ki. Erkeklerin hepsinin yüzü karanlık ve fısıldaşıyorlar. Biri aracımıza yanaşıyor, foto muhabiri arkadaşım Levent Arslan’a bir şey teklif edecek gibi oluyor ama beni görüp vazgeçiyor. 
Derken üç beyaz minibüs, peş peşe fren yapıyor. Yelek ve kasketlerinde ‘İstanbul Asayiş’ yazılı kadınlı erkekli polisler, hızla bir diskoya giriyor. Dışarıda bir süre bekledikten sonra herkesin baskınla meşgul oluşunu fırsat bilip sessizce içeriye süzülüyorum. Gördüğüm manzara şöyle: Sanki ‘pause’ düğmesine basılmış, film donmuş gibi. Adı disko olsa da içerisi salaş bir çay bahçesine benziyor. Ortadaki geniş alanda tahta masa ve sandalyeler var. Duvar diplerinde  loca sistemiyle sıralanmış bordo kadife kanepeler... Erkekler genellikle ikişerli oturmuş. Ortada mum, limon suyunda havuç dilimleri, buz kovalarında soğuyan içkiler... Küllüklerdeki sigaraların yanan filtreleri, havayı daha da ağırlaştırıyor. 50 kadar erkek, sessiz bekleyişte. Yan tarafta bir karış yüksekliğindeki sahnede 29 kadın, yüksek platformlu ayakkabılarının üzerinde yorgun görünüyor. Kimi iri gözenekli dantel body’li, kimi varla yok arası giysili. Bazı sarışın, esmer, çekik gözlü kadınlar polis geldiğinde susan müzikle birlikte dansı bıraksalar da boruları bırakmayı unutmuş gibiler. Nüfus cüzdanları, pasaportlar toplanıyor. Mekanın sahibi çıkageliyor. Başkomisere yalvarıyor: “Mahkeme kararıyla daha yeni açtırdık mührü. Kaç aydır kapalıydı. Ekmek yiyoruz, ne olur mani olmayın.” Mekanın evrakları isteniyor, garsonların sigortalı olup olmadığını kontrol ediliyor. Polis, içeriye açılan bir kapıya yöneliyor. Dar ve kirli bir geçit, bitişikteki otele açılıyor. Kadınlar, anlaştıkları müşteriyle bu otelde birlikte oluyor.

ŞİMDİ ERKEKLERE ÖĞRETMENİM

Erkeklerin GBT (Genel Bilgi Toplama) kontrolü yapılıyor. İşletmeciden evrakları isteniyor. Kadınlar, yabancı aksanlı Türkçeleriyle “Pasaportumuzu verin” diye polise yalvarıyor. Bazıları, ilk fırsatta giyecekleri daha kapalı giysilerini yanına alıyor. Minibüslere taksim ediliyorlar. Bizde son sürat peşlerine düşüyoruz. Şişli Etfal Hastanesi’nin bahçesinde duruyorlar. Minibüsün birine yaklaşıyorum. İçeride 17 kadın var. Önce konuşmuyorlar. Bir süre sonra diyaloğumuz başlıyor. Yanımda kısacık saçlı, mini minnacık bir kadın hıçkırarak ağlıyor. Adını soruyorum, “Guzo” diyor. 20 yaşında ve Özbek. Adı, ‘güzel’ demekmiş. Üç buçuk yaşındaki oğluyla bir aylığına gelmiş. Vizesinin bitmesine üç gün kalmış. Sınır dışı edilince Türkiye’ye bir daha giriş yapamayacağı için ağlıyor. Çaprazımda, uzun bacakları koltuk aralığına sığmayan Ludmila (26) oturuyor. Kızıl kumral saçlarıyla o kadar güzel ki. Moldova’da öğretmenmiş. Maaşını soruyorum, “20 dolar bile değil” diyor. Kahkaha atarak, “Şimdi erkeklere öğretmenim” diyor.

GECEDE ORTALAMA DÖRT ERKEK

Minibüsteki kadınlardan ikisi Türk. Diğerleri Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Moldovalı. Ne hikmetse hepsi bir aydır İstanbul’da olduğunu söylüyor ama Türkçeyi gayet iyi konuşuyorlar. Neden bu işi yaptıklarına hepsi aynı cevabı veriyor: “Ülkemizde hayat şartları çok kötü!” Aralarında 1993 doğumlular da var. En büyükleri Moldovalı Irina, 46 yaşında.
Zelda (32) ile Gül (25), polise tuvalete gitmek istediklerini, izin verilmezse minibüse yapacağını söyleyince polis nezaretinde ikişerli olarak gitmelerine izin veriliyor. Minibüste bekleyiş sürüyor. Polisle samimiyet kurmak isteseler de olmuyor. O kadar çok şamata yapıyorlar ki. Kimlik ve pasaport kayıtları tek tek okunduktan sonra bir sağlık görevlisi geliyor, “Sağlığından şikayeti olan var mı” diye soruyor. Hepsi de “Hayır” diyor. Minibüsün koltuk altlarına atılmış prezarvatifleri görüyorum. Polis de fark ediyor. “En son inene minibüsü temizleteceğim. Suç delili değil ki neden atıyorsunuz?” diyor. Kadınlar kahkaha atarak yanıtlıyor: “Siz kullanın bari!”
Zelda, Balıkesirli. Neden bu işi yapıyorsun, soruma, “Mecburdum. Yapmadığım iş kalmadı. Pazarda sergi bile açtım” cevabını veriyor. İki çocuğu ve ailesinin haberi yokmuş ne yaptığından. Hayali, birkaç sene daha çalıştıktan sonra Antalya’da yepyeni hayata başlamak. Yanındaki Gül, neşeli ve fıkır fıkır. “Sevgilin var mı”, diyorum. “Var” diyor. Kesinlikle evlidir ve parana el koyuyordur, diyorum. “Evli ama parama dokunmuyor. Bana çiçek alıyor.” 
Bir erkekle birlikte olmanın karşılığında ne aldıklarını soruyorum. Hepsi, “Belli bir fiyatı yok, değişiyor” diyorlar. Israrla en az kaç liradan başladığını soruyorum. “200 lira” diyorlar. Müşterinin talebine göre rakam yükseliyormuş. Gecede kaç erkek soruma, “En az iki, ortalama dört erkek” olduğu cevabını alıyorum. Gayrettepe’ye hareket vakti geliyor, kadınlarla konuşmam bitiyor.

İSTANBUL EMNİYETİ ASAYİŞ ŞUBESİ AHLAK BÜROSU 2010 YILI OPERASYON SONUÇLARI

-Otel: 92 
-Masaj salonu: 84 
-Disco-bar: 110
-Ev: 340 
-Yakalanan: 4260 
-Sınır dışı edilen: 1852 
-Cinsel hastalık taşıyan kadın: 1423 
-Tutuklanan: 453

2011 YILI İLK DÖRT AYLIK OPERASYON SONUÇLARI

-Otel: 21 
-Masaj salonu: 32 
-Disco-bar: 24
-Ev: 76 
-Yakalanan: 752 
-Sınır dışı edilen: 361 
-Cinsel hastalık taşıyan kadın: 317 
-Tutuklanan: 54

SERİ NUMARASI ALINMIŞ BASKIN HARCIRAHI

Ahlak Bürosu Amiri Ahmet Deniz (37), yaklaşık bir yıldır görevde. 14 yıllık polis. Yardımcıları bir başkomiser ve iki komiserle birlikte İstanbul Emniyeti’nin Ahlak Bürosu’ndan sorumlu. Kadrosu çok genç. Yaş ortalaması 30 civarında. Ahlak Bürosu, sivil minübüslerdeki dörder kişilik ekiplerle 24 saat görevde. Amir ve memurlarla toplam 62 polislik büroda operasyonlara gidip suçüstü yapanlar 30 kişi. Fuhuş baskınları, teknik takip gibi ön hazırlıktan sonra başlıyor. Söz konusu disko ya da müzikhole o çevrede yüzü tanınmayan sivil polisler gidiyor. Seri numaraları önceden alınan paralarla harcama ve pazarlıklarını yapıyorlar. Genellikle iki erkek polisin yanında bir de sivil kadın polis ‘dam’ oluyor. İkinci erkek polise dam aradıkları görüntüsü veriyorlar. İçeride kendi birası 5, konsomatrise ısmarladığı bira 20 lira. On dakikada bir yenisini sipariş etmek zorunda. Kadın fahişeyle anlaşma yapılır yapılmaz, “İşlem tamam” diye dışarıdaki ekiplere haber veriliyor. Birkaç dakikalık gecikme, içerideki polisleri zor durumda bırakabiliyor. Çünkü astronomik içki fiyatı karşısında ‘polis harcırahı’ suyunu çekiyor.

FAHİŞE İLE MÜŞTERİ MASUM

Kadın ya da erkeğin para karşılığında ya da karşılıksız birlikte olması, Ahlak Bürosu’nun görev alanına girmiyor. 2005’te yürürlüğe giren TCK’nın 227’nci Maddesi’ne göre, “Çocuğu fuhuşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden, barındıran veya çocuğun fuhuşuna aracılık eden kişi, 4 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hareketler de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.” Aynı maddenin 2’nci Fıkrası’nda ise, “Fuhuşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 3 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Fuhuşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhuşa teşvik sayılır. Akraba, kamu görevlileri ile örgütlü ya da cebir ve şiddetle fuhuş yaptıranlar için artırılan cezalar öngörülür.” Yani fahişe ile müşteri, kanunen masum. Kadının ifadesi yeterliyse müşterinin ifadesi alınmıyor. Müşteri kılığındaki polis, kadınla anlaştığında kadın “Şuraya gidelim”, diyorsa polis o mekana işlem yapıyor. Kadını da sağlık kontrolüne gönderiyor.

Teklif ettikleri aylık rüşvet polisin emekli ikramiyesi kadar

AHLAK BÜROSU AMİRİ AHMET DENİZ

Örgütlü ya da örgütsüz fuhuş nerelerde yapılıyor?
- Mahalle çaçaları yani kendi evinde küçük çapta fuhuş yaptıran pezevenkler var. Durumu ilerletenler, lüks siteleri tercih eder. Giriş çıkışların dikkat çekmediği 8-9 bin daireli siteleri. Buralarda üç ev çalıştıran bile var. 15-20 evi olanlar daha organize. Oturduğu yerden telefonla siparişleri gönderir. Umuma açık yerlerde küçükten büyüğe gittiğimizde en altta masaj salonları var. İkinci sırada Aksaray ve Laleli diskoları geliyor. Altı disko, üstü otel olan yerler var. Ara bölmeden müşteriyle üst kata çıkılıyor. Müzikhollerde kons (konsomasyon, ısmarlamalı içki tüketimi) sistemi var. Buralarda amaç dışı faaliyete idari suç nedeniyle işlem yapıyoruz. Çünkü kons, pavyonda olur. Müzikhol, müzikli lokanta ruhsatı alır. Aynı zamanda konsun dışında fuhuş için müşteriyle anlaşma yapılıyorsa adli işlem yapıyoruz.
İstanbul’da klasik tabirle beyaz kadın ticaretini babadan oğula sürdüren aile örgütleri var mı?
- Öyle geleneksel bir yapı yok. Babasının fihristini devralan, aile boyu sürdüren kimseye rastlamadım. Ama işletmelerde olabilir. Oteldir, diskodur bu işi yapan adam yaşlanmıştır. İkinci jenerasyon bu işi devam ettirir. Ama mahalle ve ev ortamında var mı, bilmiyorum. 
Eskiden hayat kadınlarının belalısı vardı. Zorla çalıştırır, kazancını gasp ederdi. Yine öyle mi?
- Kadın ticareti şimdi böyle değil. ‘90’ların sonuna kadar vardı. Kadının müşteriden aldığı 150 doları alıp 10-20 doları önüne atardı. Şimdi o işler yok. Kadın direkt alıyor, yüzde 60-70’i kendisinin. Belalının yani aracıların TCK’daki cezası çok ağır. Bu yüzden çok azaldılar. 
Kadın pazarlayan uluslararası şebekeler bugün ne durumda?  
- Ahlak, Organize Suçlarla Mücadele ve Yabancılar Şubesi o kadar çok operasyon yaptı ki. Şu anda çok az rastladığımız bir konu diyebilirim.

KAĞIT ÜSTÜNDE EVLİLİKLER

Komşu bir ülkeden gelen kadın fahişeliğe nasıl başlıyor, halletmesi gereken prosedür nedir o alemde?
- Örgütsüz yapamaz. Nüfustan, Evlendirme Dairesi’nden adamları olması lazım. Bir Türk’le evleniyor ve çoğu zaman adamın haberi bile olmuyor. Mardinli Tatyana mesela... Örgütün liderleri, kamu bağlantısı kurmak zorunda. Öbür türlü işini yapamaz. TC kimliğini vermek için evlendirmesi, bulamazsa kağıt üzerinde birini bulması lazım. Kadın Türk’le evlenince TC vatandaşı oluyor.
Rayici nedir? Evlenen erkekle kamu görevlileri ne kadar alıyor?
- Evrak başı 4-5 bin dolar. Evrakı bulan, temin eden aracılar da var. Yurtdışından gelen kadının vatandaşlık hakkı kazanmak için ödemesi gereken miktar bu. Artık vatandaş olduğu için boşansa da işini sürdürüyor.
Milyon dolarların döndüğü bu piyasaya çomak sokuyorsunuz. Rüşvet teklifi de, tehdit de çok olur herhalde...  
- Fiziki bir tehdit almadım. Meslekte 14’üncü yılım. 13 yılımda yemediğim çamur ve iftirayı son bir yılımda yedim. Görevinizi yapmanız yetiyor. Mailler, Emniyet ve şube müdürlerimize rüşvet istediğimize dair mektuplar gönderiyorlar. Adam 8 milyon dolar harcayıp bu işler için otel yaptırmış. Bir operasyonla 60 gün kapamasına sebep oluyoruz. Bize olan hıncını siz düşünün. Gözü hiçbir şey görmüyor. Görevden alınmamız için elinden geleni yapıyor. Emniyet iftiralara karşı arkamızda. Rüşvet teklifiyle operasyonlara katılan sıcak alanlardaki arkadaşlarımız. 25 yıllık polisin emekli ikramiyesi 40-50 bin lira. “Bizi bir ay idare et” diyenler, aynı miktarda rüşvet teklif ediyor. 
Hatırlıları araya sokup falanca müzikhol ya da otele operasyon yapmayın, deniyor mu?
- Asla. Bize ne şuraya girin ne de girmeyin, denmiyor. Karşılıklı güven içinde işimizi yapıyoruz. Üstlerimizden en ufak bir telkin ya da soru olmadı.
Şebekeler arasında rekabet var mı?
- Hem de nasıl... İhbar ediyorlar birbirlerini. İlk satırlarda anlıyoruz samimi olanları. Rakip ev ya da işletmeler hemen belli ediyor kendini. Sonuçta bir suç ihbar edildiği için gereğini yapıyoruz tabii.
O alemin kendine has jargonu var mı?
- Gruplar arasında ortak bir jargon yok. Dinleme tehlikesine karşı sık sık değişiyor. Her grup müşteriye, sermayesine ayrı kod veriyor.
Şeytana uyan polis olmuyor mu?
- Eğer içinde varsa olur tabii. Para teklifi bir şekilde gelir. Amir ya da memur arkadaşımızı sarhoş edici öyle teklifler geliyor ki şeytana uyabiliyor. Nefis bu; beşerdir, şaşar. Kimsenin yapmayacağı garantisi yok. Zaman zaman yer değişikliklerimiz oluyor. Bilip de delili olup da işlem yapmadığımız kesinlikle yok.  
Hortum Süleyman döneminde travesti ve transseksüellere polisin sistemli şiddet ve sindirme harekâtı vardı. Siz nasıl davranıyorsunuz?
- Biz işimizi hortumla değil, telefon, bilgisayar ve kalemle yapıyoruz. 
Avrupa polisinde Ahlak Bürosu var mı?
- Tabii ki var. Hepsinde Ahlak Bürosu var. Ufak tefek farklılıklar olabilir ama fuhuşa aracılık yapmak her yerde  suç.

DİPLOMA DEĞİL ALBENİ

İstanbul’da örgütlü fuhuş en çok hangi semtlerde yapılıyor?
- Aksaray, Laleli, Silivri ve Kumburgaz’da. İşletme bakımından Avrupa yakası, Anadolu yakasından çok önde. Anadolu yakasında Maltepe, Kartal, Pendik arasındaki minibüs yolu üzerinde müzikholler var.
Müzikhollerdeki kadınların müşterileri taşralı erkekler mi?
- Eğlenmeyi bilmeyenler diyelim. İki erkek müzikholdeki iki kadınla iki saat oturunca 300-400 lira ödemeden kalkamıyor. Orada harcadığı parayla Boğaz’da eğlenebilir. Üstelik yediği, içtiği her şeyin fiyatı ve kalitesi bellidir.
Hayatını böyle kazanan Türk kadınlarının eğitim durumu nasıl?
- Yerlilerimizde eğitim yok. Zaten müşteri albeniye gidiyor, diplomaya değil.
İstanbul’da fuhuş, hafta sonlarında mı tavan yapıyor?
- Bu işin hafta içi-sonu yok. Adamın canı ne zaman isterse... Hafta sonları gidelim de operasyon yapalım diye bir uygulamamız yok. Bu yüzden yeri geliyor salı günü hiç beklemediğiniz bir mekan ful çakabiliyor, 50-100 kişi çıkabiliyor karşımıza. Hafta sonu bir erkek eşi ya da manitasıyla yemeye, eğlenmeye gider. Ama fuhuşun zamanlaması böyle değil.
Rus kadınlar mı revaçta?
- Düzeltme yapmak lazım bu algıda. Toplumda da bu Rus Nataşa yargısı yanlış. Sovyet Bloku’nun çöktüğü ilk yıllarda öyleydi ama şimdi bu işte görmediğim millet kalmadı neredeyse. Sadece Rus değil, Orta Asya ülkelerinden kadınlar geliyor. Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan. Ortadoğu, Balkanlar’dan; Tunus, Irak’tan kadınlar. Uzakdoğu’dan Çin ve Japonya’dan var. İran ve Pakistanlıya denk gelmedim sadece. Ama fuhuşta ağırlıklı kesim, Türkiye’yi çevreleyen komşu ülkelerden gelenler.

MÜŞTERİ İSME PARA ÖDÜYOR

Fuhuşta suç nerede başlıyor, polis hangi durumlarda devreye giriyor?
- Bu işin mağdurlarını bir kenara bırakalım, sağlık açısından sakıncaları var. Kadınlarda frengi, mantar, AIDS çıkıyor. 
İstanbul fuhuşunun ortalama rayici var mı? Mesela travestiler mi, yabancılar mı yoksa transseksüeller mi daha pahalı?
- Belli olmaz. Tamamıyla müşteriyle alakalı. Tabiyetle alakası yok. Göreceli bir kavram. Zevklerle renkler tartışılmaz denir ya... 
Ekonomik kriz, fuhuş yapan kadın oranını artırdı mı?
- Komşu ülkelere baktığımızda, ekonomileri Türkiye’den geri. Bizdeki refahı daha iyi görüp daha fazla para kazanacaklarını düşünüp geliyorlar. O ülkelerde yaşayan erkeklerin 150-200 lira verebileceğini sanmıyorum. Bu kadınlar, bizim ülkemiz hariç hiçbir yerde bu parayı alamazlar. Bir ayda kazanamayacağı parayı burada iki gecede kazanıyor.
Fuhuşun yıllık bilançosu nedir? Kaç milyon dolarlık bir piyasa?
- Hiç hesaplamadık ama milyonlarca dolar dönüyor.
Yerli fuhuş piyasasına katılan kadınların ortak noktaları neler? Daha çok alt gelir grubundan insanlar mı?
- Tabii ama bu da haksızlık. İnsanın inancı, gelenekleriyle de alakalı. Altı aylık dinleme sonrası yaptığımız bir operasyon vardı. Kadınların hiçbiri alt gelir grubundan gelmişe benzemiyordu. Vizite ücretleri 5-10 bin dolardı. Müşteri, isme göre para ödüyor.
Ne tür nedenler ağır basıyor fuhuş yapan kadınlarda? Emniyetin istatistiki çalışması var mı bu konuda?
- Bizim bu konuda bilimsel çalışmamız yok ama üniversitede çalışma grupları oluşturulduğunu ve sonuçları biliyorum. Tıpkı hırsızlık ve gasp suçlarında olduğu gibi fuhuşta da parçalanmış aileyle karşılaşıyoruz. Aile içi cinsel istismara uğrayan kadın-erkekler de önemli etken.

ZENGİN OLUYORLAR MI BİLMEM AMA ÇOK PARA KAZANIYORLAR

Fuhuş yapan kadının hayati gerekçeleri olabilir. Peki yakaladığınız aracılar nasıl izah ediyor yaptığını?
- Cevabı çok basit. Kazandığı para o kadar tatlı ki. Yaptığının o kadar çok getirisi var ki. Çok ahlaksız bir iş. Bu ülkenin çocuklarına uyuşturucu getirenler de aynı durumda. Öyle güzel para kazanıyorlar ki. Gözü başka bir şey görmüyor.
Karısı, çocukları, çevresi biliyor mu yaptığı işi?
- X semtinde fuhuş yapılan bir diskonun sahibi. Değişik ülkelerden çalıştırdığı 25 kadın, müşterilerle çıkıp çıkıp gidiyor. Bunun bilinmemesi normal mi? Eşi, çocukları, akrabaları herkes biliyor. Ama öyle tatlı getirisi var ki. Hiçbiri ses çıkarmıyor. 
Siz yakalıyorsunuz, ceza alıp çıkıyor, tekrar yapıyor. Israrla sürdüren var mı, bunca cezaya rağmen?
- Tabii, çok. Adam hayatını buna adamış. Tek mesleği, geçim yolu bu. Başka iş yapamaz, belli yaşa da gelmiş. Çıkınca tekrar başlıyor.
Zengin oluyor mu bu işin patronluğunu ya da aracılığını yapanlar?
- Zengin oluyorlar mı bilmiyorum ama çok iyi para kazanıyorlar.

TIR DORSESİNDE GELİP İŞE ÇIKIYORLAR

Örgütlü fuhuşta dinlemeli yaptığımız operasyonlarda çok etkileyici hikayelerle karşılaşıyoruz. Regl olan kadın, zorla müşteriye gönderiliyor. Gerekçeleri, hatırı sayılır müşteri olması. Kadın, “Gidemem” diyor ama “İlaç al. Patron benim. Ben ne dersem o olur. Yoksa kafanı gözünü dağıtır seni rezil ederim” diyor. Komşu bir ülkeden kadın, dört gün TIR dorsesinde yolculuk yapmış. İstanbul’a gelir gelmez işbaşı yaptırmışlar. Kadın yalvarmış, bugün dinleneyim ne olur, diye. Ama o gün tam yedi tane müşteriye göndermişler. 
Gülden AYDIN/gaydin@hurriyet.com.tr