4 Kasım 2010 Perşembe

Kılıçdaroğlu Önder Sav'ı Neden Defterden Sildi


KILIÇDAROĞLU SAV’I NEDEN DEFTERDEN SİLDİ
  
KILIÇDAROĞLU SAV’I NEDEN DEFTERDEN SİLDİ
Bardak taştı ve Kılıçdaroğlu, Sav’ı resmen defterden sildi… Kılıçdaroğlu’nun arkasında Baykal ve kamuoyu desteği var. Ama parti yönetimi ve örgütlere hakim olan da Sav… Öyle ki, “kongre uzmanı” unvanıyla, mesela Erbakan ekibine “akıl” veren biri… Dolayısıyla bu “bilek güreşi” henüz başladı diyebiliriz. Sav’ın “kongre taktikleri” hatırlandığında, bu işin mahkemede bitmesi, hatta CHP’nin “kayyuma” devredilmesi bile mümkün.


Bugüne kadar pek çok şey CHP, özellikle de Kılıçdaroğlu zarar görmesin diye “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla görmezden gelindi, konuşulmadı. O yüzden en önce Kılıçdaroğlu’nun bardağı nasıl doldu, bunun konuşulması gerekiyor.
Sav, Kılıçdaroğlu’nu “seçmiş ve seçtirmiş” kişi sıfatıyla, ilk günden hakimiyetini ilan etti. Parti Meclisi üyelerini belirledi, Gürsel Tekin’in yönetime alınmasına uzun süre direndi… Kılıçdaroğlu’nu adeta bir “gölge-vasi” gibi izledi veya izletti…
Kılıçdaroğlu, “Sık sık gelebilir miyim, size başvurabilir miyim?” dediği halde, Baykal’la arasına mesafe koymak durumunda kaldı… Baykal ve ekibi referandum sürecindeki çalışmalardan dışlandı…
Kılıçdaroğlu’nun söylem ve eylemlerine Sav veya ekibi tarafından sık sık “balans ayarı” yapıldı…
En yakın çalışma arkadaşlarını kendisi belirleyemedi. Mesela 20 küsur yıldır sekreterliğini yapan Şükran Kütükçü’yü Genel Merkeze götüremedi. Onun yerine Sav’ın seçtiği bir isim Özel Kalem Müdürü yapıldı. Bunun neticesinde de Kılıçdaroğlu’nun referandumda oy kullanamaması gibi bir olay yaşandı. Dahası Kılıçdaroğlu’nun günlük programlarının ancak Sav’ın onayına sunulduktan sonra kesinleştirildiği konuşulur oldu…
Kah kamuoyu önünde, kah kapalı kapılar ardında yaşanan bu olaylar Kılıçdaroğlu’nun imajını yaralamaya başladı…
İlk sesli isyan ise Sav’ın, Baykal’a yakın teşkilatları budamasında duyuldu. 14 Temmuz’da Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu üyelerini kabulünde Kılıçdaroğlu, Genel Sekreter Önder Sav’ın uygulamalarının örgütte rahatsızlık yarattığı iddialarına ilişkin olarak, şunları söyledi:
“Partinin bir dış politikası var, bir de iç politikası var. Dış politikayla Genel Başkan ve yardımcıları ilgileniyor zaten. Bir de partinin içine dönük sorunları var, bu da Genel Sekreterin görevi. Yanlışlıklar olabilir mi, elbette olabilir. Ama o yanlışlıklar düzeltilebilir mi, tabii ki. Bu kararlar vazgeçilmez değil. Nitekim belli kararlar alınabiliyor. ‘Bu kararlar doğru değil’ diyebilirsin ve geriye dönebilirsin.”
Kılıçdaroğlu’nun bu mesajı yerini bulmamış olmalı ki, teşkilat operasyonları sürdü. Özellikle Adana ve Hatay teşkilatlarının görevden alınma şekli yoğun tartışmalara yol açtı, iş mahkemede sonuçlandı. Çünkü görevden alınan teşkilatlar Sav ve ekibine yakın isimlerden oluşan kayyumlara devredilmişti. Dahası tek yetkisi o teşkilatları 45 gün içinde seçime götürmek olan kayyumlar, MYK’nın yetkisini kullanıp, kendi içinden ilçe başkanı atamıştı. Mahkemeler, söz konusu tasarrufları iptal etti. İl milletvekilleri de “hukuksuzlukları” Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na ulaştırdı. İşte bu noktada Kılıçdaroğlu’ndan ikinci isyan yükseldi; “Yeter!.. Bunlar ne yapıyor Allah aşkına!..” dediği duyuldu…
Ama sonrasında Sav, mahkeme kararlarına rağmen görevden aldığı teşkilatlarda bildiğini okumaya devam etti…
Referandumda “seçmen kaydı” olmadığı ortaya çıktığında, “Halledilir, kolay” denmişti. Neticede, “halledilmediği” anlaşıldı ve Kılıçdaroğlu oy kullanamadı. Benzer bir olay Yargıtay Başsavcılığı’nın tüzükle ilgili uyarısında yaşandı. Kılıçdaroğlu, böyle bir yazı geldiğini Baykal’dan öğrendi. Sav, “Ben o sırada tatildeydim” gibi bir savunma yaptı, tüzük işinin de “kolayca halledileceğini” söyledi…
Değil “halli”, o tüzük CHP’nin “hançer”i oldu!..
Hukuki açıdan kim haklı, kim haksız?!.. Kurultaydan ne sonuç çıkar?!.. Hukuki, siyasi anlamda veya kamuoyu nezdinde ne yaşanırsa yaşansın “kurultaylar fatihi” Önder Sav’ın, CHP’nin mahkemelik olması, kayyuma devredilmesi pahasına bu işin peşini bırakmayacağı tahmin ediliyor.
Ana muhalefet partisindeki kaosun kazananı henüz belli değil, ama kaybedeni ilk andan itibaren kesinleşti; O kaybedenin adı CHP’dir, Türk Milleti’dir!..
Baykal’ın ifadesiyle, “Öyle acı bir tablo ki”!..
Müyesser Yıldız
Odatv.com