5 Ağustos 2011 Cuma

Demokratik Özerklik Nedir

Demokratik özerklik nedir?
Bu yazıda özerkliğin, demokrasi teorisinde olan biçimiyle geçen hafta kamuoyunda tartışılmaya başlayan Demokratik Özerk Kürdistan Proje Taslağı'ndaki çerçeveden farkını belirmeye çalışacağım.
Demokratik özerklik, bir devlet çatısı altında siyasal egemenliğin değil ama yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel seçilmiş-temsili yapılara devredilmesidir. Amaç iki yönlüdür:


1- Yerel-bölgesel toplulukları güçlendirmek, siyasete katmak ve günlük hayatın (hayatlarının) yönetiminde söz sahibi kılmak; dolayısıylademokrasiyi yaygınlaştırmak.

2- İdarenin verimliliğini artırmak; kaynak israfını en aza indirip, ihtiyaçları en akılcı biçimde karşılamak ve tüm tasarruflarında merkezi yönetimin vesayetini hissetmeden özerk kararlar alarak demokrasiyi derinleştirmek.
Yerel kümeler söz konusu olduğunda işin içine soy ve inanç farklılıklarını içeren kültürel kimlikler giriyor. Bu farklılıkların bir değer sıralaması yapılmadan yönetilmesi hem bir arada yaşama kültürü (tolerans) hem de siyasi istikrar için önemli.

Kimlik karmaşık bir kurgudur; bileşimdir. Çok katlıdır. Her birimizin birçok kimliği vardır. Benlik dediğimiz varlık algısını ve belirtimini bu katlardan birine indirgediğimiz zaman kendimizi yoksullaştırmış oluruz. Kendimizi bu tek kimlik üzerinden ifade etmeye, tüm hayatımızı bu kimlik üzerine inşa etmeye kalktığımızda fanatizme uzanan bir yolculuğa da hazırız demektir. Buna örnek, ezilmişlikten haklılık çıkartıp, intikamı siyaset yapmaktır. Söz konusu eğilim, insanlık tarihinde büyük acılara neden olmuş, insani değerler üzerinde uzlaşmayı ve demokrasinin gelişmesini geciktirmiştir. Öte yandan kendimizi indirgediğimiz bu tek kimlilik, diğer kimliklerimizle çatıştığında kişilik çatışmasına düşmememiz imkânsızdır.

Toplum da böyledir. Birden çok kümeyi, dolayısıyla kolektif veya kültürel kimliği barındırır. Bir devlet çatısı altında yaşanacaksa siyaset, ortak bir ulusal kimlik üretmek durumundadır. Üretemezse bir uluslaşma, giderek rejim krizinin doğması olasıdır. Biz toplum olarak her iki krizin de şahitleriyiz.

Demokratik özerklik bağlamında düşünecek olursak demokrasi onaylanmış bir iktidar yaratır; bir gruba güç verir ama onun demokratça davranmamasını garanti edemez. Bunu sağlayacak şeylerden biri yurttaşların bireysel katılma ve özerklik talebiyse ikincisi de merkeziyetçi bir tahakkümü önleyecek olan kurumsal özerkliktir. Nedir özerklik?

Bireysel düzeyde kendine ilişkin ilkeler benimsemek, kendi yaşamına ilişkin kurallar oluşturmak ve gündelik hayatını kendi iradesiyle düzenlemektir. Birey tek başına yaşamadığı için, başka bireylere zarar vermemesi için iradi karar ve davranışlarının sorumluluğunu taşımasıdır. Buna da ahlak diyoruz. Her özgürlük, toplumsal sorumluluk ve ahlak ile sınırlıdır.

Daha kolektif (toplumsal) düzeyde düşünüldüğünde, özerklik, özgürlüklerin ve özgünlüklerin yaşatılabilmesinin garantisidir. Örneğin kültürel alan (inançlar, diller, etnik aidiyetler) siyasal alandan özerk olmalıdır ki siyaset, kültüre müdahale edip onu siyasallaştırmasın ve egemenliği altına almasın. Demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan "kuvvetler ayrılığı" ilkesi aslında özerklik olgusunun kurumlaşmış halidir. Burada istenen, her kuvvetin (yasama, yürütme ve yargı) aynı sistemin (devlet) içinde özerk bir alan işgal etmesidir. Bu sayede söz konusu kurumsal alanların işlevlerinin belirsizleşmesinin ve birbirlerinin yetki alanlarına müdahale etmesinin önünün kesilmesi amaçlanır.

Bu açıdan bakıldığında özerklikten korkmamak gerektiği anlaşılabilir. Yeter ki özerklik ideolojik bir araç olarak siyaset sahnesine sokulmasın. İdeolojikleştirilmediği takdirde özerklik, demokrasinin yaygınlaşmasını ve derinleşmesini sağlayacak güçlü bir araç olabilir. Doğu ERGİL dergil@bugun.com.tr