13 Eylül 2010 Pazartesi

Türkiye'de Başkanlık Sistemi Tartışılıyor Nedir Bu Başkanlık Sistemi


Başkanlık Sistemi Nedir 
Devlet başkanının aynı zamanda icra kuvve­ti, (yürütme gücü) nin başı olduğu ve karar al­ma sürecinde fiilî katkılarda bulunduğu yöne­tim biçimi. 

Başkanlık sistemi devlet başkanının yalnızca sembolik üstünlüğüyle diğer yetki sistemlerinden ayrıldığı veya başbakanı ve diğer hü­kümet yetkililerini atama göreviyle yetkileri sı­nırlandırılmış sistemlerle zıt yapıdadır.
Baş­kanlık sistemi ülkeden ülkeye bir çok farklılık­lar gösterir, hatta başkan seçiminin genel se­çimlerden ayrı bir zamanda yapıldığı Birleşik Devletler ve Fransa, sistemin işleyişi bakımın­dan birbirinden ayrılır. 

Bu sistemin en İyi örneğini ABD sistemi verir. Kuvvetler ayrılığı ilkesiyle kişilik kazanmış si­yasî sistemler İçinde başkanlık sistemi bazan bir anayasal tahrifat olarak kabul edilir. Çün­kü iktidarın çeşitli kurumlar arasında tesis edi­len dengeyle kullanılması, kuvvetler ayrılığı il­kesinin sağlıklı İşlediğinin göstergesidir. Kuv­vetler ayrılığı kabaca yasama-yürütme yargı güçlerinin aynı ellerde toplanması demektir. 

Söz konusu tahrifatın bir örneği olarak Ameri­ka Birleşik Devletleri verilebilir. Vietnam Sa­vaşı ve Watergate sırasında Başkanlığın, gücü­nü, yetkisini aşan ölçülerde kullanıyor olması Başkanlık sisteminin bu ülkede “emperyal başkanlık” gibi bir tabirin kullanılmasını müm­kün kılmıştır. Anılan deneylerden sonra bu ülkede kongrenin gücünün artırılması yoluyla bir çok sakıncanın giderilmesi yoluna girilmiş­tir. Yasama ve yürütme güçlerinin görevler ve organlar bakımından birbirinden kesinlikle ay­rı tutulması başkanlık sisteminin en belirgin özelliğidir.

 Bu sisteme zıt kabul edilen parla­menter sistemde yasama ve yürütme güçleri­nin eylem araçları karşılıklı olarak güçlerin kullanılmasında işbirliğine gidilmesi yollarını açık bulundurmaya yöneliktir. Başkanlık siste­minde ise devletin başı aynı zamanda hüküme­tin başıdır ve parlamentoya karşı sorumlu de­ğildir, buna karşılık parlamentoyu feshetme yetkisine sahip değildir. Bununla birlikte, ger­çek uygulamada başkanlık rejimi güçlerin fonksiyonel ayrımı kuralında yapılacak bir kaç değişiklik düzenlemesine tahammül edebil­miştir. Böylece kuvvetler arasındaki kısmî İş­birliğini devreye sokarak sistemi yumuşatan müdahalelerin ortaya çıkmasına neden olmuş­tur. 

Başkanlık sistemini 1787′den beri yürür­lükte kalmak üzere anayasaya dahil edenler, Locke’un ve Montesquieu’niin düşünceleri­nin derin etkisini taşıyan ABD’nİn “kurucu ba­baları” olmuştur. Bütünyürütme gücü, doğrudan genel seçim­le dört yıl İçin seçilen bir başkana aittir. Hükü­met (Devlet) sekreterleri, parlamenter sistem­deki bakanlar kuruluna benzer, birbiriyle da­nışan (dayanışan) bir organ oluşturmazlar. Bunun yerine doğrudan ve sadece başkana ba­ğımlı bir heyet görünümündedirler. 

Senato ve meclis temsilcilerinin oluşturduğu kongre, yasama gücünü tam bir bağımsızlıkla kullanır. Gerek senato, gerekse temsilciler meclisi kendi teşkilatlanması ve İşleyişi bakı­mından tamamen üstünlüğünü (bağımsızlığı­nı) elinde bulundurur. Bununla birlikte Anayasa, kuvvetler ayrılığı ilkesine bazı düzeltmeler getirmiştir. Başka­nın kanunları veto yetkisi vardır; Senato’nun başkanlıkça yapılan atamaları iptal etme yetki­si, aynı zamanda başkanı ve yüksek görevliler ihanet veya görevi kötüye kullanma, kamu aleyhine çalışma gibi konularda İtham etme ve meclis huzurunda dava açma yetkisi vardır. Bu durumda senato bir yüksek mahkeme gibi Çalışır. 

Uygulamada siyasî, partizanca ve ana­yasal zorlamalar, çözüme götürmek için Baş­kan ve Kongre arasında bir sürtüşmeye yol açar. Bu yetki 1842 ve 1843′de John Tyler’e karşı kullanılmış, meclis davanın görülmesini reddetmiştir. 1868′de Andrew Jonson’a karşı açılan dava çoğunluğun sağlanamayışı yüzün­den görülememiş ve 1974′de Watergate Skan­dali sebebiyle suçlanan Richard Nixon dava açılmasına meydan vermemek için istifa etmiş­tir.