HSYK Seçimlerinde 16-0'ın Perde Arkası, HSYK Seçimlerini 16-0'ın Adalet Bakanlığının İşaret Ettiği Kişiler Kazandı, Adalet Bakanlığının Hazırladığı Liste HSYK Seçimlerini16-0 kazandı, Adalet Bakanlığının Yargıdaki Planları HSYK Seçim Sonuçlarıyla Su Yüzüne Çıktı.
16-0'IN PERDE ARKASI
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na, birinci sınıf yargıç ve
savcılar arasından yapılan seçim tamamlandı. 10’u asıl 6’sı yedek olmak
üzere toplam 16 yargıç ve savcı HSYK üyesi oldu. Anayasa
değişikliklerine “evet” oyu veren ve özellikle bu 16 üye katılımını
“demokratik” sayan kesimler tarafından bile tepkiyle karşılanan bir
sonuç ortaya çıktı.
İlk bakışta, 16 kişilik listenin özellikleri şöyle sıralanabilir:
İlk bakışta, 16 kişilik listenin özellikleri şöyle sıralanabilir:
Seçimlerden önce Adalet Bakanlığı tarafından işaret edilen adaylar
seçimi kazandı. Adalet Bakanlığı, “sadece iki bürokrat var, bizim
listemiz yok” dese de, önerdikleri isimlerin kazandığı artık tüm
kamuoyunca biliniyor. Sonuç ortada, Bakanlığın istediği oldu ve seçim
16-0 sona erdi. Şimdi merak edilen, “devenin kuyruğu”. Medyamız, sağ
olsun, bu listenin tüm Türkiye’de nasıl dolaştırıldığını, seçmenlere
nasıl ulaşıldığını araştırıp duruyor, sonucu böylesine sığ
araştırmalarla analiz etmeye çalışıyor.
İLGİNÇ TABLO
Listede sadece bir kadın yargıç var. 16’nın 9’u Ankara’da, 9’un ikisi Adalet Bakanlığı’nda üst düzeyde, biri Adalet Akademisi’nde görevli. Seçilenlerin bu tür özellikleriyle birlikte, seçimlerdeki oy dağılımı ilginç bir tablo ortaya çıkarıyor.
Tablo’nun gösterdiği gibi, hem adli yargıda hem de idari yargıda
kazanan liste sonuncularının aldıkları oy ile listeye giremeyen ilk
adayların aldıkları oylar arasında önemli derecede oy farkı var. Sanki
iki ayrı aday listesi yapılmış gibi, ilk 16’ya verilen oylar ile listeye
giremeyenlerin aldıkları oylar arasında birdenbire uçurum oluşuyor. Oylar,
adli yargıda 4542’den 2356’ya, idari yargıda 561’den 273’e düşüyor. Bu
uçurum, seçimin, tüm yönleriyle ciddi bir operasyonla yapıldığının açık
kanıtı.
Daha derinlere inmeden, küçük bir analiz yapıldığında, aslında
görüntü netleşiyor. Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış, göreve başlama
tarihleri ve doğal olarak kıdemleri farklı yargıç ve savcılar,
birbirlerini nasıl tanırlar? 10.430 adli yargıç ve savcı, 167 adayı,
1278 idari yargıç ve savcı da 34 adayı nasıl tanır ve HSYK üyesi olma
konusundaki liyakatında nasıl fikir sahibi olur? İnternet ortamında
yayımlanan özgeçmişler fikir sahibi olmak için yeterli midir?
NASIL OLDU
Yargıç ve savcıların birbirleri hakkında fikir sahibi olabilmeleri;
(i) Aynı dönemde sınava girerek eğitimden geçmek, (ii) Aynı ilde
çalışmak, (iii) Makale, kitap, bildiri gibi bilimsel ve hukuksal
çalışmalarla temayüz etmek, (iv) İçtihat yaratıcı önemli kararlara imza
atmak, (v) Örgütlenme, (vi) özel tanışıklık gibi birden çok ve
bağlantısız nedene dayanabilir. Ancak bu durum, seçimlerde, tabloda
görüldüğü gibi bir oy uçurumunu açıklamaya yeterli değildir. Organize
hareketi en etkin şekilde örgütlenme sağlar. Türk yargısı dernekleşmeyle
2006 yılında YARSAV aracılığıyla tanışmış, Demokrat Yargı ile de ikinci
derneğe kavuşmuştur. YARSAV’ın 1500’e yaklaşan üye sayısı ve örneğin
adli yargıda listeye giremeyen 12. adayın YARSAV üyesi olup 2356 oy
aldığı gözetildiğinde, seçimleri kazanan listenin organizasyonunun
etkisi de ortaya çıkmaktadır. Diğer dernek, (100’ü geçmeyen) üye sayısı bakımından zaten sonucu etkileyecek durumda değildir.
Yargıç ve savcı adaylarının giriş sınavını, özellikle mülakatı yapan,
özerklik iddiasıyla kurulduğu halde eğitimi yapan Adalet Akademisi’ni
etkisi altında tutan, sicil dosyalarının sahibi olan, Bakanı ve
müsteşarı HSYK üyesi olan, müsteşarı HSYK toplantılarını kilitleyebilen,
atama kararnamelerini hazırlayan, HSYK’nin sekreterliğini yapan, tüm
yargıç ve savcıları müfettişleri aracılığıyla denetleyen, soruşturma
izni yetkisine sahip olan, tüm yargıç ve savcıların idari görevleri
yönünden bağlı olduğu bir Bakanlığın işaret etiği adayların tümünün açık
arayla oy alması sürpriz sayılmaz ve sayılamaz. Malum medyanın ileri
sürdüğünün aksine, her yargıç ve savcının, 16 yerine bir adaya oy
vermesi yöntemi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeseydi de sonuç
değişmeyecekti.
Yargıç ve savcılar üzerinde, öyle bir Bakanlık gücü yaratılmıştır ki,
kimi yargıçlar kurumları sorulduğunda görev yaptığı mahkemeyi değil
Adalet Bakanlığı’nı gösterebilmekte, kimi yargıçlar kararlarının üstüne
Adalet Bakanlığı yazabilmektedir. Buna bir de 8 yıllık iktidar döneminde
göreve başlayan yargıç ve savcı sayısı eklendiğinde ve bu genç
yargıçların geleceklerini Adalet Bakanlığı elinde gördüğü dikkate
alındığında tablo tamamlanmakta, başka nedenler aramaya gerek
kalmamaktadır. Asıl araştırılması gerekenler bunlardır.
Anayasa değişiklikleri Adalet Bakanlığı mutfağında hazırlanırken, bu
içerik göz önünde bulundurulmuş ve seçim yöntemi ince ince anayasa
maddeleri haline getirilmiştir. YARSAV, altı ay boyunca bunları tek tek
anlatmıştır. Maddeleri, demokratik bularak “evet” diyenlerin,
seçimlerden sonra hayal kırıklığına uğradıklarını itiraf etmeleri ağaca
bakıp ormanı görmeme gibidir.
İşin özü, yargıyı 1982 Anayasa’sından daha geriye götüren ve
tamamıyla siyasal yönetime bağlayan bu projeye, operasyon sahiplerinin,
en ince detayları bile Anayasa maddesi haline getirecek kadar sahip
çıkmasıdır. 16-0’ın perde arkası, ısrarlı ve kararlı bir operasyonu
işaret etmektedir. Onlar, 12 Eylül Anayasası’nın mirasını iyi
değerlendirmişler ve amaçlarına ulaşmışlardır. Şimdi, ulusal
bağımsızlığı ve “bağımsız yargı”yı kazanmak için, “asker-sivil” tüm
darbecilerden daha ısrarlı ve kararlı olmak gerekmektedir.
Ali Rıza Aydın
Odatv.com