PKK’nın intihar eylemi/Can Dündar Ada
Bir MİT müsteşarı zamanında “yazılmamak kaydıyla” şöyle demişti bana:
“PKK’ya terör örgütü demek zor... Arkasında bu kadar halk desteği olan bir yapıya terör örgütü deyip geçemeyiz.”
PKK, yıllar yılı dünyanın en büyük ordularından biri karşısında tutunabildiyse bunu büyük oranda bölgeden aldığı halk desteğine borçluydu.
Beslendiği iki itici güç vardı:
Devletin asırlık yanlış politikaları ve dış destek...
Devlet yıllar yılı adeta PKK’ya çalıştı:
Diyarbakır Cezaevi’nde vahşice zulmederek, bölgede halka dışkısını yedirerek, hizmeti esirgeyerek, seçtikleri temsilcilere Meclis izni vermeyerek, örgütün gücüne güç kattı.
PKK, sahneye çıkarken meşruiyetine kanıt bulmakta hiç zorlanmadı.
Her gün askere kurşun sıksa da, polise pusu kursa da, sık sık sivil can kayıplarına yol açsa da Avrupa’da ve bölgede bulduğu destek, zaman içinde azalmadı, tersine arttı.
Çünkü ”devletin yok saydığı bir halkın sesi” rolündeydi.
* * *
Ama bu sefer iş farklı...
Çünkü devlet, asırlık hatasını nihayet fark etti; çözüm arayışına girdi.
Savaş lobisi teşhir edildi.
Temsil kabiliyeti yüksek bir Meclis’te anayasal eşitlik hazırlığı başgösterdi.
Savaşın bitirilebilmesi için İmralı ile diyaloga girildi.
Çatışma haberlerinden yorgun düşmüş kitleler, eskiden olsa kıyamet koparacak bu diyaloga tepki vermedi.
Tam bu aşamada hükümet yalpalamaya başlayıp yönünü yeniden askeri çözüme çevirince PKK, “Öyleyse yakarım ortalığı” politikasına kilitlendi.
Kumrular Sokak patlamasında can veren siviller, Siirt pususunda arabanın içinde katledilen genç kızlar, örgütün yeni politikasının en son kurbanları oldu.
* * *
Bu yöntemle hükümeti yeniden diyaloga çekmek mümkün mü?
Kesinlikle değil...
Hatta tersine, bu noktadan sonra kamuoyunun hükümet üzerinde “Görüşmeyin” baskısı artacaktır.
Hükümet bu işi yine silahla çözmeye karar verdiyse, PKK ona isteyip bulamadığı bahaneyi sunmuş olacaktır.
Ve tıpkı 1970’lerin sonunda bir süpermarketi bombalayıp 21 masum insanı katlettikten sonra İspanyol halkını sokağa döken ETA gibi, PKK da karşısında sadece askeri, polisi değil, halkı ve uluslararası camiayı bulacaktır.
Önceki gün Siirt’teki taziye çadırında BDP heyetinin terslenişi ve Uluslararası Af Örgütü’nün kınama bildirisi, bunun ilk sinyalleri olarak görülmelidir.
* * *
PKK sadece yanlış hesap değil, tarihi bir hata yapıyor.
30 yıl devletin uğraştığı şeyi kendi eliyle yapıp “siyasi bir aktör” pozisyonundan “terör örgütü” pozisyonuna çekiliyor.
Şiddete karşı şiddeti savunan şahinlerin ekmeğine yağ sürüyor, barış çabalarını bombalıyor, nefreti büyütüyor.
Ama unutmamalı ki, nasıl bir dönem devletin uyguladığı vahşet PKK’ya taban yarattıysa, PKK’nın bugünkü kör şiddeti de dehşete düşen kitleleri devlet safında toplamaktan başka sonuç vermez.
Bütün Türkiye bombalansa da halk, bu kanlı taktiğe boyun eğmez.
BDP, acilen Meclis’te siyaseti devreye sokmalıdır.milliyet