31 Ekim 2011 Pazartesi

Bask Modeli Nedir Bask Modeli Ne Demek Bask Modeli Ne Bask Modeli Bask Modeli Konusu Hakkında Bilgi


Bask Modeli Nedir

Bask Modeli/Sait Çetinoğlu/ Birgün Gazetesi
İspanya Türkiye’ye uzak ülke olduğu kadar yakın bir ülke, birbirleriyle o kadar benzemezlikleri taşımalarına rağmen bir o kadar da yakınlıkları ve benzerlikleri, ortak yanları olan bir ülke. Her iki ülke de uzun bir diktatörlük dönemlerinden geçtiler, her iki ülkede demokrasiye geçiş sancıları yaşanmakta, ve her iki ülkenin çözümleyemediği ulusal sorunları gündemlerinin en yakıcı maddesi olarak önlerinde durmaktadır.

İspanya halkı 40 yıllık Franko rejiminden çıkışından beri sorunlarına çözüm yolu bulmak isteyen yönüyle bir model olarak Türkiye’de farklı kesimlerce dillendiriliyor. Bu bakımdan İspanya deneyimine yakından bakmak önem taşımaktadır.

Franko sonrası yeni dönemde Avrupa Birliğine kolay entegre olması, Ulusal sorunlarına otonomi uygulamalarıyla çözüm aramasıyla İspanya son dönemde güncelliğini korumakta, gündeme oturmaktadır. Bu bağlamda en önemli tarihsel sorunu olan Bask Sorununu otonomi ile çözmeye çalışması da ilginç bir deney ve model olarak tartışılmaktadır. Nedir bu Bask Modeli? Türkiye’deki Kürt Sorunu’na çözüm olabilir mi?

Zekine Türkeri’nin Bask Meselesi[1] incelemesinin Türkçe’de yayınlanması, Türkiye’de Bask Sorununun anlaşılması, sorunun ve modelin enine boyuna çok yönlü olarak tartışılması bakımından tam zamanında okurların karşısına çıkmıştır. Türkeri’nin çalışması İspanya ve Bask Sorunun anlaşılmasını kolaylaştırmış, Kürt Sorununa çözüm olabilir mi? sorusunu cevaplandırmıştır.

Türkeri, incelenmesiyle Bask Sorununun tarihsel köklerini, Bask Halkının direniş pratiğini, otonomi uygulamasını konunun taraflarıyla yaptığı röportajlarıyla zenginleştirerek titiz ve kapsamlı çalışmasını okurlarıyla paylaşmıştır. Kendinin olanını korumak ve kendisi olarak yaşamakta direnen bir halkın, sömürge geleneği ve geçmişi olan iki devletin müdahalelerine karşı direnen bir halkın tarihini ve deneyimlerini, Türkeri’nin deyimiyle Avın hikayesini avcıların değil aslanların gözünden okuyucularına sunmaktadır.

Evrensel kurallar sorunların çözümünde temel yol gösterici olmakla birlikte. Her ülkenin koşullarının farklı olması çözümlerinin de farlılığını getirdiği gibi ülkelerin deneyimlerinden de yararlanmak bu deneyleri ülkenin özgül koşullarına uygulamak evrensel olarak kabul gören temel ilkelerden biridir.

Bask Deneyiminin niteliği ve en özgül görünümü; Bask Halkının kendine güvenidir. Bask Siyasi Hareketleri başarılarını konjönktüre endekslemezler. Reel-politik’in kendilerine nelere mal olduğunun dersini iyi çıkardıkları görülmektedir. Bu bakımdan Bask Sorununun Bask Bölgesinin sorunu olduğu ve Bask Halkınca çözüleceğini temel koşul olarak kabul eder ve kabul edilmesini de şart koşarlar. Bask Halkının bu duruşu kendini diğer özgürlük hareketlerinden ayrı kılar. Bask bölgesinin siyasi partileri ve Siyasi Hareketlerinin tümü (sağı-solu) nihai hedef olarak otodeterminasyon hakkını önlerine koymuşlardır. Bunda Bask Halkının kararlılığı en büyük etkendir.

İncelemede yer alan ve incelemeyi zenginleştiren röportajlarda tarihsel olarak Bask Halkının kendi kendini yönetme geleneğine ve otodeterminasyon hakkının tarihsel bir hak olduğuna vurgu yapmaları da kendilerine güvenme argümanlarından biri olarak önemlidir. Hem kendileri hem de taraf oldukları gerçeklik açısından önem taşımaktadır.

İncelemede Bask Bölgesinin bugünü ile birlikte Bölgenin tarihsel arka planının da geniş bir coğrafik ve tarihsel çözümlemesine yer verilmiştir. Güçlü bir sömürge pratiği ve geleneği olan İspanya ve Fransa gibi iki devlet arasında bölünmüş olan Tarihsel Bask Toprakları (Euskel Herria) 20.664 kilometre karelik bir yüzölçümüne sahiptir. %14’ü Fransa’da [Fransanın %o.5’i] diğer kısmı İspanya devletinin [İspanya’nın %3.5’i] sınırları içinde yer alır. Bask coğrafyasında nüfus ise: 2006 yılı verilerine göre Güney Bask coğrafyasında ikamet edenlerin sayısı 2.735.558'dir. Bunlardan Navarra'dakiler 601.874; Araba, Bizkaia ve Gipuzkoa'dakiler ise toplam ola­rak 2.133.684'dir. Güney Bask nüfusu İspanyol Devleti'nin % 6'sı kadardır. Kuzey Bask nüfusu ise 250.000'in üstünde olup Fransız Devleti'nin % 0.4'ü kadardır.Bask Avrupa’da İspanya ve Fransa arasında bölünmüş ayrı bir bölge ve ayrı bir ulustur. Dili Avrupa dillerinden ayrıdır. Basklıların kökeni üzerine henüz ortak bir teori yok. Başka topraklardan mı geldiler yoksa hâlâ yaşadıkları topraklarda mı doğdular? Bu sorunun tek ve kesin bir yanıtı yok. Dili kökeni konusunda da kesin bir yargı yoktur ama Avrupa dillerinden birine mensup olmadığı kesindir: Bask dilinin kökeninin de, bu halkın nereden geldiğinden daha iyi bilindiği söylenemez. Bask dili Euskera'nın bilinen dil ailelerinden hangisine ait olduğu hala bir muammadır… Basklı ve yabancı pek çok dilbi­limci ve antropologca XIX. yüzyıl ortalarından itibaren pek çok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda Kafkaslar'dan Kuzey Afrika'ya kadar birçok dil ailesine yolculuk yapılır; İberik dilinden Bereberilerin diline, Ermenice'den Gürcüce'ye kadar. Söz konusu iddialardan bir kısmı çürütülür, bir kısmı yeterli veri içermediğinden iddia olmanın ötesine git­mez.Bask Dili’nin dünyanın en eski dillerinden ve Avrupa'nın yaşayan yegâne ‘ailesiz’ dil olduğudur.Avrupa’nın en yaşlı ve yaşayan yegane Hint Avrupa öncesi dilidir aynı zamanda. Bask’lılar için dil çok önemlidir. Kendilerini tanımlarken dillerine de vurgulayarak Bask dili halkı terimini kullanırlar.

Basklılarca, Egemenliklerinin tarihsel kökenine, Bask halkının yasalara dayanan kendi kendini yönettiğine sürekli vurgu yapılır. Bu tarihsel gönderme otodeterminasyon taleplerinin en önemli dayanaklarından biridir. ‘Ne demek hiç egemen oldu­lar mı? Basklılar kendi topraklarında 1876'ya kadar hep ege­men oldular’. Kanıt mı? Bir nevi anayasaları olan ‘Los fueros’, yani ‘kendi öz yasaları’. Bu egemenlik üniter bir egemenlikten çok, bölgesel egemenlikler biçimindeydi. Bu pencereden bakanların Bağımsız Bask Devleti'ne yanıtı ‘Bask Krallığı’, üniter Bask Devleti'ne ise ‘Navarra Krallığı'nın Bü­yük Sancho III dönemi’ olur.

Basklılar, Tarihsel Bask Toprakları üzerinde egemenlikleri 765’den itibaren başlar. Gurur duydukları Fueroları yani bir nevi Bask Anayasası rehberliğinde ‘asırların eseri’ olarak niteledikleri geleneksel yasaları ile asırlardır kendi sistemleri içinde (fuerolarla) XIX yüzyıl ortalarına kadar yaşarlar. Fuero’ların en önemli özelliği hak niteliği taşımaları kralın verdiği bir ayrıcalık olmayışıdır. Kendi topraklarında asırlarca kendi yasaları ile kendilerini yönettiklerini ileri sürmeleri de esas olarak buna dayanıyor. Fuero’lar Bask halkının özgürlüğünün bir anlamda can damarıdır da Basklılar tarihsel topraklarında tarihsel hakları için mücadeleleri bu haklarına dayanmaktadır.

Modern çağda, Bask Siyaseti Hareketi, Bask milliyetçiliğinin ideolojik babası kabul edilen Sabrino Arana’nın öncülüğünde başlar. Arana Bask milliyetçiliğine yönelik yayın çalışmaları, milliyetçi dernek etrafında toparlanma çalışmalarından sonra 1895 yılında kuruculuğunu yaptığı Eusko Alderdi Jeltzalea (EAJ) Milliyetçi Bask Partisi (PNVComunion Nacionalista ve daha radikal ve bağımsızlıkçı Aberrianocular olarak iki kanada ayrılır. 1923 te Rivera’nın askeri darbesinden sonra başlayan diktatörlük döneminde bağımsızlıkçı kanadın etkinliklerine göz açtırılmaz, PNV gazetesi kapatılır Parti yeraltına çekilir. İçindeki bağımsızlıkçıları eleyen Comunion’un etkinliklerine ise kısmen tolerans gösterilecektir. Liberal ve cumhuriyetçiler Accion Nacionalista Vasca (ANV) Milliyetçi Bask Hareketi adı atında yeni bir oluşumda birleşirler. İkinci İspanyol Cumhuriyeti döneminde kısa bir süre de olsa PNV sınırlı bir Özerkliği kazanım hanesine yazdıracaktır. Bu özerklik Bask bölgesinin bazı parçalarını dışarıda bıraktığı ve ikiye bölünmüş Bask bölgesini üç parçaya ayırdığından yurtsever sol olarak adlandırılan bağımsızlıkçı Bask solu tarafından PNV tarihsel suç işlemekle suçlanır. İç savaş sırasında Bask Siyasi Hareketlerinin Franko’nun karşısında yer almalarının bedelini Bask demokrasisinin beşiği Gernika’nın yerle bir edilmesiyle öderler. 26 Nisan 1937 günü Naziler Gernika’da yeni bir bombalama sisteminin sınandığı bir ‘deney’ yaparlarken. Franko da Bask demokrasisinin kalbine operasyon yapmıştır. Gernika, Basklılar için her hangi bir kasaba değil, bir semboldür zira.

İç savaşın Franko lehine bitmesi sınırlı Bask Özerkliğinin de sonu olacaktır. Franko’nun uygulamaları bize çok tanıdık gelecektir. ‘Tek ve birleşik bir İspanyol’ milleti oluşturma, ya da olanı pekiştirmeyi aklına koymuş olan Franco'yu, devlet içinde kendisininkinden farklı etnik kökene sahip insanlar bulunması rahatsız etmeyebilirdi, ama tek şartla; İspanyoldan daha çok İspanyollaşmaları, kendi dillerini ve kültürel kodla­rını tamamen unutmaları kaydıyla… şimdi ‘dil’ diyenler, yarın ‘hadi bize eyvallah’ diyeceklerdir çünkü… Memleketin partiye ihtiyacı varsa onu da kendisi kurmuştur… Sendikalara bakışı partilere bakışının aynısıdır. İşçi ile patronu aynı çatı altında bir araya getirecek tek sendika kur­durur… Bask'a, Basklıya ait ne varsa yasaklar… Din konusunda da Basklılarla sorunu vardır… pek çok Basklı rahip ya mezarda, ya cezaevinde, ya toplama kampla­rında ya da sürgündedir.

Sağ kalan örgütlü Bask muhalefetinin bir bölümü cezae­vinde, büyük bir bölümü de başta Fransa olmak üzere, sür­gündedir. İlk yeraltı anti-Frankocu Bask örgütlenmeleri daha çok Milliyetçi Bask Partisi (PNV) mahreçlidir, bu muhalefet sonraları ‘Sürgündeki Bask Hükümeti’ olarak iz bırakacak­tır… İkinci Dünya Savaşı başladığında Fransa'da bulunan Bask milliyetçilerinin bir kısmı Amerika yollarını tutar. Fransa'da kalanların büyük bir bölümüyse faşizm karşıtı blokla ittifaka geçer. Bask Hükümeti'nin gizli servisi ya da örgütü, savaş bo­yunca neredeyse müttefikler için çalışır. 1940 sonlarında de­şifre edilen bu grubun 19 üyesi idama çaptırılır… Basklıların umudu, mütte­fiklerin galip gelmesi durumunda Franco rejiminin sona ere­cek olmasıdır. Naziler geldiğinde, özellikle Kuzey Bask top­raklarında bulunan Bask milliyetçilerinin çoğu Fransız dire­nişçilerinin yanında yer alır, pek çok Basklı anarşist direnişçi­lerin saflarında dövüşür. Bask siyasi Hareketi müttefiklerin aynında ağır bedeller öderken, savaş sonunda reel-politik’e kurban edilecektir.

2.Savaş sırasında pratikte Almanya ve İtalya’nın yanında yer alan Franko temkinli davranarak her şeyini bir tarafa yatırmak istemez. Savaşın ilk yıllarında yalnız mihver ülkelerine değil karşı tarafa da malzeme satar. (bu tavır da bize yabancı değildir) Savaşın sonuna doğru Almanya aldıklarının karşılığını vermemesi Franko rejimin krize sokar. 1946'da Franco rejimi ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Bir­leşmiş Milletler, Franco rejimini anti demokratik olmakla suç­lar ve İkinci Dünya Savaşı'nı provoke eden rejimlere benzer­liğini gerekçe göstererek İspanya'ya karşı ekonomik ve siyasi ambargo kararı alır. Üye ülkeler hemen büyükelçilerini çeker­ler. Bu durumun getirdiği krizin de etkisiyle 1947'de ülkedeki bütün demokratik grupların ittifakıyla devlet çapında genel grev ilan edilir… 1951, 1953 ve 1956 yıllarında da benzer grevler gerçekleşecektir… bu grevlerde, Bask milliyetçi kanadına yakın ELA sendikası­nın yeraltı çalışmalarının rolü oldukça önemlidir…

Bu arada 1951 yılı Bask milliyetçileri için yeni bir döne­min habercisidir. Artık soğuk sa­vaş dönemi başlamıştır; aynı yıl ABD Birleşmiş Milletler'den İspanya'ya yönelik ambargonun yeniden değerlendirilmesini, daha doğrusu kaldırılmasını talep eder… dört İspanyol ilinde kurulacak askeri üsse karşılık olarak ambargonun kalkması için gerekli kapıları açar. 1953'de uluslararası izolasyon sona ermiş, Franco İspanyası BM'ye üye olmuştur. Ünlü ‘Marshall planı’ kapsamına İspanya da alınır ve ABD kesenin ağzını açar. ABD'nin Basklıları terk ettiği ayan beyan ortadadır artık.

Bask milliyetçileri Frankocu rejim muhalif­leriyle pek çok alanda birlikte hareket ederler… Bask Ülkesi'ndeki ekonomik gelişmişlik dü­zeyi beraberinde devletin geri kalmış bölgelerinden yeni göç­ler de getirir. Sokak etkinlikleri daha çok PNV'nin gençlik kolu EGİ'nin işidir. Parti yönetimi gençlik kolunu radikal, onlarsa yönetimi pasif olmakla eleştirirler. Aralarında ciddi so­runlar yaşanır. Kopanların seçtiği yeni adres, adı Bask sokak­larında giderek daha fazla duyulmaya başlanan radikal bir örgüttür: ETA.

ETA Frankizme radikal bir yanıttır. Bundan böyle İspanya adı ETA ile birlikte anılacaktır. ETA bu yıllarda kendini bir hareket olarak tanımlar. ETA dile vurgu yapacaktır. Dil ulusal inşanın en önemli anahtarıdır. Bask dili yaşadıkça Euskadi de yaşar.

ETA kendini Bask Devrimci Ulusal Özgürlük Hareketi olarak tanımladığı 1. Kongresini 1962 Mayıs’ında Kuzey Bask’ta gerçekleştirir. İdeolojik formasyonun temellerinin atıldığı bu kongrede. Euskadi’nin bağımsızlığı, Avrupa Federalizmi, insan hakları savunuculuğu gibi temel ilke ya da hedefler belirlenir.militarizm kınanır, ırkçılık reddedilir, Euskara (Bask Dili) yegane ulusal dil olarak ilan edilir ve bu amaçlara ulaşmak için şiddet dahil tüm yolların meşruluğu karara bağlanır.

Askeri cephe hazırlıkları, yayın faaliyetleri, kitleyi hazırlama ve bölünmelerle 1968 yılına gelindiğinde ETA istediği an askeri eylemlerini gerçekleştirecek güce eriştiği gibi Özellikle Bask topraklarında kitlesel desteğe sahiptir. 1972’de ulusal kurtuluş mücadelesi veren diğer örgütlerle dayanışma kararı alan ETA, başta IRA ve el Fetih olmak üzere, Kürdistan Demokrat Partisi ve Latin Amerika’daki bazı sol örgütlerle ilişki geliştirir. Bazı ETA militanlarının Filsitin Kurtuluş Örgütü kamplarında silahlı eğitim aldıkları iddialar arasındadır.

1974 yılı ETA’nı Franko rejimiyle kanlı hesaplaşma yılı olduğu kadar ETA’nın siyasi (ETA-PM, siyası-askeri) ve militar ETA-M (askeri) olarak bölünmesinin de yaşandığı yıldır. ETA-PM sonraki yıllarda dağılacak ETA-M kanadı ETA olarak devam edecektir.

20 Kasım 1975’te Franko ölür. Bu, İspanyol halkı için olduğu kadar, devlet içinde yaşayan diğer halklar için de yeni bir dönemi başlatan tarihtir. Yeni dönemi örgüt olarak tamamen reddedecek olan ETA için bile.

Artık Franko sonrasında Batı Avrupa'da artık yeri olmayan bir rejimin, kazananı ve kaybedeni olmayan, bir uzlaşma ya da yumuşak geçiş ile, re­formlar yolu ile Batı demokrasisine geçişi sağlanacaktır.

Bu süreçte, Franco döneminde yasaklanan ve onun ölü­münden sonra yeniden yasallaşan partilerden Milliyetçi Bask Partisi ( PNV) ve Milliyetçi Bask Hareketi'nden (ANV) başka yeni partiler de siyasi hayata atılırlar: Sosyal demokrat çizgi­de ESB (Bask Sosyalistleri Meclisi) ve ESEI (Bask Sosyalist­lerini Birleştirme Gücü). Yurtsever Bask Solu Koalisyonu oluşturan ve ETA siyasi-askeri (ETA-PM) tarafından destekle­nen EMK (Bask Komünist Hareketi), E1A (Devrimci BaskPartisi) ve ETA askeri (ETA-M) etrafındaki bazı politik grup­lar, HASI (Devrimci Sosyalist Halk Partisi) ve LAIA (Yurtse­ver Devrimci İşçiler Partisi). Bu partilerden sosyalist çizgide olanlarının önemli bir bölümü biraraya gelerek 1978'de Herri Batasuna'yı (HB, Halk Birliği) oluştururlar. Ocak 1977'de Bask bayrağı ‘İkurrinya’ artık İspanyol Devleti'nde yasaldır. 14 Nisan 1977'de ‘Bask Ulusal Günü’ (Aberri Eguna) ilk kez yasal olarak kutlanır… 1977'de iki tane günlük Bask gazetesi yayın hayatına başlar: PNV'ye yakınlığı ile bilinen Deia (Çağ­rı) ve yurtsever sol'a yakın Ekin (Yapmak). 1976-77 aynı zamanda Güney Bask'ın demokratikleşme ve politik tutuklular için genel af talebiyle yapılan mitinglere ta­nıklık ettiği dönemdir.

Franko sonrasındaki Geçiş döneminde ortaya çıkan Anayasa metni Bask milliyetçi kesimin - sağ PNV ve sol EE - taleplerinin de çok uzağında kalır. 6 Aralık 1978'de referanduma sunulan İspanyol Anaya sası, Bask'tan onay alamaz. PNV, ELA, ESİE gibi geleneksel milliyetçi kesim sandık başına gitmez; ETA-M, ETA- PM, EİA, HB gibi yurtsever solun oyu ise ‘hayır’dır.

İspanyol Anayasası da bize yabancı değildir. İspanyol Anayasası, devlet içinde bir tek ulusu, ‘İspanyol’, ulus olarak adlandınr, diğerlerini ‘topluluk’, ‘vatandaşlık’, ‘bölge’ gibi kavramlarla ifade eder; hepsinin İspanyol Ulusıı'na dahil olduğunu söyler. Yine, diğer dillerin varlığını kabul eder, ama bunların ‘diğer İspanyol dilleri’ olduğu söyle­yerek. Bahsettiği ulusal bütünlüğün garantisi, yine anayasaya göre, İspanyol Silahlı Kuvvetleri'dir.
Bask bölgelerinde, özellikle milliyetçi Bask kesiminin ge­nel af talebi, istenenin gerisinde yanıt bulur. Çıkarılan af ‘te­rör’ suçlarından yatmakta olanları dışta bırakmıştır. Bu du­rum Bask milliyetçilerini, bunlar içinde en çok ETA ve ona yakın kesimi sokaklara dökse de sonucu değiştirmez.

Geçiş dönemi başlarında ETA-M eylemlerinin hedefleri Frankocu belediye başkanları, ‘işbirlikçiler’ ve güvenlik güç­leridir. ETA-PM, temel olarak ‘kaçırma, rehin alma’ eylemle­ri yapar.Bu dönemde devlet güvenlik güçlerinin baskısı bitmediği gibi devletin kontrol edilmeyenleri de iş başındadır!

1978 yılına ilişkin ilave edilebilecek en önemli notlardan biri de Yurtsever Sol diye tanımlanan radikal milliyetçi Bask solu da denebile­cek olan kesimin önemli bir bölümünün bu tarihten itibaren artık üç koldan birden mücadele verecek olmasıdır: ETA-M silahlı kanat, Halk Birliği (HB) siyasi kanat ve KAS koordi­nasyon birimi. ETA-M aynı dönemde hâlen sahip olduğu ya­pısına da kavuşur: Daha çok polisçe deşifre edilmiş, legal ya da yarı legal alanda faaliyet gösteremeyecek olanlardan oluş­turulan ve büyük eylemler için seçilip yetiştirilmiş olan ‘öz­gürlük komandoları’ ile bunlara lojistik destek sunacak olan ‘yardım komandoları’.

Nihayet 1979 da Madrid Hükümetini temsilen Adolfo Suarez ve Bask Parlamenterler meclisi arasındaki pazarlıklar sonucu Bask Bölgesine otonomi verilir. Madrid'deki pazarlıklar sonunda nihai şekli verilen oto­nomi metni 25 Ekim 1979'da kapsadığı üç Bask bölgesinde referanduma sunulur. Milliyetçi Bask Partisi (PNV), Bask So­lu (EE), İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Demokratik Merkez Birliği'nin (UCD) desteklediği otonomiyi Halk Birliği (HB), başka nedenler yanında temel olarak bu otonominin Bask sorununa politik bir yanıt değil, yerel yönetim çerçeve­sinde bir yanıt verdiği, Navarra'yi içermeyerek Güney Bask'ı bir kez daha böldüğü gerekçeleri ile reddeder. Referandumda yüzde 51 evet oyu alan statü bir ay sonra da İspanyol Parla-mentosu'nda onanır. 11 Ocak 1981'de resmi gazetede yayın­lanarak ‘Bask Otonom Topluluğu’ (CAV) adı altında yürürlü­ğe giren Bask Otonomisi, Bask sorununa nokta koymaz. Zira CAV'a sandık başında evet diyen Bask kökenli partilerden PNV ve EE bu onayı ‘kerhen’ vermişlerdir. Bu kesimin ileri­de de sık sık gündeme getirip, egemenlik yolunda umut bağ­layacağı madde, son anda Suarez'e kabul ettirdikleri ‘Bu otonominin kabulü Basklıların tarihinden gelen haklarından vazgeçtiği anlamına gelmez’ maddesi olur.

Otonomiye sandık başında evet diyenlerin bir bölümü de İspanyol sağının bir kesimidir. Frankizmle barışık olan bu kesimin evet demesinin nedeni, bu çözümü ‘aşırı’ bulmakla birlikte, otonominin referandumda geçmemesi durumunda Bask milliyetçiliğini frenlemenin zorluğunu hesaba katmala­rıdır. Bu kesime göre bu otonomiyle hiç olmazsa bağımsızlık yolu kapanmış olacaktır.

Çözüm Basklıları yalnız coğrafya olarak böl­mez, siyasi olarak da derin bölünme yaşayacaklardır. Bask Solu Milliyetçi sağını işbirlikçilikle ve Bask Sorununu satmakla suçlayacaktır. ETA-M, Bask sorununa getirilen bu çözümü ‘İspanyolcu’ olarak niteler ve silahlara veda etmez. Ona yakınlığı ile bili­nen Halk Birliği (HB), Milliyetçi Bask Partisi'ni (PNV) Bask davasını satmakla, İspanyollarla işbirliği yaparak Bask top­raklarını CAV (Bask Otonomisi Topluluğu) ve Navarra olmak üzere bir kez daha bölmekle suçlar. Otonominin mimarların­dan biri olan PNV de bu çözümü sevmemiştir ama ‘kötünün iyisi’ olduğu için kabul eder.

Bu sürecin dikkat çeken bir olgusu da, faili meçhul­ler ya da aşırı sağın devletçe göz yumulan cinayetlerindeki ar­tıştır. Örneğin ETA-M'nin lideri ‘Argala’ bir arabaya yerleştiri­len bir bomba ile öldürülür. Madrid Hükümeti, ETA'lılara poli­tik iltica vermemesi için Paris'le temas trafiğini artırır. Bask tutuklularını farklı cezaevlerine dağıtacakları sinyallerini verir. 1979'un önemli gelişmelerinden biri de, Nisan sonlarında bu üç Batı Bask bölgesinden her birinin, 102 yıl aradan sonra, tekrar tarihi bölgesel parlamentoları olan ‘Juntas Generales'lerine kavuşmaları olur.

Otonomi sonrası gelişmeleri en önemlisi de İspanya ve Fransa anlaşarak Bask Siyasi hareketlerini özellikle Bask Solunu enterne etmeye çalışmaları, ki bu devlet politikasıdır. Madrid’te değişen hükümetler devletin Bask politikasının değiştirmemiştir.

Devletin ETA’ya karşı örgütlediği gayri nizami (hukuk dışı) özel örgütlenmeler, Parti kapatmaları ve yasaklamalar, devlete bağlı illegal özel örgütlenmelerin (GAL) faili meçhulleri, adam kaçırmalar, devletin hukuk dışı yollarla Bask Solunun üzerine gitmesi (ki bunlar da bize tanıdık gelir) gerilimi daha da tırmandıracaktır. Tırmandırılan bu gerilim sürecine ETA’nın daha sert karşılık vermesine yol açacaktır. ETA zaman zaman uyguladığı ateşkesler de devletler katında karşılık bulmaz. Bask Bölgesinin Otonomisi Bask Sorununa çözüm getirememiştir. İspanyolcu çözüm Bask Sorununu otonomi ile dondurma gayretindedir.

Bask Siyasi Hareketi otonominin verdiği sınırlı imkanları yeterli görmemekte, sorunun Bask Halkınca çözüleceğinde ısrar etmektedirler. Bask Modeli Bask Sorununa getirdiği yerel yönetim çerçevesindeki çözümü kabul etmeyen Bask siyasi hareketlerinde Bask sağı otonominin verdiği sınırlı imkanları zorlamakla uğraşırken, Bask solu ile yerel yönetim çerçevesinde ki çözümü toptan reddederek yoluna devam etmektedir.

Diktatörlükten demokrasiye geçiş döneminin Bask sayfası, ‘Franco öldü, Basklılar kendilerini siyasi, sosyal, kültürel ve daha bir dizi alanda ifade edecek bir özerklik elde etti, böyle­ce Bask sorunu çözülmüş oldu’ türünden bir yorumla kapa­nacak gibi değildir. Kökleri Bask topraklarında olan parti ya da örgütler için ne her şey yeni başlamaktadır ne de tüm so­runlar çözümlenmiştir.

Bask Modeli İspanya’da sorunlara çözüm olamadığı gibi ulusal sorunun çözümünde neyin olamayacağı konusunda bir model olarak önümüzde durmaktadır.