19 Mayıs 2011 Perşembe
Can Dündar Devletin Eli Hissediliyor
En büyük skandal
MHP kasetlerini izledim. Batı’da “peep show”lar vardır. Bir yatakta kadın soyunur, çevreleyen tek kişilik kabinlerde erkekler parayla açılan bir pencereden röntgenler.
Kayıtları izlerken insan röntgenci gibi hissediyor kendini...
Baştaki merak duygusu, yerini hızla utanca terk ediyor.
Kayıtların yapıldığı yer, özel ev ya da otel odası...
Duvara, lambaya kamera yerleştirilmiş.
Ağır cezalık suç bu... Mahremiyet ihlali...
Özel hayat, sözde anayasal güvence altında... Ama “Ne özeli, bu genel” diyen bir Başbakan varken kim kendini güvencede hissedebilir ki...
Özel hayata girmenin, kaydetmenin ve bunu siyaseten kullanmanın ayıbı, kasetlerin içeriği kadar tartışılmıyor.
Ve biz konuya değindikçe, istemeden bu suça ortak oluyor, Bahçeli’nin tabiriyle “çoğaltan etkisi” yaratıyoruz.
* * *
Türk siyasi hayatının en büyük skandallarından birini yaşıyoruz. Bir partinin neredeyse tüm üst düzey yöneticileri profesyonelce izlendi, kaydedildi, kayıtlar internet aracılığıyla servis edildi ve parti, şantajla esir alındı.
Yetmedi; iktidar, bunu yapanların peşine düşeceği yerde, özel hayat sorgusuna girişti; rakibini oradan vurmayı denedi.
Başbakan, Hacı Bektaş’a atfen “Eline, beline sahip olacaksın” diye uyarıyor muhalefeti...
Cümlenin devamı var oysa:
“Diline” de sahip olacaksın.
* * *
Diyeceksiniz ki; “Hırsızın hiç mi suçu yok?”
Buna kendisi, ailesi, partisi, seçmeni karar verir.
Siliyorsa siler; affediyorsa affeder.
Devlet, hükümet, bu tartışmanın dışında olmalıdır.
O, mahremiyetimizi temin için var; tehdit için değil...
* * *
Ama MHP’nin bu krizi iyi yönetemediği kesin...
Söylenti doğruysa kayıtlar çok önce yapılmış, seçim için bekletilmiş. Bahçeli de aylar önce haberdar olmuş. Hatta bir “kirli pazarlık” denenmiş; MHP lideri bu ahlaksız teklifi elinin tersiyle itmiş.
Yine de kayıttakilerin istifasını isteyecekse o aşamada istemesi daha doğru olmaz mıydı?
Diyelim ifşaatı bekledi; kaseti çıkan ilk 4 yöneticinin istifasını istedikten sonra, dün isimleri ortaya atılan 6 isme sahip çıkması, sorumluluğu üstüne alması tutarsızlık değil mi?
“MHP şantaja boyun eğmez” cümlesi önceki hafta kurulamaz mıydı?
Madem öyleydi, ilk gruptakileri niye harcadı, bunları niye savundu?
“Okyanus ötesi”nden bir komplo hazırlandığını hissediyorsa, bu kavgaya girerken olabilecekleri göze alması, bir bildiği varsa açıklaması gerekmez miydi?
* * *
Bu işte devletin profesyonel eli hissediliyor...
Ama işin parti içi kavga boyutu olduğu da belli...
Her fırsatta ekranda gördüğümüz parti sözcüleri bir anda kayboldu ortalıktan... Kasette hedef alınanların hesap sorması, şikâyetçi olması gerekirken, onlar da sindi.
Parti boşaldı. Bahçeli yalnızlığa terk edildi.
Belli ki bir grup, ses çıkarmayıp sıradaki kasetleri ve liderin çekilmesini bekliyor.
Sanırım kaset değil, krizi yönetememek götürecek yönetimi...
(İşin bir başka boyutuna da dikkat: IMF Başkanı’nın krizinde, tacizci erkek kelepçelenip medya önünde teşhir edilirken mağdur kadının isminin, resminin nasıl titizlikle gizlendiğini gördünüz değil mi? Bizim mağdureler ve teşhircileri, bu özen karşısında ne hissetmiştir acaba?) milliyet.com.tr