17 Eylül 2010 Cuma

Karl Marks İşçileri Uyarıyor

Marks işçileri uyarıyor/Seyfi Adalı
Referanduma “Kemalizm’in tasfiyesi”, “askeri vesayete son verilmesi”, “darbecilerle hesaplaşma”, “medenileşme hamlesi” vb. anlamlar yüklemek, en hafifinden AKP gibi bir sermaye partisinden (İslamcı yanı bir yana) ilerici ve demokratik bir hamle beklemek demektir.
Oysa ki, Anayasa’nın geçici 15′inci maddenin kaldırılmış olması, askeri darbelerle hesaplaşmanın siyasal ve ekonomik gereklerinin hiçbirini içermez . Anayasada yapılan değişiklik bir kısım solcu aydını, gazeteciyi, akademisyeni evet vermeye ikna etmek üzere paketin içine konulmuş, hesaplaşma görüntüsü verilmek suretiyle evet oylarını artırmayı amaçlayan bir “kapak” düzenlemenin ötesinde değil.

Dahası, bu aydınlar vasıtasıyla daha geniş sol kitle üzerinde bir hedef saptırma, eksen kaydırma girişimi. Koca koca aydınların “elma şekeri”ne sarılmış 15′inci maddeye kandığını iddia etmiyoruz. Onlar, sosyalizm ve sol anlayışlarındaki “burjuva”lık sebebiyle referanduma ve AKP’ye sahip çıkıyorlar. Bu gerçek, referandum vesilesiyle açığa çıkmış oldu. Sınıf mücadelesinden havlu atan, işçi sınıfını hor gören, post modern mücadele çeşnisini sınıf mücadelesinin yerine koyan solcu entelektüellere 15′inci madde, “darbeyle hesaplaşıyorlar”mış görüntüsü vermeye yaradı.

AKP’nin yüzündeki kapitalist maskeyi perdeleyen, ona demokratik, eşitlikçi, darbe karşıtı görünüm veren soldan başkası değil. Murat Belge, Ahmet İnsel ya da Ömer Laçiner gibi entelektüeller; EDP, DSİP gibi çevreler AKP’ye ve referanduma toplumu medenileştiren, demokratikleştiren küçük bir adım olarak bakmamızı istiyor. Kemalist, ulusalcı devlete karşı, küreselleşmeci AKP burjuvazisini ilerici ve reformist sayıyorlar. Israrla AKP’nin ismini ağızlarına almadan konuşup, yazmalarının ardındaki neden de, referanduma ve AKP hükümetine tarihsel anlamda rol biçiyor olmaları, eskiye karşı yeniyi temsil ettiğini ilan etmeleridir.

Bu nedenle de Marks’tan, 19′uncu yüzyıl devrimlerinden örnekler vererek yazıp konuşmayı tercih ediyorlar, Marksistliğe devam ettikleri izlenimi veriyorlar. Sadece sosyalist solu daha derinden sarsmaya çalışmıyorlar, Kürt ulusal hareketine de AKP’yi partner yapmaya çalışıyorlar.

Gerçekten de tarihte, 19’uncu yüzyılda burjuvazinin ilerici olduğu devirler oldu. Krallıkların, soyluların düzeninin ceberut feodal devlet yapısının yıkılarak, cumhuriyetlerin kurulması sırasında burjuvazinin ilerici rolü oldu. Sanayi kapitalizminin ürünü olan burjuvazi ve işçi sınıfı feodal düzeni yıkan toplumsal sınıflar oldular.

Burjuvazi, 1789 Fransız Devriminde yoksul halk kitlelerinin desteğini alarak feodal gericiliğe karşı “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” mücadelesini yürüttü.

Ta ki, 1848 devrimlerine kadar.

Marks, Komünist Manifesto’yu 1848 devrimlerinin arifesinde kaleme aldı ve demokratik hareketleri desteklerken işçi sınıfını mülkiyet sorununa dikkat çekmesini istedi; işçi sınıfını proleter olmayan sosyalizm anlayışlarına karşı uyarmaya çalıştı.

1848 devrimleri sırasında silahlı işçilerin burjuva devrimlerinde yer alması, taleplerinin karşılanıncaya kadar da silahlarını ellerinden bırakmayışları sebebiyle, burjuvazinin ilericiliği tuz buz oldu. Marks’ın ünlü “sürekli devrim” tarifi, proletaryanın tarih sahnesine çıkıp, devrimci bir rol oynaması karşısında, burjuvazinin tarihsel anlamdaki ilerici rolünü kaybetmesini anlatır. Marks, 18 Brumairie’de ve Fransa’da İç Savaş‘ta burjuvazinin işçi sınıfını alt edebilmek için feodal sınıflarla hatta savaş halinde olduğu ülkelerle (Fransa’nın Almanya ile) nasıl işbirliğine girdiğini anlatır.

Korkak burjuvazi, işçi sınıfının bilinçlenmesine ve güçlenmesine fırsat vermek yerine, mevcut iktidarını korumak için gericileştiğini, proletaryanın siyasi varlığı sebebiyle tarihsel rolünü oynayamadığını ifade eder. Bu nedenle burjuva devriminin tarihsel görevlerini artık burjuvazi gerçekleştiremez; bu tarihsel görev de artık işçi sınıfının omuzlarındadır.İşçi sınıfı, burjuvazi karşısında hem siyasal hem de toplumsal devrimin mimarı olabilecek tek güçtür.

Marks işçileri burjuva sosyalizmine karşı da uyarır: Bu sosyalizmin “Serbest ticaret: işçi sınıfı yararına… Hapishanelerin ıslahı: işçi sınıfının yararına… Burjuva bir burjuvadır: işçi sınıfı yararına” demiş olduğunu kaydeder.

Bugün askeri darbelere karşı çıkılmasının tarihsel anlamı da, burjuvaziden bağımsız hareket edildiği oranda karşılığını bulabilir. Bir reform hareketi bile olsa, burjuvaziden bağımsız olmak zorundadır ki, işçi sınıfı, ezilenler, sömürülenler için küçük de olsa bir kazanım haline gelebilsin.

Sermaye partisi olarak AKP’ye destek vererek, AKP’ye darbe karşıtı, modernleşmeci, medeniyeti temsil eden ilerici anlamlar yüklenmesi gibi 18’inci yüzyıl devrimleri sırasında feodalizme karşı kavga yürüten burjuvazi için bile ifade edilmezdi.

Sandığa gitmek suretiyle eski düzene karşı ilerici, sosyalist anlamda hukuki, siyasi bir üstünlük kazanılması nasıl mümkün olabilir? Eğer söylendiği gibi olsaydı, referandumdan evet çıkması 12 Eylülcülerden hesap sormak için kitlelerin sokağa çıkmasına yol açan bir etken haline gelirdi.

13 Eylül’de olan nedir? Referandum öncesinde “darbecilerden hesap soracağız, 13 Eylül’de darbeci generalleri yargılamak için savcılığa başvuracağız” diye propaganda yapan “yetmez ama evet”çilerin, sanki demokratik bir kazanım söz konusuymuş gibi/böyle bir görüntü vermek amacıyla, birkaç ilde burjuva devletin savcılarını soruşturma açmaya davet eden basın açıklamaları oldu. Sembolik eylemlerin ötesine geçilmedi.

Aynı gün, Silopi’de gerilla cenazelerini defnetmek için sokağa çıkan 60 bin yoksul Kürt köylüsüyle anlamlı bir çelişkiyi de ifade ediyordu.Eylemsizlik kararına rağmen askeri operasyonların devam etmesine cevap vermek için savcılığa gitmeye gerek yok!

Referandumdan evet çıkmasından medet umanların Silopili Kürt yoksuluna önerdiği, “vatandaş, savcıya git, imza ver, dilekçe ver” demekten başka nedir?

Aynı gün Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyesi 7 kişinin tutuklanmasının “bir dönem kapandı, demokrasinin önü açıldı” diye birbirine sevinç mailleri atanlar, gazete köşelerini dolduranlar için bir değeri var mı?

Anayasa referandumu ilerici sonuçlar doğuracak bir siyasal anlam taşımadığı için, ne sosyalist hareket ne de işçi ve Kürt ulusal hareketi üzerinde olumlu bir etki yaratacak.

İşçiler, kadınlar, Kürt yoksulları görüyor ve görecek ki, büyük sermayenin partisi AKP, referandum sonrasında burjuvazi ve devlet katındaki etkinliğini artırmış, moral ve siyasi güç toplamıştır.

Özelleştirmeyi sonuna kadar uygulayan, sağlığı, eğitimi ticarileştiren, paralı hale getiren, sözleşmeli, iş güvencesi olmadan esnek çalışmayı dayatan; özgürlük ve demokrasi taleplerine şiddetle karşılık veren AKP’nin güçlenmesine yol açan referandum sonuçlarından,  ilerici bir anlam değil, işçi ve yoksul kitleler için yeni kemer sıkma kararları, özgürlük taleplerinin bastırılması çıkar.

(SEYFİ ADALI - Soldefter)