Pargalı İbrahim Paşa'nın Ölümü
Bazı tarihçilerin Venedikli olduğunu iddia ettiği Pargalı, bir Rum olan ve ilk adı bilinmeyen İbrahim, küçük yaşta Türklerin eline esir olarak geçiyor ve sonraki yıllarda “Kanunî Sultan Süleyman” adıyla anılacak olan Şehzade Süleyman’a hediye ediliyor. Yıl 1510…
15 yaşında olan Şehzade Süleyman, kendisiyle aynı yaştaki Pargalı İbrahim’le çok iyi arkadaş oluyor ve kardeş gibi büyüyorlar.
İbrahim büyüdükçe, görenleri hayran bırakan yakışıklı bir delikanlı oluyor ve kölelikten Osmanlı İmparatorluğu Sadrazamlığı’na doğru müthiş serüveni başlıyor.
Peki, Pargalı İbrahim Paşa şanslı mıydı? Hem evet, hem hayır!
Padişah Yavuz Sultan Selim, 22 Eylül 1520’de hayata veda edince 25 yaşındaki Şehzade Süleyman tahta çıktı. Pargalı İbrahim’in şansı iyice açılmış, yıldızı parlamıştı. Çünkü yeni padişahın en yakın arkadaşıydı ve hükümdar ona “Kardeşimden yakınsın” diyordu.
Pargalı İbrahim, çok iyi keman çalardı. Kemanın tellerini o kadar ustaca kullanırdı ki, dinleyenler hayran kalırdı.
İbrahim’in kemanının tellerine sanki en içten nağmeleriyle şakıyan bülbül konmuş gibiydi. Bu yanık keman sesine Kanunî Sultan Süleyman da hayran olurdu.
Pargalı İbrahim “Paşa” unvanını aldı, Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’la dillere destan bir düğünle evlenerek saraya damat oldu. Kanuni’nin, İbrahim Paşa’ya gösterdiği büyük sevgi, dostlarını bile çatlatıyordu.
Çok akıllı olan Pargalı İbrahim Paşa, 27 Haziran 1523’te, Kanuni tarafından “Sadrazam” yapıldığında henüz 28 yaşındaydı.
Kölelikten sadrazamlığa (başbakanlığa) yükselmek, muazzam bir olaydır.
Damat İbrahim Paşa artık kendisini padişahla eşit görmeye başlamıştı. Çok önemli işler de başardı… Kazanılan zaferlerde, Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra, ikinci büyük şan onundu… Bazı konularda kendisini padişahtan bile daha yetkili gibi göstermeye ve bu şekilde davranmaya başlamıştı.
Makbul İbrahim Paşa'nın ölümüyle ilgili pek çok neden öne sürülmektedir. Avusturya'yla 1533 yılında yapılan barış görüşmeleri sırasında elçilere devletin kudretinden bahsettikten sonra kendi gücünü şöyle vurgulamıştır:
"Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam, yapılmış olarak kalır, zira bütün kudret benim elimdedir; memuriyetleri ben veririm, eyaletleri ben tevzi ederim; verdiğim verilmiş, reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği yahut ihsan ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam, gayr-i vaki gibi kalır; çünkü her şey; harb, sulh, servet, kuvvet benim elimdedir."
Bu sözlerle İbrahim Paşa'nın iktidar hırsının hangi boyutlara ulaştığı anlaşılmaktadır. Paşa özellikle Irakeyn Seferi sırasında padişahtan kendisini soğutmaya başlamıştır. Defterdar İskender Çelebi'yi idam ettirmesinin padişahı ondan soğutan nedenlerden birisi olduğu düşünülür. Ayrıca İbrahim Paşa ile ilgili kendisine hediye olarak gönderilen Kur'anları kabul etmediği, Hristiyanlık inancını taşıdığı, eşiyle ilgilenmediği, bazı cinayetleri sakladığı ve Doğu seferleri sırasında boş yere harcamalar yaptığı söylentileri yayılmıştı.
Pek çok tarihçi, yabancı elçilerin İbrahim Paşa’yla görüşmelerine ilişkin hazırladıkları raporlarından yola çıkarak onun iktidar hırsıyla pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunmaktadır. Bu nedenle, 1536 yılında gücünden kaygılanan Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile öldürüldüğü iddia edilmektedir. Ayrıca Makbul İbrahim Paşa'nın Hürrem Sultan'ın oğlu olmayan Şehzade Mustafa'yı desteklemesinden dolayı ölümünde Hürrem Sultan'ın da büyük bir rol oynadığı rivayet edilir.
O kadar güçlenmişti ki, yabancı devlet adamları bile ondan “Sultan İbrahim” diye söz ediyordu. Pargalı İbrahim Paşa’nın ünü ve serveti hızla büyürken, bir yandan da adım adım acı sona doğru yaklaşıyordu.
Kanuni Sultan Süleyman, devletin en yüksek makamına çıkardığı Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın ölçüyü kaçırdığını düşünmeye başlamıştı.
İbrahim Paşa'nın İdamı
Padişah bir ramazan akşamı İbrahim Paşa’yı iftara çağırdı. Tatlı bir şekilde uzun uzun sohbet ettiler. Kanuni Sultan Süleyman ona “Bu gece sarayda kal” dedi.
Sadrazam yatmak için, hazırlanan odaya geçti, tatlı bir uykuya daldı.
Aynı anda Cellat Kara Ali oraya girdi, yağlı kemendi onun boynuna doladı. Sadrazam İbrahim Paşa uyandı, bir süre direndi ama faydasız… Cellat Kara Ali çok güçlüydü.
Yan odadaki Padişah, boğuşma seslerini duyuyor ve sonucu bekliyordu.
Sadrazam, son nefesini verdiğinde 41 yaşındaydı. (15 Mart 1536)
Padişahın bir numaralı adamıydı. Saraya damat oldu “Makbul İbrahim Paşa” unvanını aldı, sonra Padişah tarafından boğdurulup “Maktul İbrahim Paşa” oldu. Görkemli hayat acı bitti.
Bazı tarihçilerin Venedikli olduğunu iddia ettiği Pargalı, bir Rum olan ve ilk adı bilinmeyen İbrahim, küçük yaşta Türklerin eline esir olarak geçiyor ve sonraki yıllarda “Kanunî Sultan Süleyman” adıyla anılacak olan Şehzade Süleyman’a hediye ediliyor. Yıl 1510…
15 yaşında olan Şehzade Süleyman, kendisiyle aynı yaştaki Pargalı İbrahim’le çok iyi arkadaş oluyor ve kardeş gibi büyüyorlar.
İbrahim büyüdükçe, görenleri hayran bırakan yakışıklı bir delikanlı oluyor ve kölelikten Osmanlı İmparatorluğu Sadrazamlığı’na doğru müthiş serüveni başlıyor.
Peki, Pargalı İbrahim Paşa şanslı mıydı? Hem evet, hem hayır!
Padişah Yavuz Sultan Selim, 22 Eylül 1520’de hayata veda edince 25 yaşındaki Şehzade Süleyman tahta çıktı. Pargalı İbrahim’in şansı iyice açılmış, yıldızı parlamıştı. Çünkü yeni padişahın en yakın arkadaşıydı ve hükümdar ona “Kardeşimden yakınsın” diyordu.
Pargalı İbrahim, çok iyi keman çalardı. Kemanın tellerini o kadar ustaca kullanırdı ki, dinleyenler hayran kalırdı.
İbrahim’in kemanının tellerine sanki en içten nağmeleriyle şakıyan bülbül konmuş gibiydi. Bu yanık keman sesine Kanunî Sultan Süleyman da hayran olurdu.
Pargalı İbrahim “Paşa” unvanını aldı, Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’la dillere destan bir düğünle evlenerek saraya damat oldu. Kanuni’nin, İbrahim Paşa’ya gösterdiği büyük sevgi, dostlarını bile çatlatıyordu.
Çok akıllı olan Pargalı İbrahim Paşa, 27 Haziran 1523’te, Kanuni tarafından “Sadrazam” yapıldığında henüz 28 yaşındaydı.
Kölelikten sadrazamlığa (başbakanlığa) yükselmek, muazzam bir olaydır.
Damat İbrahim Paşa artık kendisini padişahla eşit görmeye başlamıştı. Çok önemli işler de başardı… Kazanılan zaferlerde, Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra, ikinci büyük şan onundu… Bazı konularda kendisini padişahtan bile daha yetkili gibi göstermeye ve bu şekilde davranmaya başlamıştı.
Makbul İbrahim Paşa'nın ölümüyle ilgili pek çok neden öne sürülmektedir. Avusturya'yla 1533 yılında yapılan barış görüşmeleri sırasında elçilere devletin kudretinden bahsettikten sonra kendi gücünü şöyle vurgulamıştır:
"Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam, yapılmış olarak kalır, zira bütün kudret benim elimdedir; memuriyetleri ben veririm, eyaletleri ben tevzi ederim; verdiğim verilmiş, reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği yahut ihsan ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam, gayr-i vaki gibi kalır; çünkü her şey; harb, sulh, servet, kuvvet benim elimdedir."
Bu sözlerle İbrahim Paşa'nın iktidar hırsının hangi boyutlara ulaştığı anlaşılmaktadır. Paşa özellikle Irakeyn Seferi sırasında padişahtan kendisini soğutmaya başlamıştır. Defterdar İskender Çelebi'yi idam ettirmesinin padişahı ondan soğutan nedenlerden birisi olduğu düşünülür. Ayrıca İbrahim Paşa ile ilgili kendisine hediye olarak gönderilen Kur'anları kabul etmediği, Hristiyanlık inancını taşıdığı, eşiyle ilgilenmediği, bazı cinayetleri sakladığı ve Doğu seferleri sırasında boş yere harcamalar yaptığı söylentileri yayılmıştı.
Pek çok tarihçi, yabancı elçilerin İbrahim Paşa’yla görüşmelerine ilişkin hazırladıkları raporlarından yola çıkarak onun iktidar hırsıyla pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunmaktadır. Bu nedenle, 1536 yılında gücünden kaygılanan Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile öldürüldüğü iddia edilmektedir. Ayrıca Makbul İbrahim Paşa'nın Hürrem Sultan'ın oğlu olmayan Şehzade Mustafa'yı desteklemesinden dolayı ölümünde Hürrem Sultan'ın da büyük bir rol oynadığı rivayet edilir.
O kadar güçlenmişti ki, yabancı devlet adamları bile ondan “Sultan İbrahim” diye söz ediyordu. Pargalı İbrahim Paşa’nın ünü ve serveti hızla büyürken, bir yandan da adım adım acı sona doğru yaklaşıyordu.
Kanuni Sultan Süleyman, devletin en yüksek makamına çıkardığı Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın ölçüyü kaçırdığını düşünmeye başlamıştı.
İbrahim Paşa'nın İdamı
Padişah bir ramazan akşamı İbrahim Paşa’yı iftara çağırdı. Tatlı bir şekilde uzun uzun sohbet ettiler. Kanuni Sultan Süleyman ona “Bu gece sarayda kal” dedi.
Sadrazam yatmak için, hazırlanan odaya geçti, tatlı bir uykuya daldı.
Aynı anda Cellat Kara Ali oraya girdi, yağlı kemendi onun boynuna doladı. Sadrazam İbrahim Paşa uyandı, bir süre direndi ama faydasız… Cellat Kara Ali çok güçlüydü.
Yan odadaki Padişah, boğuşma seslerini duyuyor ve sonucu bekliyordu.
Sadrazam, son nefesini verdiğinde 41 yaşındaydı. (15 Mart 1536)
Padişahın bir numaralı adamıydı. Saraya damat oldu “Makbul İbrahim Paşa” unvanını aldı, sonra Padişah tarafından boğdurulup “Maktul İbrahim Paşa” oldu. Görkemli hayat acı bitti.