16 Eylül 2010 Perşembe

Nedir Başkanlık Sistemi Türkiye'de Başkanlık Sistemi


Başkanlık Sistemi Ve Türkiye/Doç. Dr. Birol Ertan: Siyaset Bilimci 
  
Türkiye gibi üniter devletlerde ve köklü demokrasi geleneği bulunmayan ülkelerde Başkanlık sistemi, gerçek anlamda Diktatörlük riski taşımaktadır. 

Son günlerde siyasal sistemin tıkanıklıkları kapsamında Başkanlık sistemi ve Parlamenter sistem tartışmaları, basınımızın ve kamuoyumuzun gündeminde yer buluyor. Özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık sisteminin de tartışılmaya başlanması gereğini açıkladığı bugünlerde Başkanlık sisteminin Türkiye’ye uygun olup olmadığı konuşulmaya başladı. Başkanlık sistemi ve Parlamenter sistem konusunda tartışmalara, farklı bir bakış açısıyla katılmak istiyorum.

Başkanlık Sistemi ve ABD

Başkanlık sistemi, yalnızca Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi değildir. Bazı parlamenter sistemlerde, sistemin ruhuna aykırı da olsa, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından doğrudan seçildiği örneklere rastlayabiliyoruz. Başkanlık sistemini Parlamenter sistemden ayıran temel özellik, yürütme organının biçimi ve rolü ile ilintilidir ve Parlamenter sistemden farklı olarak, Başkanlık sisteminde yürütme organı ile yasama organı iç içe geçmemiş durumdadır.

Başkanlık sistemi ve Parlamenter sistemi karşılaştırmak için ABD ve Avrupa parlamenter sistemlerindeki yürütme organının rolü ve biçimini kısaca karşılaştırmaya çalışalım.

Başkanlık sisteminin saf biçimi olan ABD’de Başkan, halk tarafından seçilmektedir. Elbette bu seçim, Başkan’ın doğrudan halk tarafından seçilmesi biçiminde değil, Başkan’ı seçecek delegelerin eyaletlerde doğrudan seçmen tarafından seçilmesi biçiminde gerçekleşmektedir. Halk tarafından ve seçmen sayılarına göre eyaletlerde farklı sayılarda seçilmiş delegeler, Başkan’ı seçmektedirler. Halk tarafından doğrudan seçilmese de, delege seçiminde parti adaylarına oy verildiği ve parti delegelerinin bir Başkan adayı adına oy istediği düşünüldüğünde Başkan’ın dolaylı olarak halk tarafından seçildiği söylenebilir.

Başkanlık sisteminin ayırıcı özelliği, Başkan’ın ya da Devlet Başkanı’nın halk tarafından seçilmesi değildir. Devlet Başkanı’nın halk tarafından seçildiği, ancak Başkanlık sistemi olmayan örnekler de bulunmaktadır. Bunlar arasından birisini iyi biliyoruz : KKTC. KKTC’de Devlet Başkanı (Cumhurbaşkanı), doğrudan halkoyu ile iki turlu sisteme göre seçilmektedir. Ne var ki, KKTC’nin Başkanlık sistemi olmadığını biliyoruz.

Başkanlık sisteminin ayırt edici özelliği, yürütme organının konumudur. Başkanlık sisteminde yürütme organı, yasama organına karşı sorumlu değildir. Bu anlamda, halk tarafından seçilen Başkan, yürütme organının başıdır. Başkan’a güç sağlayan ise kabine üyelerinin Başkan tarafından atanması ve değiştirilebilmesidir. Başkan’ın atadığı bakanların Kongre tarafından onaylanması ise sembolik bir süreç olarak değerlendirilebilir.

Başkan’ın yürütme organının başı olması ve bakanları ataması, yürütme organının yalnızca halka karşı sorumlu olmasını gerektirir. Bazı istisnai durumlarda Başkan’ın görevden alınabilmesi söz konusu olsa da, bu durumlar, nadir olarak gündeme gelebilecek zorunluluklardan kaynaklanmaktadır.

ABD’de Başkan ile birlikte Kongre ya da yasama organı da halk tarafından seçilmektedir. Kongre, Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere iki kurumsal yapıya ayrılmış olup iki yasama organının kendi aralarındaki ve Başkan ile ilişkilerindeki ilişki, “kontrol ve denge (check and balance) sistemini ortaya çıkarmaktadır.

ABD örneğindeki Başkanlık sisteminde Senato, her eyaletten 2 üyenin seçimi ile oluşmakta olup 100 üyeye sahiptir ve üyeleri halkoyu ile seçilmektedir. 400’den fazla (435) üyesi olan Temsilciler Meclisi üyeleri de nüfus oranlarına göre halk tarafından seçilmektedirler. ABD’de iki partili sistem mevcut olup seçimlere çok sayıda parti katıldığı halde yasama organının her iki kurumunda da Demokratlar ve Cumhuriyetçi adaylar seçimleri kazanmaktadırlar. Bunun bazı istisnaları da olmuyor değildir. Bu istisnalar arasından sosyalist aday Bernard Sanders ve eski Cumhuriyetçi olan bağımsız senatör James Jeffords of Vernord’in seçilmeleri, geçmiş seçimlerde seçimi kazanmış iki parti dışındaki Kongre üyelerine örnek verilebilir.

ABD’nin Başkanlık sistemi, Başkan’ın bir parti adayı olarak seçime katılması ve seçimi kazanan adayın yürütme organının başı olarak bakanları atamasına dayanır. Bu sistemde Başkan, yasama organına karşı sorumlu olmayıp “güvenoyu” ve “güvensizlik oyu” gibi mekanizmalardan da söz edilemez. Başkan ile birlikte seçilen Başkan Yardımcısı, Başkan öldüğünde, istifa ettiğinde ya da görevden alınması durumunda Başkanlığı devralmaktadır. Başkan, 4 yıl için göreve gelmekte ve en fazla 2 kez üst üste seçilebilmektir.
Parlamenter Sistem ve İngiltere

Parlamenter sistemin köklerinden yükseldiği İngiltere örneğinde Devlet Başkanı, anayasal monarşinin başı kimliğinde sembolik bir role sahip olan Kraliçe’dir (İspanya gibi başka anayasal monarşilerde Kral, sembolik Devlet Başkanı olabilmektedir). Almanya gibi parlamenter sistem örneğinde ise Cumhurbaşkanı (devlet başkanı), sembolik yetkilere sahiptir. Yürütme organında Başbakan, Cumhurbaşkanı’ndan daha üstün konumdadır. Bakanlar, Başbakan’a karşı sorumludurlar. Ancak, Başbakan ve Bakanlar Kurulu, bütün olarak ve tek tek yasama organına karşı sorumludurlar. Başbakan ve Bakanlar, yasama organı olan TBMM’nin güvenoyu ile göreve gelerek meclis çoğunluğunun desteği ile koltuklarını muhafaza edebilmektedirler. TBMM, güvensizlik oyu ile tek tek bakanları ve bütün olarak Hükümeti görevden uzaklaştırabilmektedir. Bu durum, Hükümetin TBMM ya da yasama organına karşı sorumlu olmasını gerektirmektedir. Böylece, Başkanlık siteminden farklı olarak, parlamenter sistemlerde güvenoyu ve güvensizlik oyu mekanizması ile Hükümetin yasama organına karşı sorumluluğu bulunmaktadır.

Parlamenter sistemlerde Başkanlık sisteminden farklı olan diğer bir uygulama, seçmenin yalnızca parlamento üyelerini seçmesi, parlamentonun da güvenoyu mekanizması ile Başbakan ve bakanlardan oluşan Hükümeti göreve getirmesidir. Başkanlık sisteminde ise Başbakan bulunmamakta, Hükümetin başı olan Başkan, halkoyu ile seçilmektedir.

Başkanlık ve Parlamenter sistemi farklı kılan bir başka özellik, Parlamenter sistemlerde “güçler ayrılığı” (separation of powers) ilkesinin tam olarak söz konusu olamayışıdır. Parlamenter sistemlerde Hükümetin yasama organına karşı sorumlu olması bir yana, Hükümet üyelerinin ve özellikle Başbakan’ın yasama organındaki çoğunluk partisi ya da partilerinin üyeleri olması, yasama ve yürütme organları arasında tam bir “güçler ayrılığı” ilkesinin bulunmadığını göstermektedir. Hükümet üyeleri, çoğunlukla yasama organı içinden seçilmekte ve aynı zamanda yasama faaliyetlerini yürütmektedirler. Böyle olunca, Türkiye örneğinde olduğu gibi, Bakanlar, aynı zamanda milletvekili olup hem yasa yapmakta, hem de aynı yasaları uygulayarak yasama ve yürütme işlevlerine beraber sahip olmaktadırlar. Bu durum, “güçler ayrılığı” ilkesi açısından Başkanlık sistemi ve Parlamenter sistemi farklılaştırmaktadır. Başkanlık sisteminde yasama organı üyeleri, aynı zamanda bakan olamadığı gibi, bakanlar da aynı zamanda yasama organı üyesi olamazlar ve bu durumlarda görevlerinin birisinden çekilmeleri gerekir.

Yarı-Başkanlık Sistemi ve Karşılaştırmalar

Temsili liberal demokrasilerde Başkanlık sistemi ve Parlamenter sistem yanında, Karma nitelikte yürütme formları olduğunu da görüyoruz. Geçmişten bu yana bir karma formu yaşayan Fransa ve Finlandiya gibi ülkeler yanında, 1990’lı yıllardan itibaren demokrasiyle gerçek anlamda tanışan geçen ülkeler arasında Rusya ve Romanya gibi örnekler, bu ayrıksı formun örnekleridir.

Yasama ve yürütme organı ilişkilerinden tutun da güçler ayrılığı ilkesine ve seçimlere kadar bir dizi değişik uygulama, Başkanlık ve Parlamenter sistemleri birbirinden farklılaştırmaktadır. Bazı ülkelerde ise Başkanlık sistemine yakınlaşan Parlamenter modeller görülmekte, yürütme organının başında halk tarafından seçilmiş güçlü bir Cumhurbaşkanı ile parlamentoya karşı sorumlu güçlü bir Başbakan aynı zamanda bulunabilmektedir. Fransa, Finlandiya ve Romanya, bu karışık sistemlere örnek olarak verilebilir.

Devlet ve siyasal sistem yapılanmaları konusunda üzerinde düşünülmeden acele verilebilecek kararlar, siyasal sistemde geri dönülmez tahribatlara neden olabilir. Bu konulardan birisi de başkanlık sistemi ve parlamenter sistem konusunda verilecek kararlardır. Bu konudaki tercihin siyasi tarih ve ülkenin özgün şartlarıyla yaratılmış olduğunu unutmamak gerekir. Ayrıca, Parlamenter sistem, genel kabul gören liberal demokrasi formu olup diğer modeller ayrıksı (istisna) modeller olarak görülmektedir.

Temsili liberal demokratik rejimler, genel olarak ve özellikle Avrupa ülkelerinde parlamenter sistem biçiminde kendini göstermektedir. Bu sistemden tarihsel gelenekleri ve kendine özgü özellikleri ayrılmaya çalışan birkaç ülke (Fransa ve Finlandiya) bile, başkanlık sistemini yaşama geçirememiş ve Karma Sistem ismi verilen Yarı-Başkanlık sistemini oluşturabilmişlerdir.

Katılımcı Demokrasiye En Uygun Form : Parlamenter Sistem

Başkanlık sistemi, ABD ve birkaç örnek dışında, demokratik bir siyasal sistemi taşıyamamaktadır. Başkanlık sistemi denemelerinin çoğu (özellikle Latin Amerika ülkelerinde) diktatörlüklere ve askeri rejimlere dönüşmüştür. Bu nedenle, dünyada demokratik başkanlık sistemlerinden çok, demokratik olmayan başkanlık rejimlerinin bulunduğu unutulmamalıdır.

Başkanlık sistemlerinde seçimleri yalnızca 1 aday kazanmakta, bu aday da kabine üyesi olan Bakanlarını atayarak yürütme organının tek gücü durumuna gelmektedir. Yürütme organının tek ve güçlü bir başkanca ele geçirildiği durumlarda (köklü bir demokrasi geleneği ve demokratik kurumsal yapılar yoksa) sistemin demokratik yapıdan uzaklaşması çok kolay olabilmektedir.

Bir kişinin yürütme organını kontrol ettiği ve yasama organına karşı değil de (4 ya da 5 yılda bir yapılan seçimlerde) seçmene karşı sorumlu olması, sistemin demokratiklik niteliğine zarar vermektedir. Oysa, Parlamenter sistemlerde Hükümet, her an Parlamento tarafından (güvenoyu ve güvensizlik oyu mekanizmalarıyla) denetlenmektedir. Ayrıca, Parlamenter sistemlerde Meclis içinde Hükümet üyelerine karşı verilen yazılı ve sözlü soru önergeleri, Bütçe ve Araştırma Komisyonları yoluyla da Hükümet icraatları denetlenmektedir. Bu durumda, demokratik sitemin ruhuna parlamenter sistemin daha çok uyduğu kolayca iddia edilebilir.

Türkiye’de halk tarafından seçilen güçlü bir Cumhurbaşkanı, seçim dönemi boyunca Meclis denetiminden uzak biçimde iktidarda kaldığında, sistemin demokratik yapıdan uzaklaşma tehlikesi ciddi bir boyutta mevcut olacaktır. Bugün bile “parlamenter sistem” yapılanması ile Hükümetin yönetimi ve sistemi kontrol etmesinden yakındığımız düşünülürse, Başkanlık sisteminde gerçek denetimlerden uzak güçlü Başkan, sistemi tamamıyla ganimet sistemine dönüştürebilecektir.

Başkanlık sitemlerinde sağ ve solda merkez partileri biçiminde iki siyasi partili sistem ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, Parlamentoda çeşitlilik ve farklı görüşleri temsil olanağı da ortadan kalkmaktadır. Bu durumun liberal demokrasinin ve çoğulculuğun ruhu ile çeliştiği söylenebilir.

Türkiye için başkanlık sistemi, demokrasinin sonu olacaktır. Başkanlık sisteminin ABD dışında gerçek anlamda uygulandığı demokratik bir rejim de yoktur. ABD’deki (50 devletli) parçalı devlet yapısı ve federasyon yapılanması, Parlamenter sistemin işleyişini engellediği için kendine özgü biçimde ve yürütme organının merkezini güçlü tutmak amacıyla Başkanlık sistemi benimsenmiştir. Türkiye gibi üniter devletlerde ve köklü demokrasi geleneği bulunmayan ülkelerde Başkanlık sistemi, gerçek anlamda Diktatörlük riski taşımaktadır.