Son birkaç ayda yaşananlara hızla bir göz atalım.
Önce Emir Kusturica kovuldu ülkemizden, Yugoslavya’da yaşanan
içsavaşta tutumu beğenilmediği için... “Kovuldu” diyorum, çünkü çekip
gitmekten başka seçenek bırakılmadı. Sonra müslümanları aşağıladığı
iddiasıyla Naipaul’ün Türkiye’ye gelmesine izin verilmedi. “İzin
verilmedi” diyorum, çünkü söz konusu ziyareti iptal etmesinden başka
seçenek bırakılmadı. Her iki şahsiyete karşı takınılan tutum, AKP,
Fethullahçılar ve MHP çizgisinin ortak tavrıydı.
Zaman gazetesinin birinci sayfasında “içkinin fenalıkları” üzerine
haberlerin eksik olmadığı günlerde, polis önce Ankara’da, sonra Aydın’da
içkili lokantaları bastı. Aileleriyle birlikte lokantalardaki çocuklar
hakkında işlem yaptı. Bu esnada Çorum Belediyesi harçlara zam yaparken
içki ruhsatı olan yerlere yüzde 128, diğerlerine yüzde 10 artış kararı
aldı. Operasyonlar, toplumsal hayata yeni sınırlamalar getirmeye dönük
planlı bir projenin ilk adımlarıydı. Tabii “turpun büyüğü heybedeydi.” O
da çıktı. Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kurumu’nun yeni yönetmeliği
içkiyle ilgili yasak alanını genişletiyor. İçki, Anadolu’nun birçok
şehir ve kasabasında uzun zaman önce gündelik hayat alanlarından
kovulmuştu; sıra büyük şehirlere geldi.
Toplumsal hayata ve değerlere “çeki düzen vermeye”, yeni sınırlar
çizmeye dönük hamleler birbirini takip ederek sürüyor. Mersin’de bir
lisede kız ve erkek öğrencilerin birbirine 45 cm’den fazla yaklaşması
yasaklandı. Yemekhaneleri ayrılmış, okula iki ayrı kapıdan
giriyorlarmış. Okul müdürü, AKP iktidarının “hakikatini” ondan demokrasi
bekleyen saftoriklerden daha iyi biliyor. Hakkında soruşturma açılmış.
Sonucu şimdiden söyleyeyim: Yakında terfi eder.
Aynı günlerde Başbakan Erdoğan, Mehmet Aksoy’un Kars’ta yaptığı
heykelin yıkılması talimatı verdi. Başbakan’ın tepkisi, heykeli estetik
olarak beğenmediğinden değil. (Gerçi onun da payı olabilir! “Biz de
heykelden anlarız” gibi birşeyler demiş.) Başbakan’ın asıl gerekçesi,
heykelin aynı bölgedeki Seyyid Hasan el Harakani Türbesi’ni gölgeliyor
olmasıymış. Hassasiyete bakar mısınız! Kabe’yi gölgeleyen oteller ve
işmerkezleri için Suudi dostlarına sitem etti mi acaba? Bunlar hikaye...
İslamcı sinema yönetmeni Mesut Uçakan, NTV ekranında dobra dobra
açıkladı: “İslamda heykel yasaktır!”
* * *
Son olarak beklenen gelişme önceki gün yaşandı. RTÜK, “Muhteşem
Yüzyıl” dizisine şimdilik uyarı cezası verdi. Sultan Süleyman, haremdeki
cariyelerle sevişmeye, içki içmeye devam ederse muhtemelen yayından
kaldırılacak. Hasılı, AKP kafası Osmanlı padişahları hakkındaki gerçeği
değiştirmiş olacak.
Böylece, Sultan Süleyman’ın dedesinin kardeşi Cem’in oğlu Murad’ı ve
çocuklarını, dahası kendi oğlu Bayezid’i ve onun çocuklarını (yani öz
torunlarını) boğdurduğunu unutacağız. Tıpkı dedesinin, babasının ve
kendi soyundan gelen diğerlerinin yaptığı gibi... Okuyalım lütfen:
“...Yeni padişah [Sultan III. Mehmed] için ilk sorun, hepsi de sarayda
olan 19 erkek, 27 kız kardeşinin, kimileri hamile 200 dolayındaki haseki
ve cariyenin ivedilikle tasfiyesiydi. Erkek kardeşlerinin kimisi bebe,
en büyükleri 8-13 yaşlarındaydı. III. Mehmed’in saraydaki ilk gecesinde
şehzadeler, kimi anasının, dadısının kucağından alınarak kimi kıskıvrak
yakalanarak dairelerden toplatıldı. Bir şehzadenin, gelen dilsizlere
önündeki kestane tabağını gösterip, ‘Bari kestanelerimi yiyeyim!’ dediği
rivayet edilir. (...) Anaların, dadıların, cariyelerin göklere yükselen
feryatlarını duymayan, haremin ‘dinsiz ve insafsız’ dilsizleri, III.
Murad’ın şehzadeleri...[ni], Karaağalar Dairesi’nin Dolaplıkubbesi’nde
boğuverdiler.” (Bu Mülkün Sultanları, Necdet Sakaoğlu)
Alın size “muhteşem yüzyıl”! Ceddimizin anlı-şanlı tarihinden mümtaz bir sahife.
Efendim, iktidar mücadelesi ile devlet zayıflamasın diye oldu
bunlar, falan filan diyeceklerdir. Boş laf. Azıcık tarih okuyan herkes
bilir ki bütün bu cinayetlere rağmen hemen hiçbir dönemde hanedan içi
iktidar mücadelesi eksik olmadı.
* * *
Baştan beri işaret etmeye çalıştığımız gelişmelerin anlamı gayet
sarih: Bunların hepsi birbiriyle ilişkili, genel bir planı oluşturan,
onu bütünleyen parçalar... Kendisine güveni ve kibri artan AKP
iktidarı, toplumu faşizan bir cendereye sokacak adımları peşpeşe atmaya
devam edecek. Bunu engellemenin yegane yolu, toplumsal muhalefetin
dinamiklerini biraraya getirecek imkanları sonuna kadar zorlamak. Çünkü
bugün direnmezsek yarın çok geç olacak.