20 Mayıs 2011 Cuma

Tunceliliyim Dersimliyim Gururluyum


Tunceliliyim Dersimliyim gururluyum
Kemal Kılıçdaroğlu bekledi, sabretti, her gün Karadeniz’de, İç Anadolu’da rakibinin miting meydanlarında ısrarlı “Biliyorsunuz değil mi, biliyorsunuz CHP lideri Alevi...” sözlerini duymazlıktan geldi. Ve dün sonunda patladı.
O uysal başlı, kibar bildiğiniz CHP lideri, memleketi Tunceli’de sahneye fırlar fırlamaz sanki kükrüyordu. “Duydum ki soyumu sopumu araştırıyorlarmış. Ben buralıyım. Tunceliliyim. Dersimsiyim. Ve bundan gurur duyuyorum.”
Kılıçdaroğlu’nun dünkü Tunceli konuşması, şu ana kadarki en radikal mesajları içeriyordu. Dersim arşivlerinin açılmasını istedi, KCK davasından tutuklananlara sahip çıktı ve bol bol “özgürlük” talep etti.
Seçimler, miting meydanları, her zaman heyecanlıdır.
Ama dün Tunceli’nin, öz evladı Kemal Kılıçdaroğlu’nu karşılarken gösterdiği coşku, az rastlanır cinstendi. Köylerden, mezralardan, gelmişlerdi Dersimliler Kılıçdaroğlu’nu dinlemek için. Küçücük kent, Munzur dağları eteklerinde, Düldül Tepesi’ne bakan ufacık meydana akmıştı.
Meydan, “Dersim seninle gurur duyuyor” diye inlerken kadınların, genç erkeklerin, başı açık Dersimli kadınların yüzlerindeki ifadeye dikkat ettim. Heyecan ve isyanla karışmış bir umut vardı yüzlerde. Katliamlara, itilip kakılmalara, ayrımcılığa rağmen içlerinden birinin çıkıp devletin en tepesine talip olduğunu görüyor olmanın heyecanı.

YÜZLEŞME HAMLESİ
Az buz değil. Dün Tunceli’de yaşayan yedi yaşındaki bir erkek çocuk, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretiyle hayatında yepyeni bir şeyi kavramış oldu: Okuyup, çok çalışıp akıllı olursa, günün birinde bu cumhuriyetin en tepesine yerleşmeyi bile hayal edebilir.
Bu gezi, bir anlamda Kemal Kılıçdaroğlu’nun önündeki en çetrefil siyasi engelle de yüzleşme hamlesiydi. CHP lideri, daha parti başkanlığına adaylığını koyduğu andan itibaren Alevi oluşu siyasette bir “engel” olarak tartışıldı. Referandum sürecinde Ak Parti “yargıya, orduya aleviler hâkim” temasıyla İç Anadolu’da bir “Sünni refleks” tetiklemeyi başardı.
Şimdi aynı formülü Kılıçdaroğlu için kullanıyor.
Aslında Kılıçdaroğlu aslında “Aleviyim” demekten ısrarla kaçınan ve her fırsatta kimlik siyasetine karşı olduğunu söyleyen bir siyasetçi. Hatta Kürt ve Alevi demediği için de eleştiriliyor.

AFİŞTEN HABERİM YOK
Ama sabah Tunceli yolunda konu ister istemez sabahın erken saatlerinde buraya geldi. Özel uçakta CHP lider ve yakın ekibi yanında Fehmi Koru, Amberin Zaman, Utku Çakırözer ve ben varım. Kılıçdaroğlu’na Erdoğan’ın Alevi vurgusunu sorduğumuzda, “Daha da çok söylesin istiyorum. Bu AKP’nin toplumu bölme stratejisi. Başbakan toplumu ayrıştırarak pay kapacağını düşünüyor ama mümkün değil. Anadolu coğrafyası kültür ayrışmasına izin veren bir coğrafya değil. Türkiye’de de artık belli bir demokratik olgunluk var.”
Uçağa binmeden hemen önce Ankara’da VIP salonunda internette CHP’nin Tunceli’deki Zazaca afişlerinin mitingden bir gece önce kaldırıldığıyla ilgili bir haber okuyordum. “Okudunuz mu?” diyerek ipad’i CHP liderine uzattım. Dikkatle okudu, sonra başını kaldırarak “Haberim yok. İlk defa duyuyorum. Bakalım afişlerde ne var?” dedi, afişi büyütmek için ekrana tıkladı.

1 VEKİL GARANTİ
İndirilen afişlerden birinde ekmek yiyen aç, fakir görüntülü çocukların resminin altında Zazaca slogan vardı. Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer, CHP liderine “Zazaca anlıyor musunuz” diye sordu. “Tam konuşamıyorum ama tanıdığım bazı kelimeler var. Nenemden hatırladığım kadarıyla... Bu, el ele galiba... Bu, bilmek demek...” diye afişi bize tercüme etmeye çalışıyor. (Sonra anlaşılıyor ki o afişler ilçe seçim kurulu kararıyla indirilmiş.)
Ama meydandakilerin çok umurunda değil. Tunceli’den çıkacak iki vekilden birinin CHP’li Kamer Genç olacağı kesin. İkincisi içinse yarış BDP destekli türkücü Ferhat Tunç ve CHP’den Hüseyin Aygün arasında.
Kılıçdaroğlu meydanda keyifli. “Dersim özgürlük demek. Özgür insanların yaşadığı yer demek” diyor.
Ve meydan inliyor.

‘Devlet Bahçeli doğru yapıyor
MHP’nin barajı geçeceğini düşünüyorum. Bence son olaylar MHP’ye artı puan getirir. Sayın Bahçeli bence kaset krizini doğru yönetiyor. Ben de olsam kimsenin istifasını istemezdim. Burada asıl sorgulanması gereken, yasadışı yollardan elde edilen şeylerin konuşulur hale gelmesi. Asıl yapılması gereken, bunları elde edeni yargı önüne çıkarmak. Hükümetin bunun üstünde durması lazım. Anayasa’da özel hayatın ihlaline karşı açık hüküm var.


“Erdoğan itiraf etti: Engin Alan darbe değil ayağa kalkmadığı için Silivri’deymiş”
“Başbakan Erdoğan son dönemde 3 önemli itirafta bulundu. “12 milyon yoksuldan söz ediyorsunuz bir de kayıt dışı yoksullar var” dedi. İlk defa yoksulluğun devletin resmi rakamlarından kat kat yüksek olduğunu kabul etti. İkincisi, kabinede bazı bakanların yolsuzluk nedeniyle milletvekili aday listelerine girmediğini söyledi. Ve üçüncü itirafı da Engin Alan oldu. Bu Ergenekon sürecinin nasıl siyasileştiğinin itirafı. Ben herkesin Başbakan’a saygı göstermesini isterim. Severiz sevmeyiz ama ülkenin başbakanıdır. Ama saygı görmeyince onun yaptırımı olarak Silivri’ye göndermek olmaz. Bize Silivri’deki başka nedenlerde, darbe yapmakla suçlandığı söyleniyordu. Bir ülkenin başbakanındır severiz sevmeyiz ama Başbakan itirafta bulundu darbe değil ayağa kalkmadığı içinmiş... Aslı Aydıntaşbaş milliyet.com.tr