CHP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CHP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2023 Pazar

Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanlığı'na Aday Mı

Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanlığı'na Aday Mı?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine yöneltilen "CHP Genel Başkanlığı'na aday mısınız?" sorusuna, "Benim aday olduğum tek şey var; ülkemizde aynen İstanbul'da olduğu gibi büyük bir değişim." yanıtını verdi.

İBB Haliç Su Sporları Merkezi açılışını yapan İmamoğlu daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

İşte Ekrem İmamoğlu'nun yanıtı:

"Esas olan, sistem önemlidir. Şu an İstanbul'da yaptığımız ve kalıcı temellere oturmasını arzu ettiğimiz şey. Halkı önceleyen, herkesin almak istediği hizmeti bulabildiği bir süreci, kendine ait bir kurum olduğunu kavrayabilen ve devlet yönetimi, kamu yönetimi, bir şehrin yönetimi noktasında bir süreç tarif ediyoruz, bir sistem tarifliyoruz. Ve bu sistem, milletimizin zihnine nakşediyor. Yani bunun kendileri için en doğru yol, yolculuk olduğunu görüyor ve hissediyor. Bizim İstanbul'da aldığımız destek, tam da bu yönde bir destek. Yoksa kişilere bağlı ya da bir belediye başkanına ya da bir lidere bağlı süreçler, onun ömrüyle ya da onun süresiyle kısıtlı kalır. Biz, ülkemizde bir sistem vadediyoruz. Bu bir değişimdir. Yani bu değişim, kalıcı bir değişimdir. Bir İstanbul modeli, bir yerel yönetim modeli, bir 21. yüzyıl yerel yönetim anlayışı ya da ‘yeni nesil belediyecilik anlayışı’ diye tariflediğimiz çok yönlü bir süreçten bahsediyoruz. Tam da İstanbul, bunun merkezidir, odağıdır. Siyasetin de bu anlamda bir modele, bir geleceğe ihtiyacı vardır. Bunun inşa edilmesi şarttır. Ben bu inşanın, bu demokrasi anlayışının ya da kapsayıcılığın, ‘Türkiye'de neleri eksik yaptık’ diye bakarak geleceğe daha umutla bakışın, muhalefetin mutlak irdelemesi ve öncelemesi gereken alan olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda ben, bu değişimi var etmenin, başta kendi partim olmak üzere, bütün muhalefetin inşası yönünde bir durum olduğunu ifade ettim ve etmeye devam ediyorum. Ben, idealleriyle yaşayan bir insanım. İdeallerimin vücut bulduğu siyasi partinin de bu yönde adım atmasını ısrarla, asla vazgeçmeden istemeye devam edeceğim. Değişim şarttır. Değişim; usulleriyle, sisteme toplumu katışıyla, birtakım hatalardan geri dönmekle mümkün olabilir. Onun yerine doğruları koyarak mümkün olabilir. Bunun parti içinde tabii ki tartışılması en doğrusu. Elbette çok geniş fikirlerim var. Gereken kısmını kamuoyuyla gerekli olan kısmını partimin yöneticileriyle, kişileriyle paylaştım. Paylaşmaya da devam edeceğim. Bu değişim noktasındaki fikrimde net olarak kararlıyım. Menzile yürüme hususunda net olarak kararlıyım. Asla kişilere bağlı bir düzenin değil, kalıcı bir demokrasi düzeninin bu ülkede var olması için, bunun partimizde de var olması yönünde kararlıyım. İstanbul'da değişim nasıl çok güzel bir sonuç verdiyse eminim ki siyasetteki bu anlamda değişim, hele muhalefette ve kendi partimden başlayan bu kıvılcımın Türkiye'ye çok iyi geleceğini çok iyi görüyorum. Belediye başkanları, seçildikleri belediyelere hizmet etmek durumundalar. Onu oradan alıp başka bir işe verelim, bu siyasetin temeline aykırıdır. Ekranlar üzerinden başta siyasi partimin genel başkanı veya diğer fertlerine mesaj yollamayı yanlış buluyorum. Buralardan mesaj yollamak değil, karşılıklı konuşmanın daha doğru ve tutarlı olacağını düşünüyorum. Benim aday olduğum tek şey var; ülkemizde aynen İstanbul'da olduğu gibi büyük bir değişim."

31 Mayıs 2023 Çarşamba

CHP MYK üyeleri istifa edecek

CHP MYK üyeleri istifa edecek

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeleri yarın 1 Haziran 2023 tarihinde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na istifalarını sunacaklar. Ancak bazı MYK üyelerinin yeni oluşacak MYK'da da görev alacakları konuşuluyor.

CHP MYK Üyeleri:

Ahmet Akın

Ali Öztunç

Bülent Tezcan

Bülent Kuşoğlu

Devrim Barış Çelik

Faik Öztrak

Fethi Açıkel

Gökçe Gökçen

Gülizar Biçer Karaca

Gamze Akkuş İlgezdi

Lale Karabıyık

Muharrem Erkek

Oğuz Kaan Salıcı

Selin Sayek Böke

Seyit Torun

Veli Ağbaba

Yüksel Taşkın


12 Mart 2018 Pazartesi

CHP'de Cumhurbaşkanı Adayı Nasıl Belirlenecek

CHP'de Cumhurbaşkanı Adayı Nasıl Belirlenecek
CHP 9-10 Mart 2018 tarihleri arasında 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayını yaptı. Cumhurbaşkanı adayının nasıl belirleneceğine ilişkin madde de CHP'nin tüzüğüne girdi. 

Yeni tüzüğe göre,  CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, seçmen yoklaması, önseçim, aday yoklaması, merkez yoklaması yöntemlerinden birisiyle belirlenecek. Yönteme parti meclisi karar verecek. Yoklama, seçmen kütüğünde kayıtlı seçmenlerin katılımıyla yapılacak.

11 Mart 2018 Pazar

CHP KHK'ları Anayasa Mahkemesine Götürüyor

CHP KHK'ları Anayasa Mahkemesine Götürüyor
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, OHAL'de çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelere ilişkin (KHK) bir açıklama yaptı. Özel,  KHK’ların Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, CHP’nin izleyeceği yol haritasına ilişkin olarak, “Anayasa hukuku konusunda deneyimli bilim insanları ile bir çalıştay düzenledik, orada görüşlerini aldık. Şu anda her bir KHK üzerinde titizlikle ayrı ayrı çalışıyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğimiz KHK’larda madde madde başvuru yapacağız”  dedi. 

İşte o açıklama:

CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ÖZGÜR ÖZEL, OHAL KHK’LARINA İLİŞKİN CHP’NİN YOL HARİTASINI ANLATTI

-“HER BİR KHK ÜZERİNDE TİTİZLİKLE ÇALIŞIYORUZ”
-“ANAYASA MAHKEMESİ’NE MADDE MADDE BAŞVURACAĞIZ”

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, OHAL KHK’larının Resmi Gazete’de yayımlanmasının, CHP’nin izleyeceği yol haritasına ilişkin olarak, “Anayasa hukuku konusunda deneyimli bilim insanları ile bir çalıştay düzenledik, orada görüşlerini aldık. Şu anda her bir KHK üzerinde titizlikle ayrı ayrı çalışıyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğimiz KHK’larda madde madde başvuru yapacağız” değerlendirmesinde bulundu. CHP’li Özel, MYK’nın uygun görmesi durumunda, siyasi partilerle temas ederek, onların görüşünü de alabileceklerini belirtti.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, OHAL KHK’larının Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından CHP’nin bundan sonraki yol haritasına ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:

EN HUKUKSUZ ARA DÖNEM

“Cumhuriyet tarihinin en hukuksuz ara döneminin içindeyiz. Burada da 31 tane Kanun Hükmünde Kararname ile karşı karşıyayız. Bunlardan 5 tanesi 1,5 yıl önce kanunlaşmış ve tarafımızdan Anayasa Mahkemesi’ne götürülmüştü. Geriye kalanlarla ilgili normal şartlarda herhangi bir tanesi için bile 60 günlük sürede Anayasa Mahkemesi başvurusu hazırlanması oldukça külfetli bir iş. Böyle bir şey ile karşılaşacağımızı biliyorduk, bu nedenle uzun süredir KHK’ları çalışıyorduk.

MADDE MADDE BAŞVURU YAPACAĞIZ

Tüm Anayasa Komisyonu ve Adalet Komisyonu üyesi milletvekillerimizle yaptığımız toplantıda işbölümü yapmış, her KHK’yı milletvekillerimize bölüştürmüş ve raporlarını almıştık. Anayasa hukuku konusunda deneyimli bilim insanları ile basına ve kamuoyuna kapalı bir çalıştay düzenledik, orada görüşlerini aldık. Şu anda her bir KHK üzerinde titizlikle ayrı ayrı çalışıyoruz. Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğimiz KHK’larda madde madde başvuru yapacağız. Elbette KHK’lar açısından 10 gün içinde şekil yönünden itiraz 60 gün içinde eylemli içtüzük ihlali olarak değerlendirdiğimiz yönlerden itiraz ve ayrıca esasa yönelik itirazlarımız olacak.

SİYASİ PARTİLERİN KATKILARI TALEP EDİLEBİLİR

Hukukçularımız, KHK’nın süresi içinde komisyonda ve Genel Kurul’da görüşülmemiş olmalarını şekil yönünden itiraz olarak inceliyor. Bunların birer eylemli içtüzük ihlali olduğundan hareketle kararın alındığı günden 60 gün içinde eylemli içtüzük ihlali başvurusunu yapmayı değerlendiriyoruz. Ayrıca normal kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi şekliyle madde madde içerik yönünde itirazlarımız var. CHP olarak akademisyenlerle, anayasa hukukçuları ile temas ve çalışma içinde olacağız. CHP’ye sağlanmış olan Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapma ödev ve sorumluluğunun ağırlığını, tüm siyasi partileri etkiliyor olması nedeniyle de diğer siyasi partilerin bu konuda görüşlerini alacak bir siyasi partiler turu planlayabilir, katkılarını talep edebiliriz. Ancak bunun için konuyu MYK toplantısında tartışıp, olumlu bir karar alınması gerekiyor.”

16 Mayıs 2016 Pazartesi

CHP İl Başkanları Toplantısı Van'da yapıldı

CHP İl Başkanları Toplantısı Van'da yapıldı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanları Toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığında 14-15 Mayıs 2016 tarihleri arasında Van'da yapıldı. 

İşte CHP İl Başkanları Toplantısı  sonuç bildirgesi: 

CHP İL BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRİSİ
14-15 MAYIS 2016 VANParlamenter demokrasimiz, bir diktatörlük rejimi hedefinin tehdidi altındadır. Ülke ekonomimiz, Cumhuriyet tarihimizin en kırılgan dönemlerini yaşamaktadır; eğitim sistemimiz çöküşün eşiğinde, dış politikamız iktidarın yanlış tercihleri nedeniyle çıkmazdadır. Toplumsal barışımız, AKP’nin tüm toplum kesimlerine yönelik ayrıştıran ve ötekileştiren söylemi nedeniyle hızla bozulmaktadır.

Halkımız, Türkiye’nin bu temel problemlerine kalıcı çözüm beklerken, tarihte daha önce benzeri görülmemiş bir darbeyle 64. Cumhuriyet Hükümeti’nin Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun görevden ayrılması sağlanmıştır. "4 Mayıs Saray Darbesi" olarak adlandırılan bu süreç, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan şahsın talebi doğrultusunda ve "Milli İrade" hiçe sayılarak gerçekleştirilmiştir. Kendisine oy veren seçmenin hakkını ve demokrasinin temel ilkelerini koruması gereken, Sayın Davutoğlu darbeye direnmemiş, teslim olmuştur. 
Darbenin amacı hükümete el koyarak, "Laik, Demokratik, Sosyal Hukuk Devleti" ilkelerini yok edecek, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracak bir diktatörlük rejimine geçişin alt yapısını hazırlamaktır. Ancak bilinmelidir ki bu hazırlığı yapanlar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve ülkemizde demokrasi için bedel ödemeye hazır milyonların iradesi karşısında hüsrana uğrayacaktır. Yaklaşık 150 yıllık parlamenter geleneğimiz, 93 yıllık Milli Egemenlik anlayışına dayalı Cumhuriyetimiz ve 70 yıldır süre gelen çok partili demokratik hayatımızın kazandırdığı tarihsel birikimimiz asla bir diktatörlük rejimine kurban edilmeyecektir. 
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından 72. TOBB Genel Kurulunda dile getirilen görüşler, bu iradenin ifadesidir. Biz CHP İl Başkanları olarak bu iradenin tereddütsüz arkasındayız. Bir Cumhuriyet savcısının, darbenin başaktöründen aldığı talimatla, Sayın Genel Başkanımız hakkında başlattığı soruşturmayı da bizlere yönelik beyhude bir sindirme girişimi olarak görüyoruz.

Tarihi boyunca darbecilerin önünde diz çökmeyen, darbecilere teslim olmayan CHP, demokrasi için bedel ödemekten çekinmemiş siyasi bir halk hareketidir. Bu bağlamda, CHP dün olduğu gibi bugün de darbecilere ve halkın iradesini gasp etmeye çalışanlara karşı mücadele etmeye kararlıdır. Örgütümüzün ve demokrasiye inanmış tüm yurttaşlarımızın birlikteliğiyle sürdürülecek mücadelemiz, Cumhuriyet, Demokrasi, Özgürlük ile taçlanıncaya kadar devam edecektir. Bu değerlere inanan tüm yurttaşlarımıza çağrımızdır. 
Öte yandan ülkemizde ve Ortadoğu’da AKP tarafından sürdürülen çatışma ve ayrımcılık politikalarına karşı olduğumuzu; terör örgütleri arasında sıkışmış, yaşamları parçalanmış halkımızın yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Toplumsal barışın sağlanması noktasında parlamentomuzu çözümün tek adresi olarak gören CHP’nin il başkanları olarak terör saldırılarında şehit düşmüş tüm güvenlik güçlerimizi ve vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, ülkemizin acıya ve gözyaşına mahkum olmadığını, toplumsal barışı sağlamak için üzerimize düşen tarihsel sorumluluğu yerine getirme kararlılığımızı, Van’dan Edirne’ye kadar ilan ediyoruz. 
Kamuoyuna Saygılarımızla duyurulur 
CUMHURİYET HALK PARTİSİ İL BAŞKANLARI
Kaynak: chp.org.tr

12 Mayıs 2016 Perşembe

CHP Milletvekili Veli Ağbaba Nizip Mülteci Kampı'ndaki Çocuk istismarının araştırılması için komisyon teklifi verdi

CHP Milletvekili Veli Ağbaba Nizip Mülteci Kampı'ndaki Çocuk istismarının araştırılması için komisyon teklifi verdi
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletveki Veli Ağbaba, Gaziantep Nizip Mülteci Kampı'ndaki çocuk istismarlarının araştırılması için TBMM Başkanlığı'na Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için teklif verdi.

TBMM'i Başkanlığı'na verilen teklifte, "Gaziantep Nizip Mülteci Kampı'nda çocuklara yönelik tecavüz vakası başta olmak üzere ülkemizde bulunan tüm mülteci kamplarında ve Geri Gönderme Merkezlerinde yaşanan cinsel istismar vakalarının araştırılması, çocukların zorla evlendirilmesi ve fuhuşa sürüklenmelerinin nedenlerinin ve bu konuda kusuru bulunanların ortaya çıkarılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi amacı ile Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz." ifadelerine yer verildi. 

CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu Başkanı Veli Ağbaba ve komisyon üyesi milletvekillerinin TBMM'ye verdiği komisyon teklif şöyle:
Yaklaşık 15 bin kişilik mülteci ve sığınmacı nüfusuna sahip Gaziantep Nizip Mülteci Kampı'nda otuz çocuğa cinsel istismarda bulunulduğu iddiaları basın ve yayın organlarında yer almış ve askeri yetkililer tarafından da doğrulandığı belirtilmiştir. Kampta çalışan bir şahsın 8-12 yaşları arasındaki çocukları üç ay boyunca 1,5 - 2 - 3 - 5 lira gibi paralar vererek kandırdığı ve tecavüz ettiği anlaşılmıştır. Cinsel istismara uğrayan çocuklar ve aileleri kamptan atılmaktan korktukları için olayı dile getirmekten çekinmişlerdir. 
Türkiye'de kayıt altına alınmış 18 yaş altında 1,355,318 Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Çocuk mülteciler ülkelerindeki savaştan, açlıktan ve sefaletten kaçmış, küçük yaşlarında çok ciddi sefalet ile, acılar ile karşı karşıya kalmışlardır. Ülkemizde bu çocukların fuhuşa zorlandıkları, küçük kızların kuma olarak alınıp satıldığı, zorla evlendirildiği, özellikle kamplarda kalan çocukların aileleri tarafından cinsel taciz ve tecavüzden korktukları için erken yaşta evlendirildikleri bir çok rapor ile ortaya konmuştur. Nizip Mülteci Kampı örneğinde olduğu gibi bu vakalar, zaten yurtlarından olmuş insanların bir de sığındakları yerlerden atılma korkusu nedeni ile çoğu zaman ortaya dahi çıkmamaktadır. Tüm bu nedenlerle, Gaziantep Nizip Mülteci Kampı'nda çocuklara yönelik tecavüz vakası başta olmak üzere ülkemizde bulunan tüm mülteci kamplarında ve Geri Gönderme Merkezlerinde yaşanan cinsel istismar vakalarının araştırılması, çocukların zorla evlendirilmesi ve fuhuşa sürüklenmelerinin nedenlerinin ve bu konuda kusuru bulunanların ortaya çıkarılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi amacı ile Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

11 Mayıs 2016 Çarşamba

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TOBB'nin 72. Genel Kurulu'nda konuştu. Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemini sert bir dille eleştirerek, "Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "Darbe hukuku kalsın biz bu anayasayı değiştirelim. Ne için? Başkanlık sistemini getireceğiz. Nasıl bir başkanlık sistemi? Bir kişi konuşacak Türkiye susacak, bir kişi konuşacak hakim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Bir kişi konuşacak istediği adam hapse girecek. Neymiş? Böyle başkanlık sistemi... Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net. Tepeden tırnağa yeniden yazacağız. “İlk 4 maddesi bizim için dokunulmaz” dedik. Niye dokunulmaz diyorsunuz ilk 4 maddesi için. Okuyorum hepiniz de dinleyin lütfen. Madde bir; Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Neyini değiştireceğiz Allah aşkına? Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Evet cumhuriyet fazilettir, cumhuriyetimizle gurur duyuyoruz. Nokta." dedi

İşte o konuşma: 
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU TOBB 72. GENEL KURULUNDA:
BÖYLE BİR BAŞKANLIK SİSTEMİNİ KAN DÖKMEDEN GERÇEKLEŞTİREMEZSİNİZ

TOBB 72. Genel Kurulunda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Nasıl bir başkanlık sistemi? Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hakim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Bir kişi konuşacak, istediği adam hapse girecek. “dedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TOBB 72. Genel Kurulunda yaptığı konuşma şöyle:

Sayın divan, değerli konuklar, Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin değerli üyeleri, saygıdeğer bakanlarımız, siyasal partilerin değerli temsilcileri, hepinize en içten selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum.

En tehlikeli olan konuşmanın başlangıcıdır. Protokolde atladığımız insanlar varsa onlardan peşinen özür dilerim. Çünkü protokol elbette çok önemlidir. Ama şunu açık yüreklilikle ifade etmekte de yarar var. Burada asıl konuşma doğrudan doğruya TOBB’un değerli üyelerine ve katılımcılarına olacaktır. O nedenle değerli katılımcıları yürekten saygıyla, sevgiyle, şükranla selamlıyorum.

Sayın Başkanı dinledik. Sayın Hisarcıklıoğlu duygulu bir konuşma yaptı. Kimseyi üzmemek adına da her bakanı da özenle konuşmasının belli yerlerine yerleştirdi. Elbette bunu yapabilir. Ama ben şunu beklerdim. İş dünyasının yaşadığı sorunların çok daha net, çok daha açık bir şekilde dile getirilmesini isterdim. İzin verirseniz o bölümü ben yerine getirmiş olayım.

TÜRKİYE, CUMHURİYET TARİHİNİN EN DERİN KRİZLERİNDEN BİRİSİNİ YAŞIYOR
72. Genel Kurul. Bu Genel Kurulların bir özelliği var. Nedir özelliği? Türkiye burada masaya yatırılır. Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti burada masaya yatırılır. Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti, iş dünyasının sorunları burada açık yüreklilikle görüşülür. Korkmadan, yılmadan, açık yüreklilikle görüşülür. O nedenle ben size iş dünyasının içinde bulunduğu sorunları, Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları, dünyada yaşadığımız sorunları ana başlıklar itibariyle sizlere sunmaya çalışacağım.

Bir; Türkiye, cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birisini yaşıyor. Düşünün TOBB gibi Türkiye’nin gözü, yüreği olan, bütün dünyanın ilgiyle izlediği bir Genel Kurula Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ı katılamıyor. Neden katılamıyor, kim engel oluyor? Bu sorunun yanıtını bulmadan, bu sorunun yanıtını vicdanımızda vermeden demokrasi sözcüğünün D’sini bile ağzımıza alamayız.

Değerli arkadaşlarım, son iki seçimde Sayın Davutoğlu bir başarı elde etti. Bir seçimde yüzde 40, öbür seçimde yüzde 49 oy aldı. Meşru bir hükümetti. Geldi Başbakanlık koltuğuna oturdu, neye göre? Anayasaya göre, yasalara göre, geleneklere göre, teamüllere göre oturdu. Hükümet programını okudu, parlamentodan güvenoyunu aldı. Bir sabah kendisini çağırdılar saraya “Buyur buraya gel. Görevi bırakacaksın.” Neye göre bırakacaksın? 23 milyon 600 bin oy almış bir siyasi partinin Genel Başkanına bir kişi çıkıp diyor ki, “Görevi bırakacaksın.” Onun yanıtı; “Emredersiniz öğleden sonra bırakıyorum.” Bu demokrasi mi arkadaşlar? Hani milli irade nerede, nerede bu milli irade? Sabah milli irade, öğleden sonra milli irade, akşam milli irade, gece milli irade! 23 milyon 600 bin kişinin oyunu çöpe atmaya kimin hakkı ve kimin yetkisi var? Bu sorunun cevabını hep beraber sormak ve sorgulamak zorundayız.

TÜRKİYE’NİN BEŞ TEMEL SORUNU VAR
Değerli arkadaşlarım, 2002’de Türkiye’nin bir temel sorunu vardı o da ekonomiydi. Gecelik faizleri biliyorsunuz, diğer olayları biliyorsunuz, bütün bunları yaşadığımızda, baktığımızda, gördüğümüzde, en temel sorun ekonomide yatıyor. Geldik 14 yıl sonraya... Bugün Türkiye’nin en temel sorunları hangisi? 5 temel sorun alanımız var değerli arkadaşlarım.

1) Ekonomi. Hala temel sorun alanı olmaya devam ediyor.
2) Demokrasi.
3) Dış politika.
4) Eğitim.
5) Toplumsal barışımız.

Yani bir temel sorunumuz vardı, şimdi beş temel sorunumuz var. Ekonomiden başlayalım. Size şu soruyu açık yüreklilikle sormak isterim. Ekonominin gidişatından gerçekten memnun musunuz? Böyle bir ekonomik performans gerçekten doğru mu?

6 MİLYON İŞSİZİMİZ VAR
Eğer ekonomideki gidiş iyiyse neden işsizlik oranı 2002’den çok daha ilerde? 6 milyon işsizimiz var. İş aramaktan umudunu kesenleri de dahil ettiğinizde 6 milyon işsizimiz var. Bu mudur ekonomideki başarı? İşsizlik oranımız yüzde 18.4. Umudunu kesenleri dahil ettiğinizde 18.4. Geçiyorum üniversite mezunlarında işsizlik oranı yüzde 27. Geçiyorum yoksul sayımız, 17 milyon yoksulumuz var. Ne deniyordu? Yoksullukla mücadele edeceğiz diye. 17 milyon yoksul. Bu benim rakamım değil devletin resmi rakamları. Geçiyorum Sayın Başkan söyledi “Turizmci kan ağlıyor” diye. Evet, turizmci kan ağlıyor. 500 bin turizm işçisi bekliyor, otellerin bir kısmı hala açılmadı. Bu mudur başarılı bir yönetim? Sizin vicdanınıza teslim ediyorum.

Şimdi bir uygulama daha yapıyorlar. Belki henüz hepiniz farkında değilsiniz, elektrikte… Biliyorsunuz bazı insanlar düzgün çalışırlar. Elektrik faturası gelir, götürür zamanında öderler, kayıp kaçağa başvurmazlar. Şimdi parlamentoya bir yasa getiriyorlar. Elektrikteki kayıp kaçağın faturasını elektriğini düzgün ödeyen insanlardan alacaklar. Niçin, hangi gerekçeyle alıyorlar? Yarın vergi kaçıranların vergisini de herhalde düzgün vergi ödeyenlerden alacaklar. O kapıyı aralıyorlar herhalde. Ben itiraz ediyorum, sizin de itiraz etmenizi istiyorum. Siz de itiraz edeceksiniz buna, etmelisiniz. Vatandaş da zaten borç batağında… Şimdi bana şu soruyu sorabilirsiniz: Peki, Türkiye büyümüyor mu, gelişmiyor mu? Elbette büyüyor, elbette gelişiyor. Ama büyümeyi ve gelişmeyi aynı konumda olan ülkelerle kıyasladığınız zaman bir sonuç çıkarırsınız. Size örnek vereyim. Gelişmekte olan ülkelerin son 7 yılında ortalama büyüme yüzde 5.2. Peki, Türkiye? 3.4. Yani gelişmekte olan ülkelerin arkasında nal toplayan bir Türkiye. Bu doğru değil. Buna hepimizin itiraz etmesi lazım. “Neden Türkiye bu konuma geldi?” diye hepimizin sorgulaması lazım.

Değerli arkadaşlarım, bu salonda işsizliğe bir çözüm bulundu. Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanımız geldi dedi ki, “TOBB’un 1,5 milyon üyesi var, her işveren bir tane işçi alırsa işsizlik sorununu çözeriz.” Bunu daha önce Trakya’da da söylemişti. Ben merak ediyorum herhalde hiç kimse Sayın Cumhurbaşkanını kırmaz. Herhalde dün hepiniz koşa koşa gittiniz doğrudan İnsan Kaynakları Müdürü’ne telefon ettiniz, “Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir talimat verdi, hemen birer işsiz bulalım ve alalım” dediniz. Dediniz mi? Adım gibi biliyorum demediniz. Neden? Ticaret ayrı bir şey, iş dünyası ayrı bir şey... Peki, ben merak ediyorum işsizliğe bu çözümü bulanın Allah aşkına ekonomi diploması var mıdır? Böyle bir çözüm dünyanın hangi ülkesinde üretilmiştir? İşiniz iyi olsa, size işçi almayın desek bile siz işçi çalıştırırsınız. Ekonomide, iş dünyasında bir kârlılık vardır, kâra geçiş noktası vardır. Her işverenin işçileriyle bir anlamda yakından tanıdığını, bir anlamda onlarla adeta akraba gibi davrandığını, bir işçinin işine son vermenin ne kadar zor olduğunu ben çok iyi biliyorum, sizler anlatıyorsunuz. Ama işsizliğe çözümü ben telefon edeceğim sizde hemen bir kişiyi alın dediğiniz zaman sizin ekonomi bilginiz bütün dünyada tartışılır değerli arkadaşlar.

İCRA DAİRELERİNDEKİ DOSYA SAYISI 24 MİLYON
İcra dairelerinin sayısı, parlak ekonomiden örnek veriyorum. 2002’de icra dairelerindeki dosya sayısı 8 milyon. Şimdi 24 milyon. Törenle icra daireleri açıldı. Yeni icra dairelerini açtılar. Türkiye hangi konumda ekonomide? Orta gelir tuzağında. 9 bin dolarlardayız kişi başına gelirde. Bir ara 10 bin dolara çıktık hemen tekrar altına indik. Orta teknoloji tuzağındayız.
Üç; orta beşeri sermaye tuzağındayız. Türkiye bu tuzakları aşmadığı sürece büyüme ve gelişme şansı yoktur, dünya ekonomisiyle rekabet etme şansı yoktur değerli arkadaşlarım. Ve bir şey daha, Anadolu’nun işi boşalıyor değerli arkadaşlarım. Alın bütün Karadeniz’i, alın bütün Orta Anadolu’yu, alın Doğu Anadolu’yu. Milletvekili sayılarından belli! İnsanlar göç ediyorlar, başka yerlere gidiyorlar. Anadolu’nun içi adeta bozuluyor, düşüyor. 27 şehrimizde nüfus azalması var. Birinci sorun alanımız aynen devam ediyor ekonomi.

BİR ÜLKEDE ADALET YOKSA O ÜLKEDE DEVLET YOKTUR
İkinci sorun alanımız demokrasi. Değerli arkadaşlarım, demokrasinin olmadığı bir yerde büyüme olmaz, demokrasinin olmadığı bir yerde can ve mal güvenliği olmaz. Sayın Hisarcıklıoğlu konuşmasında diyor ki, “Yeni anayasa yapılacaksa bizim can ve mal güvenliğimiz güvence altına alınmalıdır.” Geleceğim anayasaya. Can ve mal güvenliğinizin olmadığını siz de biliyorsunuz. Peki ben size şu soruyu soruyorum: “Yargı ve yasama benim için ayak bağıdır” dendiği zaman, sizin içinizden bir yürekli insan çıkıp neden itiraz etmedi? Siz madem demokrasiyi savunuyordunuz neden itiraz etmediniz?

Bakın, Yargıtay Başkanımız açıkladı “Yargıya güven yüzde 30’lara düştü” diye. Bir ülkede adalet yoksa o ülkede devlet yoktur arkadaşlar. Çünkü adalet mülkün temelidir. Siz mülkü bitirirseniz, devleti bitirirseniz adalet de bitmiş olur. İnsani gelişmişlik endeksinde biz hep ilerliyoruz, öyle düşünüyoruz, bize öyle satıyorlar. Havuz medyası da öyle satıyor bize. Ama 2015’te üç sıra geriledik. 69. sıradan 72. sıraya geriledik insani gelişmişlik endeksinde. 150 yıldır parlamenter sistem geleneğimiz var yaklaşık 150 yıldır Osmanlı’dan geliyor. Şimdi parlamenter sistemi tu kaka yaptık. Dünyanın en kötü sistemi diye satmaya çalışıyoruz. Bakın bütün Avrupa’ya, bakın bütün gelişmiş ülkelere. Birisi hariç tamamında parlamenter sistem var.

Değerli arkadaşlarım, yine size soruyorum “Parlamenter sistem bekleme odasına alınmıştır” dediği zaman neden içinizden birisi çıkıp itiraz etmedi? Hangi gerekçeyle itiraz etmedi? “Parlamenter sistemi bekleme odasına aldım” demek ne demektir biliyor musunuz? Ben milli iradeyi tanımıyorum demektir.

Değerli arkadaşlarım, yine size söylüyorum ve sitem de ediyorum kusura bakmayın. Benim sitem etme hakkım var. Bütün yükü benim sırtıma yükleyerek demokrasi arayışı içine girmemelisiniz, destek vermelisiniz. “Laiklik anayasadan çıkarılmalıdır” diyor. Niye itiraz etmiyorsunuz, hangi gerekçeyle itiraz etmiyorsunuz? Sizin unvanınızın başında Türkiye yok mu? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği değil mi? Laiklik din ve vicdan özgürlüğü değil mi? Laiklik bizi bir arada tutan çimento değil mi? Bir kişi kalkacak TBMM’nin Başkanı kalkacak, konuşacak “Laiklik anayasadan çıkarılmalıdır” diyecek. Kusura bakmayın ama TÜSİAD kadar yürekli olamayacaksınız, bunu kabul edemiyorum.

MISIR’DA DEMOKRASİ YOKMUŞ, SEN DÖN KENDİ ÜLKENE BAK
Üçüncü sorun alanımız demokrasi. Dış politika. Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına götürmeyin dedik defalarca. Efendim siz Esad’ı savunuyorsunuz. Niye savunalım, biz kimseyi savunmuyoruz. Biz sadece ve sadece güzel Türkiye’yi savunuyoruz, ülkemizi savunuyoruz. Ülkemizin çıkarlarını savunuyoruz biz. Dış politikanın özelliği nedir?

Bir; dış politika milli olmak zorundadır. İktidarıyla, muhalefetiyle ortak ses çıkarılacak alandır dış politika. İki; dış politika ülkelerin çıkarları üzerine inşa edilir. Üç; dış politika asla iç politika malzemesi olmaz. Peki, yapılan ne? Sıfır sorunla yola çıktılar. Hiç itiraz etmedik “Keşke” dedik. Şimdi çok şükür bir komşumuz kalmadı. Herkesle kavgalıyız. Mısır’la, dünyanın öbür ucunda... Sana ne Mısır’dan kardeşim? El Ezher şehrine buradan hakaret ediyorsun sana ne? Efendim Mısır’da demokrasi yokmuş. Sen dön kendi ülkene bak. Senin ülkende demokrasi var mı kardeşim? Senin ülkende insanlar düşüncelerini açıklıyorlar mı kardeşim? Suriye’ye gideceklerdi, Emevi Camii’nde namaz kılacaklardı. Buyurun gidin kılın bakalım. Uçağını bile gönderemez hale getirdiler seni. Seni Türkiye’ye hapsettiler. Bu benim ağırıma gidiyor, benim onuruma dokunuyor. Ama onların sesi bile çıkmıyor.

ŞU ANDA KİLİS BİR SURİYE ŞEHRİDİR
Değerli arkadaşlarım, 24 saatte Halep’e gideriz diye açıklama yapıyorlardı. Kilis neredeyse düştü düşecek. Her gün toplar atılıyor, roketler atılıyor. Sayın Hisarcıklıoğlu dedi ki, “Efendim Kilis’e dünya barış ödülü verilmeli.” Allah aşkına Sayın Hisarcıklıoğlu bir Kilis’e gidin, en çok heyet gönderen kişi benim, bizim partimizdir. Bütün Kilislilerin sorunlarını biliyoruz. Nüfus yarı yarıya değil, Kilislilerin iki katı Suriyeli var orada. Şu anda Kilis bir Suriye şehridir. Gidin bakın oradaki esnafa sorun bakalım. Orada Suriyeliler işyerleri açmışlar. Hiç birisi vergi ödemez, hiçbirisi sigorta primi ödemez. Bütün Suriyeliler gider orada alışveriş yapar bizim esnafımız perişan vaziyettedir. İkinci sınıf vatandaştır Kilis’te Kilisliler. Düşünebiliyor musunuz bir Kilisli, bir kenti düşünün gazeteye tam sayfa ilan veriyorlar, “Devlet nerede, hükümet nerede, bakanlar nerede?” diye. Bir şehir hükümet arıyor, bir şehir sorununa çözüm arıyor. Nasıl? Gazeteye ilan vererek! Böyle bir şey olabilir mi?

Bakın, İsrail’le kavga ettik, Mısır’la kavga ettik, Suriye’yle kavga ettik, İran’la kavga ettik, Rusya’yla kavga ettik. Kavga etmediğimiz hiç kimse yok. Şimdi sıra geldi AB ile kavga etmeye. Oradan da nasıl bizi atarlar onun formülünü arıyorlar. Bu olamaz arkadaşlar, böyle bir şey olamaz. Bunu izin vermemeliyiz. Dış politika bizim üçüncü ciddi sorun alanımız.

EĞİTİM SİSTEMİ BOZULAN ÜLKE İFLAH OLMAZ
Dördüncü sorun alanımız eğitim. 21.yüzyılın dünyası en stratejik ürünün insan beyni olduğunu artık kabul ediyor. Dünyanın en stratejik ürünü gri madde dediğimiz insan beyni. Eğitim bu bağlamda çok önemli. Eğer bir ülkeyi geri bıraktırmak isterseniz, bir ülkenin içini karıştırmak isterseniz öyle bir sürü bomba atmaya, savaş ilan etmeye gerek yok. Yapacağınız tek şey var eğitim sistemini bozacaksınız. Eğitim sistemini bozduğunuz andan itibaren o ülke artık iflah olmaz. Örnek mi istiyorsunuz? Osmanlı İmparatorluğu. Bakın Osmanlı İmparatorluğu’na, niye battı Osmanlı İmparatorluğu? Eğitimi dışladığı için, insan aklını dışladığı için. O koskoca imparatorluk yok olup gitti. Eğitim sistemi üzerinde durmamız lazım. Eğitim sistemi ciddi bir sorundur. Eğer Türkiye eğitim sistemini düzeltmezse başarı şansı yoktur.

Bakın, bir bakan bir dönem şöyle söylüyordu: “Efendim biz Müslüman bir ülkeyiz, bizden mucit çıkmaz, biz ancak ara eleman yetiştiririz.” Bunu söyleyen AKP’nin eğitim politikasını belirleyen kişidir adeta. O politikayla yola çıkıyorlar. Ne demek bizden mucit çıkmaz? Bizden akıl sahibi insan çıkmaz mı yani? Bizden sorunları analiz edecek adam çıkmaz mı yani? Bizden dünyayı sarsacak buluşlar yaratacak kişiler çıkmaz mı yani? Hepsi çıkar! Yeter ki, eğitim sistemini güçlendirin.

14 YILDA 13 SEFER EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞTİ
Peki değerli arkadaşlarım, bir iktidar düşünün 14 yıldır iktidarda, 14 yıldır eğitim politikasında 13 sefer reform yaptılar. 14 yılda 13 sefer eğitim sistemi değişti. 4+4+4 sistemi geldi değerli arkadaşlarım. Bunu acaba hiç tahlil eden oldu mu içinizde? Hükümet programında yok, kalkınma planında yok, bakanlar kurulunda görüşülmemiş, Milli Eğitim Şuralarında görüşülmemiş. 5 milletvekili kanun teklifi veriyor hiçbirisi eğitimci değil. Kavga dövüş parlamentodan çıktı gitti. Allah rızası için gidin annelere sorun “Siz çocuğunuzu okula gönderiyorsunuz bu eğitim sisteminden memnun musunuz?” diye. Allah rızası için gidin bir sorun. Her yıl uluslararası istatistikler yayınlanır PİSA sonuçları. Bizim çocuklarımız OECD üyesi ülkeler arasında en diplerde. Bizim çocuklarımızın zekası yok mu? Var. Sağlıklı mı? Evet sağlıklı. Neden bu sınavlarda en diplerde yer alıyorlar? Bu eğitim sistemi nedeniyle değerli arkadaşlar.

Bakın, biz ana muhalefet partisiyiz. Bizim bir sorumluluğumuz var doğrudur. Biz dünyanın en güçlü ve en sağlıklı eğitim reformunu yapan Finlandiya’nın eğitim reformunun başındaki bakan yardımcısını Türkiye’ye davet ettik ve ona şunu söyledik: “Neden bu eğitim reformunu yaptınız ve nasıl yaptınız?” Bütün eğitimcilerin, bu konuya ilgi duyan bütün sivil toplum örgütü üyelerini de o toplantıya davet ettik. Bize söylediği konu şu oldu: “Baktık ki, bütün Avrupa’da kişi başına gelir yükseliyor ama Finlandiya’da yükselmiyor. Araştırdık temel sorun eğitim sistemi ve eğitim sistemini oturduk bütün siyasi partiler, eğitimciler, eğitim sistemini reforma tabi tuttuk ve şu anda Finlandiya Avrupa’nın en yüksek geliri olan ülkelerinden birisi.” Eğitim bu kadar önemlidir. Eğitimi bu şekliyle çözmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.

TÜRKİYE’NİN GÜNEYDOĞUSU KAN GÖLÜNE DÖNMÜŞ DURUMDA
Beşinci sorun alanımız toplumsal barışımız. Adına ister Doğu- Güneydoğu Sorunu deyin, ister Kürt Sorunu deyin, ister Toplumsal Barış Sorunu deyin. Şimdi ben sizin vicdanınıza seslenmek istiyorum. Yıl 2002, bir tek terör olayı bile yok. Yıl 2014, Türkiye’nin güneydoğusu kan gölüne dönmüş durumda. Ne oldu da Türkiye kan gölüne döndü? Terör örgütünün liderini yakaladılar getirdiler, yargıladılar, hapse attılar. Terör bitmiş sorunun çözümü gerekiyor. Ama tam tersi bir gelişme oldu. 14 yılda Türkiye bu hale geldi. Terör örgütü güneydoğuda mahkemeler kurdu. Belki içinizde de mahkemeye gidip sorunu çözen vardır. Sizi zorla götürmüş olanlar da vardır. Vergi daireleri kurdu. Vergi alındığını gayet iyi biliyorum. Askere alma daireleri kuruldu. Şehir içinde ve şehirlerarası yollarda trafik kontrolleri yapıldı. Kimin gözetiminde ve denetiminde yapıldı? Mevcut iktidarın denetiminde ve gözetiminde bunların hepsi yapıldı. İktidar partisinin bir Genel Başkan Yardımcısı aynen şunu söylüyor değerli arkadaşlarım, “220 ton patlayıcı yerleştirdiler” diyor bu süre içinde. Güneydoğuda bir ilde, ilçede kamyonun üzerinden Kalaşnikof silahların dağıtıldığını biliyoruz biz. Kim göz yumdu buna? İktidar partisi göz yumdu buna. Örnek vereyim size değerli arkadaşlarım. Sadece 2014’te 290 kez güvenlik görevlileri diyorlar ki, “Şurada terör örgütü mensupları var ve müdahale etmek istiyoruz.” Vali 282’sine “Hayır, müdahale edemezsiniz.” diyor. Türkiye bu hale bilinçli bir politikayla getirildi ve taşındı buraya. Şunu sorabilirsiniz. Kürt sorunu çözülmeli mi? Evet çözülmeli. Hiç tereddüdüm yok.

ÇÖZÜMÜN ANAHTARI TAM DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK
Bakın değerli arkadaşlar, nasıl çözülmeli, nerede çözülmeli? Adres gösterdik TBMM’de çözülmeli. Bu olay siyasi mi? Siyasi… Siyasetin çözüm yeri neresidir? TBMM’dir. Peki, çözümün anahtarı nedir? Tam demokrasi ve özgürlükte yatıyor. Tam demokrasi ve özgürlük olursa bu sorun çözülür. Siz hep eleştirirsiniz, dersiniz şu CHP var ya şu CHP, şu CHP hep eleştirir ama hiçbir çözüm önerisi üretmez dersiniz. Geçmişte belki haklıydı ama bugün öyle değiliz. Nerede bir sorun varsa çözümü bizdedir. Buyurun Kürt sorununun çözümünde 22 soru, 22 cevap. Sorun nasıl çözülür? Eğer bu kitapçığı elde etmek isteyen arkadaşlarım varsa biz bu sorunu CHP nasıl görüyor, nasıl çözer diye düşünen varsa Çetin Osman Budak arkadaşımıza söylesinler, adreslerini versinler kendi adreslerine göndereceğiz. Hiç endişe etmeyin sorunu Cumhuriyet Halk Partisi dışında hiçbir parti çözemez. Çünkü demokrasiye ve özgürlüğe inanan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Bunu bütün yüreğimle söylüyorum.

Şimdi bir de başımıza IŞİD terörü çıktı, DHKP-C terörü çıktı. Yoktu bunlar eskiden. 14 yıldır ülkeyi yönetenlere bu soruyu sormayacak mısınız? 14 yıldır ülkeyi yönetenlere ülkeyi bu kan gölü haline nasıl getirdiniz diye sormayacak mısınız? Çözüm süreci dediler. Dedim ki, Sayın Başbakana gittim dönemin Başbakanına, 3,5 sayfalık bir mektup verdim, “Bu sorun ancak bu yöntemle çözülür” dedim. Bu yöntemle çözerseniz mesele biter. Nereden bu yönteme ulaştık? Dünyadaki uygulamalarına baktık. Ben İngiltere’ye de, Güney Afrika’ya da, İspanya’ya da bu sorunun çözümü nasıl olmuş, insanlar bu sorunu nasıl çözmüşler, siyaset kurumu bu soruna nasıl yaklaşmış arkadaşlarımı gönderdim. Dünyada örneklerine baktık. Bizde bu sorunu böyle çözebiliriz dedik. Çözmeli miyiz? Evet çözmeliyiz. Bu bizim sorunumuz, başka bir ülkenin sorunu değil. Kendi sorunumuzu çözemezsek başkaları bizim sorunumuzu çözmeye yeltenir. Aslı tehlikede oradadır zaten.

Değerli arkadaşlarım dedim ki, bu sorunu çözmek için bir; samimi ve dürüst olacaksınız. Ben bu sorunu çözeceğim diyeceksiniz. İki; gizli kişisel bir ajandanız olmayacak. Yani beni başkan yapın ben bunu çözeceğim. Buna girmeyeceksiniz. Üç; millete hesabını veremeyeceğiniz taahhütlerde bulunmayacaksınız. Dört; millete ve muhalefete sürekli bilgi vereceksiniz. Bu sorun bu yöntemlerle yola çıkılırsa çözülür. Bu inançlarla yola çıkılırsa çözülür. Ama çözemediler şimdi Türkiye kan gölüne dönmüş durumda. O insanlara bakın; terörden kaçıp- ister Şırnak’ta, ister Nusaybin’de, ister Cizre’de, ister Sur’da- terörden kaçıp bir yerlere sığınan bütün vatandaşlarımıza yardımı götüren tek parti de Cumhuriyet Halk Partisidir, onu da söyleyeyim. Tırlarla yardım gönderiyoruz oradaki insanlara. O insanlar bizim insanlarımız, onların başımızın üstünde her zaman yeri var. Bunu da rahatlıkla söylüyoruz biz.

Şimdi değerli arkadaşlarım, 5 sorun alanımızı söyledim. Diyeceksiniz ki, güzel de bu iş nasıl çözülür? Türkiye aydınlığa nasıl ulaşır? Size onu da anlatacağım. Şu eleştiri de gelir, şu CHP’nin hiçbir vizyonu yok, CHP’nin hiçbir stratejisi yok, CHP dünyayı okumuyor, CHP Türkiye’nin gerçeklerini de bilmiyor. Şimdi ben sizin vicdanınıza hitap edeceğim değerli arkadaşlarım.

CHP’nin vizyonu nedir, stratejisi nedir bu sorunları aşmak için? Bir; birinci strateji ayağı tam demokrasidir arkadaşlar. Tam demokrasinin olmadığı hiçbir ülke büyüyememiştir, gelişememiştir. Açın bütün dünya rakamlarına bakın tam demokrasi. Tam demokrasiyi nasıl sağlayacağız? Yargı bağımsızlığıyla sağlayacağız. Yüzde 10 seçim barajını kaldırarak sağlayacağız. Yüzde 1 oy alan bir partinin Genel Başkanı niye meclise gelmesin, niye sokaklarda bağırsın? Mecliste her türlü düşünce neden özgürce konuşulmasın, neden kürsü dokunulmazlığı sürekli olmasın? Neden korkuyoruz?

BU ANAYASANIN 65 MADDESİ KOALİSYON DÖNEMİNDE DEĞİŞTİ
Düşüncüye açıklama özgürlüğü, medya özgürlüğü. Şimdi Sayın Hisarcıklıoğlu anayasadan söz etti. Evet şu anayasa. Bu anayasanın 65 maddesi koalisyon döneminde değişti. Rahmetli Ecevit’in Başbakanlığı döneminde değişti 65 madde. Kavga, dövüş, gürültü, patırtı olmadı. Sayın Hisarcıklıoğlu’nun söylediği mal güvenliği de, can güvenliği de hepsi bunun içinde yer aldı. Uluslararası anlaşmalar, o anlaşmaların hukuka üstünlüğü hepsi burada yer aldı. Şimdi deniyor ki “Anayasayı değiştirelim.” Gayet güzel dedik evet. Burada değişmesi gereken hükümler var mı? Elbette var. Ama Sayın Davutoğlu bana geldiğinde kendisine şu soruyu sordum, “Bu anayasada sizin görev yaparken görevinizi engelleyen bir hüküm var mı?” Önce birbirlerine baktılar, sonra dediler ki “Hayır öyle bir hüküm yok.” Dedim siz bu anayasayı diyorsunuz ki tepeden tırnağa değiştireceğiz. Güzel. Peki ben size bir soru sorayım bu anayasanın medyayla ilgili bölümünde diyor ki, “Basın hürdür sansür edilemez.” Biz yeni bir anayasa yazdığımız zaman ne diyeceğiz? Basın hürdür sansür edilemez. Şimdi ben sizin vicdanınıza soruyorum Türkiye’de basın hür mü? Allah aşkına şu salonda Türkiye’de basın özgürlüğü vardır diyen bir Allah’ın kulu var mı? Basın özgürlüğü yok. Anayasa mı bu? Hayır. Anayasa gayet açık, “Basın hürdür sansür edilemez” diyor. Siz kalkıyorsunuz belli televizyon kanallarını kapatıyorsunuz, gazetelere el koyuyorsunuz. Gazeteciler doğru haber yaptı diye hapse atıyorsunuz, anayasaya aykırı. Peki bunu sağlayan düzenleme ne? Darbe hukuku. 12 Eylül döneminde çıkmış darbe hukuku. Sayın Davutoğlu’na dedim “Darbe hukukunu da değiştireceksek bu anayasayı değiştirmenin bir anlamı olur.” Yine bu anayasa Sayın Davutoğlu’na sordum, “Bu anayasa diyor ki, yargı bağımsızdır ve tarafsızdır. Hiçbir organ, makam, merci yargıya emir ve talimat veremez” diyor. “Evet” dedi. Yeni anayasa yazsak ne yazacağız? Aynı şeyleri yazacağız. Peki ben size soruyorum dedim, “Ben Sayın Cumhurbaşkanının da, Adalet Bakanının da yargıya emir ve talimat verdiğini yazılarımla defalarca ortaya koydum. Peki bu yazılar nasıl veriliyor? Bu talimatlar nasıl veriliyor? Darbe hukukuyla beraber ele alacaksak anayasayı değiştirelim.” Söyledim.

Darbe hukuku kalsın biz bu anayasayı değiştirelim. Ne için? Başkanlık sistemini getireceğiz. Nasıl bir başkanlık sistemi? Bir kişi konuşacak Türkiye susacak, bir kişi konuşacak hakim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Bir kişi konuşacak istediği adam hapse girecek. Neymiş? Böyle başkanlık sistemi... Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net. Tepeden tırnağa yeniden yazacağız. “İlk 4 maddesi bizim için dokunulmaz” dedik. Niye dokunulmaz diyorsunuz ilk 4 maddesi için. Okuyorum hepiniz de dinleyin lütfen. Madde bir; Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Neyini değiştireceğiz Allah aşkına? Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Evet cumhuriyet fazilettir, cumhuriyetimizle gurur duyuyoruz. Nokta.

KİM OLURSAN OL, SEN ATATÜRK’ÜN ADINI ANAYASADAN ÇIKARAMAZSIN
Cumhuriyetin nitelikleri madde iki; Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Nesini değiştireceksiniz? Orada var ya Atatürk milliyetçiliği, Atatürk adını nasıl çıkarırız oradan bütün formül onun üzerine kurulu. Kardeşim sen kim olursan ol, gücün ne kadar güçlü olursa olsun sen Atatürk’ün adını anayasadan çıkaramazsın.

Madde üç; Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür, dili Türkçedir. Bayrağı şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır, milli marşı istiklal marşıdır, başkenti Ankara’dır. Nesini değiştireceksiniz? Başkentimiz Ankara’dır, istiklal marşımızla, bayrağımızla da gurur duyuyoruz.

Şimdi diyorlar ki, ilk 3 aynen kalabilir dördüncü maddeyi değiştireceğiz. Dördüncü madde ne? İlk 3 madde hakkında değişiklik önergesi dahi verilemez. Bunu diyorlar şimdi kaldırırız zamanı gelirse değişiklik önergesiyle bunu sağlarız. Sanıyorlar ki, çocuk kandıracaklar. Hiç kimsenin endişesi olmasın bir tek CHP’li mecliste varsa bütün bunların gerçekleşmesine engel olur arkadaşlar. Bu yürekliliği, bu namusluluğu, bu akılcılığı sizin önünüze koyuyorum.

TAM DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ AHLAK YASASI
Siyasi ahlak yasasının çıkması lazım! Tam demokrasi için siyasi ahlak yasası. Ahi Evran’ı en iyi siz bilirsiniz. Ahi Evran nedir biliyor musunuz? Esnaftaki ahlaki kuralları belirler. Baroların ahlaki kuralları vardır, doktorların ahlaki kuralları vardır, sanayicilerin ahlaki kuralları vardır, esnafın, her alanın vardır. Ahlaki kuralı olmayan Türkiye’de sadece siyaset kurumudur. Bağırıyoruz çağırıyoruz ya “Şu siyasi ahlak yasasını çıkarın kardeşim. İçimizdeki kirlileri ayıklayalım. Bir daha kirli adam parlamentoya gelmesin” diyoruz. Tam demokrasiyi böyle sağlarız biz. Bunu istiyoruz. Bir; tam demokrasiyi sağlayacağız. Tam demokrasinin olmadığı bir ülke büyümez, gelişmez ve dünyada saygınlık kazanmaz.

ÜRETEN TÜRKİYE
İkinci stratejik vizyonumuz. İkinci vizyonumuzun ana başlığı üreten Türkiye’dir. Üreten Türkiye güçlü Türkiye’dir. Üreten Türkiye alın terine değer veren Türkiye’dir. Üreten Türkiye toplumsal barışı sağlayan Türkiye’dir.

Değerli arkadaşlarım, neden üreten Türkiye diyoruz? Size Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünden söz edeceğim. Sayın Hisarcıklıoğlu’ndan da istirham ediyorum. Lütfen bu sözü afiş mi yaparsınız, küçük kağıtlara mı yazarsınız? Bütün fabrikaların kapısına yazılmasını isterim. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk? “Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar” diyor. Evet üreten Türkiye budur. Bu tespiti en iyi yapan kişidir, bir dünya lideridir bu tespiti en iyi yapan. Neden? Cumhuriyeti kurduğunda fabrika yoktu, cumhuriyeti kurduğunda yetişmiş nitelikli eleman yoktu. Okuma yazma oranı kadınlarda binde 8, erkeklerde yüzde 4’tü. Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan, rahat yaşamanın yollarını arayanlar eğer bunu yaparlarsa diyor önce hürriyetlerini, sonra haysiyetlerini ve daha sonra da bağımsızlıklarını kaybederler diyor. Ne kadar güzel söylüyor. O açıdan söylüyorum üreten Türkiye. Soru şu; neyi üreteceğiz? Üreten Türkiye ama neyi üreteceğiz? 21.yüzyılda neyi üreteceğiz? 21.yüzyılda cevap katma değeri yüksek ürün üreteceğiz. Katma değeri yüksek ürün üretmeyen bir ülke başkalarının ürettiğini tüketen bir ülke konumuna gelir. Soru iki; katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Üniversiteleri bilgi üreten bir Türkiye katma değeri yüksek ürün üretir. Bir ülkenin üniversiteleri bilgi üretmiyorsa katma değeri yüksek ürün üretemezsiniz.

Soru üç; üniversitelerimiz, Türkiye Cumhuriyetinin üniversiteleri bilgi üretiyor mu? Cevap üç; son üç yılda İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısından daha fazla oldu. Bu ayıp hepimizin ortak ayıbıdır değerli arkadaşlarım.

İmalat sanayinde ileri teknoloji ürünlerin oranı 2003’te %5.7, 2015’te 3,5’a düşmüş vaziyette değerli arkadaşlarım. Peki üniversiteler bilgi üretmek için ne yapmalı? Soru dört; bir üniversitelerin bilimsel özerkliği olmalı, idari özerkliği olmalı ve mali özerkliği olmalı. Üniversiteler bunu yaparsa üniversite olur. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlardır üniversiteler. Bilgi üretecek orası. Bakın biz dünya dördüncü sanayi devriminden bahsediyor, yapay zekadan bahsediyor, dijital dünyadan bahsediyor. Bizim siyasiler neden bahsediyorlar? Yoldan köprüden ve inşaattan bahsediyorlar. İşte bizim ufkumuz bu. Bu ufuk Türkiye’yi geleceğe taşımaz değerli arkadaşlarım.

GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET YOKSA İÇ BARIŞI SAĞLAYAMAZSINIZ
Stratejimizin üçüncü ayağı. Tam demokrasi dedik, üreten Türkiye dedik ve üçüncü ayağı güçlü bir sosyal devlet. Eğer bir ülkede güçlü bir sosyal devlet yoksa iç barışı sağlayamazsınız. Üreten bir ülke hakça bölüşmeyi de bilmelidir. Aç ve açıkta kimse kalmamalıdır. 17 milyon yoksulumuz var 17 milyon yoksul bu ülkenin ortak ayıbıdır. Gaziantep’te bir barakada çıkan mum ışığı elektrik olmadığı için mumun gece devrilmesinden çıkan bir yangınla 6 çocuk ve bir baba hayatını kaybetti. Bu Türkiye’nin ayıbıdır arkadaşlar. 21.yüzyılda Türkiye bu tür manzaraları hak etmiyor.

Biz bir Merkez Türkiye projesi geliştirdik. Dünyanın 4. büyük projesi. 3 büyük proje uygulanmak üzere yatırımlar yapılıyor. Dünyanın 4. büyük projesi. Türkiye’nin merkezinde ana merkezinde Anadolu’da özel bir yasayla inovasyonu destekleyen bir bilim merkezi, bir üretim merkezi, yüksek katma değerli bir merkez kuracaktık. Sadece o mu? Hayır. Trabzon ve Samsun limanını İskenderun ve Mersin’e bağlayacaktık. Yani doğu, batı eksenini güney kuzey eksenine de getirecektik. Bu aynı zamanda Kafkasların, Ortadoğu’nun, Balkanların ve Avrupa’nın da temel projesi haline gelecekti. 3,5 saatlik bir mesafede dünyanın insanına ulaşıyoruz. Ve bu aynı zamanda bütün bu bölgelerin ortak barış projesi olacaktı. Bittiği zaman, tam faaliyete geçtiği zaman kişi başına gelir 25 bin dolar olacaktı. Ve bütün hedefimiz insani gelişmişlikte 72. sıradayız, insani gelişmişlikte Türkiye’nin ilk 20’ye girmesiydi.

LİYAKAT ESASINA DAYANAN GÜÇLÜ BİR DEVLET
Değerli arkadaşlarım, 4. proje sürdürülebilirlik. Bütün bunları yapacaksınız ama bunların sürdürülebilirliğinin kesinlikle olması lazım. Bunun için güçlü bir devlet ama liyakat esasına dayanan bir devlet. Güçlü kurumları olacak, ama o kurumlar kendi kültürlerini oluşturacaklar. Liyakat her şeyin temelidir. Devletinde temelidir. İşi ehline vermektir liyakat sistemi. Bizim partili ben ona iş veriyim dediğiniz andan itibaren devlette liyakati çökertirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın bakanlara bana yurtdışına, Almanya’ya gideceğim için önce konuşma imkanı sundukları için, sağladıkları için teşekkür ederim.

Sizlerle bütün düşüncelerimi samimi olarak paylaştım. Aslında bunun dışında çok sorunlar olduğunu da biliyorum. Vergi denetimlerinin nasıl siyasal amaçla kullanıldığını biliyorum. Sizlerin üzerine nasıl baskılar yapıldığını biliyorum. Hükümet aleyhine bir cümle kullandığınız zaman ertesi gün kapınıza vergi denetim elemanlarının geldiğini biliyorum. Türkiye’nin en büyük sektörüne aramalı incelemeyi davul zurnayla yapıp medyaya haber vererek yapıldığını biliyorum. Yurtdışına sermaye çıkışımız var. Sanmayın ki yurtdışına sermaye çıkışı gönüllü oluyor. Türkiye’de iş yapamadığı için, nefes alamadığı için yurtdışına gidip iş yapan, yatırım yapan değerli işadamlarının olduğunu biliyorum. Bütün bu gerçekleri sizde biliyorsunuz bende biliyorum. Ama şu tabloyu sizin önünüze koymak istedim. Türkiye’nin 5 temel sorunu var ve bu 5 temel sorunu Türkiye aklını, mantığını, bilgisini ve tarihi birikimini kullanarak aşabilir. Bunu aşmak için bilgi sahibi olmak gerekiyor, insan sevgisi sahibi olmak gerekiyor, ülkesini sevmek gerekiyor, Türkiye’yi sevmek gerekiyor, demokrasiyi sevmek gerekiyor. Bizim ülkemize üçüncü sınıf demokrasi değil, bizim ülkemize birinci sınıf demokrasi gerekiyor. Kimse etnik kimliğinden ötürü, inancından ötürü, yaşam tarzından ötürü asla ötekileştirilmemeli, bütün insanlar kucaklanmalı.

Özetle biz ne istiyoruz? Biz bu ülkede hep birlikte insanca yaşamak istiyoruz. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamak istiyoruz.

Hepinize teşekkür ederim. Aranızdan ayrılacağım yurtdışına gitmek üzere. Sevgilerimi, saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.

Kaynak: chp.org.tr

5 Mayıs 2016 Perşembe

Başbakan Ahmet Davutoğlu helallik istedi CHP'den farklı sesler yükseldi

Başbakan Ahmet Davutoğlu helallik istedi CHP'den farklı sesler yükseldi
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin olağanüstü kongreye götürürken herkesten helallik istedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan Ahmet Davutoğlu için "Hakkımızı helal ediyoruz" derken, İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu,"Arkanda sana hakkını helal etmeyecek yüzlerce insan bıraktın.” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisinin olağanüstü kongreye götürme kararının ardından herkesten helalik istedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Helallik boynumuzun borcudur, tüm haklarımızı helal ediyoruz" dedi. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise Twitter’dan yaptığı açıklamada Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, “Kısa başbakanlık dönemine en çok ölüm sığdıran Başbakan olarak tarihe geçtin. Arkanda sana hakkını helal etmeyecek yüzlerce insan bıraktın.” dedi.

27 Nisan 2016 Çarşamba

CHP Parti Sözcüsü CHP'li Böke'den laiklik açıklaması

CHP Parti Sözcüsü CHP'li Böke'den laiklik açıklaması
CHP İzmir Milletvekili ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "Yeni anayasada laiklik olmamalı" diyen TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ı istifaya çağırdı. Böke, "Bizim için laiklik bir kırmızı çizgi. Tek bir CHP'li hayatta kalana kadar savunacağımız tek şey laikliktir." dedi

CHP Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "Yeni anayasada laiklik olmamalı" diyen TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ı istifaya çağırdı. Böke, "AKP bu sözleri kabul etmiyorsa o koltuğa oturan Meclis Başkanı'nı istifaya çağırmalı" dedi.

Böke'nin açıklamaları şöyle:
Eşitliğe ve bir arada yaşama kültürüne AKP'nin nasıl baktığının göstergesidir. Hedef net amaç çok açık. Bu sözler her birimizin özgürlüğüne müdahaledir. 
AKP bu sözleri kabul etmiyorsa o koltuğa oturan Meclis Başkanı'nı istifaya çağırmalı. İsmail Kahraman Meclis Başkanlığı'ndan derhal gitmeli. 
Bizim için laiklik bir kırmızı çizgi. Tek bir CHP'li hayatta kalana kadar savunacağımız tek şey laikliktir.

25 Nisan 2016 Pazartesi

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu AKP'nin dokunulmazlık hamlesine sert çıktı: Ne pahasına olursa olsun yaptırmayacağız

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu AKP'nin dokunulmazlık hamlesine sert çıktı: Ne pahasına olursa olsun yaptırmayacağız
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu AKP'nin sadece HDP Milletvekillerinin  dokunulmazlıklarının kaldırılması hamlesine sert çıktı. Sezgin," Ne pahasına olursa olsun yaptırmayacağız" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, AKP tarafından sadece HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, "Ne pahasına olursa olsun yaptırmayacağız" dedi. 

Tanrıkulu, kendi Twitter hesabından attığı twitle 1994 yılında DEP'li milletvekillerinin Meclis'te gözaltına alınmalarını hatırlatarak, "Kimsenin kuşkusu olmasın, dokunulmazlıklar üzerinden Meclis'te ikinci bir 2 Mart 1994 darbesini ne pahasına olursa olsun yaptırmayacağız" dedi.

Kılıçdaroğlu'ndan elini sıkmayan Erdoğanan'a: Yüreğinde kin besleyenleri insan yerine koymamak gerek

Kılıçdaroğlu'ndan elini sıkmayan Erdoğanan'a: Yüreğinde kin besleyenleri insan yerine koymamak gerek
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan, Anayasa Mahkemesi'ndeki törende elini sıkmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sert eleştiri geldi. Kılıçdaroğlu konuya ilişkin bir soruya, "Ellerim de temiz, gönlüm de temiz, kalbim de temiz. Kin, başkaları yüreğinde besliyorsa onu herhalde insan yerine koymamak lazım." dedi 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'ndeki törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı protokol gereği ayakta karşıladı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aykta bekleyen Kılıçdaroğlu ile tokalaşmadan önünden geçip gitti.  

Konuya ilişkin bir gazeteci Kılıçdaroğlu'na "Anayasa Mahkemesi'ndeki törende kameralara Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile tokalaşmama görüntüleriniz yansıdı. Hem bununla ilgili hem de AYM Başkanı Arslan'ın konuşmasıyla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?" şeklinde bir soru yöneltti. Kılıçdaroğlu, "Ellerim de temiz, gönlüm de temiz, kalbim de temiz. Kin, başkaları yüreğinde besliyorsa onu herhalde insan yerine koymamak lazım." dedi.

İşte Kılıçdaroğu'nun o açıklaması:
"Sayın Cumhurbaşkanının el sıkmama konusu çok önemsenecek bir konu değil. Şöyle bakıyorum, bu topraklar Mevlana'yı yetiştirdi, Hacı Bektaşı Veli'yi yetiştirdi, Yunus Emre'yi yetiştirdi. Bu topraklarda bize kin tutmamamız gerektiğini söylediler. Kinin insana özgü bir olay olmadığını bize öğrettiler. Ben o gelenekten geliyorum, o inançtan geliyorum. Ellerim de temiz, gönlüm de temiz, kalbim de temiz. Kin, başkaları yüreğinde besliyorsa onu herhalde insan yerine koymamak lazım."

4 Mart 2016 Cuma

Aylin Nazlıaka CHP'den İhraç Edildi

Aylin Nazlıaka CHP'den İhraç Edildi 
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka CHP'den ihraç  edildi. CHP Yüksek Disiplin Kurulu, disipline sevk edilen CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın oy çokluğuyla partiden ihraç edildiğini açıkladı.

CHP Yüksek Disiplin Kurulu'nun Aylin Nazlıaka'nın ihracıyla ilgili yaptığı basın açıklaması:
Cumhuriyet Halk Partisi Yüksek Disiplin Kurulu, Disipline Sevk Edilen Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıaka ile ilgili yapmış olduğu disiplin soruşturmasında; disipline sevk edilen Sayın Aylin Nazlıaka'nın savunmasını aldıktan ve olayla ilgili tanıkları dinledikten sonra aşağıda belirtilen kararı almıştır:
1-Disipline Sevk Edilen Aylin Nazlıaka'nın, bir milletvekilinin odasında bulunan Atatürk resmini indirdiği iddiasının gerçek olmadığını ve iddianın iftira kapsamında bulunduğunu oy birliği ile tespit etmiştir. 
2-Uygulanması gereken ceza yönünden kurul üyeleri Uğur Bayraktutan, Sezgin Kaya, Ali Hikmet Akıllı, Celal Çelik, Turan Aydoğan, Selahattin Emre, Ahmet Zeytunlu'nun Tüzüğün 70/C-c maddesi gereğince kınama cezası verilmesi gerektiği karşı oyuna karşılık; üyeler Saniye Barut, Şehrazat Mercan, Mustafa Serdar Soydan, Gülsüm Filorinalı, Ahmet Ersen Özsoy, Mahir Polat, Hüseyin Aydoğdu ve Süleyman BÜLBÜL'ün çoğunluk oyuyla, Tüzüğün 70/A-b maddesi gereğince disipline sevk edilen Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın Cumhuriyet Halk Partisi'nden kesin olarak ihracına oy çokluğu ile karar verilmiştir. 

5 Şubat 2016 Cuma

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba Çocuk Cezaevleri için Kanun Teklifi Verdi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba Çocuk Cezaevleri için Kanun Teklifi Verdi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba çocuk cezaevleri için kanun teklifi verdi. Kanun Teklifi gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu uyarınca “çocukların yüksek yararının gözetilmesi” ilkesi hatırlatılarak, iyileştirme iddiası ile çocuk hükümlülere ziyaretlerin kapalı görüş usulü ile yapılmasının bir hak gasbına neden olduğu belirtildi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, çocuk cezaevlerinde uygulanan kapalı görüş uygulamasının kaldırılarak, tüm görüşlerin açık usulle yapılması için TBMM’ye kanun teklifi verdi.

Teklif gerekçesinde, Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre hükümlü ve tutuklu toplamda 2.374 tane çocuk mahkum bulunduğu, diğer Ceza İnfaz Kurumlarında olduğu gibi Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında da kapalı görüş usulü uygulandığı belirtildi. Çocuk hükümlüler için de üç kapalı görüş, bir açık görüş olmak üzere infaz koruma memurları nezaretinde görüş hakkı verildiği belirtilen teklifte, kapalı görüş uygulamasında, aile veya ziyaretçi olarak gelen kişilerle gerçekleştirilen görüşmeler sırasında arada bir camın bulunduğu ve telefon aracılığı ile görüşüldüğü ifade edildi.

Teklif gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu uyarınca “çocukların yüksek yararının gözetilmesi” ilkesi hatırlatılarak, iyileştirme iddiası ile çocuk hükümlülere ziyaretlerin kapalı görüş usulü ile yapılmasının bir hak gasbına neden olduğu belirtildi. Gerekçede, "Çocukların aileleri ve ziyaretçileriyle iletişimlerini bu vesileyle zorlaştırmak, mahkum çocukların adalet duygusunu köreltmekte, bunun yanı sıra ötekileştirilme ve dışlanma duygusunu hissettirmektedir." ifadeleri yer alırken, bu problemlerin giderilmesi amacıyla Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında bütün görüşlerin açık görüş olması gerekmektedir denildi.

Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba’nın TBMM Başkanlığına sunduğu Kanun Teklifi şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi ve gerekçesi ekte sunulmuştur.
Gereğini saygılarımla arz ederim.

Veli AĞBABA
Malatya Milletvekili


GENEL GEREKÇE
Ülkemizde Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre hükümlü ve tutuklu toplamda 2.374 tane çocuk mahkum bulunmaktadır. Diğer Ceza İnfaz Kurumlarında olduğu gibi Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında da kapalı görüş usulü uygulanmaktadır. Çocuk hükümlüler için de üç kapalı görüş, bir açık görüş olmak üzere infaz koruma memurları nezaretinde görüş hakkı verilmektedir. Kapalı görüş uygulamasında, aile veya ziyaretçi olarak gelen kişilerle gerçekleştirilen görüşmeler sırasında arada bir cam bulunmakta ve telefon aracılığı ile görüşülmektedir.

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanunu uyarınca “çocukların yüksek yararının gözetilmesi” ilkesi benimsenmiştir. Bu ilkeden yola çıkarak, iyileştirme iddiası ile çocuk hükümlülere ziyaretlerin kapalı görüş usulü ile yapılması bir hak gaspına neden olmaktadır. Çocukların aileleri ve ziyaretçileriyle iletişimlerini bu vesileyle zorlaştırmak, mahkum çocukların adalet duygusunu köreltmekte, bunun yanı sıra ötekileştirilme ve dışlanma duygusunu hissettirmektedir.

Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında kapalı görüş usulünden kaynaklı ortaya çıkan psikolojik problemlerin en az seviyeye indirilmesi gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda Çocuk Ceza İnfaz Kurumlarında bütün görüşlerin açık görüş olması gerekmektedir.

MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunu’nun 83. Maddesinin 3. Fıkrasına bir cümle eklenerek, çocuk hükümlülere ziyaretlerde yalnızca açık görüş usulünün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

MADDE 2- Yürürlük maddesidir.

MADDE 3- Yürütme maddesidir.

5275 SAYILI CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 – 5275 sayılı Kanunun “Hükümlüyü Ziyaret” başlıklı 83. Maddesinin 3. Fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Çocuk hükümlülere ziyaretlerde açık görüş usulü uygulanır.”

MADDE 2 - Bu Kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.

MADDE 3 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.”

Kaynak: chp.org

24 Ocak 2016 Pazar

CHP MYK görev dağılımı 24 Ocak 2016

CHP MYK görev dağılımı

  • Kamil Okyay Sındır: Genel Sekreter  
  • Selin Sayek Böke: ve Parti Sözcüsü  ve Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı 
  • Veli Ağbaba: İşçi Sendikaları ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Çetin Osman Budak: İşveren Sendikaları ve Meslek Birliklerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  •  Erdal Aksünger: Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı 
  • Zeynep Altıok: İnsan ve Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Tekin Bingöl: Parti Örgütü, Örgüt Yönetimleri ve Yurtdışı Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Öztürk Yılmaz: Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Yasemin Öney Cankurtaran: Tanıtım ve Halkla İlişkilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Lale Karabıyık: Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Ahmet Haluk Koç: İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Bülent Tezcan: Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  
  • Seyit Torun: Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı  

18 Ocak 2016 Pazartesi

CHP Parti Meclis Üyeleri Seçildi

CHP Parti Meclis Üyeleri Seçildi
CHP 35. Olağan Kongresi 16-17 Ocak tarihlerinde yapıldı. En yüksek oyu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke'nin aldığı Parti Meclisi seçimlerinde %10 gençlik ve %33 kadın kotası uygulandı.

CHP'nin Parti Meclis üyeleri: 
Selin Sayek Böke
Erdal Aksünger
Fikri Sağlar
Ali Özgündüz
Necati Yılmaz
Veli Ağbaba
Aykut Erdoğdu
Devrim Kök
Haluk Koç
Gürsel Erol
Candan Yüceer
Hakkı Süha Okay
Seyit Torun
İlhan Cihaner
Ali Özcan
Mehmet Tüm
Bülent Tezcan
Mustafa Moroğlu
Eren Erdem
Sezgin Tanrıkulu
Ali Öztunç
Çetin Sosyal
Tekin Bingöl
Mehmet Ali Çelebi
İdris Yıldız
Bülent Kuşoğlu
Öztürk Yılmaz
Gamze Akkuş İlgezdi
Gülseren Onanç
Çetin Osman Budak
Kamil Okyay Sındır
Haydar Akar
Zeynep Altıok
Orhan Sarıbal
Hakkı Akalın
İdris Akyüz
Mevlüt Dudu
Aylin Nazlıaka
Sibel Özdemir
Turan Hançerli
Yıldırım Kaya
Hüsnü Süslü
Emre Çam
Gamze Taşçıer
Canan Kaftancıoğlu
Serra Kadıgil
Tuğba Ütabay
Ferihan Karasu
Sevda Erdan Kılıç

CHP 35. Olağan Kurultay Sonuç Bildirgesi

CHP 35. Kurultay Sonuç Bildirgesi açıklandı 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Arena Spor Salonu’nda 16-17 Ocak 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen Olağan Kurultayını tamamlandı. 35. Olağan Kurultayını tamamlayan CHP, 21 maddelik Sonuç Bildirgesi  açıkladı.

CHP 35. Olağan Kurultay Sonuç Bildirgesi

-Parti devleti düzenine son verilecek, saydam ve hesap verebilir bir hukuk devleti kurulmalıdır.

-Yargı, siyasetin ve her türlü güç odağının kontrolünden kurtarılmalı, ‘özel güdümlü’ yargı uygulamalarına son verilmeli , yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanmalıdır.

-Darbe hukuku ve onu tahkim eden tüm düzenlemeler kaldırılmalı, hak ve özgürlükler hiçbir ayrım yapmaksızın tüm yurttaşlarımız için kesin güvence altına alınmalıdır.

-Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasaları, milli iradenin kusursuz temsilini sağlamak üzere değiştirilmeli, lider sultasına son verilerek milletin vekilini milletin seçeceği, halkın iradesinin Meclis’te baraja takılmadan temsil edilebileceği demokratik siyaset rejimi getirilmelidir.

-Kuvvetleri tek elde toplamaya dönük girişimler boşa çıkarılarak, kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasi güçlü ve etkin kılınmalıdır. Parlamento güçlendirilmeli, parlamento üzerindeki her türlü vesayete son verilmelidir.

-Merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluk paylaşımı, halkın ihtiyaçlarını gözeterek, en üst düzeyde katılım sağlanabilecek şekilde belirlenmelidir. Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bu doğrultuda ilk adım olarak Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki şerhler kaldırılmalıdır.

-Cumhurbaşkanlığı makamı, Anayasayı çiğneyen pozisyondan kurtarılmalı, Anayasal sınırlar içine çekilerek, demokratik süreç içerisinde anayasaya saygılı bir Cumhurbaşkanı’nın göreve gelmesi sağlanmalıdır.

-Düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlükleri başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

-Aileden başlayarak, hayatın her alanında ve devlette her türlü otoriterleşmeye son verilmelidir.

-Basın özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalı, tutuklu gazeteciler ayıbına son verilmeli, medya 4. kuvvet olarak anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

-Kürt sorunu salt güvenlikçi politikalarla çözülemez. Toplumsal barış, yalancı çözüm süreçleri ile inşa edilemez. Etnik köken ve inanç temelinde siyaset kıskacına alınmış olan sorun, barışın toplumsallaştırılmasını hedefleyen Üçüncü Yol Perspektifi ile aşılmalıdır. Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, milletin temsil edildiği TBMM zemininde toplumsal uzlaşma ve ortak akıl ekseninde çözülmelidir.

-Laiklik, inançların ve yaşam tarzlarının güvencesidir. Devletin tüm inançlara saygılı, tüm inançlara eşit mesafede olacağı bir laiklik anlayışı güçlü bir şekilde kurulmalıdır.

-Her türlü ayrımcılığa ve ekonomik, toplumsal, siyasal eşitsizliklere karşı topyekûn mücadele edilmelidir. Hak ve eşitlik temelinde kadınlar ve gençler desteklenmeli, engellilere ve toplumun dezavantajlı kesimlerine fırsat eşitliği sağlanmalıdır.

-Kalkınmayı yalnızca zenginleşme olarak anlayan yaklaşıma son verilmeli, insani kalkınma öncelikleri gözetilmelidir. Yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli üretim yapan, kalkınmanın merkezine insanı koyan, güçlü ekonomi ile zengin bir refah toplumu yaratılmalıdır.

-İnsanı, çevreyi ve doğal yaşamı yok sayan, para kazanma hırsını her türlü toplumsal, insani değerin önüne koyan üretim anlayışına son verilmelidir. Ku?resel ısınma ve çevre kirliliğine karşı ekonomide dönüşüm ve su?rdu?ru?lebilirlik sağlanmalıdır.

-Sosyal devlet kurulmalı, hak temelli uygulamalarla zenginliğin adaletli paylaşımı ve sosyal adalet sağlanmalıdır.

-Eğitim reformuyla, aklın ve bilimsel düşüncenin egemen olduğu, bilgi çağını yakalamış, evrensel değerlerle donatılmış bir eğitim sistemi kurulmalı, eğitim kalkınmanın temeli ve motor gücü olarak çağdaş bir anlayışla ele alınmalıdır.

-Üniversitelerin üzerindeki iktidar baskısı kaldırılmalı, akademik özgürlüğün temel koşulları sağlanmalıdır.

-Sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanmak her yurttaşın anayasal hakkıdır. Ücretsiz ve kaliteli sağlık hizmeti sağlayan, sosyal adaleti temel alan bir sağlık politikası inşa edilmelidir.

- ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi ekseninde, yayılmacı ve maceracı tuzaklara düşmeden, komşularla iyi ilişkileri esas alan, AB üyeliğini hedefleyen, inanç ve mezhep odaklı siyaseti dışlayan bir dış politika oluşturulmalıdır.

-Ülkenin her yerinde huzur ve barışın tesis edildiği, terör saldırıları karşısında vatandaşların can güvenliğinin sağlandığı, insan haklarına saygılı bir güvenlik politikası oluşturulmalıdır.

15 Ocak 2016 Cuma

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: Çınar saldırısını yapanlar halktan özür dilemelidirler

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: Çınar saldırısını yapanlar halktan özür dilemelidirler
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Çınar saldırısına ilişkin açıklamalar yaptı. Demirtaş, "Çınar saldırısını yapanlar halktan özür dilemelidirler" dedi

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, PKK'nın Diyarbakır'ın  Çınar İlçesi'nde Emniyet Müdürlüğü'ne yaptığı saldırıya ilişkin ilk defa konuştu. Demirtaş, 1'i  polis, 1'i bebek 6 kişinin öldüğü saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, "Çınar saldırısını yapanlar; kadınlar, bebekler ve siviller için çıkıp bu halktan özür dilemelidirler" dedi.

CHP Parti Meclisi akademisyenlerin gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi

CHP Parti Meclisi akademisyenlerin gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi 
Bugün toplanan CHP Parti Meclisi, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" üyelerinin gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi.

Genel Sekreter Gürsel Tekin'in okuduğu Parti Meclisi Bildirisi'nde, " “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi”nin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisine imza atan 1128 akademisyen üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamayı emir telakki eden yargının ve bazı üniversite yönetimlerinin harekete geçmesi Türkiye demokrasisine yeni bir leke düşürdü. Bugün sabah itibariyle Cumhurbaşkanı’nın verdiği talimatla açılan soruşturmayla çok sayıda akademisyen gözaltına alındı ve görevden uzaklaştırmalar başladı. CHP Parti Meclisi olarak, ancak demokrasi dışı rejimlerde rastlanan, düşünceyi açıklama özgürlüğü ve bağımsız yargıyı hedef alan bu operasyonları hukuksuz, kabul edilemez ve son derece tehlikeli buluyoruz. Geçmişte bazı kişi ve mihraklar tarafından hedef gösterilen insanların katledilmesi hafızalarımızdadır. Maalesef, Cumhurbaşkanı himayesinde konuşan bir mafya liderinin ‘akan kanlarınızla duş yapacağız’ ifadesi endişelerimizi güçlendiriyor." denildi


İşte CHP Parti Meclisi Bildirisi (15 Ocak 2016)

Cumhuriyet Halk Partisi, her türlü terörü amasız fakatsız ve lakinsiz şiddetle kınar ve lanetler. Terörün insanlık suçu olduğunu kabul eder.

“Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi”nin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisine imza atan 1128 akademisyen üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamayı emir telakki eden yargının ve bazı üniversite yönetimlerinin harekete geçmesi Türkiye demokrasisine yeni bir leke düşürdü. Bugün sabah itibariyle Cumhurbaşkanı’nın verdiği talimatla açılan soruşturmayla çok sayıda akademisyen gözaltına alındı ve görevden uzaklaştırmalar başladı.

CHP Parti Meclisi olarak, ancak demokrasi dışı rejimlerde rastlanan, düşünceyi açıklama özgürlüğü ve bağımsız yargıyı hedef alan bu operasyonları hukuksuz, kabul edilemez ve son derece tehlikeli buluyoruz. Geçmişte bazı kişi ve mihraklar tarafından hedef gösterilen insanların katledilmesi hafızalarımızdadır. Maalesef, Cumhurbaşkanı himayesinde konuşan bir mafya liderinin ‘akan kanlarınızla duş yapacağız’ ifadesi endişelerimizi güçlendiriyor.

CHP olarak düşünce açıklama özgürlüğünü demokrasinin vazgeçilmez temel ilkelerinden biri olarak kabul ediyor ve kararlılıkla savunuyoruz. Bu anlayışla, şiddet çağrısı içermedikçe ifade özgürlüğünü kullanan tüm yurttaşların yanındayız ve onlara destek olmaya devam edeceğiz.

Söz konusu akademisyenler bildirgesi ekseninde devam eden hukuksuz soruşturma, gözaltına alma ve görevden uzaklaştırmaların derhal son bulmasını talep ediyoruz.

14 Ocak 2016 Perşembe

Umut Oran da kurultayda genel başkan adayı olmayacağını açıkladı

Umut Oran da kurultayda genel başkan adayı olmayacağını açıkladı
Umut Oran da 16-17 Ocak tarihlerinde gerçekleştirilecek olan, CHP 35. Olağan Kurultayda Genel Başkanlığa  adayı olmayacağını açıkladı.

Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Umut Oran,  “CHP’nin 35. Olağan Kurultayı’nda Genel Başkanlığa aday değilim. Ayrıca Kurultay’da Parti Meclisi (PM) üyeliği için de aday olmayacağım. Erteliyorum ama vazgeçmedim” dedi.

Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na CHP Kadın Kolları Kongesinde konuşmasına izin verilmedi

Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun CHP Kongesi'nde konuşmasına izin verilmedi
Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun CHP Kadın Kolları Kongesi'nde konuşmasına izin verilmedi. 

CHP Ankara İl Kadın Kolları Kongresinde kürsüye çıkarak konuşmak isteyen Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun  konuşmasına izin verilmedi. Ankara İl Kadın Kolları Başkanı Zuhal Sirkecioğlu Dönmez ile Eminağaoğlu arasında tartışma yaşandı. 

Zuhal Sirkecioğlu Dönmez, Eminağaoğlu'na delege olmadığı için kürsüye çıkıp konuşma yapamayacağını söyleyerek talebini reddetti. 

Salonda bulunan bazı partililer Eminağaoğlu'nu desteklerken, Dönmez, "Burası kadın kolları kongresi. Yüksek Seçim Kurulu ile veya başka bir şeyle alakası yok. Lütfen aşağı iner misiniz?" dedi.