Hanefi Avcı, terk ettiği ofisinde bulunan dinleme kasetlerinin cemaat tarafından ofisine konulduğuna dair kanıtlar sundu
Emniyet’teki cemaat örgütlenmesini anlatan Haliç’te Yaşayan Simonlar
kitabından sonra Devrimci Karargah örgütü üyesi olduğu iddiasıyla
tutuklanan Hanefi Avcı, avukatları aracılığıyla bir basın açıklaması
yaptı.
Avcı açıklamasında kendi makamında bulunduğu iddia edilen
kasetlere ilişkin önemli bilgiler verdi. Daha önce terk ettiği makamında
bulunan kasetlerin bizzat cemaat tarafından makamına yerleştirildiğini
anlatan Avcı, buna ilişkin önemli kanıtlar sundu.
İşte Hanefi Avcı’nın açıklamasının tamamı:
Eski makamımda bulunduğu iddia edilerek aleyhimde adli
tahkikatlarda ve basın organlarında haberleştirilerek kullanılan, birçok
kişinin dinleme kayıtlarının bulunduğu söylenen, bir çanta içerisinde
24 adet kaset iftira amaçlı, sahte delil yaratmak için oraya konmuştur.
Esasen “Haliçte Yaşayan Simonlar” isimli kitabımın ikinci bölümü,
adliye ve polis içerisinde birlikte hareket ederek, bu tür sahte delil
ve tahkikat üreten bir yapıyı teşhir etmek üzere yazılmıştır.
Olayın tam gerçeğinin öğrenilmesi ve soruşturma görevi yapanların
içerisinde sahte delil yaratma olayının her zaman ve yaygın olarak
kullanıldığının kamuoyunca bilinmesi için bu kasetlerle ilgili olarak
hakkımda yapılan idari soruşturmada yaptığım savunmam ektedir. Arz
ederim.
Hanefi AVCI
Eskişehir Emniyet Müdürlüğü Makam ve Müştemilatında bulunan ve el konan eşyaların benimle hiçbir alakası yoktur. Şöyle ki;
a) Ben 31.08.2010 Tarihinde Eskişehir Emniyet Müdürlüğü görevinden
ilişiğimi kestim. Birkaç gün eşyalarımı toplama, veda ziyaretleri
dolayısıyla bir iki saatlik uğramalarım sonrasında tüm özel eşyalarımı,
özel kalemde görevli polis memurları Nazmi AYHAN ve İlker YILDIRIM
ile birlikte toplayıp liste haline getirerek ayrıldım. Eski makamda bana
ait hiçbir özel eşya yoktur. Tüm özel eşyalarım memurlarım tarafından listelenerek paketlenmiş ve konutuma bırakılmıştır.
14.09.2009 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nde göreve başladım. Eski makamla hiçbir alakam kalmamıştır. 16 Eylül tarihinden sonra Eskişehir iline bile hiç uğramadım. İzin vs işlerim nedeniyle başka yerlerde bulundum.
b)Arama, soruşturulan suçla ilgili bir delil bulma umuduyla yapılır.
Eski makamda ne bulunacağı umuduyla arama yapıldığı anlaşılamadığı gibi
neden adli zabıta görevi olmayan Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle
Mücadele Daire Başkanlığı’ndan çalışan polis memurlarına arama
yaptırıldığı da anlaşılamamaktadır. Arama esnasında parmak izi araştırması vb işlemler de yapılmamıştır.
Eski makamda bulunan kaset ve 19 CD’nin benimle alakası yoktur. Şöyle ki;
c) Emniyet Müdürlüğü Özel Kalemi’nde çalışan, şahsi eşyalarımın bir
yıl önce Edirne ilinden kolilerle geldiği zaman odaya dolaplara
yerleştirilen, şimdi de tayinim çıktığından eylül ayı ilk haftası içinde
eşyaları toplayıp listeleyerek kolileyip bana gönderen özel kalemde
görevli polis memuru Nazmi AYHAN, İlker YILDIRIM ve temizlik
görevlisi Cüneyt GÖKTEPE de şahit olup, bu bantların odama ayrılmamdan
sonra gizlice konup iftira edildiğini ve bu durumun tespiti için
Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı’na müracaatım üzerine bu görevlilerin
alınan ifadelerinde; ne çalıştığım dönemde ne de görevden ayrılıp
eşyalarımı toplamamdan sonra makam odasında temizlik yaptıkları sırada
aramalarda bulunduğu iddia edilen çanta ve kasetleri görmediklerini,
orada olsa mutlaka göreceklerini, küçücük odada her gün temizlik
yapılmasına rağmen çantayı görmediklerine dair beyanları,
d) Bu kasetlerde sesleri bulunduğu için ifadeleri alınan mağdur
kişilerin basına yaptıkları açıklamalara göre, kayıtlı olan seslerin
1994 ile 1999 yılları arasında olduğu; bazılarının ise (Ç.
HARMANKAYA’nın beyanı) resmi ve özel kurumların santrallerinden
kaydedildiği bildirildiğinden, özellikle bu tarihler benim istihbarat
birimlerinde görevli olduğum tarihlerle uyuşmamaktadır.
Nisan 1992 Ağustos 1995 tarihleri arasında, İstanbul İstihbarat Şube
Müdürlüğü; Mart 1996 Temmuz 1997 yılları arasında yılları arasında
İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Bundan dolayı,
1998-1999 yıllarındaki kayıtların görev yeri açısından tarih itibarı ile
uyuşmadığı gibi, GATA Askeri Santrali ve Hürriyet Gazetesi Santrali
kayıtlarının poliste olması imkansız olduğu gibi, son zamanlarda bu tür yerlere ait dinlemenin, cemaate ait internet sitesinde yayınlanması da kaynağın adresini göstermektedir.
e) Bu sitelerde ses kaydı olduğu söylenen Çevik BİR Paşa’nın
hastalığından dolayı, hastaneden başka isimle randevu aldığı, o
tarihlerde ilişkisi olduğu söylenen (yazılan) Sevda DEMİREL isimli
mankenden hastalık kaptığı 20 EKİM 2010 tarihli cemaat sitelerince
yazılmış olmasından, kaset içeriklerini önceden bilmiş olduklarını
gösterir. Kasetler bana ait ise, içeriklerini önceden onlar nasıl biliyorlar?
f) Elli üç kişinin hem de 16-17 yıl öncesine ait seslerine bakarak
kimliklerinin tespit edilmesine, Mehmet Ali BİRAND, Fatih ALTAYLI gibi
kamuoyunca tanınanlar için kolay olsa bile,
ismi ilk defa duyulan, sesi bilinmeyen kişiler açısından da kasetin
gerçek sahipleri ile kimlikleri tespit edenler arasında organik bir bağ
olduğunu göstermektedir.
g) Dört adet kasette ses olmadığı veya kısık ses kaydının olduğu,
anlaşılmadığı gerekçesiyle, seslerin bilirkişi uzman incelemesi için
TUBİTAK görevlilerine savcılık tarafından usulsüz bir şekilde
verilmesine kalkıldığına dair, Avukatım Fidel OKAN’ın itiraz ettiği
tutanakta anlaşılacağı üzere içerisinde ses kaydı olmayan anlamsız
kasetleri, 14-15 yıl taşıdığım gibi makul olmayan bir mana çıkmaktadır.
Boş kasetleri iftira için aceleyle 24 adet kaset hazırlanırken kontrol
edilmeden yapılan kayıtlar olduğu şüphesini uyandırmaktadır.
h) Benim en son görev yaptığım ve en çok yolsuzluk operasyonlarında
dinlemelerde faydalandığım 2003-2005 yıllarında Kaçakçılık Daire Başkanı
olarak, 2005-2009 yıllarında Kapıkule Operasyonları nedeniyle Edirne
ilindeki hiçbir dinleme ve ses kaydının olmaması, eğer bu kayıtlar benim olsaydı, bu yerlerdeki kayıtların da olması gerekirdi.
ı) Yüzden fazla teyp kaydının dijitale çevrilerek bir iki santim boyundaki USB belleklere veya bir CD’ye sığdığı günümüzde, benim
gibi bilgisayar teknolojisinde uzun süredir haşır neşir olan birisinin,
15 yıl süreyle il il, 24 adet bandı yanında taşıması, hayatın olağan
akışına uygun değildir.
i) Susurluk Komisyonu’na 1996 yılında verdiğim ifade sonrası hakkımda
yürütülen soruşturmalar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Batı Çalışma
Grubu’nun belgelerinin temin edilmesi iddiası ile Deniz Kuvvetleri
Savcılığı’nca 1997 yılında yapılan soruşturma, yine 28 Şubat’ta aldığım
tavır üzerine Ankara DGM’de yargılanmam nedeni ile her zaman evim ve
işyerimin aranabileceğini düşünerek her türlü yanlış anlamaya müsait
eşyayı taşımamayı prensip edinmişken şimdi 24 adet kasetin açıkta
bulunması makul değildir.
j) Ağustos 2010 tarihinde yayınlanan “Haliç’te Yaşayan Simonlar- Dün Devlet Bugün Cemaat” isimli kitabımda kasedini
orada bırakmış olmam makul değildir.
k) Arama kararının içeriğinden 27.09.2010 günü saat 16.30’da
verildiği anlaşıldığına göre, mahkemeden savcılığa, oradan İstanbul
Emniyet Müdürlüğü’ne sonra arama yapacak Emniyet Genel Müdürlüğü’ne
sonra arama yapacak Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire
Başkanlığı’na intikali normal yazışma prosedürü içerisinde geç saatlere
intikal etmesi gerekirken 27.09.2010 günü mesai bitmesinden önce, ertesi
gün erken saatte göreve gelmeleri memurlara tebliğ edildiği
ifadelerinden anlaşılmaktadır. Buna göre daha mahkeme kararı
çıkmadan, kararın yüzde yüz çıkacağı düşüncesiyle görevli tefrikinin
yapıldığı ve ertesi gün Ankara’dan 06.00’da hareket eden ekibin
Eskişehir’de aramaları yaptığı düşünüldüğünde karar olmadan icra
ekibinin hazırlandığı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Emniyet Müdürlüğü gibi sürekli beklenen bir makama iftira amaçlı
kaset ve CD’ler konabiliyor ise başka yerde bulunan her belge ve delilde
şüphe duymamak elde değildir.
Hanefi Avcı
Odatv.com