11 Ağustos 2011 Perşembe

Türkiyeli Kemal Burkay'ı Dinlerken /İbrahim Kaboğlu


Türkiyeli Kemal Burkay'ı dinlerken 
“Şiddet yoluyla değil, barışçıl çözüm”, “yaşam hakkı temeldir”, “şiddete başvurulmasaydı, demokratikleşme yine sağlanırdı, hatta daha çok”, “federal çözümü savunuyorum”.  Bunlar, Burkay’ın Kürt sorunu ve çözüm önerileri üzerine sözleri (Ahmet Hakan, Tarafsız Bölge, CNN Türk, 5 Ağustos).
Dört kalemdeki çözüm önerilerinden ilk üçü, benim de Diyarbakır yıllarımdan bu yana savunduğum görüşler.

Tarık Ziya Ekinci de, barışçıl yol ve yönteme dayalı benzer görüşleri savunuyor. Kendisini, -10 yılı geçiyor- İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’ndeki çalışmalarım sırasında tanıdım. Geçen yıllarda “10 Aralık Platformu”, daha sıkça birlikte olma olanağı sundu. Anılarını yazıyordu: “Lice’den Paris’e Anılarım” (İletişim, 2010), 1049 sayfadan oluşuyor.  Yaşamöyküsü ve Kürt sorunu ile sınırlı olmayan bu zengin kitapta “Türkiye fotoğrafı” var; dünden bugüne ve bugünden yarına.

Özyurdundan 31 yıl boyunca ayrı kalan Burkay’ı dinlerken, zihnimde Mandela  çağrışımı doğmadı değil: bilge, sakin ve kararlı. Kavrayıcı bakış açısı, O’nu Kürt kimliğinin çok ötesine geçiriyor:  Av. Burkay Türkiyeli bir fikir adamı, tıpkı Dr. Ekinci gibi… Türkiye İşçi Partisi, her ikisinin siyasal eylem deneyim alanı.

Yeni Anayasa Sürecinde Kürt Sorunu (Toplumsal Kırılma Halkalarına Anayasal Çözümler) başlıklı olup, geçen yıl bir siyasal parti için hazırladığım (ama değerlendirilmeyen) raporun özü, yine dört kalemde şöyle:

-Yurttaşlık: etnisite vurgusunu kaldıran kapsayıcı yaklaşım için, “anayasal yurttaşlık” çerçeve alınıyor.

-Yönetim şekli, “merkez-çevre ilişkisi: yerel yönetimlerden bölgesel yönetimlere” başlığıyla irdeleniyor ve “Türkiye için hangi model?” sorusundan hareketle somut öneri sunuyor: “Bölge yönetimi, ülkenin bütünlüğü ile illerin ve belediyelerin yetkilerine saygı çerçevesinde bölgenin iktisadi, sosyal ve kültürel gelişimini sağlar,..”

-Eğitim hakkı ve dil özgürlüğü, Anayasada İnsan hakları ve sosyal/kültürel haklar bütünü içerisinde anlam kazanıyor: “Anadili öğrenme hakkı ile anadilde eğitim hakkı, anayasada düzenlenirken, din özgürlüğü açısından yaşanan deneyimler ışığında, hakkın kullanımına ilişkin güvencelerin somutlaştırılması önem taşımaktadır.”

-“Yeni” anayasa için, “yeni” meclis önerilikten, izlenecek yol ve yöntemde yurttaşlık, katılım ve eşitlik kavramları öne çıkıyor. Bu süreçte, “anayasal yurtseverlik”, Kürtleri de sürece en geniş ve yaygın biçimde katacak bir kavram olarak kullanılmakta.

Barışa susamış topraklar: Kuşkusuz bu kavram ve önerilerin tartışılmasında yarar, hatta gereklilik var.

 “Federal çözüm” önerisi de tartışılmalı. Önemli olan “şiddetin dışlanması” konusunda açık ve kararlı bir irade koymak.  Kürtlerin duayeni her iki Türkiyeli eylem ve fikir adamının tavrı bu yönde. Kuşkusuz, yüzlerce ve binlerce Kürt kökenli fikir ve eylem insanı, şiddeti dışlıyor…

Burkay’ın barışçıl söylemi, Anadolu topraklarında yankı buldukça, çözümsüzlükten yana olan çevrelerin sesleri kısılabilir. Bırakalım, federalizm de tartışılsın; eğer Anadolu barışını sağlayacaksa neden olmasın? Siyasal örgütlenmenin varlık nedeni, ortak vatanda yaşayan insanların öncelikli olarak yaşam hakkını güvence altına almak değilse, başka nedir?

İBRAHİM KABOĞLU