1 Kasım 2010 Pazartesi

Mahir Sayın: Hanefi Avcı Elde Ettiği Bilgilerin Bir Kopyasını Kendisine Ayırmış


Bu pervasız tezgaha teslim olmam! 
Mahir Sayın, dünkü BirGün’de yayınlanan açıklamalarında, Devrimci Karargah Örgütü ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, son tutuklamaların Hanefi Avcı-Fethullah Gülen cemaati arasında bir kapışmadan kaynaklandığını ve devrimcilerin bu komploya alet edildiğini açıklamıştı.   Sayın, Hanefi Avcı’nın cemaate ve AKP’ye zarar verecek şeyler söylemesi için sonuna kadar susturulacağını belirtmişti. Avcı, görüşmenin bugünkü bölümünde, kendilerine karşı çıkan ama  cemaati aklayan sola ve Türkiye’ye dönüp dönmeyeceğine ilişkin sorulara cevap veriyor.

Sizin ‘asıl karargâh’ diye nitelendirdiğiniz Fethullah Gülen Cemaatin ‘basit bir sivil toplum örgütü ve meşru bir toplumsal yapılanma olduğunu’, sizin gibilerin ise dünyayı ve değişimi algılayamadığını söyleyen bir sol da var…

Cemaati masum bir sivil toplum örgütü ilan eden sahtekârlar onun totaliter bir gizli örgüt olduğu gerçeğini saklamaya çalışıyorlar. Bize koyun diyen akıl daneler, iki televizyon ekranına çıkma adına Cemaate meşruiyet sağlamaya devam etsinler bakalım. Attıkları sahte nutukların hepsinin boşa çıktığını bile göremeyecek kadar sarhoş olmuş durumdalar.

13 Eylül günü geleceğini ilan ettikleri ileri demokrasi yerine sahiden 13 Eylül 1980 de olanlara benzer işler olmaya başladı. Kürtler üzerine saldırılar, sınır ötesi operasyon tezkereleri ve bize yine tutuklanma ve kaçaklık düştü bu “ileri demokrasiden.” Referandumdan sonra gelecek olan “demokratik anayasamız” da şimdilik seçim sonrasına kaydı! Ama Cemaatçilere keyif bağışlamak için bizi Stalinci, Ergenekoncu, koyun ilan eden “meşrulaştırma” görevlilerimiz pek bi anlayışlı olabiliyorlar: “Efendim dokuz ayda nasıl yetiştirsinler anayasayı?” Öyle ya 9 ayda nereden bulup çıkaracaksınız demokratik bir anayasayı bu odun kafalarla? 9 ay değil 9 senede de çıkmayacak zaten. Çıksa çıksa şimdi ne çıktıysa o çıkar işte.

Bir de, Doğu Perinçek’ten ödün aldıkları ifadeyle, bizi “sahte sol” ilan ederken bizlerle ilişkilerini bitireceklerini, artık sadece kendilerinin sosyalizmi temsil ettiğini ilan etme cüretini gösteriyorlar. Bu aslında kötü yola düşen birilerinin eski arkadaşlarının yüzüne bakamama durumundan başka bir şey olmasa gerek. O mantıktan Türkiye sosyalist hareketinin neler çektiğini unutmasalar iyi ederler.

Asıl tehlike, bu demokrasi satışının aynı ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile bölgemize demokrasi getirmesi gibi bir rol oynamasında yatıyor. Nasıl ABD istila peşindeyken demokrasi, insan hakları, barış diye naralar atıyordu ve bölgeyi kana buladıysa, bunlar da açılım, demokrasi, barış diyerek, muhalefeti yatıştırmaya ve Kürtleri de ketempereye getirmeye uğraşıyorlar.

Referandumda  bir avans kopardılar. Öcalan, “biz hayır deseydik bu referandumda AKP kazanamazdı ama biz RTE’ye bir şans tanıdık” diye ifade etti bu avansı. Şimdi o avansı krediye dönüştürmek istiyorlar ki, seçimleri de kazanabilsinler ve Türkiye’yi tam boy bir çatışmanın içine soksunlar. Bu günlerde füze kalkanının NATO girişimi olarak Türkiye’ye yerleştirilmesi konuşuluyor. Davutoğlu ve Başbakanın danışmanları, “olabilir ama buna karşılık ABD de PKK’ye karşı gerçek düşman gibi davranmalı” diyorlar. Yani, kalkanı kur ama PKK’yi de birlikte tepeleyelim! Bu ne demektir biliyor musunuz? Yeni bir 94 konsepti. Yani yine bir topyekûn savaş, yine faili meçhuller, yine zam zulüm ve işkence. Daha kanlı günler için AKP’yi desteklemeye devam!

Bu durumda Türkiye’ye dönmeniz biraz gecikecek gibi mi?

Ne kadar dikkat çekti bilmiyorum ama bir tahminim doğrulandı. Bütün istihbaratçılar gibi Hanefi Avcı elde ettiği bilgilerin bir kopyasını da kendisine ayırmış. Bu kirli işlerle uğraşan herkesin kendi hayat sigortasıdır. Bunu bekliyordum ve avukatı bu bilgilerin bir kısmını savcıya, yargıya yardımcı olmak amacıyla verdiğini açıkladı. Böyle bir yedek arşivin güvenli ellerde olduğunu da şimdi BDP milletvekili olan eski mülkiye müfettişi,  Hanefi Avcı’nın kendisine söylediğini açıkladı.  Bunlarda neler olduğunu bekleyeceğiz. Tabi iki gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Pazarlıklar sürecek ve cambaz ve alıcı bir yerde anlaşacaklar. Ama her işte olduğu gibi birkaç bilgi kırıntısı da bizlere düşer muhtemelen.

Önce benim bulunduğum noktadan bakınca apaçık bir tezgâh olduğu belli olan bu oyunu bozmak için hemen dönüp gelmeyi düşündüm. Sonra, tutuklananların sesinin kesildiğini, Avcının 30’unda açıklama yapacağım dediği yerde 24’ünde tutuklandığını görünce önce, bu işi bir miktar deşifre edip geleyim diye karar verdim. Bu arada avukatlarım, hakkımda DKÖ nedeniyle tahkikat açıldığını, annemin evinin basılıp içerde kimse yokken seksen parça eşyanın müsadere edildiğini bildirdiler. Daha önce tutuklanan insanların iki yıldan önce serbest bırakılmadığını göz önüne getirip, bir de Hanefi Avcının şu açıklamasını duyunca hemen dönmekten vazgeçip, bu işi daha detaylı incelemeye ve kitap haline getirmeye karar verdim. Bunu Silivri’de yapmam mümkün değil.

Hanefi Avcı şunları söylemişti:

“Büromdan çıktığını söyledikleri malzeme bana ait değildir. Ben o büroyu çoktan boşaltmıştım. Ve gördüm ki, benim emniyet müdürlüğü yaptığım illerin tanıtım CD’leri ve eşimin yemek kitapları da suç delili olarak toplanıp götürülmüş. Bütün bunlar kim bilir ne zaman incelenecek”

Bunu duyduğumda bir informatikçi olarak başıma gelecekleri kolayca tahmin ettim. Bütün bu dijital ve gayri dijital malzemenin uzmanlar tarafından incelenmesi ve içlerindeki “kodlanmış” bilgilerin dekode edilmesi tabii ki aylar, yıllar sürecekti! Annemin evinden götürülen, bana ait seksen parça eşyanın içerisinde bulunan ve 5 Hard ve 2 flash diskte 2 terrabayta yakın informasyonun incelenmesi elbette ki iki sene sürerdi! Daha önceki dosyaları incelediğimde gördüm ki, HD’lerdeki silinmiş dosyalardan bile neler çıkarmışlar; özellikle de çok miktarda silinmiş “çocuk pornoları”! (bunların kayıt tarihleri okunamadığı için istediğinizi içine yazıp silebilir sonra da yeniden “eksik olsa bile” bulabilirsiniz!

Hanefi Avcı meslek icabı bildiği bu gerçeği anlatınca, Silivri’de o kadar uzun boylu ikamet etmenin yerine bu işi kitaba dökmenin millete ve memlekete daha hayırlı olacağına karar verdim. Ne zamanki incelemeler biter ve gereksiz yere tutuklu kalmaktan kurtulurum o zaman haliyle gelip bu pervasız tezgâhla ilgili soruları yanıtlarım. birgun.net/SELAMİ İNCE