14 Eylül 2010 Salı

15 Soruda Başkanlık Sistemi Nedir Öğrenelim İnceleyelim


Siyaset bilimci Prof. İlter Turan, Başkanlık sistemini   anlattı. 
Uzun yıllar ABD’de yaşayan Bilgi Üniversitesi eski Rektörü siyaset bilimci Prof. İlter Turan Başkanlık sistemini  anlattı.

Başkanlık tek adam diktatörlüğü müdür?
ABD Kongresi nasıl Başkan’a karşı güçlü? 
Başkanlık sistemi olursa Anayasa Mahkemesi’ni kim atayacak?

İşte cevapları...
1- Başkanlık sistemi gerçekten Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi ideal sistem midir?
Bu arzunun ne gibi ihtiyaçlarla çıktığını anlayabilmiş değilim. Hükümet tek başına iktidarda; parlamentoya her istediğini yaptırabilir vaziyette. Bir istikrarsızlık yok. Birdenbire böyle bir ihtiyaç nerden çıktı? Acaba bu yöneticilerin kişisel özlemi mi? Sistemi kişisel ihtiyaçlara göre şekillendiremeyiz.

2-  Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı daha mı iyi işler?
Önce mevcut sistemdeki kuvvetler ayrılığı güçlendirilmeli. Başkanlık sisteminin her sorunu çözeceğini varsayamayız. Şu anda milletvekillerin aday olması parti genel başkanlarının istemine bağlı. Önseçim mekanizması kullanılabilir, bakanların milletvekilliği düşebilir.

3- ABD’de federalizm var. Federal yapı olmadan başkanlık sistemi olabilir mi?
Başkanlık teknik olarak federal yapı gerektirmiyor. Ama ilk kurulduğu ve en başarıyla işlediği ülke aynı zamanda federal bir yapıya sahip. Federalizm, aslında başkanlık sisteminin sakıncalarını gideriyor. Çünkü Başkanlık sisteminde siyasal güç fazlasıyla tek bir şahısta toplanıyor. Federal sistem bunu denetliyor. Hükümet yetkilerinin bir bölümünü eyaletlere veriyor. Bu durumda merkezi hükümetin kontrol alanı daha daralıyor. Örneğin, Amerikan başkanı, üniversitelere hatta devlet üniversitelerine rektör atamaz. Eyalet üniversitelerine rektör atama eyalet valisinin yetkisindedir. Polis ve kolluk kuvvetleri de eyalet veya onun alt birimi olan “county” (ilçe) ve şehirlere bırakılmıştır.

4-  Başkanlık sistemi neden Latin Amerika’da diktatörlükle sonuçlandı?
Diktatörlük için elverişli bir kılıf oluşturdu. Latin Amerika ve Filipinlerdeki otoriterlik kendi başına Başkanlık sisteminin bir ürünü değil. Ama otoriterleşme eğilimi olan yerlerde uygun bir kılıf. 

5-  Kongre nasıl başkanı denetliyor? Nedir bu çok söz edilen “fren-denge” mekanizması?
kongre iki yapılı: Temsilciler Meclisi ve Senato. İkisi de yasama organı ama aynı zamanda Başkan’ı denetliyor, hesap sorabiliyor. Bakanlıklar ve üst düzey yargı atamalarını Başkan yapar ama bunlar Senato’nun onayına tabidir. Başkan kendi kabinesi ve elemanlarını bile senato süzgecinden geçirmek zorunda. Bu yüzden onay alamayan, atanamayan isimler var. Görüşleri ortalamanın dışında, sicili tartışmalı olan veya aşırı sağ ya da aşırı sol olan isimler eleniyor.

6- Kimler için senato onayı gerekiyor? 
Bakanlar, büyükelçiler, yargıçlar, bağımsız komisyon başkanları, FBI, CIA direktörleri, devlet kurumları, merkez bankası başkanı ve anayasa mahkemesi üyeleri.

7- Kongre’nin gücü nereden geliyor? 
Senato 6 ve temsilciler meclisi üyeleri 2 yıl için seçiliyor. Ama aday belirlemede başkanın rolü sıfıra yakın. Başkan desteklesin, desteklemesin fark etmez. Her aday, kendi eyaletinde ve sadece gayretiyle aday oluyor. Böyle bir süreç sonunda oluşan yasama kurulları, örneğin Kongre’deki komiteler, başkana karşı çok daha özerk hareket edebiliyor.  Dar bölge sistemi var ve senato üyeleri için bütün eyalet bir seçim bölgesi sayılır.

8- Atamalarda senato onayı şartsa ABD Başkanı neden güçlü? Başkan kongreden izin almadan ne yapabilir ne yapamaz?
Kanun teklifi hazırlayabilir. Kongreye sunar. Ayrıca tamamen kendi yetkisine bırakılmış şeyler vardır. Uluslararası anlaşmaları Kongre’den geçirmek zorunda ama “executive order” dediğimiz kararnameleri imzalar. Gümrük ve ticari konuları düzenleyebilir. Ama örneğin Ama Kyoto anlaşmasını imzalayabilir ama kongre’den geçirmesi lazım.

9- Yargıçları halk mı seçer? 
Eyaletine göre değişir. Merkezi düzeyde başsavcı sıfatını taşıtan “attorney general” aynı zamanda adalet bakanıdır. Federal (tüm ülke bazında) yargı atamalarını başkan ve adalet bakanı ortak yapar, ama senato onayından geçirmek zorundadırlar. Daha alt birimlerde ise her eyaletin farklı uygulaması var. İlçe bazında kolluk görevleri, şerif gibi makamlar seçimle göreve gelir.

10-  Neden sadece iki parti var?  
Aslında iki parti sistemi yok. Ayrıca mevcut iki parti de çok çeşitlilik gösteriyor. Eyalet bazında neredeyse özerkler. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, güçlü bir teşkilat değil sadece seçim döneminde örgütlenen bir koalisyon gibidir. Aynı isim adı altında olsalar da bölgeden bölgeye tamamen farklı ideal ve ideolojileri vardır. Georgia’daki Demokrat Parti’yle sol eğilimli Kalifornia’daki demokratlar arasında uzaktan yakından bir benzerlik olmaz.

11-  Neden başka partiler çıkmıyor? 
Aslında Amerika’da yerel düzeyde üçüncü ve dördüncü partiler her zaman olmuştur. Milwaukee uzun zaman Sosyalist belediye başkanları tarafından yönetildi. Ama genelde iktidarda söz sahibi olmak büyük koalisyonların bir parçası olmayı gerektiriyor. Seçmen en kolay mevcut bu iki parti bayrağı altında toplanıyor.

12-  Örneğin bir işçi partisi çıkar mı?    
Engel yok ama Amerikalılar siyaseti ideolojik değil pragmatist bir olay olarak kavramsallaştırıyor. Sınıflar arası mücadele olarak değil, herkesin bir şeyler alıp bir şey vereceği bir alışveriş olarak görürler.

13- Anayasa Mahkemesi seçimleri ideolojik ve sancılı. Neden?
Başkan anayasa mahkemesine aday atayacağı zaman adayın Senato tarafından onaylayacağını unutmaz. Kendi ideolojik seçimini yapar ama  nitelikli ve kabul görecek isim seçer.

14- Ama yine de başkan tarafından atanan bir anayasa mahkemesi üyesi özgür olabilir mi?
Yüksek mahkemeye atandıktan sonra size kimse bir şey yaptıramaz. Ömür boyu o koltukta kalırlar. Ne zaman emekli olacağınız bile sizin iradenize bağlı.

Seçilen kişiler uzun süre görevde kalacakları için başkan ya da başka birini memnun ederek davranma zorunluluğu hissetmez. Bu yüzden vicdanlarına göre hareket ederler.

15-  Galiba işin püf noktası Meclis. Tekrar sorayım: Kongre neden güçlü?
Çünkü başkanın listesiyle değil, adaylar kendi çabalarıyla seçiliyorlar. Borçlu değiller kimseye. 

Aslı Aydıntaşbaş/milliyet.com