15 Aralık 2009 Salı

Şahinler şahinleri uçurdu-Can Dündar

Can Dündar -Şahinler şahinleri uçurdu-15 Aralık Salı 2009
Başbakan haklı.  Bazı televizyonlar, sokak eylemlerini abartarak veriyor.
Geçen akşam haberleri lise çağında iki delikanlıyla izledim.
Ekran karşısında savaş filmi izler gibi donakaldılar.
DTP’nin kapatılmasını protesto edenlerle onlara karşı gelenlerin çatışma görüntüleri, gerilim müziği eşliğinde tekrar tekrar veriliyor, tam bir iç savaş havası yaratılıyordu.
Liseliler, “Neden biri çıkıp müdahale etmiyor?” diye sordu.
Bu tür haberciliğin en önemli etkilerinden birinin bu tür sorular sordurmak olduğunu anlattım onlaraÖ
“Kudretli biri çıksın, bu gidişe dur desin” feryadına gizlenen faşizan çağrının meşruiyet zemini, bilerek ya da bilmeyerek, bu yayınlarla döşeniyordu.
Terör bahanesiyle, ülkeyi savunmak gerekçesiyle silaha sarılan “sivil inisiyatif” ne kadar tehlikeliyse, onu kutsayan, abartan ya da reklamını yapan yayınlar da o kadar tehlikeli bir hal almıştı.
* * *
Başbakan yakınmasında haklı ama ona hak verirken, “durumdan vazife çıkaran anti-terör timleri”ne cesaret verenin, sadece abartılı yayınlar olmadığını da hatırlatmalıyız.
Daha birkaç ay önce İstanbul’da DTP’yi destekleyen bir gruba pompalı tüfekle ateş açıldığında ne demişti Erdoğan:
“Vatandaşlarıma sabır tavsiye ederim. Fakat bu sabır nereye kadar olacak, bunun da endişesi içindeyim. Eğer siz vatandaşın hayatına kastederseniz, o da elinde böyle bir imkânı varsa kendisini savunma yoluna gidecektir.”
Herkes elde tüfek kendi canını koruyacaksa devletin kolluk güçleri niye var o zaman?
Her sabırsız, beğenmediği gösteriye pompalı tüfekle dalacaksa, önceki günkü gibi tabancayla göstericilere ateş açacaksa demokratikleşme çabasına ne gerek var?
Ayrıca böyle bir “savunma refleksi”ne hak veriyorsanız, medyadan yakınmaya ne hakkınız var?
Daha da zoru:
Yarın o refleks sizi hedef alırsa aynı yaklaşımda olacak mısınız?
* * *
Geçenlerde bir taksi şoförü olup biteni yorumlarken soğukkanlı bir edayla “Bekliyoruz bakalım. Bize ne zaman görev düşerse yapacağız” dedi.
Ne tür bir “görev çağrısı” beklediği belli...
Bir iç savaş borusu çalacak ve herkes komşusuna karşı silah kuşanıp cenge dalacak.
Televizyonların savaş müziğiyle soslandırıp kahramanlaştırdığı, Başbakan’ın “Daha ne kadar sabrederler bilmem” diye kışkırttığı “milli kuvvetler” sefer emri bekliyor.
Ve olabilecekleri düşünmek, insanın uykularını kaçırıyor.
PKK’lı Murat Karayılan, DTP’nin kapatılma kararını yorumlarken, “Tetiğe basmayacağız, tetikte bekleyeceğiz. Ama Kürt halkı meşru müdafaa hakkına sahiptir. Kürt gençleri ya kitlesel eylemlere öncülük etmeli ya da dağlara çıkmalıdır” dedi dünÖ
Bu durum karşısında ben, DTP’nin kendi “beka”sını parti kapatmakta gören devlete, “sabırsız vatandaş”ı pompalayan hükümete, yangına körükle giden muhalefete ve açılıma kurşun sıkan örgüte rağmen Meclis’te kalacağını, meşru mücadelede ısrarlı olacağını ve kendisinden bekleneni yapma konusunda daha istekli ve cesur davranacağını umuyordum.
Ama öyle olmadı.
Şahinler şahinleri uçurdu.
Dün verdikleri istifa kararıyla çare, tamamen Meclis dışına çıktı.
Çaresiz bir Meclis karşısında dilerim bundan sonraki gidişata “kudretli biri”leri el koymaz.