Devlet başkanının aynı zamanda icra kuvveti, (yürütme gücü) nin başı olduğu ve karar alma sürecinde fiilî katkılarda bulunduğu yönetim biçimi.
Başkanlık sistemi devlet başkanının yalnızca sembolik üstünlüğüyle diğer yetki sistemlerinden ayrıldığı veya başbakanı ve diğer hükümet yetkililerini atama göreviyle yetkileri sınırlandırılmış sistemlerle zıt yapıdadır.
Başkanlık sistemi ülkeden ülkeye bir çok farklılıklar gösterir, hatta başkan seçiminin genel seçimlerden ayrı bir zamanda yapıldığı Birleşik Devletler ve Fransa, sistemin işleyişi bakımından birbirinden ayrılır.
Bu sistemin en İyi örneğini ABD sistemi verir. Kuvvetler ayrılığı ilkesiyle kişilik kazanmış siyasî sistemler İçinde başkanlık sistemi bazan bir anayasal tahrifat olarak kabul edilir. Çünkü iktidarın çeşitli kurumlar arasında tesis edilen dengeyle kullanılması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlıklı İşlediğinin göstergesidir. Kuvvetler ayrılığı kabaca yasama-yürütme yargı güçlerinin aynı ellerde toplanması demektir.
Söz konusu tahrifatın bir örneği olarak Amerika Birleşik Devletleri verilebilir. Vietnam Savaşı ve Watergate sırasında Başkanlığın, gücünü, yetkisini aşan ölçülerde kullanıyor olması Başkanlık sisteminin bu ülkede “emperyal başkanlık” gibi bir tabirin kullanılmasını mümkün kılmıştır. Anılan deneylerden sonra bu ülkede kongrenin gücünün artırılması yoluyla bir çok sakıncanın giderilmesi yoluna girilmiştir. Yasama ve yürütme güçlerinin görevler ve organlar bakımından birbirinden kesinlikle ayrı tutulması başkanlık sisteminin en belirgin özelliğidir.
Bu sisteme zıt kabul edilen parlamenter sistemde yasama ve yürütme güçlerinin eylem araçları karşılıklı olarak güçlerin kullanılmasında işbirliğine gidilmesi yollarını açık bulundurmaya yöneliktir. Başkanlık sisteminde ise devletin başı aynı zamanda hükümetin başıdır ve parlamentoya karşı sorumlu değildir, buna karşılık parlamentoyu feshetme yetkisine sahip değildir. Bununla birlikte, gerçek uygulamada başkanlık rejimi güçlerin fonksiyonel ayrımı kuralında yapılacak bir kaç değişiklik düzenlemesine tahammül edebilmiştir. Böylece kuvvetler arasındaki kısmî İşbirliğini devreye sokarak sistemi yumuşatan müdahalelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Başkanlık sistemini 1787′den beri yürürlükte kalmak üzere anayasaya dahil edenler, Locke’un ve Montesquieu’niin düşüncelerinin derin etkisini taşıyan ABD’nİn “kurucu babaları” olmuştur. Bütünyürütme gücü, doğrudan genel seçimle dört yıl İçin seçilen bir başkana aittir. Hükümet (Devlet) sekreterleri, parlamenter sistemdeki bakanlar kuruluna benzer, birbiriyle danışan (dayanışan) bir organ oluşturmazlar. Bunun yerine doğrudan ve sadece başkana bağımlı bir heyet görünümündedirler.
Senato ve meclis temsilcilerinin oluşturduğu kongre, yasama gücünü tam bir bağımsızlıkla kullanır. Gerek senato, gerekse temsilciler meclisi kendi teşkilatlanması ve İşleyişi bakımından tamamen üstünlüğünü (bağımsızlığını) elinde bulundurur. Bununla birlikte Anayasa, kuvvetler ayrılığı ilkesine bazı düzeltmeler getirmiştir. Başkanın kanunları veto yetkisi vardır; Senato’nun başkanlıkça yapılan atamaları iptal etme yetkisi, aynı zamanda başkanı ve yüksek görevliler ihanet veya görevi kötüye kullanma, kamu aleyhine çalışma gibi konularda İtham etme ve meclis huzurunda dava açma yetkisi vardır. Bu durumda senato bir yüksek mahkeme gibi Çalışır.
Uygulamada siyasî, partizanca ve anayasal zorlamalar, çözüme götürmek için Başkan ve Kongre arasında bir sürtüşmeye yol açar. Bu yetki 1842 ve 1843′de John Tyler’e karşı kullanılmış, meclis davanın görülmesini reddetmiştir. 1868′de Andrew Jonson’a karşı açılan dava çoğunluğun sağlanamayışı yüzünden görülememiş ve 1974′de Watergate Skandali sebebiyle suçlanan Richard Nixon dava açılmasına meydan vermemek için istifa etmiştir.