Grup Yorum Solisti CHP Milletvekili Aday Adayı, Grup Yorum Solisti Hilmi Yarayıcı, CHP Milletvekili Aday Adayı, Grup Yorum Solisti Hilmi Yarayıcı CHP Milletvekili Aday Adayı oldu, Grup Yorum Solisti Hilmi Yarayıcı.
"Dün neysem, bugün de oyum" GÜLŞEN İŞERİ/BİRGÜN
1988'da Grup Yorum’a katılarak 3 yıl boyunca solistliğini yapan Hilmi
Yarayıcı, CHP’den aday adayı oldu. Herkesin ‘Cemo’ ezgisiyle bildiği
Yarayıcı, siyasete memleketi Antakya’dan giriyor. Yarayıcı, Yorum’dan
sonra da müzisyenliğe devam edip; 'Sürgün', 'Sevdadan Yana' solo
albümlerini çıkarmıştı. 19 yıl önce ayrıldığı Yorum’a da konserlerinde
ve albümlerinde desteğini esirgemedi.
Hilmi Yarayıcı CHP’den aday adayı olacağını açıkladı ve çeşitli tepkiler de ardı ardına geldi. Bunlardan biri de Grup Yorum’un açıklamasıydı. Yarayıcı ise altını çizerek söylüyordu: “Dün neysem bugün de oyum…” Muhalif çizgisi ve devrimci duruşundan ödün vermeyen Hilmi Yarayıcı’yla biraraya geldik. Kendisinin söyleyeceği çok şey vardı...
>>>>Pek çok aday adayının isimleri açıklandı ama hiçbir isim sizinki kadar şaşırtmadı. Bu tabii devrimci duruşunuzla, tavrınızla ilgili. Neden CHP’den aday adayı olmayı istediniz?
CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra, çevresinde bulunan ve gerçekten emek ve emekçi üzerinden örgütlemeye çalışan kadroların samimiyetlerine ve söylemlerine inandığım için yola çıktım. Çünkü hatırlarsınız yakın dönemde Kılıçdaroğlu “Bu parti devrimcilerin partisidir” dedi; “emek ve emekçiden yana bir partiyiz, bu parti yüzünü sola dönmesi gereken bir parti olmalı" diye konuştu. Tüm bunlar bizim söylemlerimizi ortaklaştıran, ortak paydada bulunmamızı sağlayan şeyler. Hayatımızı daha çok zorlaştıran, canımızı yakan, halkımıza reva görülen açlık, yoksulluk, baskı, işsizlik ve antidemokratik tüm uygulamaların karşısında toplumun bütün kesimlerini kucaklayan çağdaş, demokratik, ilerici, temel hak ve özgürlükleri görev edinen bir anlayışla; bugüne kadarki eksik uygulamaları unutmadan, ancak eleştiriyi de içinde barındıran; sağlıklı, kalıcı politikaları halktan yana bir şekilde hayata geçirebileceğimizi düşündüğüm için CHP dedim.
>>>>Çok da kolay olmamıştır bu kararı almak değil mi?
Çok kolay olmadı çünkü bugüne kadar ben de birçokları gibi farklı düşünüyordum CHP ile ilgili. "Sonuçta sistemin partilerinden biri" diyordum. Ama bugün değişeceğine inanıyorum. Projelerine baktığınızda adalet, hukuk, halkın en geniş yığınlarını temsil edecek bir katılım, demokrasi anlayışı, parti içindeki demokratik anlayış, aile sigortaları, öğrencilere-gençlere yönelik projeler, tarım politikası, sağlık politikası… Bunların hepsi politika ve proje olarak karşımıza geldi. Bundan önce ne yazık ki bunları duymadık. Ama en geniş anlamda şunu söylemek lazım: Artık gerçekten bu gidişe dur demenin yollarını aramak lazım. Hep temiz, duyarlı kalmaya ve dürüst yaşamaya çalıştım. Ancak hayatım boyunca siyasetin içinde de yer aldım, bunu daha geniş kitlelerle paylaşma duygusu içindeydim. CHP’nin yeni yüzü bir fırsat oldu, burada çalışma isteğime neden olan.
>>>>Grup Yorum’dan ayrılalı 19 yıl oldu. Bugüne kadar da Yorum’un pek çok konserine katıldınız, yine ezgilerini söylediniz. Sınıfsal bir mücadeleden sistemin içine girmek sizi ne kadar temiz bırakacak?
Evet, ben Yorum’dan ayrılalı 19 yıl oldu. Arkadaşlar yine beni konserlere ve albüm çalışmalarına çağırdı. Bunun nedeni de temiz kalmamdı. Duyarlılığımı da hâla yaşıyorum. Dolayısıyla yine sistemin içindeydim ben. Örgütlü yaşamın dışına çıktığımda 19 yıllık süre içinde sistemin bir parçasıydım. Ama ben yaşamın her alanında kendimi ifade etmeye çalıştım. Emekçilerle, işçilerle, öğrencilerle, memurlarla her eylemde vardım; doğru bulduğum demokratik tüm alanları kullanarak, düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım. Meclis elbette çok karmaşık bir yapıya sahip görünebilir, buna karşı çıkmıyorum ama benim orada bulunmam, bu mücadele anlayışını reddetme anlamına gelmiyor. Ben her duruşumda sınıfsal mücadeleden yanayım. Haklıdan yanayım, bu haklılığımı orada da ifade edeceğim. Ancak şunu da çok açık söylemem gerekir ki benimle ilgili basında yer alan haberlerde sanki ben Grup Yorum’un hâlâ bir elemanıymışım gibi ya da Grup Yorum’un bana ve CHP’ye destek verdiği gibi bir yanlış anlama ya da algı oluşmuş. Oysa Grup Yorum’un CHP hakkındaki düşüncesi, duruşu çok net. Düzen ve sistem partisi olarak görüyor, bundan dolayı da CHP’ye dolayısıyla böyle bir karar aldığım için de bana destek vermiyor. Bu benim kişisel ve özgür bir kararımdır. Kendi adıma doğru bulduğum ve yapmak istediğim tüm çalışmaları parlamentoda CHP çatısı altında yapmak için aldığım bir karardır.
>>>>"Kendi sözümü söyleyeceğim" diyorsunuz. Burada da sol-sağ fark etmez, bir sistem partisinden söz ediyoruz. Gerçekten kendi sözünüzü söyleyeceğinize inanıyor musunuz?
Bu düşüncelerimi söyleyememe gibi kaygı olsaydı bu partinin içine girmezdim. Olur da meclise girersek yine hiç geri adım atmadan, bunları söylemeye çalışacağım. Eğer beni gerçekten kabul edeceklerse de bu yapımla kabul edeceklerdir. Benim yapım ortada, sosyalist değerlere sahip devrimci kimliği olan biriyim. Bundan sonra da böyle olacağım, bunları inkâr etmeyeceğim. Çünkü bunları inkâr etmek öncelikle kendimi inkâr etmek anlamına geliyor. Yapılan ve yaratılan tüm değerleri inkâr anlamına geliyor ki bunun dışına çıkacağımı sanmıyorum. Ben çıkmaya çalışsam bile karşımda duracaktır bu yığınlar.
>>>>Bu süreç biraz zorlu olacak gibi. Bir Yorum geçmişiniz var, Türkiye’nin en muhalif müzik gurubundan söz ediyoruz. Bu bir risk değil mi?
Elbette, çok büyük bir risk. Grup Yorum’daki üç yıllık dönem içinde hayatımı olumlu anlamda en fazla meşgul eden, insanların beni tanımasını sağlayan bir dönem geçirdim. O dönemleri gururla taşıdım, ayrıldıktan sonra da. Dolayısıyla o düşünceye sahip arkadaşların bana çok eleştirel yaklaşmasını saygıyla karşılıyorum ve anlıyorum. Ancak bu kararımı başkalarının da saygıyla karşılamasını bekliyorum. Çünkü dün ne idiysem bugün de oyum, yarın da böyle olacağım. Bunun garantisi var mı? Yok, ama kendimi biliyorum. Beni ben yapan tek başına Grup Yorum’la beraber yaşanmışlığım değil, öncesinde de sonrasında da aynı niteliğe sahip birisiydim. Bunu herkes bilir… Hiçbir zaman bu düşüncelerimden vazgeçmedim. Yaşamın her alanında yaptım. Kültür sanat alanında, tüm dayanışma gecelerinde bulunarak yaptım. Her eyleme katıldım. TEKEL direnişinde, maden ocaklarında olduğu gibi. Dolayısıyla yarın benim söyleyeceğim sözler, arkasında duracağım sözlerdir. Eğer kendimi inkar duruma gelirsem, yapacağım bir şey olmadığına inanırsam zaten geri çekilirim. Bunu çok net söylüyorum. Ama arkadaşların da daha sağduyulu yaklaşmalarını bekliyorum. Çünkü yaşam mücadelesi dediğimiz şey AKP zihniyetine ve onun yarattığı sisteme karşı demokrasi mücadelesini örgütlemek ve tüm cephelerde ortaklaştırmaktır. Demokrasi güçlerinin, sisteme karşı vereceği mücadele ve oluşturacağı en geniş emek cephesi önemli ve belirleyici güç olacaktır. Ben herkesin yaşam biçimine, mücadele anlayışlarına saygılıyım. Ama benim mücadele alanım artık burası.
Ufuk Uras kendinden sorumlu ama geniş kitleye söyledikleri, yapmaya çalıştığı önemliydi. Seçim sürecini gözlemliyordum o dönemler. Çok önemli şeyler yapacağına inanıyordum; çok şey mi değiştirdiler, ne yazık ki hayır. Ancak doğru ya da yanlış, tartışılacak şeyler de olsa yapmaya çalıştıkları, gündemi belirleyen hatta etkileyen bir süreç de yaşattılar. Bir güç olmaktan söz ediyoruz. Her fırsatta onları ötekileştiren bir politika olunca, meclis de dahi böyle, fazla seslerini çıkartamıyorlar. Ama yine de toplumsal muhalefetle birlikte yapmak istedikleri şeyi yapacaklarına hatta başka güçlerle, demokratik mevzilerde duygu ve düşünceleri ortak bir potada buluşturarak çok şey yapılacağına inanıyorum. Kendimle ilgili netim.
>>>>Siyaset kirli iştir ama...
Dün söylediğimi bugün inkâr edecek değilim. Ben de öyle söylüyorum. Ancak temiz olan yanlarını da görmek zorundayız. Verilen çabayı, demokrasi mücadelesini ya da temiz olan yanlarını biz oluşturmak zorundayız. Dolayısıyla söylemlerin arkasında duran bir partiyse, yarın tüm bu doğruların, bilincin, toplumsal dayanışmanın gerekliliğini ve haklılığını inatla takip edecek hatta birlikte örmek için mücadele edeceğiz, etmeliyiz de…
>>>>Peki, neden bağımsız değilsiniz?
Daha geniş yığınlara hitap edeceğim bir durum, değişiklikten söz ediyorum. Dolayısıyla hem Kürtlerin tüm haklarını kucaklayabileceği, hem emek cephesini kazanabileceğini düşündüğüm bir mevzi elde edildiğini düşünüyorum. Bu anlamda bu mevziiyi iyi kullanmak gerekir.
>>>Kendinizce yaşadığınız bir hayatı geniş yığınlarla yaşayacaksınız. Belki de bugün çok daha çetrefilli bir işin içine girmiş olacaksınız ki Türkiye kamuoyunu meşgul eden Ergenekon gibi bir süreç yaşanıyor...
Gazeteci arkadaşlara yönelik kaygım var. Şu yapıya sahip, bu yapıya sahip diyerek ayırmak yerine var olan gerçeklerle yüz yüze gelip değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın gözaltına alınma gerekçelerini bildiğim için bu bana hiç demokratik gelmiyor. Sapla saman o kadar birbirine karıştırıldı ki son zamanlarda. Yaklaşık üç yıldır bu yargılama sürüyor ve ortada delil yok, somut veriler yok. Herkesi bir torbaya atma gereği hissettiler, bu bana çok doğru gelmiyor. Çünkü bunun içinde ilerici unsurlar, aydınlar da var; AKP’ye ve bu sisteme karşı çıkan, bunu her fırsatta dile getiren kesimler var. Yaşadığımız dönemde; var olan haksızlıklara, adaletsizliklere, Kürt halkına yapılan asimilasyona, ırkçılığa, işçilerin sömürüsüne, ezilenlere yaşatılan açlığa-yoksulluğa karşı çıkan sosyalistler, devrimciler, işçiler, aydınlar, yurtseverler uzun zamandır gözaltına alınıyor, işkence görüyor, hatta gözaltı sürecinde 'kaybediliyor'. Tutuklu yargılandıkları süre içinde tedavi ve muayene istekleri gerektiği gibi karşılanmıyor ve yıldırılmaya çalışılıyorlar. Olabilecek en kötü muamelelere layık görülüyorlar. Yaşananlardan bu kadar şikâyetçiyse sadece ucu kendilerine dokununca rahatsız olanlar ve demokrasi isteyenlere; daha önce akılları neredeydi demekten kendimi alamıyorum. 19 Aralık’ta ‘hayata dönüş operasyonu’ adı altında cezaevlerinde diri diri yakılan devrimciler için, kanser hastası Güler Zere son günlerini evinde geçirmek için hukuk mücadelesi verirken, Cumartesi Anneleri kaybolan çocukları için polisten dayak yerken neden hukukun tarafsız olması gerektiğini söylemediler? Neden adalet istemediler?
>>>>Antakya’da çok fazla aday var sanıyorum. Sizin olmanız ciddi bir değişim istendiğine mi işaret?
"Nasıl bir aday istiyoruz" diye yola çıkan kurum kuruluş ve kişiler, geniş yığınları temsil eden yapılar şunu söylüyor: Yıllardır parti içinde kalan ama özelde Antakya’ya hiçbir şey katmayan, eski, köhnemiş statükocuya sahip milletvekillerini görmek istemiyoruz! İhale peşinde koşturmak yerine halkın sorunlarına çözüm arayan ve bulan; paradan çok, insanların değerlerini ortaya koyacak; öz kimliğini onlara hissettirecek insanları görmek istiyorlar. Dilenci politikası yerine üreten; kendi alınteri ve harcayacakları emekle doğrudan, haklıdan, güzelden yana olan; örgütleyen kişiler olmalı… Böyle olunca da kendi üzerime alınıyorum doğrusu… Benimle birlikte bunu örgütleyecek, hayata geçirecek temiz insanların olduğuna inanıyorum.
Arap coğrafyası ile köprü kurabiliriz
>>>>Siyasetle birlikte müzisyenlik ve konserler devam edecek mi?
Benim bir parçam müzik, duygu ve düşüncelerimi, kendimi en iyi ifade ettiğim alan. Umarım birlikte yürütürüm. Bugüne kadar böyle yapmaya çalıştım. Öğretmen olduğumda da müzisyen kimliğim vardı. Parlamenter mücadele kapsamındaki duruşum ve çalışmalarım içinde de konserlerim olursa yapmak isterim…
>>>>Zülfü Livaneli örneği var aslında… Yıllarca siyasetin içinde oldu ama aynı zamanda müzisyen kimliğini korudu. Ancak bunun da bedeli oldu…
Bunu yaşamadan söylemek çok zor. Zülfü Livaneli’nin hayata çok şey kattığına inanıyorum. Eleştirel baktığım zamanlar da oldu ama başkaları gibi acımasızca değerlendirmedim. Çünkü yazarlığıyla, yönetmenliğiyle, müzisyenliğiyle iyi bir duruşu olduğuna inanıyorum. Bunun dışında da siyaseten önemli bir köprü vazifesi gördüğünü düşünüyorum Yunanistan ve Türkiye arasında.
>>>>Siz de Antakyalı olmanızdan ötürü Arap coğrafyası ile bir köprü kurabilirsiniz bu anlamda değil mi?
Ben de bunu Arap coğrafyasıyla yapabilirim diye düşündüm. Çünkü Arap kökenliyim. Birçok Arap ülkesine de gittim. Ortaklaştıracağımız çok önemli adımlar var. Bugün ne yazık ki AKP sahip çıkmaya çalışıyor ama oradaki zihniyet başka. Boş bıraktığımız alanlar böyle ne yazık ki… Çok önemsedim bir şey. Yıllardır düşündüğüm Arapça bir albüm projem var, onun dışında Filistin’le ilgili yaptığım, son haline getirdiğim çalışma var. Bunlarla birlikte onların sorunlarına sahip çıkabilecek ortaklaşabileceğimiz şairler, yazarlar ve sanatçılar var. Onlarla da böyle bir köprü kurabiliriz diye düşünüyorum. birgun.net
Hilmi Yarayıcı CHP’den aday adayı olacağını açıkladı ve çeşitli tepkiler de ardı ardına geldi. Bunlardan biri de Grup Yorum’un açıklamasıydı. Yarayıcı ise altını çizerek söylüyordu: “Dün neysem bugün de oyum…” Muhalif çizgisi ve devrimci duruşundan ödün vermeyen Hilmi Yarayıcı’yla biraraya geldik. Kendisinin söyleyeceği çok şey vardı...
>>>>Pek çok aday adayının isimleri açıklandı ama hiçbir isim sizinki kadar şaşırtmadı. Bu tabii devrimci duruşunuzla, tavrınızla ilgili. Neden CHP’den aday adayı olmayı istediniz?
CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra, çevresinde bulunan ve gerçekten emek ve emekçi üzerinden örgütlemeye çalışan kadroların samimiyetlerine ve söylemlerine inandığım için yola çıktım. Çünkü hatırlarsınız yakın dönemde Kılıçdaroğlu “Bu parti devrimcilerin partisidir” dedi; “emek ve emekçiden yana bir partiyiz, bu parti yüzünü sola dönmesi gereken bir parti olmalı" diye konuştu. Tüm bunlar bizim söylemlerimizi ortaklaştıran, ortak paydada bulunmamızı sağlayan şeyler. Hayatımızı daha çok zorlaştıran, canımızı yakan, halkımıza reva görülen açlık, yoksulluk, baskı, işsizlik ve antidemokratik tüm uygulamaların karşısında toplumun bütün kesimlerini kucaklayan çağdaş, demokratik, ilerici, temel hak ve özgürlükleri görev edinen bir anlayışla; bugüne kadarki eksik uygulamaları unutmadan, ancak eleştiriyi de içinde barındıran; sağlıklı, kalıcı politikaları halktan yana bir şekilde hayata geçirebileceğimizi düşündüğüm için CHP dedim.
>>>>Çok da kolay olmamıştır bu kararı almak değil mi?
Çok kolay olmadı çünkü bugüne kadar ben de birçokları gibi farklı düşünüyordum CHP ile ilgili. "Sonuçta sistemin partilerinden biri" diyordum. Ama bugün değişeceğine inanıyorum. Projelerine baktığınızda adalet, hukuk, halkın en geniş yığınlarını temsil edecek bir katılım, demokrasi anlayışı, parti içindeki demokratik anlayış, aile sigortaları, öğrencilere-gençlere yönelik projeler, tarım politikası, sağlık politikası… Bunların hepsi politika ve proje olarak karşımıza geldi. Bundan önce ne yazık ki bunları duymadık. Ama en geniş anlamda şunu söylemek lazım: Artık gerçekten bu gidişe dur demenin yollarını aramak lazım. Hep temiz, duyarlı kalmaya ve dürüst yaşamaya çalıştım. Ancak hayatım boyunca siyasetin içinde de yer aldım, bunu daha geniş kitlelerle paylaşma duygusu içindeydim. CHP’nin yeni yüzü bir fırsat oldu, burada çalışma isteğime neden olan.
>>>>Grup Yorum’dan ayrılalı 19 yıl oldu. Bugüne kadar da Yorum’un pek çok konserine katıldınız, yine ezgilerini söylediniz. Sınıfsal bir mücadeleden sistemin içine girmek sizi ne kadar temiz bırakacak?
Evet, ben Yorum’dan ayrılalı 19 yıl oldu. Arkadaşlar yine beni konserlere ve albüm çalışmalarına çağırdı. Bunun nedeni de temiz kalmamdı. Duyarlılığımı da hâla yaşıyorum. Dolayısıyla yine sistemin içindeydim ben. Örgütlü yaşamın dışına çıktığımda 19 yıllık süre içinde sistemin bir parçasıydım. Ama ben yaşamın her alanında kendimi ifade etmeye çalıştım. Emekçilerle, işçilerle, öğrencilerle, memurlarla her eylemde vardım; doğru bulduğum demokratik tüm alanları kullanarak, düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım. Meclis elbette çok karmaşık bir yapıya sahip görünebilir, buna karşı çıkmıyorum ama benim orada bulunmam, bu mücadele anlayışını reddetme anlamına gelmiyor. Ben her duruşumda sınıfsal mücadeleden yanayım. Haklıdan yanayım, bu haklılığımı orada da ifade edeceğim. Ancak şunu da çok açık söylemem gerekir ki benimle ilgili basında yer alan haberlerde sanki ben Grup Yorum’un hâlâ bir elemanıymışım gibi ya da Grup Yorum’un bana ve CHP’ye destek verdiği gibi bir yanlış anlama ya da algı oluşmuş. Oysa Grup Yorum’un CHP hakkındaki düşüncesi, duruşu çok net. Düzen ve sistem partisi olarak görüyor, bundan dolayı da CHP’ye dolayısıyla böyle bir karar aldığım için de bana destek vermiyor. Bu benim kişisel ve özgür bir kararımdır. Kendi adıma doğru bulduğum ve yapmak istediğim tüm çalışmaları parlamentoda CHP çatısı altında yapmak için aldığım bir karardır.
>>>>"Kendi sözümü söyleyeceğim" diyorsunuz. Burada da sol-sağ fark etmez, bir sistem partisinden söz ediyoruz. Gerçekten kendi sözünüzü söyleyeceğinize inanıyor musunuz?
Bu düşüncelerimi söyleyememe gibi kaygı olsaydı bu partinin içine girmezdim. Olur da meclise girersek yine hiç geri adım atmadan, bunları söylemeye çalışacağım. Eğer beni gerçekten kabul edeceklerse de bu yapımla kabul edeceklerdir. Benim yapım ortada, sosyalist değerlere sahip devrimci kimliği olan biriyim. Bundan sonra da böyle olacağım, bunları inkâr etmeyeceğim. Çünkü bunları inkâr etmek öncelikle kendimi inkâr etmek anlamına geliyor. Yapılan ve yaratılan tüm değerleri inkâr anlamına geliyor ki bunun dışına çıkacağımı sanmıyorum. Ben çıkmaya çalışsam bile karşımda duracaktır bu yığınlar.
>>>>Bu süreç biraz zorlu olacak gibi. Bir Yorum geçmişiniz var, Türkiye’nin en muhalif müzik gurubundan söz ediyoruz. Bu bir risk değil mi?
Elbette, çok büyük bir risk. Grup Yorum’daki üç yıllık dönem içinde hayatımı olumlu anlamda en fazla meşgul eden, insanların beni tanımasını sağlayan bir dönem geçirdim. O dönemleri gururla taşıdım, ayrıldıktan sonra da. Dolayısıyla o düşünceye sahip arkadaşların bana çok eleştirel yaklaşmasını saygıyla karşılıyorum ve anlıyorum. Ancak bu kararımı başkalarının da saygıyla karşılamasını bekliyorum. Çünkü dün ne idiysem bugün de oyum, yarın da böyle olacağım. Bunun garantisi var mı? Yok, ama kendimi biliyorum. Beni ben yapan tek başına Grup Yorum’la beraber yaşanmışlığım değil, öncesinde de sonrasında da aynı niteliğe sahip birisiydim. Bunu herkes bilir… Hiçbir zaman bu düşüncelerimden vazgeçmedim. Yaşamın her alanında yaptım. Kültür sanat alanında, tüm dayanışma gecelerinde bulunarak yaptım. Her eyleme katıldım. TEKEL direnişinde, maden ocaklarında olduğu gibi. Dolayısıyla yarın benim söyleyeceğim sözler, arkasında duracağım sözlerdir. Eğer kendimi inkar duruma gelirsem, yapacağım bir şey olmadığına inanırsam zaten geri çekilirim. Bunu çok net söylüyorum. Ama arkadaşların da daha sağduyulu yaklaşmalarını bekliyorum. Çünkü yaşam mücadelesi dediğimiz şey AKP zihniyetine ve onun yarattığı sisteme karşı demokrasi mücadelesini örgütlemek ve tüm cephelerde ortaklaştırmaktır. Demokrasi güçlerinin, sisteme karşı vereceği mücadele ve oluşturacağı en geniş emek cephesi önemli ve belirleyici güç olacaktır. Ben herkesin yaşam biçimine, mücadele anlayışlarına saygılıyım. Ama benim mücadele alanım artık burası.
Ufuk Uras kendinden sorumlu ama geniş kitleye söyledikleri, yapmaya çalıştığı önemliydi. Seçim sürecini gözlemliyordum o dönemler. Çok önemli şeyler yapacağına inanıyordum; çok şey mi değiştirdiler, ne yazık ki hayır. Ancak doğru ya da yanlış, tartışılacak şeyler de olsa yapmaya çalıştıkları, gündemi belirleyen hatta etkileyen bir süreç de yaşattılar. Bir güç olmaktan söz ediyoruz. Her fırsatta onları ötekileştiren bir politika olunca, meclis de dahi böyle, fazla seslerini çıkartamıyorlar. Ama yine de toplumsal muhalefetle birlikte yapmak istedikleri şeyi yapacaklarına hatta başka güçlerle, demokratik mevzilerde duygu ve düşünceleri ortak bir potada buluşturarak çok şey yapılacağına inanıyorum. Kendimle ilgili netim.
>>>>Siyaset kirli iştir ama...
Dün söylediğimi bugün inkâr edecek değilim. Ben de öyle söylüyorum. Ancak temiz olan yanlarını da görmek zorundayız. Verilen çabayı, demokrasi mücadelesini ya da temiz olan yanlarını biz oluşturmak zorundayız. Dolayısıyla söylemlerin arkasında duran bir partiyse, yarın tüm bu doğruların, bilincin, toplumsal dayanışmanın gerekliliğini ve haklılığını inatla takip edecek hatta birlikte örmek için mücadele edeceğiz, etmeliyiz de…
>>>>Peki, neden bağımsız değilsiniz?
Daha geniş yığınlara hitap edeceğim bir durum, değişiklikten söz ediyorum. Dolayısıyla hem Kürtlerin tüm haklarını kucaklayabileceği, hem emek cephesini kazanabileceğini düşündüğüm bir mevzi elde edildiğini düşünüyorum. Bu anlamda bu mevziiyi iyi kullanmak gerekir.
>>>Kendinizce yaşadığınız bir hayatı geniş yığınlarla yaşayacaksınız. Belki de bugün çok daha çetrefilli bir işin içine girmiş olacaksınız ki Türkiye kamuoyunu meşgul eden Ergenekon gibi bir süreç yaşanıyor...
Gazeteci arkadaşlara yönelik kaygım var. Şu yapıya sahip, bu yapıya sahip diyerek ayırmak yerine var olan gerçeklerle yüz yüze gelip değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın gözaltına alınma gerekçelerini bildiğim için bu bana hiç demokratik gelmiyor. Sapla saman o kadar birbirine karıştırıldı ki son zamanlarda. Yaklaşık üç yıldır bu yargılama sürüyor ve ortada delil yok, somut veriler yok. Herkesi bir torbaya atma gereği hissettiler, bu bana çok doğru gelmiyor. Çünkü bunun içinde ilerici unsurlar, aydınlar da var; AKP’ye ve bu sisteme karşı çıkan, bunu her fırsatta dile getiren kesimler var. Yaşadığımız dönemde; var olan haksızlıklara, adaletsizliklere, Kürt halkına yapılan asimilasyona, ırkçılığa, işçilerin sömürüsüne, ezilenlere yaşatılan açlığa-yoksulluğa karşı çıkan sosyalistler, devrimciler, işçiler, aydınlar, yurtseverler uzun zamandır gözaltına alınıyor, işkence görüyor, hatta gözaltı sürecinde 'kaybediliyor'. Tutuklu yargılandıkları süre içinde tedavi ve muayene istekleri gerektiği gibi karşılanmıyor ve yıldırılmaya çalışılıyorlar. Olabilecek en kötü muamelelere layık görülüyorlar. Yaşananlardan bu kadar şikâyetçiyse sadece ucu kendilerine dokununca rahatsız olanlar ve demokrasi isteyenlere; daha önce akılları neredeydi demekten kendimi alamıyorum. 19 Aralık’ta ‘hayata dönüş operasyonu’ adı altında cezaevlerinde diri diri yakılan devrimciler için, kanser hastası Güler Zere son günlerini evinde geçirmek için hukuk mücadelesi verirken, Cumartesi Anneleri kaybolan çocukları için polisten dayak yerken neden hukukun tarafsız olması gerektiğini söylemediler? Neden adalet istemediler?
>>>>Antakya’da çok fazla aday var sanıyorum. Sizin olmanız ciddi bir değişim istendiğine mi işaret?
"Nasıl bir aday istiyoruz" diye yola çıkan kurum kuruluş ve kişiler, geniş yığınları temsil eden yapılar şunu söylüyor: Yıllardır parti içinde kalan ama özelde Antakya’ya hiçbir şey katmayan, eski, köhnemiş statükocuya sahip milletvekillerini görmek istemiyoruz! İhale peşinde koşturmak yerine halkın sorunlarına çözüm arayan ve bulan; paradan çok, insanların değerlerini ortaya koyacak; öz kimliğini onlara hissettirecek insanları görmek istiyorlar. Dilenci politikası yerine üreten; kendi alınteri ve harcayacakları emekle doğrudan, haklıdan, güzelden yana olan; örgütleyen kişiler olmalı… Böyle olunca da kendi üzerime alınıyorum doğrusu… Benimle birlikte bunu örgütleyecek, hayata geçirecek temiz insanların olduğuna inanıyorum.
Arap coğrafyası ile köprü kurabiliriz
>>>>Siyasetle birlikte müzisyenlik ve konserler devam edecek mi?
Benim bir parçam müzik, duygu ve düşüncelerimi, kendimi en iyi ifade ettiğim alan. Umarım birlikte yürütürüm. Bugüne kadar böyle yapmaya çalıştım. Öğretmen olduğumda da müzisyen kimliğim vardı. Parlamenter mücadele kapsamındaki duruşum ve çalışmalarım içinde de konserlerim olursa yapmak isterim…
>>>>Zülfü Livaneli örneği var aslında… Yıllarca siyasetin içinde oldu ama aynı zamanda müzisyen kimliğini korudu. Ancak bunun da bedeli oldu…
Bunu yaşamadan söylemek çok zor. Zülfü Livaneli’nin hayata çok şey kattığına inanıyorum. Eleştirel baktığım zamanlar da oldu ama başkaları gibi acımasızca değerlendirmedim. Çünkü yazarlığıyla, yönetmenliğiyle, müzisyenliğiyle iyi bir duruşu olduğuna inanıyorum. Bunun dışında da siyaseten önemli bir köprü vazifesi gördüğünü düşünüyorum Yunanistan ve Türkiye arasında.
>>>>Siz de Antakyalı olmanızdan ötürü Arap coğrafyası ile bir köprü kurabilirsiniz bu anlamda değil mi?
Ben de bunu Arap coğrafyasıyla yapabilirim diye düşündüm. Çünkü Arap kökenliyim. Birçok Arap ülkesine de gittim. Ortaklaştıracağımız çok önemli adımlar var. Bugün ne yazık ki AKP sahip çıkmaya çalışıyor ama oradaki zihniyet başka. Boş bıraktığımız alanlar böyle ne yazık ki… Çok önemsedim bir şey. Yıllardır düşündüğüm Arapça bir albüm projem var, onun dışında Filistin’le ilgili yaptığım, son haline getirdiğim çalışma var. Bunlarla birlikte onların sorunlarına sahip çıkabilecek ortaklaşabileceğimiz şairler, yazarlar ve sanatçılar var. Onlarla da böyle bir köprü kurabiliriz diye düşünüyorum. birgun.net