Demirtaş, ‘’Yürütülen soruşturmada 2003'ten önceye ilişkin tek bir soru yoktur. Ne kadar ilginç. Binlerce kişi tutuklu yüzlerce insan hala operasyon tehlikesiyle bekliyor ama sanki 2003 yılından önce derin devlet yokmuş gibi davranılıyor’’ dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Erdoğan'ın kadın şiddeti ve basın özgürlüğü konusundaki sözlerini sert bir dille eleştirerek, Erdoğan'ın iktidarları döneminde kadın şiddetinde artış olmadığı yönündeki sözlerine TÜİK'in resmi rakamlarıyla yanıt verdi. Erdoğan'ın gazetecilik mesleği yaptığı için gazetecilerin tutuklanmadığı yönündeki sözlerine de Vedat Kurşun'a verilen 166 yıllık hapis cezasıyla cevap veren Demirtaş, "Tabiî ki dünyanın hiçbir yerinde kimseyi, hükümeti eleştirdi diye tutuklamazlar. Ne yaparlar kılıfına uydururlar" dedi.
Meclis’teki Grup Toplantısı'nda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 8 Mart Dünya Kadınla Günü'nü kutlayarak sözlerine başladı. Kadının yüzde yüz eşit olmadığı, eşit ve özgür yurttaş olmadığı hiçbir toplumda halkın kendisine özgür diyemeyeceğini belirten Demirtaş, Başbakan Erdoğan'ın da kadın şiddetine ilişkin söylediği sözleri sert eleştirdi.
‘SON BİR AYDA ÖLDÜRÜLEN KADINLARI ERDOĞAN GÖRMÜYOR’
Demirtaş, "Başbakan bazı toplantılara katılarak ne kadar muazzam çalışmalar yaptığını söylüyor. Ama bir takım medya kuruluşları da bunu çarpıtıyormuş. Başbakan neredeyse 'Kadınlar AKP'yi zor durumda bırakmak için kendini öldürtmek istiyor' diyecek. Son bir ay içinde sokakta öldürülen kadınları da görmeyen Başbakan çıkıp şiddet azaldı diyor. O rakamlar TÜİK'in, devletin kendi rakamlarıydı" diyerek şiddetin AKP döneminde ne kadar arttığını dile getirdi.
AKP iktidarı döneminde her alanda kadın istihdamında ciddi düşüşler olduğunun altını çizen Demirtaş, TBMM'de kurulan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'ndan da söz ederek, öncesinde Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu olan ismin AKP'li grup başkanları tarafından "Fırsat eşitliği" diye değiştirildiğini hatırlattı. Demirtaş, "O dönem grup başkanvekiliydim sırf o isim değişmesin diye o kadar uğraştık AKP'nin grup başkanvekilleri 'biz bu eşit ifadeyi milletvekillerine anlatamayız' dedi. Ve Sayın Başbakan da zaten kadın ve erkeklerin eşit olamayacaklarını söyledi. Böyle bir anlayışta kadın gelişebilir. Şimdi çıkmış şiddet uygulayan alçaktır diyor. Seni protesto etti diye kadınları döven, dövülen kadının çocuğunu düşürmesine sebep olan da alçak mıdır. Bu sıfatı onlar için de kullanıyor musun?" diye sordu.
10 kişinin yaptığı basın açıklamasına bin polisin görevlendirildiğini ancak eşi tarafından öldürülecek diye savcılığa başvuran kadına bir polisin görevlendirilmediğini eleştiren Demirtaş, "Yapamazsın inancın buna uygun değil bu nedenle kadın katliamlarını durduramazsınız. Çünkü yukarıdan verdiğiniz siyasi mesaj budur. Aksi takdirde bu kadar göz göre göre cinayet işlenebilinir mi?" diye konuştu.
'PARLAMENTODA 275 KADIN KAMPANYASINI DESTEKLİYORUZ'
BDP'deki kadın temsil oranının gelmiş geçmiş en yüksek temsil oranını yakaladığını vurgulayan Demirtaş, "Kadınlar bunu da direnerek yaptı. BDP içerisinde Parlamentoda yüzde 40 temsil oranını yakaladılar. Belediye ve il genel meclislerinde dünya oranının üstüne çıktılar. Bugün de mecliste bu oran artmışsa BDP sayesindedir. Ama bu yetmez tabi. Parlamentoda eşit sayıyı istiyorlar. 275 kadın mecliste olmalı biz bu kampanyayı destekliyoruz. Kadın arkadaşların sürdürdüğü mücadele sanılmasın ki kadınlar açısından özgürlük mücadelesidir hepimiz açsından insan olma mücadelesidir. Kadın arkadaşların öncülük ettiği bu mücadelede nefer olmak hepimizin boynunun borcudur" dedi.
OKUL KİTAPLARINDA HİÇBİR ANNENİN İŞE GİDERKEN…
İlkokul kitaplarında annenin ütü yaparken babanın da işe giderken resmedildiğine dikkat çeken Demirtaş, hiçbir okul kitabında annenin işe giderken babanın ütü yaparken görünemeyeceğini ifade ederek, "Bunu değiştirmeyi düşünen bir milli eğitim bakanımız var mı yok. Cinsiyeti ne kadın. Kadından sorumlu devlet bakanımız en çok Kurtlar Vadisini izliyormuş. Onun verdiği mesajları ilginç buluyorum diyor. Bu hükümet döneminde kadın daha özgür eşit oldu diyen varsa buna yürekten inanıyorsa bir kez daha olanları gözden geçirsin. Kadını önceleyen bütçeler olmazsa önümüzdeki yıl boyunca hiçbir kadın sorununu çözemezsiniz. Hiçbir bakanlığın kadına yönelik bütçesi yoktur. Aksi takdirde bu negatif durum nasıl pozitife çevrilebilinir. Bu nedenle bütçede de kadını önceleyen bir tavır olmalı. Aksi takdirde 2011 bütçesi geçti siz istediğiniz kadar 'kadının statüsünü güçlendirelim' deyin yapamazsınız. AKP'nin ileri demokrasisi kadınlar açısından da tehdittir. Yine anadil meselesi. Özellikle Kürt kadınının yaşadığı dil ve kültür kırımı devam ediyor. Nijeryalılara Türkçe'yi öğrettik Hakkarililere öğretemedik. Kürt kadınlarına Türkçe'yi öğretemedik asıl Kürt sorunu budur diyor AKP'liler. Ve Kürt sorunundan kaynaklı savaşta en çok acıyı çeken yine kadınlar. Bu savaşın en büyük travmasını kadınlar yaşadı. Bugün 8 Mart kadınlar hala alanlarda. Sesini bütün dünyaya ve erkek egemen zihniyete duyuran bütün kadınlara selam olsun bir kez daha yolunuz açık olsun diyoruz" şeklinde konuştu.
İzmir'de yapılan Alevi mitingine de değinen Demirtaş, Alevilerin seslendirdiği bütün taleplerin kendi talepleri de olduğunu vurgulayarak, takipçisi olacaklarının altını çizdi.
MUHALEFET SUSTURULUYOR
Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının muhalefetin baskı altına alınmasından ayrı tutamayacaklarını söyleyen Demirtaş şunları kaydetti: "Daha önce eylem planları ortaya çıktı şimdi yargılananlar var yargılansınlar, darbe hazırlığı varsa ebetteki yargılansınlar. Buna kimse itiraz etmedi. Türkiye'de toplumun önemli bir kesimi buna itiraz etmedi geç kalınmış operasyonlardı. Ama ortada muhalefetin susturulması var. Özellikle DTP'ye yönelik kampanyaların başlatılması aynı planların içindeydi onlarla ilgili bugüne kadar hiçbir araştırmaya tanık olmadık. Ergenekon denen derin yapılanma 1950'lerden beri var. Yapmadıkları kirli iş kalmamış. Sivas'tan Maraş'a faili meçhullere nereye bakarsan derin devlet vardır. Ama şu an yürütülen soruşturmada 2003'ten önceye ilişkin tek bir soru yoktur. Ne kadar ilginç. Binlerce kişi tutuklu yüzlerce insan hala operasyon tehlikesiyle bekliyor ama sanki 2003 yılından önce derin devlet yokmuş gibi davranılıyor. Bu ilginç değil mi? Savcıların bu tutumu acaba hukukun üstünlüğüne mi dayanıyor? Köy yaktık diyenler var şu kadar faili meçhul yaptık diyenler var, ortaya çıkan toplu mezarlar var ama savcılar bunu sormuyor. Tamam hükümete yönelik hukuk dışı girişimler suçtur. Ama hükümeti düşürmek için bir gazetecinin gazeteci olarak iş yapması da mı suç. Herkes sana hizmet mi edecek methiyeler mi dizecek? Çıkar aleyhine yazı yazar, kirli iş varsa bunun belgesini toplar yayınlar. Bu da gazeteciliktir. Şimdi böyle bir şey bile Ergenekon üyesi olmak için yeterlidir. Bütün muhalefeti susturmaya çalışıyorlar. Savcıların bu tutumu tarafımızdan dikkatle izlenmekte ve değerlendiriyoruz. Sanmasınlar ki sadece kendileri toplumu izliyor biz de onları izliyoruz."
'VEDAT KURŞUN 166 YIL CEZA ALDI’
Başbakan Erdoğan'ın "Gazeteci kimliği ile tek kişiyi içeride bulamazsınız" sözlerine de yanıt veren Demirtaş," Gazeteciler 'AKP'yi eleştirdi diye tutuklu değil' diyor. Sanki ceza kanununda AKP'yi eleştirmek diye bir suç var ondan tutuklanmamışlar da başka yerden tutuklanmışlar. Sanki yasalarda gazetecilik yapmak suçtur ve tutuklama da bu nedenle olur diye bir madde var. Tabii ki dünyanın hiçbir yerinde kimseyi hükümeti eleştirdi diye tutuklamazlar. Ne yaparlar kılıfına uydururlar. Emrindeki güvenlik güçleriyle tezgahı yaparlar seni örgüt üyesi diye cezaevine atarlar. Ama senin yaptığın TMK bu tezgahlara zemin hazırlıyor. 61 gazeteci işte bu nedenle orada. Vedat Kurşun cezaevinde ve 166 yıl ceza aldı. Yazı da yazmamış tek suçu Genel Yayın Yönetmeni. Gazetede çıkan yazılardan dolayı ceza almış. Neden dolayı içeride soruyorum. 'Gazetecilik yaptığı için kimse cezaevinde değil' diyor Başbakan. Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın tutuklu gazeteciler listesi var Başbakan'a göndersinler. En azından artık kimse tutuklu değil demesin. Sadece basın üzerinde değil sendika alanında da bütün örgütlenme ağlarında olduğu gibi baskılar devam ediyor. Özellikle KESK'e yönelik baskı AKP'nin bir planıdır. Binlerce öğretmen basın açıklamasına katıldı diye soruşturmalıktır yüzlercesi ceza almış durumda. Niye sendikal faaliyeti AKP'nin kurallarına göre yapmadı diye. Onların yerine yandaş bir sendika oluşturulmaya çalışılıyor. Polis tutanağı getiriyor vali, kaymakamın önüne koyuyor şu ceza verilecek diyor ve onlar da uyguluyor. Onların mücadelesiyle yan yana olduğumuzu belirtmek istiyoruz" dedi.
BEŞİKÇİ KÜRDİSTAN DEDİĞİ İÇİN CEZA ALDI
Başbakan Erdoğan'ın "Bizim dönemimizde yasaklı sözcük kalmadı" sözlerini de İsmail Beşikçi'ye "Kürdistan" kelimesi için verilen cezayı örnek göstererek tepki gösteren Demirtaş, "İsmail Beşikçi hoca Kürdistan dedi diye bir buçuk yıl hapis cezası aldı. Başbakan yasaklı sözcük yok diyor. Daha ne kadar yatıracaksınız Beşikçi hocayı. Biz onun duruşunun onurlu bir duruş olduğunu düşünüyoruz. Beşikçi hocaya yönelik her türlü baskının da hükümet eliyle olacağından şüphemiz yoktur. Biz BDP olarak bize yönelik ağır eleştirileri de olsa ona sahip çıkacağız" şeklinde konuştu.
Kimi basın yayın organlarında çıkan Kürt aydınları ve sanatçılarına yönelik haberlere de yanıt veren Demirtaş, "Kürt aydınlarına sanatçılarına yönelik tehdidin karşısında olmak durumundayız. Velev ki bize hakaret etseler bile yaşamlarına yönelik tehditleri doğru bulmuyoruz. Biz düşüncelerimizle karşılık vereceğiz bunun dışında bir yöntem bizim tarafımızdan kabul görmez. Yaşamlarına yönelik tehditleri kendimize yapılmış görürüz. Bu tür tartışmalar birliğimizi zayıflatmaya yöneliktir. Buna alet olmasınlar. Muhalifler olarak biz birlik olabilirsek ancak sorunlarımızı çözebiliriz. Özellikle muhalif düşünceye sahip herkesin bir noktada buluşması gerektiğinin de altını çizerek belirtmek istiyorum. Eğer ifade özgürlüğü konusunda büyük adımlar atılıyor deniyorsa sadece verdiğimiz soru önergelerine verilen cevaplara baksın Sayın Başbakan yeterdir. 2005 yılından itibaren 200 bin insan yargılanmış düşüncelerinden dolayı. Tabi AKP bunları düşünce özgürlüğü saymıyor. 53 bin dava açmış, 32 bin insanın mahkumiyeti kesinleşmiş. Milletvekillerimiz hakkında 632 fezleke mecliste duruyor. Tamamı da düşünce özgürlüğüyle ilgilidir konuşmalarımızla ilgilidir. AKP döneminde oldu bunlar. Kimin düşüncesi özgür yandaşlarınız hariç. Kim cesaretle konuşabiliyor. Gazeteciler köşe yazarları artık otosansüre tabi tutuyor kendini. Yazarsam fişlenirim tutuklanırım psikolojisiyle nasıl özgür olabilir. İşte Batman'ın tamamını dinlemişsiniz. İzlenmeyen, dinlenmeyen hiçbir gazeteci yazar yok. Bugün kamu teklifimiz var sayın Kaplan'ın gündeme alın bakalım. Buna destek verin hep birlikte o yasaları çıkaralım ifade özgürlüğünü güvence altına alalım" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ı Abdulhamit'e benzeten Demirtaş, "Bir Abdulhamit döneminde insanlar düşüncelerinden ötürü cezalandırılıyordu bir de Recep Tayyip Erdoğan dönemi var. Tarih bunları yazacak" ifadesinde bulundu.
'AKP'NİN İKİYÜZLÜLÜĞÜNÜ ORTAYA SERİYORUZ’
12 Haziran'da yapılacak seçimlere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Seçimlere giderken ne kadar demokratik bir yarış olacağı şimdiden kesin ama siyasi gerilimler olabilir. Bizim bazı projelerimiz AKP'yi rahatsız edebilir, bizden rahatsız olmaları kadar doğal bir şey de yok. Çünkü biz iki yüzlülüklerini ortaya koyuyoruz. Ama biz gerilimin başka alanlara taşınmasından yana değiliz. Başbakan gerilimi başka alanlara taşımaya çalışıyor, doğru bir tarz bir üslup benimsemiyorlar. Bizler için 'Mazbata için milletvekilleri gençlerin ölümlerini istiyor' demek büyük bir vicdansızlıktır. Hiçbirimizin en küçük bir insanın tırnağının kanamasıyla ilgili bir menfaati olamaz. Her seçim dönemi birileri kaos yapıyormuş. Bütün seçim dönemlerinde ateşkes vardı. Şimdi 2001 seçim sürecine doğru gidiyoruz yine ateşkes ve eylemsizlik süreci var bunlar nasıl sağlanıyor. Bunlarda devletin, sivil toplumun, BDP'nin hiç mi çabası olmuyor? Kaos peşinde olanlar bu ortamın sağlanması için çaba sarf eder mi? Hep birlikte çaba sarf ediyorsak BDP'yi suçlamaktan vazgeçin. Farz edelim ki BDP yanlış çözümümüz yok. Peki sizin çözümünüz ne halka bunu açıklayın. Sorun BDP değil Kürt sorunudur bunu çözün. Oy kaygısıyla şovenizme milliyetçiliğe sarılmış habire bize hakaret ediyor. Kimmiş oy hesabı yapan mazbata hesabı yapan. Çık cesurca Kürt sorunu ile ilgili barış projeni açıkla. Kim ne kadar oy alıyor önemli değil. Sen ömür billah 72 milyon oy alamazsın ama hayır duasını alabilirsin. Bizim çözüm önerimiz ortada. Kamuoyuyla paylaşmış durumdayız. Siz bunu açıklayın. Ki kamuoyu sizin niyetinizi ağzınızdan duysun. Ama Kürt sorunu konusunda her konuştuğunda ille BDP'ye hakaret edecek. Ne yaptın da biz engelledik onu açıkla. Elindeki bütün belgeleri bilgileri açıkla kim kaos planları yapıyor açıkla. Yoksa karnından konuşma."
Başbakan'a "muhalefet değilsin icranın başındasın" diye seslenen Demirbaş 12 Haziran'da gümbür gümbür geleceklerini ifade ederek, "Diyor ya BDP olarak neyi çözdünüz. Yerel yönetimlerdeki başarımızı ve icraatlarımızı anlatacak zaman yok. Ama hiçbir şey çözmediysek senin dizlerinin bağını çözdük. Bu kadar örgütlü bir güç seçim barajına rağmen, hazine yardımını aranızda paylaşmanıza rağmen gümbür gümbür geliyor. Evet BDP geliyor bunu engelleme şansın yok. Daha ne yapabilirsin ki. Geçmiş dönemdeki baskılar, kapatmalar, tutuklamalardan başka daha ne yapabilirsin ki. Halkın üçüncü güçlü bir alternatifi vardır. Demokratik bir halk bloğu var. O geliyor işte. BDP de o yürüyüşün içindedir. Başbakan'ın bunu durdurmaya gücü yetmemiştir. Siyasi yaşamı da bu yürüyüş sayesinde zayıflayacaktır. Bunu gördüğü için de sindirmeye çalışıyor. Ama bir laf vardır korkunun da ecele faydası yoktur. 12 Haziran geliyor. Biz bu inançla bu ruhla hazırlanacağız. En güçlü temsiliyetle kadınların, Kürtlerin, ezilenlerin, emekçilerin buradaki temsilcisi sesi olmaya çalışacağız" dedi.
Demirtaş, konuşmasının sonunda bir kez daha kadınların 8 Mart'ını kutlayarak, cezaevlerinde ve alanlarda mücadele eden bütün kadınlara teşekkür etti.
(anf)