11 Eylül 2011 Pazar

Neden Son Dakikacıyız Son Dakika Golü

Neden son dakikayıcız

Futbol Milli Takımı Euro 2012 elemesi oynuyor. Bütün maç zayıf rakibi Kazakistan karşısında zorlanan, topu direkten dönen, penaltı kaçıran Türkiye ancak son saniyelerde galibiyeti yakalıyor. Dört gün sonra, yine penaltı kaçırıp bu kez Avusturya’ya puan kaptırıyoruz.

Basketbola geçelim... Litvanya’daki Avrupa Şampiyonası’nda grubun zayıf halkası Polonya’ya yenilen 12 Dev Adam, son şampiyon İspanya’yı devirip gruptan çıkmayı başarıyor. Peki biz Türkler niye iyi sonuç almayı, her işimizi bitirmeyi son dakikaya bırakıyoruz? Niye kolaya takılıp zoru alt etmeyi başarıyoruz? Bu hafta spor vesilesiyle sık sık gündeme gelen yumurta-kapı sorunsalını masaya yatırdık, farklı isimlere yorumlattık

ENFLASYONLA 30 YIL YAŞAYAN PLAN YAPABİLİR Mİ?
Levent Erden (Reklamcı-Euro RSCG Turkiye Grup CEO’SU)

Son dakikaya bırakmanın üç sebebi var: Baştan plan yapma alışkanlığı yok. Çünkü son dakika, ilk dakikaların kötü kullanılması demektir. İkincisi, oryantal bir mucize beklentisi var. 1980 sonrası bunun daha da arttığına inanıyorum. Mutlaka bir yerlerde şans olacak beklentisi. Üçüncü sebep, 1974-2004 arasında 30 yıl boyunca yüksek enflasyonla yaşamış bir ülkede plan yapılmaz zaten. Enflasyonda kısa vade bu hafta, orta vade gelecek hafta, uzun vade ay sonudur. Ondan sonrası bilimkurgudur. Dolayısıyla ev, araba alayım, üç yıl sonra bu olsun, çocuğum için kenara para koyayım kavramı daha çok yeni. 25-30 yaşındakiler, enflasyonlu yılların yaşandığı evlerde büyüdü. Doğal olarak insanlar işte ve özel hayatlarında çok kısa vadeli planlar yapmak zorunda. Uzun vadeli düşünmek bir jimnastiktir, alışkanlıktır, doğa gereğidir. Bunu yapmak için tüm çevre şartlarının olması gerekir.

SON DAKİKACILIKLA BİR MAÇI KURTARIR UZUN VADEDE ZARARLI ÇIKARSINIZ
Rıdvan Dilmen (NTVSpor Futbol Yorumcusu)

Bu son dakikacılığın, ancak yumurta kapıya dayananınca harekete geçmenin hem iyi hem kötü yönleri var. İyi yönü şu: Sporda takımlarımızın maçları son dakikaya kadar bırakmadığının açık kanıtı. Demek ki futbolda 90 dakika bitene, hatta duraklamalar sona erene kadar oyuncular sonuç almak için uğraşıyor. Ancak, kötü yönleri daha fazla bu alışkanlığın. Bir kere, maçların başını iyi oynamadığımız anlamına gelir. Ayrıca uzun vadede daha da kötü sonuçlar doğurur bu alışkanlık. Bir maçı böyle kazanırsınız, ikinci maçı kazanırsınız. Ama üçüncüde çekirge gibi takılırsınız. Basketbolda bunun örneğin gördük. İspanya maçını sonunda çevirdi basketbol milli takımımız. Ama Fransa maçında bunu başaramadılar.

GÜCÜMÜZ DAHA ÖNCE SONUÇ ALMAYA YETMİYOR
Sergen Yalçın (Spor Yazarı)

Bence son dakikacılık diye bir şey söz konusu değil. Biz son dakikaya bilerek bırakmıyoruz bu maçları. Zaten o dakikaya kadar iyi götüremiyoruz işi. Gücümüz daha iyisini yapmaya yetmiyor. Sonra da şans ayağımıza geliyor. Bunu değerlendiriyoruz. Bilerek ve isteyerek yaptığımız bir iş değil. Kazakistan maçında da tamamen talihimizin yaver gitmesiyle bir son dakika golü bulduk. Demek ki sonucu daha önce alacak kapasitemiz yokmuş.

GELECEK GELİNCE DÜŞÜNÜRÜZ
Yılmaz Özdil (Star TV Haber Direktörü-Hürriyet Köşe Yazarı)

Son dakika’yı sevmeyiz.
O nedenle Star Haber’de ‘son dakika’ları kaldırdım, ‘az sonra’ları koydurdum.
‘Son dakika’ deyince seyretmiyorlar, ‘birazdan’ deyince ekrana yapışıyorlar.
*
Bir defasında “Bu haberi yarın vereceğiz” dedik, e bol bol vakit olduğu için, henüz vermediğimiz haber izlenme rekoru kırdı iyi mi... Sıkboğaz edilmeye gelemiyoruz.
*
Acele işe şeytan karışır lafı boşuna değildir.
Aslına bakarsan, İstiklal Harbi bile yumurtanın kapıya dayanması durumudur.
Geleceğe kafa yormayız, nasıl olsa gelir.
Gelince düşünürüz.
*
Dolayısıyla ‘son dakika’ları niye sevmediğimizi şu anda açıklayamam... Baskıya bir dakika kala arasaydın, belki bir cevap icat edebilirdim:)

JAPONLAR VE ALMANLAR BİZE HAYRET EDİYOR
Prof. Dr. Nilüfer Narlı (Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı)

Türkiye’de her şeyi son ana bırakmanın temel sebeplerinden biri, insanların kısa dönemli planlama yapmasından kaynaklanıyor olabilir. Uzun dönemli plan yapmak ve stratejik planlama, ancak son 10 yılda önemsenir hale geldi. Bu kültür ve alışkanlık için özel sektörde önemli çabalar var. İnsanlar kısa dönemli plan yaparak pek çok işi son ana bıraksa da sonuca ulaşmak için hızla seferber olabiliyor, bazı eksikliklerle de olsa bir işi sonuçlandırabiliyorlar. Bir işi bitirme stresini hissetmedikçe kimse hızlanmıyor. Stres, kent yaşamını çok zorlaştırıyor. Yaşam kalitesini yükseltmek için uzun dönem plan yapmamız gerekiyor. Eğitim düzeyi ne olursa olsun, yüzyıllara dayanan bir alışkanlık. Köylü toplumuz. Mevsimlik düşünürüz. Tarımın kapitalistleşmesi, çiftçinin detaylı ve uzun dönemli plan yapmasını gerektiriyor. Cumhuriyetten günümüze henüz üç kuşak geçti. Küreselleşme, sanayileşme artık planlama kültürünü benimsemeye başladı ama bunun en çok 15 yıllık geçmişi var. Japonlar ve Almanlar, Türklerle çalışırken zorlanıyor ama stres altında ellerimiz ayaklarımıza karışmadan nasıl başardığımızı soruyorlar. Çünkü onların stresten elleri birbirine dolaşıyor. Öğrencilerimde de bu alışkanlığın devamı var. Dersleri günü gününe çalışmak yerine sınav gecesi çalışıyorlar.

FEDERASYON, TEKNİK DİREKTÖR VE YÖNETİCİLERİN HATASI
Dr. Ceren Tokdemir (Spor psikoloğu)

Konuya spor psikolojisi boyutundan bakınca, Türklerin işlerini son dakikaya bırakması psikolojik anlamda yetersiz olmakla alakalı. Çünkü psikolojik anlamda hiç hazırlanmıyoruz olmamız. Artık endüstri haline gelmiş spor dallarında, ‘işleri son ana bırakmamak’ adına yapılması gereken hiçbir psikolojik hazırlık yapılmamakta. Rakiplerin ve diğer ülkelerin uzun yıllardır spor psikologları ile çalıştıkları düşünülünce bizde işlerin son anlara, şansa ya da bilim dışı faktörlere kalmasına şaşırmamak lazım. İşleri son dakikaya bırakmak ve çoğu zaman da son dakika stresine yenik düşüp başaramamak performans anksiyetesi, aşırı uyarılmışlık, gerginlik, kaygı, kısacası duygu, düşünce ve davranış bozuklularına neden olan zihinsel yetersizliklerle alakalıdır. Bizim sporcularımıza bunları öğretecek spor psikologları ile neredeyse kimse çalışmıyor. Bu nedenle teknik, taktik, fiziksel ve yetenek anlamında en üst düzeyde sporculara sahip olsak da zihinsel çalışma yapılmadığı için istikrarlı başarılara sahip olamıyoruz. Sonuç olarak, Türk takımlarını sporcuların yetenekleri bir yere kadar götürüyor gerisi psikolojik yetersizlikten dolayı ‘son andaki mucizelere’ kalıyor. Gülden AYDIN/hürriyet