4 Mart 2012 Pazar

Sendikalı Kadınlar Sendika Yönetim Organlarında Yok


NE İÇİNDEYİM SENDİKAMIN NE DE BÜSBÜTÜN DIŞINDA
Sanayi üretiminin kitleselleşmeye başlamasıyla atılım yapan, bugün de şu veya bu biçimde varlığını sürdüren hâkim sendikal gelenek içinde kadınlar kendilerine pek yer bulamadı. 1970'li yılların sonlarına doğru ikinci feminist dalgayı takiben Batıda kadınlar, her yerde olduğu gibi sendikalarda da eşit hak ve temsil için kolları sıvadı. Sendikalar içinde kadınların temsilini artırmak için kadın komisyonları ve kadın büroları kurdular. Ama aradan geçen onca seneye ve çalışmaya rağmen sendikalar içinde kadın katılımı ve temsiliyeti hâlâ çok düşük.
En devrimci, demokrat sendikalarda bile tüm eşitlik niyet ve söylemlerine rağmen karar mekanizmalarındaki kadın sayısı hep kadın üye oranından düşük bir düzeyde seyrediyor. Alman Sendikalar Birliği'nin (DGB) 2002-2006 dönemi için yapmış olduğu bir araştırma, konfederasyona bağlı sendikalarda kadın üye ve temsiliyet oranları hakkında önemli bilgiler veriyor:

IGBC (Alman Kimya, Enerji, Maden İşçileri Sendikası) Sendikadaki kadın üye oranı: Yüzde 20
Yönetimlerde bulunan kadın oranı: Yüzde 14
IGMetall (Alman Metal İşçileri Sendikası) Sendikadaki kadın oranı: Yüzde 19
Yönetimlerdeki temsil oranı: Yüzde 14
Kadın ağırlıklı işkollarında örgüdü sendikalarda durum değişmiyor. Almanya'nın en büyük hizmet sendikası VERDI'de kadın üye oranı yüzde 49 iken, yönetimlerde kadın temsili yüzde 38'lerde kalıyor. Durum apaçık ortada.

Türkiye'ye gelince Türk-İş, DİSK ve Hak-İş gibi üç büyük işçi konfederasyonun genel başkanlarının üçü de erkek; yine merkez yönetim, denetleme ve disiplin kurullarında da kadınlar bulunmuyor.

Memur konfederasyonları içinde de sadece KESK'te kadın yönetici ve kadın örgütlenmesi ve kadın sekreterleri var... Onlar da tutuklanıyorlar. Eğitim Sen' in 2010 yılında yaptığı bir araştırma, sendika üyelerinin yüzde 46'sını kadınların oluşturduğunu gösteriyor. Buna karşı yönetimlerde kadın temsili, kadın üyelik oranın yarısından daha az...

KADINLAR BİR GRUP OLARAK ÖRGÜTLENMELİ
Peki, sendikalarda kadın temsili ve kantılımı neden bu kadar düşük? Erkek sendikacılara bunu sorduğunuzda, "kadınlar sendikal faaliyetlere katılmak istemiyorlar", "ilgisizler", "çok destekliyoruz ama onlar istemiyorlar" diye cevaplar gelir, genellikle.

Soruyu sendika üyesi kadınlar, evdeki cinsiyetçi işbölümüne gönderme yaparak cevaplıyorlar. "Aktif sendikal faaliyetlere katılmak istiyorum ama zamanım çok az, ev işleri... Çocukları bırakacak kimsem yok... Eşim bu konuda yardımcı değil".

Sendika yönetimlerinde yer alan kadınların büyük bir bölümünün bekâr ya da çocuksuz olması tesadüf olmasa gerekir. Ama katılımın önündeki engel sadece eviçi emek değil. Cinsiyet hiyarşisine göre örgüdenen emek piyasalarında kadınlar düşük ücretli ve niteliksiz işlerde çalışıyorlar.

Bu işler, sendikal katılım için gereken kendine güveni duymak, kalabalık önünde konuşmak, toplantılara katılmak gibi özelliklerin gelişimi önünde engel teşkil ediyor. Ayrıca kadınlar toplumsal olarak soyutlanmış işlerde ve yakın denetim atanda çalışıyor, çalışma koşulları onlara kolektif bir kimlik yaratmak için daha az olanak sunuyor.

Antalya'da Serbest Bölge'de 2006 yılında olan Novamed Direnişi'nde direnişi sürdüren kadın arkadaşlarımız, vardiyalı ve bant üretimi koşullarında çalıştıklarından birbirleriyle konuşma ve tanışma imkânları olmadığını, ancak direnişte birbirlerini tanıma fırsatı yakaladıklarını söylendi sık sık. Düşünün konuşmaya bile zamanları olmadığı gibi bir vardiyanın da ötekisinden kesinlikle haberleri olmuyor. Kadınlar ağır iş yaptıklarında, o, işlerinin bir parçası olarak görülürken; erkekler ağır iş yaptıklarında bu bir vasıf sayılıyordu.

"Eşit işe eşit ücret" genel talebi ile kadınlar aleyhine ücret dengesizlikleri açıktır ki çözümlenemez... "Eşdeğerde işe, eşit ücret" demeli kadın üyelerini de hesaba katan bir sendika.

Kadınların sendikal temsilini, sendikal faaliyetlerin örgütlenme biçimi de engelleyebiliyor. Toplantı yerleri, saatleri erkek istihdam modellerine uygun olarak ayarlanıyor genellikle, ev işleriyle sendikal faaliyetleri birlikte götürmeye çalışan kadın modeli gözönünde bulundurulmuyor. Kadın sendika üyeleri o nedenle hep eğitimlerin işyerlerinde izin yapılmasını ister. Engellerin aşılması, sendikalarda kadın katılımının ve temsiliyetinin artması için neler yapılması gerektiği yıllardır tartışılıyor...

Bazı sendikalar çocuk bakımı yardımı, toplumsal cinsiyet analizleri, kadın eğitimleri, kadın yönetici sayısını artırmak, toplantı zaman ve mekânlarını kadın dostu olarak düzenlemek gibi önlemleri savunuyor ve bu doğrultuda çalışmalarda bulunuyor. Ama daha köklü tedbirler alınması gerektiğini savunanlar da var. Nedir bunlar? Yönetim organları ve sendikal delegasyonlarda kadınlar için ayrılmış koltuklar, kadınlara yönelik nisbi temsil talebi, kadın yapıları ve kadın konfederasyonları kurmak...

KADIN OLUNCA GÖREV, ERKEK OLUNCA VASIF!
Geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiğimiz İzmir Billur Tuz grevindeki kadın arkadaşımıza, erkek ücretleri ile kadın ücretleri arasındaki farkı sordum. "Erkekler daha yüksek ücret alıyor, çünkü onlar ağır ağır çuvalları taşıyor" dedi. Aynı gün konuştuğum Savranoğlu direnişindeki kadın arkadaşımız "Koca koca çuvalları kaldırıyoruz biz" demişti, gencecik, küçücük bir kadındı. Kadın, erkek herkes asgari ücret alıyordu fabrikada...

Evet, kadınlar ağır iş yaptıklarında, o, işlerinin bir parçası olarak görülürken; erkekler ağır iş yaptıklarında bu bir vasıf sayılıyordu. "Eşit işe eşit ücret" genel talebi ile kadınlar aleyhine ücret dengesizlikleri açıktır ki çözümlenemez...

"Eşdeğerde işe, eşit ücret" demeli kadın üyelerini de hesaba katan bir sendika. Ama bunun için kadınların ayrı çıkarlara sahip bir grup olarak tanımlanmaları gerekiyor öncelikle... Kadınların sendikalar içinde cinsiyet temelli ezilmişlik deneyimini paylaşan farklı çıkarlara sahip bir işçi grubu olarak örgütlenmesi temsiliyet, katılım ve aidiyet gibi pek çok sorunun çözülmesi için önemli bir adım olabilir. Çünkü ancak bu türden paralel grup örgütlenmeler sendikal hareketin geleneksel yapı ve pratiklerinden özerkliği sağlayabilir. Tabii kadın grup örgü denmelerinin aynı zamanda sendikal yapıları dönüştürmeleri de lazım, o nedenle bir biçimde bunlarla da ilişkilenmesi gerekiyor. Bu model, Türkiye sendikal hareketindeki kadınların örgütlenmesi açısından da önemli bir imkân bizce... " NECLA AKGÖKÇE, Petrol-İş Kadın Servisi

3 Mart 2012 Cumartesi

Toplu İş İlişkiler Kanunu'nda İşkolu Barajı Yüzde 1'e İndirildi


Toplu İş İlişkiler Kanunu'nda İşkolu Barajı Yüzde 1'e İndirildi
GENEL GREV UYARISI GERİ ADIM ATTIRDI 
Toplu İş ilişkileri Tasarısı'yla, 2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt yasalarında yapılan değişildik Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçti. Bakanlar Kurulundan uzun süre iş kolu barajı nedeniyle geçemeyen tasarı, barajın binde 5 yerine, yüzde 3 olarak değiştirilmesiyle TBMM'ye sevk edilmişti. Bakanlar Kurulundan yüzde 3 olarak geçen iş kolu barajı, görüşüldüğü komisyonda yüzde l'e indirildi.

Sendikal Güç Birliği Dönem Sözcüsü olan Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, tasarıda yapılan değişikliklerin Ulusal İstihdam Stratejisindeki tehlikeleri perdelemek için yapıldığına dikkat çekti. Türkel, "Bu konfederasyonlara sus payı olarak sunuluyor" dedi.

İş kolu barajı yüzde 1, sayısı 22
Tasarının Bakanlar Kurulundan geçen şeklinde iş kolu sayısı 25'ten 18'e indiriliyordu. Ancak bu birleştirme, iş kolu barajı yüzde 3'e düşürülse bile, pek çok sendikayı baraj altında bıraktığı için sendikaların tepkisine neden olmuştu. Hak-İş ve DİSK'e bağlı sendikalann neredeyse tamamı baraj altında kalırken, Türk-İş'e bağlı 33 sendikanın sadece 14'ü iş kolu barajını geçebiliyordu. Komisyonda yapılan değişiklikle iş kolu sayısı 18'den 22'ye yükseltildi. Aydınlık'a gelen bilgilere göre, bu değişiklik Hak-İş'e bağlı sendikaları kurtarmak için yapıldı.

Harp iş kolunda grev
Tasarıdaki başka değişiklikler de yapıldı. Harp iş koluna getirilen grev yasağı tasarıdan çıkarıldı. Sendika temsilcilerinin kaldırılan iş güvencesi de yeniden tasarıya eklendi. En az 30 işçinin çalıştığı iş yerlerinde uygulanması öngörülen iş güvencesi maddesinde de değişiklik yapılarak sayı sının kaldırıldı. Tasarının Bakanlar Kurulundan çıkan halinde grev çadırlarına yasaklama getiriliyordu. Komisyon bu yasağı da tasarıdan çıkardı.

TÜRKEL SÖYLEMİŞTİ
Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, 24 Şubat'ta Aydınlık Gazetesi'nde yaymlanan "Dağ Fare Doğuracak" başlıklı yazısında, tasarının bu şekliyle yasalaşacağına inanmadığını ifade ederek şunları söylemişti:

"Tam da o günlerde sayın Çelikle Türk İş Yönetimi olarak bir görüşme yaparken bir Türk-İş Yöneticisi; "Sn. Bakan, Sn. Türkel sizin sendikalar yasasını çıkaracağınıza inanmıyor" gibi bir ifade ile Sn. Faruk Çelik'e iltifatta bulunmuş idi. İltifat diyorum çünkü; bu soru" Sosyal güvenliği başarılı bir şekilde hallettiniz, buna biraz da biz Türk-İş Yöneticileri olarak sendikalar yasası için göz yumduk" iması vardı. ... Ve Sn. Çelik, bana dönerek - neden inanmadığımı sorduğunda - nedenlerini o gün üç başlık altında sıralamıştım. Bu nedenler bugün hâlâ geçerli ve bu nedenler geçerli olduğu için de tarafların üzerinde mutabakata vardık dedikleri "Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı" orasından burasından kırpılarak "12 EYLÜL YASALARIN" dan daha geri düzeyde Meclis'e sevk edildi."

Sanatçıların Evrimi Savundukları Video Çok İlgi Çekti

Sanatçıların evrimi savundukları video çok ilgi çekti
Emin Gürsoy, Levent Üzümcü, Erkan Can ve Nejat Yavaşoğulları'nın evrimi neden savunmak gerektiğini anlattıkları video büyük ilgi görüyor.

Evrimi Savunuyorum grubu ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Video ekibi, ortak bir video hazırladılar. Videoda tiyatro sanatçıları Emin Gürsoy, Levent Üzümcü, Erkan Can ve müzisyen Nejat Yavaşoğulları, neden evrimi savunduklarını anlattılar.

Başbakan Erdoğan'ın "dindar nesil" söylemine de yanıt veren sanatçıların içten anlatımlarıyla dikkat çeken video, sosyal medyada çok sayıda kişi tarafından paylaşılmaya başladı.

Videonun sonunda, 4 Mart Pazar günü saat 19:00'da NHKM Ruhi Su Salonu'nda düzenlenecek olan "Evrim - Neden Saldırıyorlar? Nasıl Savunacağız?" panelinin duyurusu yer aldı. Panelde İstanbul Üniversitesi'nden öğretim görevlisi Dr. Çağatay Tarhan, Üniversite Konseyleri Derneği'nden biyoloji öğretmeni Zelal Durmuş ve soL yazarı Mustafa Kemal Erdemol konuşmacı olacaklar.

Evrimi Savunuyorum grubunun Facebook sayfasına şuradan ulaşılabilir.

İnternette yayınlanan röportaj videosu ile sosyal medyada tartışılmaya başlayan "Evrimi Savunuyorum" çalışması, Üniversite Konseyleri Derneği ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nin desteğiyle evrimi anlatan film gösterimleri; çocuklar, anne-babalar ve eğitimcilerle gerçekleştirilecek "Evrim Atölyeleri"; çocuklar için hazırlanacak kitap ve çizgi film çalışmaları ile devam edecek. Evrim'e dair farklı başlıklarda kısa röportajlar, evrimin temel işleyiş mekanizmalarını ve doğa tarihini anlatan kısa filmler yapılmaya devam edilecek.

Panelin duyurusunda çalışmanın temel amacı şöyle ifade ediliyor:

"Evrim karşıtlığının devlet ideolojisi haline geldiği; doğrudan çocuk aklını, eğitimi hedef alan pek çok saldırının yanı sıra, evrim teorisinin de müfredattan çıkartılmasıyla eğitim sisteminin bilimsel bilgiden arındırılarak baştan tasarlandığı bir ülkede yaşıyoruz. Bir nesil doğanın ve insanın tarihini öğrenmeden büyüyecek! Oysa evrim, bilim dünyasında bundan 200 yıl önce sınandı ve kabul edildi.

Tablonun bir yanında sürekli gelişen, her gün daha nitelikli çalışmalarla insanın, doğanın tarihindeki boşlukları bir bir dolduran bilimsel bir gerçek, insanlığın ilerleme mücadelesini sırtlanan bilim insanları, eğitimciler, aydınlık çocuklar yetiştirmek isteyen anne-babalar var. Diğer tarafta ise hep aynı karanlık. Evrim karşıtlarının profili 200 yıldır hiç değişmedi. Gerici meczuplar, cemaatler, "dindar nesiller yetiştirmek" isteyen iktidarlar...

Bizler, "Evrimi Savunuyoruz". Evrime kimler, neden saldırıyor biliyoruz. Hep beraber nasıl savunacağımızı tartışıyoruz."

(soL - Haber Merkezi)